Bu bültende Trump’ın uzun bir süredir odaklanmak istediği bölge olan Pasifik’e yaptığı 5 günlük ziyareti, Venezuela ile ABD arasında artmaya devam eden gerginliği, Gazze’de ateşkesin bozulmasını ve yerel seçimleri ele alacağım.
Trump’ın Pasifik Turu
Donald Trump göreve başlar başlamaz, gündemine diğer ülkelerin mallarına uygulanan gümrük vergisi tarifelerinin yükseltilmesini aldı. Hatta Başkanlığı devraldığı törende de bu konudan bahsetmişti. Trump doktrininin genel anlamda Avrupa’nın dertleriyle dertlenmemek, Orta Doğu’nun jandarmalığından vazgeçmek ve Çin ile olan ticari savaşa ağırlık vermek gibi unsurlardan oluştuğunu da biliyoruz. Yine Trump’ın Ukrayna’daki çatışmayı bir an önce bitirme söyleminin arkasında da Pasifik’teki mücadeleye ağırlık verme arzusunun olduğu düşünülmüştü.
Bahar aylarında Trump yeni gümrük politikasını ilan ederken tarifeyi en yüksekten açtığı ülkelerden biri de beklendiği üzere Çin’di. Ardından Çin’den de benzer bir karşılık gelmiş, sonra iki ülke arasında kurulan bir diyalogla gümrük politikalarında kısmi bir yumuşamaya gidilmişti. Bu hengamenin ortasında 30 Ekim günü kritik bir görüşme gerçekleşti: Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Güney Kore’de düzenlenen uluslararası bir zirvede bir araya geldi. Trump ikinci döneminde ilk defa Jinping ile yüz yüze gelmiş oldu.
İkilinin buluşmasından anlaşma çıktı. İki ülkenin karşılıklı olarak gümrük vergilerini düşürme vaatlerinin yanı sıra ticaretin artırılacağı, Çin’in nadir toprak elementleri üzerinde uyguladığı ihracat kısıtlamasının 1 yıllığına askıya alınacağı, Çinli şirketlerin bazı Amerikan teknolojilerini satın almalarının önündeki engellerin 1 yıl süreyle kaldırılacağı, TikTok mevzusunda ise Çin ile ABD’nin ortak çalışacağı vurgulandı.
Bunların yanında Trump Japonya’yı da ziyaret etti. Japonya’nın çiçeği burnunda başbakanı Sanae Takaichi, Trump’ın politikalarına sıcak yaklaşımıyla bilinen bir siyasetçi. İki ülke, karşılıklı uyguladıkları düşük gümrük vergisi politikasında devamlılığa vurgu yaptı. Ayrıca Japonya Başbakan Takaichi, Trump’ı “yeni bir altın çağın ortağı” olarak gördüğünü ifade edip Orta Doğu’ya gelecek barışta Trump’ın büyük rolü olduğunu ifade etti. Gelecek yıl Nobel Barış Ödülü için Trump’ı aday göstereceklerini de söylemeden geçmedi. İki ülke arasında F-35 savaş uçaklarından soya fasulyesine kadar ticari hacmin genişletilmesi gündeme alındı ve Trump Tokyo’dan memnun ayrıldı.
Trump’ın göreve geldiği günden bu yana Biden dönemine kıyasla önemli bir nokta göze batıyor ki dünya artık ABD’yi daha çok dikkate alıyor. Trump’ın özellikle küresel ticari dengeyi radikal biçimde değiştirme tehditleri pek çok ülkenin ABD ile “iyi” anlaşmak zorunda kalmasını beraberinde getiriyor. Hindistan’dan AB’ye, Brezilya’dan Pasifik ülkelerine ve hatta İsrail’e kadar pek çok ülke bugün, Beyaz Saray’ın direktiflerine daha çok kulak veriyor.
Venezuela Gerilimi
ABD’nin Venezuela ile yaşadığı gerginlik hepimizin malumu. Halihazırda iki ülkenin arası kötü bir durumdayken geçtiğimiz haftalarda ABD’nin uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Venezuela açıklarında savaş gemileri dolaştırması ilişkileri iyice germişti. Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Donald Trump’ın eş güdümlü şekilde yürüttüğü anti-Maduro kampanyası, içeride de ABD’nin polarize olmadığı nadir konulardan. Bundan ötürü Trump’ın eli Maduro’ya karşı çok güçlü.
Zaman zaman Trump doktrinine benzetilen Monroe doktrinine göre de ABD’nin Batı Yarımküre’de aktif olması öngörülürken, Trump hükümetinin özellikle Güney Amerika ve Karayipler’de şahin bir tutum sergileyeceğini tahmin etmek zor değil.
Geçtiğimiz hafta Trump, yasa dışı göç ve uyuşturucu akışını engellemek amacıyla CIA’in Venezuela’da faaliyet göstermesine izin verdiğini ilan etti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı ABD’nin uluslararası hukuku ihlal ettiğini iddia ederken ABD tarafı ise Venezuela hükümetinin narko terörle olan yakın ilişkisine dikkat çekiyor.
Bu yılki Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Venezuelalı muhalif Machado’nun ödülünü Trump’a ithaf etmesi de bir bakıma sembolik bir hareket. Trump’ın Venezuelalı diktatöre daha ne kadar sabredeceğini birlikte göreceğiz, ancak ben Nicolas Maduro’nun çok vakti kaldığını zannetmiyorum.
