Avrupa Gündemi Bülteni (3-16 Mayıs 2024)
İngiltere, önemli bir genel seçimin arifesindeyken yerel seçimlerde İşçi Partisi’nin elde ettiği zaferle beraber uzun yıllar süren Muhafazakâr Parti hükümetinin geleceği konusunda soru işaretleri ortaya çıktı.
Kuzey Makedonya’daki parlamento ve başkanlık seçimleriyle kurulan yeni hükümet, komşusu Yunanistan ile olan eski anlaşmazlıkları tekrar gün yüzüne çıkarıyor.
Slovakya’da ise Başbakan Robert Fico’nun vurulması bir belirsizlik perdesini beraberinde getirdi.
İngiltere’de 14 Yıllık Muhafazakâr Parti İktidarı Sona mı Eriyor?
Yılın başındaki bültenlerde de değindiğim gibi bu yıl seçimlerle dolu bir yıl. Daha senenin ortasına gelmeden bile Avrupa’da birçok seçim gördük ve yıl boyunca da görmeye devam edeceğiz. Seçim kervanına katılan bir diğer ülke de 2 Mayıs’ta yapılan yerel seçimleriyle İngiltere’ydi.
İngiltere’nin yerel seçim sistemi alışık olduğumuz seçim sistemlerinden farklılık gösteriyor. Tek bir yerel seçim yerine farklı yıllarda parçalara ayrılmış bir şekilde yapılıyor. 2 Mayıs’ta yapılan seçim ise genel seçimden önce yapılan son yerel seçimdi.
Bu yüzden hangi partinin yerel seçimden galip çıktığını anlamak zor. Ancak BBC’nin alınan oylara yaptığı oranlamaya göre (eğer bütün ülke yerel seçimlerde oy kullanmış olsaydı hesaplaması) İşçi Partisi %34 oy alarak seçimlerin birinci partisi oldu.
Yerel seçimler çoğu zaman genel seçimler kadar dikkate alınmasa da aslında genel seçime giden yolda siyasi atmosferi anlama konusunda yol gösterici olabiliyor. Nitekim İngiltere’de de yakın zamanda bir genel seçim olacak. Tam tarihi henüz belli olmasa da seçimlerin en geç 2025 Ocak ayında yapılması gerekiyor, ancak seçimler büyük ihtimalle 2024 yılı bitmeden gerçekleşecek.
Yerel seçimleri yol gösterici olarak alırsak muhalefet partisi olan İşçi Partisi (Labour Party) yerel seçimi önde bitirerek genel seçimler için bir ivme yakalamış olabilir. 2010’dan bu yana hükümette olan Muhafazakâr Parti (Conservative Party) aslında herkesin medyadan takip ettiği üzere zor zamanlar ve skandallar atlattı. Özellikle de Brexit ile başlayan istifaların ardı arkası kesilmedi.
David Cameron 13 senelik uzun bir İşçi Partisi hükümetinin ardından Muhafazakâr Parti’nin lideri olarak altı yıl boyunca Başbakanlık yapmıştı. Fakat 2016’da yapılan Brexit referandumundan Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması kararı çıkması sonrasında, referandum kampanyasında İngiltere’nin AB’de kalması taraftarı olan Cameron istifa etmişti.
Cameron’ın selefi Theresa May ise Brexit anlaşmalarında zorlanarak parlamentoyu üç kere ikna etmeye çalışsa da her seferinde ret oyu yedi ve görevde üç yıl geçirdikten sonra istifa etmek zorunda kaldı.
May’den sonra medyatikliği ile ünlü Boris Johnson 2019’da göreve geldi ancak kendisi de üç yıl görev yaptıktan sonra medyada Partygate adıyla anılan skandal nedeniyle tartışmalı hale gelmişti. COVID-19 kapanmalarında Başbakan Johnson’ın ve Muhafazakâr Parti’nin kimi üyelerinin kısıtlamaları delerek toplanıp parti yapmaları Partygate adıyla basına yansımıştı. Johnson bu skandal nedeniyle partisinin desteğini kaybetmiş ve başbakanlıktan istifa etmişti.
2022’de Johnson’ın ardından başa gelen Liz Truss ise bütçe konusunda çok tartışmalı kararlar alması sonucu sadece 49 gün başbakanlık yaparak İngiltere tarihine en kısa süre başbakanlık yapan kişi olarak geçmiş ve istifa etmek zorunda kalmıştı. 2022’nin Ekim ayından itibaren ise Rishi Sunak başbakanlık koltuğunda oturuyor.
