[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (31 Ekim-6 Kasım 2023)
Hamas-İsrail Savaşı bir ayını doldurdu. İsrail’in ağır bombardımanı ve karadan yürüttüğü operasyonlar sürerken sivil kayıplar da her geçen gün artıyor. Bu atmosferde, geçtiğimiz hafta Lübnan Hizbullahı’nın açıklamaları ve Blinken’ın İsrail, Batı Şeria ve Türkiye’ye yaptığı ziyaretler dünya gündemine damgasını vurdu.
Nasrallah’ın Açıklamaları Ne Anlama Geliyor?
Geçtiğimiz Cuma günü tüm dünya Hizbullah lideri Nasrallah’ın yapılacağı önceden duyurulan açıklamasına kilitlendi. 7 Ekim’den bu yana İsrail ve Hamas arasında yaşanan çatışmaların Orta Doğu’da daha geniş bir savaşa dönüşeceği tehlikesi tüm aktörleri korkutuyordu. Savaşın genişlemesi ile kastedilen ise Lübnan’ın güneyini kontrol eden Hizbullah’ın İsrail’e saldırması ihtimaliydi.
Nasrallah Cuma günü uzun bir açıklama yaptı. Hamas’ın operasyonunun yüzde yüz Filistin operasyonu olduğunu belirterek Hizbullah’ın 7 Ekim saldırılarında bir rolü bulunmadığını ifade etmiş oldu. Konuşmasında İsrail’den çok ABD’yi suçladı. Hizbullah’ın da bu savaşa 8 Ekim’de girdiğini belirtti ve tüm olasılıklara hazır olduklarını vurguladı. İran’ın ise İslami direniş hareketlerine destek verdiğini ancak kararları bu hareketlerin liderliklerinin aldığını belirterek İran’ın dolaysız bir şekilde suçlanmasının önüne geçmiş oldu.
Nasrallah’ın tüm bu söyledikleri, dünyanın korktuğu gibi İsrail’e kuzeyden bir cephe açılarak savaşın genişleyeceği ve İran’ın da bunu destekleyerek dolaylı yoldan savaşa gireceği şeklinde algılanmadı. Nasrallah açık bir şekilde İsrail’e geniş çaplı bir askeri saldırı yapacaklarına dair bir ayrıntıdan söz etmedi. “Zaten bu savaşın içindeyiz” diyerek mevcut durumda -savaş öncesinde de mutat olarak olduğu gibi- roket saldırılarının sürebileceğini ima etmiş oldu.
Lübnan’ın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik kriz ve İran’dan gelen açıklamalar da şu an için ne Hizbullah’ın ne de İran’ın İsrail ve dolaylı olarak ABD ile bir savaşa girmek istemediğini gösteriyor. Nasrallah’ın açıklama yapmasını korkuyla bekleyen dünya kamuoyu ise rahat bir nefes almış oldu. Ancak bu durum, savaşın ilerleyen günlerinde Hizbullah’ın daha büyük roket saldırılarıyla İsrail’i vurmayacağı anlamına da gelmiyor. İsrail ise bu ihtimalden çekiniyor ve Hizbullah’ı sert bir dille tehdit etmeye devam ediyor. Zira Hizbullah, İsrail için Hamas’tan daha korkutucu bir düşman.
Irak ve Suriye’de ABD Üslerine Saldırılar
Hamas’ın saldırıları ile başlayan savaşın daha büyük bir Orta Doğu savaşına evrilip evrilmeyeceği tartışmaları, Nasrallah’ın açıklamaları ile biraz yatışmış olsa da Irak ve Suriye’de bulunan İran destekli cihatçı güçlerin ABD üslerine saldırılar düzenleyerek düşük yoğunluklu bir savaş sürdürdüğünü de söylemek mümkün.
Pentagon’un yaptığı açıklamaya göre 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırmasında sonra başlayan süreçte Irak ve Suriye’deki ABD üsleri 38 kez vuruldu. Pentagon sözcüsü Tuğgeneral Pat Ryder, bunların çoğunun roketler ve insansız hava araçlarıyla yapılan saldırılar olduğunu ve İran’la bağlantılı gruplar tarafından gerçekleştirildiğine inanıldığını söyledi. Saldırılarda en az 45 ABD personeli yaralandı.
ABD’de gelecek sene seçim olduğu ve bu nedenle Biden hükümetinin Hizbullah’ın da savaşa dahil olarak çatışmaların yaygınlaşmasını istemediği düşünüldüğünde, ABD üslerine yapılan bu saldırıların Amerikan iç politikasında Biden hükümetinin hanesine eksi yazdıracağını düşünmek mümkün. Bu nedenle ABD, diplomatik çabalarını sürdürerek Gazze Savaşı’na İsrail’i de tatmin edecek bir ara yol bulmak için çabalıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 3. Kez İsrail’de
ABD’nin diplomatik çabaları çerçevesinde 7 Ekim’den bu yana Antony Blinken İsrail’i üçüncü kez ziyaret etti. Tüm dünyadan gelen tepkiler nedeniyle Gazze’de yaşanan insanlık dramına bir çözüm bulmak için ABD, ateşkes çağrılarına cevap olarak bir ara yol bulmaya çalışıyor.
