Avrupa Gündemi Bülteni (16 – 31 Aralık 2024)
Yılın ilk yazısında Avrupa Gündemi bülteninde bir yıl sonu kapanışı yapalım istedim. Seçimlerle geçirdiğimiz bir yılın ardından gelin son bir yılda Avrupa siyasetindeki önemli seçimleri tekrar bir gözden geçirelim.
Hollanda’da (Sonunda) Kurulan Hükümet
İlk durağımız aslında 2023’ün son aylarında gerçekleşen Hollanda seçimleri. Hatırlarsınız ki 2023’ün Kasım ayında yapılan genel seçimde Geert Wilders liderliğindeki aşırı sağ Özgürlük Partisi (PVV) sürpriz bir şekilde birinciliği elde etmişti ve bütün batı medyası Hollanda’da aşırı sağın nasıl birinci olabildiğini anlamlandırmak ile meşguldü. Burada neden 2023 yılından bir haberi konu edindiğimi sorabilirsiniz, ancak bildiğiniz üzere Hollanda’da hükümet seçimlerden çok uzun bir süre boyunca kurulamamıştı.
Bunun nedeni ise çoğu partinin PVV ile işbirliği yapmak istememesi ve hatta Wilders’in başbakan olmasını istememeleriydi. Wilders’in PVV’si en çok oyu alan parti olmuştu. Ancak yine de mecliste çoğunluğu yakalayabilmek için diğer partilerden ortaklara ihtiyacı vardı, bu yüzden diğer partiler ile uzun uzun görüşüp anlaşmaya varmaya çalışmıştı.
Bu çalkantılı koalisyon toplantıları da aylar boyunca sürmüş ancak bir yere varılamamıştı. Bu süre zarfında ise günden güne Wilders’in başka seçeneğinin kalmadığı da gün yüzüne çıkmıştı. Nitekim kendisi de öyle düşünmüş olacak ki 2024’ün Mart ayında Wilders başbakanlık iddiasından vazgeçtiğini duyurmuştu.
PVV hâlâ hükümet kurmaya çalışacak fakat Wilders Hollanda’nın başbakanı olmayacaktı. Ama Wilders’in çekilmesi ile Hollanda’da hükümet yine de Temmuz’un başına kadar kurulamadı. İşin sonunda hiçbir parti ile bağlantısı olmayan, Hollanda’nın eski Adalet ve Güvenlik Bakanı Dick Schoof, Hollanda’nın yeni başbakanı oldu.
Hükümet koalisyonunda ise Özgürlük Partisi (PVV), Dilan Yeşilgöz’ün liderlik ettiği merkez sağ olan Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan demokrat ideolojiye sahip Yeni Toplum Sözleşmesi Partisi (NSC) ve popülist çiftçi partisi olan Çiftçi Vatandaş Hareketi (BBB) var.
Hollanda’da Wilders başbakan olmamış olabilir ama adaylık iddiasından çekilirken kendisinin de dediği gibi, benim fikrimce de, ileride Wilders’i Hollanda’da başbakan olarak görebiliriz. Ayrıca Wilders’in başbakan olmaması partisinin hükümette olduğu gerçeğini değiştirmiyor, içerisinde hem sağ hem de aşırı sağ olan bu parti, Hollanda hükümetinin yeni yılda nasıl bir yol izleyeceğini belirleyen güçlerden biri olacak.
Avrupa Parlamentosu Seçimleri
Hatırlayacağınız üzere Avrupa’da en çok beklenen seçimlerden bir tanesi de 6-9 Haziran tarihlerinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleriydi.
Kısaca ülkelere bir göz gezdirelim: Almanya’da Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU) birinci olurken aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) ikinci parti olmuştu. Fransa’da ise sonuçlar bildiğiniz üzere erken seçimleri tetiklemişti. Le Pen’in partisi Ulusal Birlik birinci parti olurken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un koalisyonu Besoin d’Europe ikinci parti olmuştu.
Belki de en ilginç sonuç Macaristan’dan geldi. Çünkü Viktor Orban’ın partisi Fidesz’in de dahil olduğu Fidesz-KDNP koalisyonu birinci parti olurken, Macaristan siyasetine hızlı bir giriş yapan Peter Magyar’ın partisi TISZA ikinci oldu. Fidesz’in karşısında ikinci olabilmek hiç de yabana atılacak bir şey değil ve bu aslında Orban’a artık dişli bir rakibin geldiğinin de göstergesi olabilir.
Bunun dışında Avrupa Parlamentosu seçimlerinden çıkarılabilecek diğer bir sonuç, aşağı yukarı her ülkede yeşil partilerin oy kaybetmesiydi. 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosunda 2019-2024 arası Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı parti grubunun 70 sandalyesi varken bu seçimle beraber parlamentoda 53 sandalyeye gerilediler. Böylelikle Avrupa Parlamentosunda da aşırı sağ yükselirken yeşillerin beğenisi gitgide azalmış gibi görünüyor.
İngiltere’de Starmer Beklentileri Karşılayamadı mı?
Gelelim yaz aylarında solun zaferi olarak günlerce manşet olmuş ilk yere: İngiltere. 14 yıldır iktidarda kalan Muhafazakâr Parti’nin (Conservative Party) yerine bu sefer İşçi Partisi (Labour Party) iktidara geldi ve Keir Starmer İngiltere’nin yeni başbakanı oldu.
