[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (13-19 Aralık 2022)
Bu köşede dünya gündemine damga vuran önemli olayları siz okurlarıma aktarmaya çalışıyorum. Kimi zaman küresel ekonomideki önemli gelişmeleri kimi zamansa dünya siyasetinin önemli olaylarını, savaşları, darbeleri, seçimleri ve siyasi krizleri ele alıyorum. Küresel siyasete değen yönleri olan spor organizasyonlarını da köşeme taşıyorum. Ancak bu sefer siyasetin ağır konularından bağımsız, Katar’da Arjantin ve Fransa arasında spor ve futbol tarihine geçen final maçıyla kapanan dünya kupasını değerlendirmek istedim. Belki bu sayede Türkiye siyasetinin yoğun ve yıpratıcı gündeminden 5 dakikalığına uzaklaşmış oluruz.
2022 Dünya Kupası’nın Katar’da düzenlenmesi, Katar’ın organizasyonu düzenleme hakkını kazandığı 12 yıl öncesinden beri tartışılıyor. Ben de bu tartışmaları ve skandalları bu köşede yazdığım bir yazıda ayrıntılarıyla anlatmaya çalışmıştım. Katar yönetiminin FİFA yöneticilerine rüşvet vermesi, Sarkozy’nin Katar’ın adaylığını destekleyerek bu ülke ile bazı ticari anlaşmalar yapması, 300 milyar dolara yakın akıl almaz büyüklükteki yatırımlar sırasında inşaatlarda binlerce işçinin ölmesi gibi sporun güzelliğine ve FİFA’nın tarafsızlığına gölge düşüren tüm bu tartışmalar, organizasyonun başlaması sırasında da turnuvaya karşı büyük bir heyecansızlık ve isteksizlik yaratmıştı.
Üstüne Katar’ın tribünlerde içki içilmesini ve LGBTİ simgelerinin statlarda taraftarlarca, sahada ise futbolcular tarafından taşınmasını yasaklaması, tüm dünyada futbolseverlerin tadını kaçıran gelişmeler oldu. Ancak maçların başlamasıyla bu tartışmalar azaldı. Tribünlerinde bira içilemeyen ilk Dünya Kupası, dünya yıldızlarının bir bir sahaya çıkmasıyla futbol tutkusunun kendini gösterdiği bir şölene dönüştü.
2022 Dünya Kupası özellikle son 15 yılda Messi mi, Ronaldo mu soruları eşliğinde bitmeyen bir tartışmanın da merakla beklenen yeni sahnesi olması bakımından tüm gözleri üzerine çevirmişti. Zira bu turnuva, Messi ve Ronaldo’nun yaşları nedeniyle son dünya kupası olacaktı. Üstüne üstlük Luka Modric gibi bir efsane de son kez bir Dünya Kupası’nda yer alıyordu. Brezilya’nın yıldızı Neymar, son şampiyon Fransa’nın yıldızı Mbappe de ne yapacağı beklenen futbolcular arasındaydı.
Grup aşamalarında birçok maç oldukça keyifsiz geçti. Golsüz biten maçlar ve birbirlerini fazlaca kollayan takımların defansif oyunları, özellikle grup aşamasında bu Dünya Kupası’nın son derece sıkıcı olduğu yorumlarını da beraberinde getirmişti. 22 kişinin oynayıp sonunda hep Almanların kazandığı spor diye tanımlanan futbol, Dünya Kupası’nda ilk büyük sürprizini Almanya’nın gruptan çıkamamasıyla ortaya koydu. E grubunda İspanya, Japonya ve Kosta Rika’yla birlikte yer alan Almanya, İspanya ve Japonya’nın gerisinde kalarak turnuvaya veda etti.
Turnuvanın en büyük sürprizlerinden biri ise Fas Milli Takımı’nın yarı final başarısıydı. Tarihinde ilk defa bir Müslüman ülkede düzenlenen Dünya Kupası’nda, Fas’a büyük bir destek vardı. Grubundan birinci çıkan, son on altı turunda İspanya ve çeyrek finalde ise Portekiz gibi devleri eleyen Fas, yarı finalde Fransa ve Mbappe engeline takıldı. Ancak oldukça güçlü savunması olan iyi bir takım olarak hafızalarda iz bıraktı.
