Avrupa Gündemi Bülteni (22 Aralık 2023-4 Ocak 2024)
Almanya hükümeti 2023’ü krizlerle uğraşarak bitirdi, yeni yıl ise bu krizlerin etkileri ile birlikte başladı. Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokratik Parti (FDP) ve Yeşiller Partisi’nin oluşturduğu “trafik ışığı koalisyonu”nda, (SPD, FDP ve Yeşiller’in parti renkleri olan sırasıyla kırmızı, sarı ve yeşil) çatırdamalar olması ise koalisyonun devamlılığı konusunda şüphe yarattı.
Diğer bir önemli gelişme ise Polonya’da yaşandı. Polonya’da sekiz yıldır devam eden popülist sağcı Hukuk ve Adalet Partisinin iktidarı sona erdi ve Donald Tusk yeni koalisyon hükümetinin başbakanı oldu. ancak bu değişim de sancılarla başladı. Bu bültende bu iki konuya değineceğim.
Almanya’nın Bütçe Açmazı
Geçtiğimiz haftalarda, FDP’nin bir parti içi referandum ile devam etmekte olan hükümet koalisyonunu 1 Ocak günü parti üyelerine soracak olması koalisyonun sürdürebilirliği açısından soru işaretleri oluşturmuştu. FDP’nin koalisyondan ayrılıp ayrılmayacağı konusunda çıkan kararın bağlayıcılığı olmasa da, olası bir olumsuz kararın çıkmasının siyasete yön vereceği kesindi. Ancak FDP üyeleri arasında gerçekleşen oylamadan %52 ile koalisyonda kalma kararı çıktı. Böylelikle FDP, koalisyondan çıkmayarak Olaf Scholz’un hükümetini sarsmamış oldu.
Koalisyonun yaşadığı sarsıntının en temel nedeni ise Almanya’nın Kasım ayından beri boğuştuğu bütçe kriziydi. Almanya Federal Anayasa Mahkemesi’nin Covid-19 salgını döneminde kullanılmayan 60 milyar euroluk Acil Pandemi Fonu’nun İklim ve Dönüşüm Fonu’na aktarılmasının anayasaya aykırı olduğu yönünde karar vermesi ile birlikte bütçede 17 milyar euroluk açık ortaya çıkmıştı.
Almanya’da 2009’da anayasal olarak koruma altına alınmış borç frenine göre olağanüstü haller dışında federal hükümetin yıllık bütçe açığı, gayri safi yurtiçi hasılanın %0.35’inden fazla olamıyor. Bütçe frenini ihlal etmeden fon aktarımı ile yeşil politikaları sürdürmeye çalışan Scholz, böylece anayasal bir engele takılmış oldu. Daha önce pandemi ve Ukrayna Savaşı dönemleri olağanüstü hal sayıldığı için borç freni askıya alınmıştı, SPD ve Yeşiller bütçe krizinin hızlıca çözülebilmesi için 2024 yılı için de askıya alınmasını savunmuşlardı.
Liberal ve mali açıdan muhafazakâr olan FDP’nin parti liderliğini yapan Federal Maliye Bakanı Christian Lindner ise borç frenini savunarak koalisyondaki fikir ayrılığını daha da derinleştirmişti. FDP aynı zamanda bütçe açığının giderilmesi için vergilerin arttırılmasına karşı çıkmış, sosyal yardım ve yenilenebilir enerji için ayrılan kaynaklar gibi bütçe kalemlerinde tasarrufa gidilmesini önermişti. Şansölye Olaf Scholz sosyal yardımlar konusunda taviz vermezken Yeşiller ise yenilenebilir enerjiye ayrılacak olan kaynaklarda küçülmeye gitmeyi kabul etmemişti.
Bütün bunlar tartışılırken Aralık ayının sonlarında bütçe krizi çözüldü. Bütçe frenini askıya almayan Scholz hükümeti 2024 bütçesinde 17 milyar euro tasarruf etme konusunda anlaştı. Bütçe krizi çözülürken Scholz, Ukrayna’nın savaşta olası bir ihtiyacında yardım sağlanabilmesi için olağanüstü hal hakkı kullanılarak borç frenini askıya alabileceklerini vurguladı.
Genel bir kemer sıkma politikası izleyecek olan hükümet, en büyük kesintiyi 12.7 milyar Euro ile İklim ve Dönüşüm Fonu’nda yapacak. Diğer yeşil ve sürdürülebilirlik bütçe kalemlerinde de kesintiye giden Almanya, elektrikli araba alımları için verdiği teşvikleri sonlandıracak ve çeşitli yenilenebilir enerji sektörleri için sağladığı sübvansiyonları kesecek. Ayrıca birçok bakanlık bütçelerinde de kesintiye gidilecek. Bakanlıklar kesinti yapacakları yerleri kendileri belirleyecek olsalar da demir yolları şirketi Deutsche Bahn gibi çeşitli kamu bağlantılı şirketlerde kısmi özelleştirmelere gidilmesi beklenmekte.
