Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (7-13 Mayıs 2024)
10 Mayıs 2024 Cuma günü Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarihi denebilecek bir karara imza atarak Filistin’in BM’ye tam üye olması için gerekli şartları taşıdığını belirten taslağı ezici çoğunlukla onayladı.
Filistin 2011 yılında BM’ye tam üyelik için başvurmuş ancak güvenlik konseyindeki oylamada ABD vetosu nedeniyle örgüte tam üye olamamıştı. Ardından 2012 yılında Filistin, üye olmayan gözlemci devlet statüsüne başvurmuş ve bu başvurusu kabul edilerek BM’de gözlemci devlet olarak yer almıştı.
Elbette BM Genel Kurulunun bu son kararı Filistin’in tam üyeliği anlamına gelmiyor. Çünkü bunun gerçekleşebilmesi için BM Güvenlik Konseyinin de onayı gerekiyor ki ABD’nin bu koşullar altında Filistin’in tam üyeliğine evet demesi beklenmiyor.
Kararın alınmasında 143 ülke lehte, 9 ülke aleyhte oy kullanırken çoğunluğu Avrupa ülkesi olan 25 ülke ise çekimser kaldı. ABD ile birlikte Arjantin, Çekya, İsrail ve Macaristan da ret oyu kullandı.
Ancak kararın ezici çoğunluk ile alınması, 7 Ekim’de başlayan Hamas saldırısı ve ardından İsrail’in soykırım seviyesinde bir katliama giriştiği Gazze operasyonlarının başlamasından bu yana İsrail’in uluslararası alanda aldığı yeni bir büyük darbe daha oldu.
BM halihazırda iki devletli çözümü savunuyor. AB ve ABD de resmi olarak Filistin Sorununda iki devletli çözümü destekliyor. Ancak bu aktörler kalıcı çözümün gerçekleşmesi için İsrail ve Filistin arasında gerçekleşecek müzakereler ile belli bir noktaya ulaşılması gerektiğini düşünüyorlar.
Öte yandan Genel Kurulun aldığı karar, Filistin’in BM Antlaşmasının 4. maddesindeki gereklilikleri taşıdığını ortaya koyması bakımından oldukça önemli. Zira bu madde, üye devletlerin BM yükümlülüklerini yerine getirme konusunda yetenekli ve istekli olma ve barışsever olma gibi niteliklerini tanımlıyor. Dolayısıyla Filistin’in İsrail’e karşı saldırgan bir tutum içerisinde olmadığı imasını içeriyor ve BM’ye tam üye olma hususunda yetenekli ve istekli olduğunu ortaya koymuş oluyor.
Kararın bir diğer dikkat çeken yanı ise Filistin’e BM’de yeni haklar tanıyor olması. Genel kurulun bu kararı ile Filistin, tarihinde ilk kez genel kurul tartışmalarına katılabilecek, gündem maddeleri önerebilecek ve temsilcilerini BM komitelerine seçtirebilecek.
Ancak yine de bu haklar Genel Kurul oylamalarında Filistin’in oy hakkı kullanmasını içermiyor. Oy hakkı, tam üye olma hakkı gibi, BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle verilebilen bir hak. Genel Kurulun kararı neticesinde Güvenlik Konseyi, Filistin’in üyeliğini tekrar görüşecek. Ancak ABD vetosu nedeniyle Filistin’in tam üyeliğine yeşil ışık yakılmamış olacak.
7 Ekim’den bu yana İsrail uluslararası alanda birçok yolla sıkıştırılıyor. Güney Afrika’nın İsrail aleyhine soykırım iddiası ile Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava, BM Güvenlik Konseyinin Mart sonunda ABD’nin çekimser kalması ve 14 üyenin de lehte oy kullanması ile aldığı acil ateşkes kararı ve son olarak da Genel Kurulun Filistin’in üye olma yeterliliklerine sahip olduğu kararı, İsrail’i uluslararası toplum nezdinde git gide kurallara uymayan, saldırgan bir devlet olarak algılanması noktasına itiyor.
Nitekim, İsrail yönetimi BM Genel Kurulun bu kararına da sert tepki gösterdi. Kararın ardından Genel Kurulda konuşan İsrail’in BM Büyükelçisi Gilad Erdan, oylamayı “terör için bir ödül” olarak nitelendirdi ve kürsüde BM Antlaşmasını kağıt parçalayıcı da parçalayarak sembolik bir eylemde bulundu.