Yarı finalin diğer maçında Arjantin, Messi’nin rüyasını gerçekleştirmek için son finalist Hırvatistan ile karşılaştı. Turnuva ilerledikçe oyununun kalitesi artan Arjantin Milli Takımı, Luka Modric’in hayallerini suya düşürerek bu maçı 3-0 ile geçti. Sanırım bu maçla birlikte Messi’nin düğer tüm takım arkadaşlarının onun için sahaya neler koyabileceğini iyiden iyiye anlamış olduk. Zira bu Arjantin kadrosu, Messi’nin oyununa en uygun ve onu tamamlayıcı kadro olarak planlanmıştı.
Gelelim bu yazıyı yazmama sebep olan, birçok futbol yorumcusunun yalnızca dünya kupaları tarihinin değil tüm futbol tarihinin en iyi maçlarından biri olarak gördüğü final maçına. Arjantin ile Fransa’nın, Messi ile Mbappe’nin karşı karşıya geldiği final maçı, ilk 70 dakikası itibarıyla Fransa’nın beklenen performansı sergileyemediği sıkıcı bir maç olarak sürdü. İlk yarıyı Messi’nin penaltısı ve Di Maria’nın golüyle 2-0 önde bitiren ve görüntü olarak da finali kazanmış hissi veren Arjantin, 70. dakikadan sonra Fransa’ya üstünlüğünü kaybetmeye başladı.
Fransa’nın sihirli ayağı Mbappe’nin attığı penaltı golü ve hemen sonrasında takım olarak daha etkin bir oyunun ortaya koyulmasıyla gelen Mpabbe’nin ikinci harika golüyle normal süresi 2-2 biten maç, son anlarında tüm dünyayı heyecana boğdu. Ancak sanırım hiç kimse heyecan seviyesinin daha da yükseleceği, Mbappe-Messi düellosunun kendini karşılık birer golle göstereceği ve son anlarındaki pozisyonlarıyla yürekleri ağızlara getiren 15’er dakikalık iki uzatma devresini beklemiyordu. Uzatma devreleri 3-3 ile bitip penaltılara kalındığında herkes tam olarak neler olduğunu anlamaya ve kalp atışlarının hızını azaltmaya çalışıyordu.
Maçın penaltılara gitmesi sanırım Arjantin’in maç öncesinde de istediği bir sonuç olurdu. Zira dünyanın en iyi penaltı kalecilerinden biri olarak gösterilen Emiliano Martinez Arjantin’in kalesini koruyordu ve turnuva boyunca penaltılarda oldukça iyi bir başarı göstermişti. Zira bu açıdan beklenen oldu. Martinez’in kurtarışları Messi’nin rüyasını, takım arkadaşlarının ona olan bağlılığı ve sahada her an kendini gösteren tutkulu çabalarıyla gerçekleştirmiş oldu. Maçı tribünde izleyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un payına ise sahaya inip Mbappe’yi teselli etmek düştü.
Arjantin 3. Dünya Kupası’nı müzesine götürdü. Messi ve Maradona arasında yapılan karşılaştırmalarda her zaman ileri sürülen bir argüman olarak Messi’nin bir dünya kupası kazanamaması da artık denklemden çıkmış oldu. Messi mi büyük Ronaldo mu büyük tartışmaları da birçokları için kapandı. Zira Messi bu kupayla, futbol tarihinin en parlak sayfalarını yazdığı kişisel tarihine, hem de kariyerinin sonuna yaklaştığı bir dönemde, eşsiz bir başarı ve kupa daha ekleyerek GOAT (Greatest of all time) olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Turnuvaya Suudi Arabistan yenilgisi ve birçok eleştiriyle başlayan Arjantin, efsane bir son ile ve 100 bine yakın seyircinin eşliğinde Katar 2022 Dünya Kupası’na adını altın harflerle yazdırdı.
Final maçının büyüsü beni oldukça etkilemiş olsa da Katar yönetiminin petrol ve doğal gaz gelirlerinden elde ettiği servetle bu organizasyonu resmen satın alarak evine getirmesi konusunda rahatsızlığım bâki. Organizasyon sırasında özgürlüklerin kısıtlandığı, işçilerin inşaatlarında öldüğü ve ev sahipliğinin alınması sırasında rüşvetin döndüğü bir Dünya Kupası’nı bu eleştirilerimizle birlikte anmalıyız, ancak Messi’nin ve bence kaybetse de çok şey kazanmış olan Mbappe’nin başarılarına gölge düşürmeden.