Ancak bütçe krizinin etkileri hala sürüyor. Aralık ayında yapılan anlaşmada çiftçilere sağlanan dizel yakıtı alımındaki vergi indiriminin kalkması ve tarım araçlarında uygulanacak olan vergi artışı, çiftçilerin Berlin’de protesto yapmasına sebebiyet vermişti. Ocak ayının başında protestolara sessiz kalmayan Alman hükümeti ise vergi indiriminin birden kesilmeyeceğini ve bir mağduriyete sebep vermemesi açısından kesintinin yıllara yayılacağını ve hayata geçirilmesi planlanan tarım araçlarında vergi artışının da olmayacağını belirtti.
Almanya’nın bütçe krizi hükümet koalisyonunda çatırdamalara yol açtı, bununla beraber krizin atlatılması için alınan kararlar da halkın tepkisini çekti. Görevde ikinci yılını geride bırakan Scholz hükümeti, bütçe krizini atlatmış gibi görünse de süreçte aldığı kararlar ilerleyen zamanlarda başka krizlere de sebebiyet verebilir.
Polonya’da Yıllar Sonra İktidar Değişikliği
8 yıldır iktidarda olan sağ popülist Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) geçtiğimiz Ekim ayında yapılan Polonya genel seçimlerinde %36 ile en çok oy olan parti olsa da parlamentoda çoğunluğu elde edememişti. Bu yüzden eski Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk liderliğindeki Sivil Koalisyon (KO), Yeni Sol (NL) ve Üçüncü Yol (TD) koalisyon hükümeti kuruldu ve Aralık ayının ortasında Donald Tusk, Polonya’nın yeni Başbakanı oldu.
Başbakan olarak verdiği ilk demeçte Avrupa Birliği ile Polonya’nın arasını düzelteceğini vurgulayan Tusk, aynı zamanda “karanlığı ve kötülüğü” defedeceğini de ifade etti. Tusk’ın burada karanlık ve kötülük olarak bahsettiği, hukukun üstünlüğünün altını oyan ve bu yüzden Polonya’nın AB fonlarına erişiminin dondurulmasına sebebiyet veren 8 yıllık PiS hükümeti ve devlet politikalarıydı.
Nitekim, her koldan tepki çeken bir hamle olsa da, Aralık ayının sonlarına doğru Tusk değişime hızlı bir el attı. PiS hükümeti süresince taraflı yayın yapması sebebiyle eleştirilen devlet televizyonu TVP’nin, Polonya’da kamu yayıncılığında tarafsızlığı geri getirmek için, yöneticileri ve yönetim kurulları görevlerinden uzaklaştırıldı. Tusk’ın bu hamlesini anti-demokratik bulan PiS lideri Jaroslaw Kaczynski ise TVP binasının önünde protestodaydı.
Hem halktan hem de muhalefetten tepki toplamakla kalmayan Tusk, aynı zamanda hükümeti de siyasi bir sürtüşmeye itti. PiS partisi çıkışlı ve 2015’ten beri Polonya Cumhurbaşkanı olan Andrzej Duda, Tusk’ın anayasal ilkeleri siyasi emelleri için hiçe saydığı gerekçesiyle TVP kararını eleştirmişti. Bu yüzden olacak ki Aralık ayının sonuna yaklaşırken Duda, hükümetin 2024 yılı için sunduğu kamu yayıncılığına ayıracağı 3 milyar zloti tutarındaki medya bütçesini reddedeceğini söylemişti.
Fakat yeni Tusk hükümetinin tek sorunu bu değil. Ukrayna-Polonya sınırında çiftçiler tekrar greve başlayarak sınır geçişlerini engelleme eylemlerinde tırcılara katıldı. Kasım ayında başlayıp 24 Aralık’ta son bulan grevin başlamasının sebebi Polonya’nın, kendi çiftçilerini Ukrayna’nın tahıl ithalatına karşı koruyamamasıydı. Tırcılar ise Ukraynalı tır şirketlerinin Avrupa Birliği içerisinde çalışmak için AB’den izin alması gerektiğini, bu gerçekleşmediği sürece Polonyalılar aleyhine haksız rekabet olduğunu ifade ediyor.
24 Aralık’ta Tarım Bakanı, mısır üretimi için sübvansiyon ve düşük tarım vergisi konusunda çiftçilerin isteklerini kabul ettiğini söylemiş ve bu yüzden çiftçiler grevi sonlandırmıştı. Ancak yeni yılın ilk günlerinde çiftçiler, hükümetin sözünü tutacağına güvenmeyerek Medyka-Shehyni geçidinde tırcıların devam ettiği yol kapatma grevine geri döndü.
Çiftçiler, yapılan anlaşmanın yazıya dökülüp taraflarca imzalanmasını istediklerini ve istekleri yerine getirilmemeye devam ederse 7 Şubat’a kadar sınırı kapatmaya devam edeceklerini belirttiler. Şu an saatte üç tırın geçilmesine izin verilirken, Tarım Bakanı anlaşmayı imzalayacaklarını ve anlaşmanın ilk uzlaşılan metinden pek farklı olmayacağını belirtti.
Tusk ile beraber Polonya’da değişim rüzgarları eserken eski hükümet ile yeni hükümetin arasındaki hamaset ve Ukrayna Savaşı’nın komşu Polonya üzerindeki etkileri konusunda Tusk’ın kendisini nasıl konumlandıracağı ise merak konusu.