BM Genel Kurulunun Filistin kararı kanaatimce sembolik olmanın ötesinde anlamlar taşıyor. Zira bu kararın ardından Filistin devleti BM organlarında daha aktif bir politika izleyerek tartışmalarda ve gündem oluşturmada etkili olacak. Bu sayede, Filistin Sorununu gündemde tutma konusunda daha fazla imkana sahip olacak.
Ayrıca bu karar iki devletli çözümün dünya kamuoyunda daha çok tartışılmasına vesile olacağı gibi, ABD’nin iki devletli çözüm konusunda İsrail’e baskılarını arttırmasını da teşvik edecektir.
İsrail’in Refah Operasyonunda Son Durum
İsrail, BM ve diğer uluslararası kurumlardan gelen baskılara, ABD’de başlayan ve yayılan üniversite protestolarına ve ABD hükümetinin uyarılarına rağmen Refah’a operasyon konusunun peşini bırakmıyor.
Bir yandan yılan hikayesine dönen ve Katar ile Mısır’ın arabuluculuğunda sürdürülen ateşkes görüşmeleri sürerken, öte yandan İsrail ordusu Refah operasyonuna başladı ve Refah’taki müdahalesini genişletiyor.
Ateşkes görüşmelerinde Mısır’da alınan kararları Hamas’ın kabul ettik açıklamasına rağmen İsrail hükümeti, Refah’ta operasyonlara devam kararı almış ve Hamas’ın taleplerinin İsrail’in önerilerinden bir hayli uzak olduğunu ifade etmişti.
Netanyahu hükümetinin Refah operasyonuna devam etme kararının ardından 7 Mayıs Salı günü İsrail tankları ve birlikleri Refah’a girerek Refah sınır kapısının Filistin tarafındaki bölgeyi kontrol altına aldıklarını açıkladılar. Bu operasyon sırasında 20 Filistinli daha hayatını kaybetti.
Mısır’dan gelerek Refah’tan Gazze’ye giren yardımlar da, İsrail ordusunun Refah sınır kapısının Gazze tarafını kontrol etmesi nedeniyle durdu. Refah’ta kuzeyden gelen Gazzelilerle birlikte 1.5 milyon civarında bir nüfus sıkışmış durumda.
1.5 milyon insanın sıkışıp kaldığı bu küçük kentte İsrail ordusunun kara harekatını genişleterek operasyonlarını sürdürmesinin çok ciddi sivil kayıpları beraberinde getireceği düşünülüyor. ABD’nin endişesi ise ABD silahları kullanılarak Refah’ta sivillerin öldürülmesinin ABD aleyhine ciddi suçlamaları beraberinde getirecek olması.
Nitekim ABD’nin bu endişesi Başkan Biden’ın ekran önünde ilk defa ABD’den İsrail’e yapılan bazı silahların sevkiyatının duracağı tehdidi ile kendini gösterdi. ABD’den üst düzey bir yetkili, geçtiğimiz hafta İsrail’e yapılacak olan silah sevkiyatlarından birinin durdurulduğunu açıklamıştı. Bu sevkiyat İsrail’e yaklaşık 800-900 kilogram ağrılığında üç bin 500 adet bomba taşıyordu. Biden bu bombaların Gazze’de nüfusun yoğun olduğu bölgelerde kullanılması nedeniyle sivillerin hayatını kaybettiğini söylemişti. Netanyahu hükümeti Biden’ın bu açıklamasına ellerinde yeterince silah ve mühimmat olduğunu söyleyerek karşılık verdi.
Mevcut durumda Refah’ta operasyonlar sürüyor ve İsrail kuvvetleri Refah’ta bulunan Hamas üyelerini yakalama çabasını sürdürüyor. Son olarak İsrail ordusu Refah’ta yer alan Kuveyt Hastanesi’nin boşaltılmasını istedi ve Refah’ta İsrail ordusunun açtığı ateş sonucunda bir BM üyesi daha hayatını kaybetti. Sivil kayıplar artarken İsrail’in Refah’ta yürüttüğü kara harekatını ne kadar genişleteceği ise henüz bilinmiyor.
Öte yandan İsrail ordusu, Gazze’nin kuzey ve orta bölgelerindeki operasyonlarını ve hava bombardımanlarını da sürdürüyor. Gazze Şeridi, Refah’a düzenlenen kara harekatı ile birlikte neredeyse tamamen katastrofik bir yıkıma uğramış durumda. Bu durum Gazze’de varılacak bir ateşkes ve sonrasında kalıcı çözüm ümitlerini de her geçen gün daha da azaltıyor.