İşçi Partisi’nin bu başarısını, hem İngiltere seçmeninin Muhafazakâr Parti’den yorgun olmasına hem de Keir Starmer ile beraber İşçi Partisi’nin merkeze yaklaşmasına atfedebiliriz. Ancak seçmenler, Muhafazakâr Parti yorgunluğundan kaçmış olsalar da yeni hükümetten de pek memnun değiller.
Ipsos’un Aralık ayında yayınladığı bir araştırmaya göre Starmer’ın başbakanlığını beğenmeyenlerin oranı %62. Yıl sonu karnesine baktığımızda Starmer, yazın başında atılan “solun zaferi” manşetlerinin yükünü taşıyamamış gibi gözüküyor.
Fransa’da Macron’un “Büyük Planı” Sonuç Verdi mi?
Şimdi de solun zaferi olarak manşet olmuş ikinci yere, Fransa’ya bakalım. Yazının Avrupa Parlamentosu bölümünde de belirttiğim gibi Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Ulusal Birlik’in başarısından sonra Emmanuel Macron, Fransa’yı erken seçime götürmüştü.
Erken seçim çağrısından sonra sol partiler hızla birleşmiş ve Yeni Halk Cephesi (NFP) koalisyonunu oluşturmuşlardı. Seçim günü gelip çattığında birinci tur Ulusal Birlik’in birinci olması ile bitmişti. Ancak hatırlayacağınız üzere Macron’un koalisyonu ve Yeni halk Cephesi aslında bir tür taban ittifakı yaparak Ulusal Birlik’in önünü kesmeyi hedeflemişlerdi ve bunu başarabilmişlerdi.
İkinci turun sonunda ise Yeni Halk Cephesi birinci parti olmuş ama mecliste çoğunluğu elde edememişti ve bütün basın bu yaz ikinci kere “solun zaferi” olarak manşetlerini atmıştı bile. Ancak Fransa’da da hükümetin kurulması zaman aldı.
İlk önce olimpiyatların bitmesi beklendi, daha sonra Macron Yeni Halk Cephesi’nin önerdiği başbakan adayını onaylamadı ve dördüncü olan Cumhuriyetçiler (LR) partisinden Michel Barnier’i başbakan seçti. Ancak önceki bültenlerde de anlattığım gibi Barnier bütçe anlaşmazlıkları yüzünden güven oylamasından geçemedi ve Fransa’da hükümet çökmüş oldu.
İki hafta önce de Macron kendisine yakın bir isim olması ile bilinen eski Adalet Bakanı François Bayrou’yu başbakan olarak atadı. 2024’ün ilk yarısından itibaren durulmayan Fransa siyasetinin 2025 yılında durulup durulmayacağını ve yeni başbakanın ne kadar koltukta kalacağını ise zaman gösterecek.
Almanya’da Scholz’un Tartışmalı Koalisyonu Sona Erdi
2024 yılında aşırı sağın yükselmesi ile manşet olan bir diğer ülke de Almanya’ydı. Thüringen, Saksonya ve Brandenburg’da yapılan eyalet seçimlerinde Almanya için Alternatif (AfD) büyük bir başarı elde etti. AfD, Brandenburg ve Saksonya’da ikinci parti olurken Thüringen’de birinci parti oldu.
AfD’nin başından geçen skandallara rağmen düşmeyen bir ivmesi olduğu açık, bu özellikle 23 Şubat 2025’te yapılacak olan erken seçimlerde devam etmesi beklenen bir durum. Bildiğiniz üzere Hür Demokratik Parti’nin (FDP) hükümet koalisyonundan çıkarak Almanya hükümetinin çökmesine sebep olması ve daha sonrasında federal mecliste yapılan güven oylamasından Şansölye Olaf Scholz’un geçememesi nedeniyle 2025 yılının sonunda yapılması beklenen seçim erkene alınmış oldu.
Anketlerden de yola çıkarak AfD’nin bu seçimlerde ikinci parti olması çok yüksek ihtimal olarak gözüküyor, birinci parti olarak da Hristiyan Demokratlar’ın (CDU/CSU) olması muhtemel. Ancak günün sonunda siyasette ne olacağı bilinemez, o yüzden seçim gecesini bekleyip göreceğiz.
Kapanış
2024’te birçok kez aşırı sağın seçimlerde başarılar elde ettiğini gördük, bu aslında yıllardır söylenen “aşırı sağ yükseliyor” sözünün de seçimler ile hayata geçmesiydi. 2024’e baktığımızda şunu söyleyebiliriz; aşırı sağ yükselmiyor, çünkü aşırı sağ zaten yükseldi bile.
Kenarda köşede kalmış, çift haneli oy oranları bile göremeyen partiler değiller artık; seçimlerden üçüncü, ikinci, hatta birinci parti olarak çıkan partiler haline geldiler. Bu konuda merkez partiler her ne kadar çoğu yerde aşırı sağ partileri devre dışı bırakmaya çalışsalar da bunu bir yere kadar sürdürebileceklerini düşünüyorum.
2025 yılında çok daha az sayıda seçim olacak. Gelen hükümetlerin aşırı sağ ile olan ilişkisi ve tabii ki de kendi icraatları da aşırı sağ ile olan ilişkiyi değiştirip dönüştürebilir. Öte yandan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın seyri de Avrupa siyasetini etkilemeyi sürdürecek. Yeni yılda Avrupa Gündemi bültenlerinde buluşmak üzere, şimdilik hoşçakalın.