Blinken bu ziyaretinde ABD’nin “insani bir ara” (humanitarian pause) olarak nitelendirdiği çözüm önerisini İsrailli yetkililere iletti. İnsani bir ara, ABD’nin ateşkes çağrılarına İsrail’in hiçbir şekilde sıcak bakmaması nedeniyle geliştirmiş olduğu yeni bir kavram olarak formüle edilmiş görünüyor.
İnsani ara, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına kısa aralar verilerek Gazze’ye insani yardımın ulaştırılabilmesi için geniş kapsamlı bir ateşkes ilan etmeden yapılacak bir müdahale anlamına geliyor. Ancak, Blinken’ın geçtiğimiz hafta gerçekleşen İsrail ziyaretinde öne sürdüğü bu teklif de İsrail hükümeti tarafından kabul edilmedi. ABD, Hamas’ın elindeki 200’ün üzerinde İsrailli rehineyi kurtarmak için yaptığı müzakerelerden de bir sonuç alabilmiş değil.
Blinken İsrail’in ardından Türkiye’ye yaptığı ziyarette de Erdoğan hükümeti tarafından soğuk karşılandı. Blinken’ın Ankara ziyareti sırasında Erdoğan Rize’de bulunuyordu ve Blinken ile görüşmedi. Blinken mevkidaşı Hakan Fidan ile iki saat süren bir görüşme gerçekleştirdi. Ancak görüşmenin ardından bir basın toplantısı düzenlenmedi. ABD Dışişleri Bakanı görüşmenin olumlu geçtiğini belirtirken Filistin’de masum sivillerin ölmesinin engellenmesi için çabaladıklarını ifade ederek dengeli bir açıklama yaptı.
Savaşın ilerlemesi ve Gazze’de sivil kayıpların artması ABD’yi de diplomatik olarak sıkıştırıyor ve bu durum ilerleyen günlerde ABD’nin İsrail’e verdiği desteği azaltmasına ve Orta Doğu’daki diğer müttefiklerine daha yakın bir pozisyon almasına sebep olabilir. Nitekim Blinken, İsrail’den sonra Batı Şeria’da bulunan Filistin yönetimine sürpriz bir ziyaret de gerçekleştirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller güvenlik gerekçesiyle ziyaretin önceden duyurulmadığını ifade etti. Ziyarette Blinken, Gazze’ye insani yardım taahhüdünü yineledi ve Filistinlilerin zorla yerinden edilmeyeceği sözünü de tekrarladı.
Gazze’de Son Durum
Gazze’de Hamas’ın yönetimindeki Sağlık Bakanlığının son verilerine göre hayatını kaybedenlerin sayısı 10 bini geçti. Maalesef bu rakamın 4000’den fazlası çocuk ve 2000’den fazlası kadın. ABD’nin hedefi doğrultusunda günlük 100 tır Gazze’ye insani yardım vaadinin de gerçekleşmediğini ve yardım tırı sayısının 30’a kadar düştüğünü belirtelim. Dolayısıyla Gazze’deki insani kriz her geçen gün derinleşiyor. İletişim hatlarının kesilmesi ise bölgeden sağlıklı şekilde bilgi alınmasını zorlaştırıyor.
İsrail’in dün gece Gazze’nin Han Yunus, Refah ve Deyr el-Belah kentlerine düzenlediği hava saldırılarında gece boyunca onlarca kişi hayatını kaybetti. Bu şehirler Gazze Şeridi’nin güney kesiminde yer alıyor ve İsrail ordusu tarafından sivillere göç etmelerinin tavsiye edildiği bölgede yer alıyor. Dolayısıyla Gazze’de insanlar, İsrail’in direktifleri doğrultusunda güneye doğru göç etse bile güvende değiller.
1.5 milyon insanın yerinden olduğu şehir, cehennemi yaşamaya devam ediyor. Ve hâlen ne uluslararası toplum ne de bölgesel aktörler insani krizi çözmek için somut adımlar atabilmiş değil. ABD’nin diplomatik girişimleri de kadük kalmaya devam ediyor. Arap ülkelerinin konu hakkında yaptığı açıklamalar temenniden öteye gidemiyor. İsrail ise sivil kayıpları önemsemeden saldırılarını sürdürüyor. Ve maalesef sivil kayıpların ciddi şekilde artması, İsrail saldırıları bu şekilde devam ederse işten bile değil.