Yerel seçimlerden sonra ise belki de Muhafazakâr Parti’nin 14 senelik çalkantılı hükümetleri son bulabilir. Yerel seçimlerdeki başarısından güç alan İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer genel seçimlere hazırlanmaya başladı bile. Rishi Sunak da partisinin yerel seçimlerdeki başarısızlığına rağmen genel seçimlere hazırlanıyor. Ancak yerel seçimlerde İşçi Partisi’nin zaferinden sonra Sunak için işler iyiye gitmiyor gibi gözüküyor.
Bültenin başında da belirttiğim gibi genel seçimler için henüz kesin bir tarih yok. Muhafazakâr Parti ve İşçi Parti’sinin seçim kampanyalarının nasıl şekilleneceğini bir tarih belirlendiğinde göreceğiz. Fakat 2019 seçimlerinden itibaren iki başbakanın istifa etmesiyle beş senelik seçim dönemini üç başbakanla geçiren Muhafazakâr Parti, yerel seçimlerde de aldığı darbeyle genel seçime oldukça dezavantajlı bir konumda gidiyor.
İngiltere’nin önemli bir karar aşamasında olduğu aşikâr ve bu yarışa Starmer liderliğinde İşçi Partisi önde giriyor. Ancak sonuçlar parti liderlerinin seçim kampanyalarına göre değişebilir ve bunun için de ilk önce seçim tarihinin belirlenmesini beklememiz gerek.
Kuzey Makedonya’da İktidar Değişikliği ve İsim Tartışması
Bitmek bilmeyen bir seçim senesi olan 2024’ün bir diğer taze seçimi de 8 Mayıs’ta Kuzey Makedonya’da yapılan parlamento ve başkanlık seçimleriydi. Kuzey Makedonya’nın başkan seçim sistemi Türkiye ile benzerlik gösteriyor. İlk turda %50’yi bulan aday olmadığı için seçim ikinci tura kaldı ve %65 oy alarak Gordana Siljanovska–Davkova, Kuzey Makedonya’nın ilk kadın başkanı oldu. Bu değişimle beraber Yunanistan ve Kuzey Makedonya arasındaki isim tartışması tekrardan alevlendi.
Yeni seçilen muhafazakâr-milliyetçi Başkan Gordana Siljanovska–Davkova’nın yemin töreninde Kuzey Makedonya yerine Makedonya demesi üzerine AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, X hesabı üzerinden Kuzey Makedonya’nın AB yolunda ilerlemesinde Prespa Anlaşması dahil olmak üzere bütün anlaşmalara saygı gösterilmesi gerektiğini hatırlattı.
Bilindiği üzere Yunanistan’da Makedonya isminde bir bölgesi var ve bu nedenle Kuzey Makedonya’nın Kuzey ismiyle beraber kullanılmasında Yunanistan ısrar ediyor. İki ülke arasındaki isim tartışması sebebiyle Kuzey Makedonya, Prespa Anlaşması’na kadar “Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti” olarak anılıyordu.
İşin sonunda taraflar, isim konusunda 2018’de Prespa Anlaşması’nı imzalayarak mutabık olmuşlar ve ülkenin adı Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olarak belirlenmişti. Göreve yeni gelen başkanın konuşmasında özellikle Makedonya ismini kullandığı düşünülüyor. Bu gerginliğin ise Makedonya’nın AB’ye üyelik sürecini nasıl etkileyeceği ise merak konusu.
Slovakya Başbakanına Suikast Girişimi
Bu haftanın bir diğer önemli gündemi ise Slovakya Başbakanının vurulması oldu. İstikamet-Sosyal Demokrasi (Smer–SD) partisinin lideri ve 2006’dan beri Slovakya’nın başbakanı olan Roberto Fico, Çarşamba günü kabine toplantısından sonra seçmenleriyle konuştuğu bir sırada silahlı saldırıya uğradı.
Hastaneye kaldırılan Fico’nun durumunun daha iyiye gittiği ama halen kritik olduğu ajanslara yansıdı. Saldırgan olay yerinde yakalandı ama kimliği halkla paylaşılmadı. Saldırıda herhangi bir örgüt bağı olmadığı açıklandı, fakat Slovakya İçişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre saldırının siyasi bir amaçla yapılmış olduğu düşünülüyor.