Gazze’de Ateşkes Bitti
Haftalar süren müzakereler, BM buluşmaları, diyalog çabaları derken sonunda Hamas ile İsrail yönetimi arasında bir orta yol bulunmuştu. Önceki bültende de ele aldığım üzere Trump’ın Şarm el-Şeyh’te Sisi, Erdoğan ve es-Sani ile birlikte imzaladığı anlaşma bölgede bir barış modelini öngörüyordu. Gazze’de silahlar susmuş, Trump ise açıkça İsrail’in olası bir Batı Şeria işgalini onaylamayacağını ifade etmişti.
Ancak ne olduysa oldu, Hamas’ın, bir askerini öldürdüğünü iddia eden İsrail yönetimi Gazze’ye yeniden operasyon başlattı. Onlarca sivil İsrail’in geçen hafta başlattığı saldırılarda hayatını kaybetti. Hem Netanyahu’nun aşırı sağcı kabinesi hem de Hamas içindeki savaş yanlısı klik, daha çok sivilin hayatını kaybetmesine sebep oluyor.
2006 yılında dönemin ABD Başkanı Bush’un da baskısıyla Gazze’de yapılan seçimlerde meclis çoğunluğunu kazanan Hamas, o gün bu gündür Gazze’deki ılımlı kanadı bastırıyor. ABD Demokratları, Bush’un “demokrasiyi seçimlerden ibaret görme” perspektifi yüzünden hem Irak hem de Gazze’deki örnekleri gösterip eleştirilerde bulunsa bile 2009’dan itibaren İsrail siyasetinde de Netanyahu’nun yükselmesiyle birlikte bölge adına hiç hayırlı gelişmeler yaşanmadı.
Geçtiğimiz 2 haftalık süre zarfında İsrail’i ziyaret eden Başkan Yardımcısı JD Vance, ateşkesin bozulmasına yönelik endişelerini dile getirdi. ABD’nin temel tutumu Batı Şeria’nın işgal edilmemesi üzerine, ancak Batı Şeria ile bağlantısı tamamen koparılmış olan Gazze Şeridi tamamen kaderine terk edilmiş vaziyette.
Yerel Seçimlere Üç Kala
4 Kasım’da pek çok şehir kendi belediye başkanını seçmek üzere sandık başına gidecek. Bu yarış sürecinde en çok konuşulan şehir ise şüphesiz New York oldu. Önceki seçimlerde Demokrat adayın oyları rahatlıkla alarak kazandığı New York’ta bu seçim Demokrat aday Zohran Mamdani’nin hem müslüman kimliği hem de sosyalist görüşünden ötürü terleten bir kampanya döneminde olduğunu yazmıştım. Mamdani’nin asıl yarışı, parti içindeki ön seçimlerde kendisine karşı kaybeden ve Trump tarafından da desteklenen bağımsız aday Andrew Cuomo ile.
Başta New York Eyalet Valisi Hochul ve Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries olmak üzere partinin ağır toplarından destek alan Mamdani, son çıkan anketlere göre rakibine yaklaşık olarak %10 civarı fark atacak gibi görünüyor. Aynı zamanda eski New York Valisi olan Cuomo’ya karşı kaybetme ihtimali oldukça düşük olan Mamdani, Cuomo ve destekçileri tarafından kampanya süreci boyunca pek çok kez aşağılandı.
Cuomo’nun Cadılar Bayramı vesilesiyle Twitter’da (X) paylaştığı bir yapay zeka videosunda Cumhuriyetçi aday Curtis Sliwa’nın yüzüne Mamdani maskesi geçirdiği görülüyor. Nasıl ki bağımsız adaylardan olan mevcut belediye başkanı Eric Adams, yarıştan çekilmesiyle birlikte Cuomo’nun seçilme ihtimalini yükselttiyse, Sliwa’nın çekilmesinin de benzer bir etki yaratacağı düşünülüyor. Nitekim yarış esasen Mamdani ve Cuomo arasında geçiyor. Bundan kaynaklı olarak Sliwa’nın yarıştaki varlığı bile Cuomo’yu rahatsız etmeye yetmiş görünüyor.
Geçtiğimiz hafta adaylar bir tartışma programında bir araya geldi. Cuomo, Mamdani’yi deneyimsizlik ve bölücülük üzerinden itham ederken Mamdani ise rakibine taciz soruşturması sonrası valilikten istifa ettiğini hatırlatarak yüklendi. Mamdani rüzgarı arkasına almış görünüyor.
Yerel seçimlere “No Kings (Krala Hayır)” gösterilerinin etkisi altında gidiliyor. 18 Ekim’de milyonlarca insan elli eyaletin tamamında Trump hükümetini protesto etmek üzere meydanlardaydı. Trump göreve başladığından bu yana sayısız protesto gösterisi düzenlendi. Bu gösterilerin başlıca sebepleri arasında Trump’ın onayıyla şehirlerde görev yapan ulusal muhafızlar, ifade özgürlüğüne yönelik sansürcü politikalar, dezavantajlı kesimlere yönelik kapsayıcı/çoğulcu politikalardan vazgeçilmesi ve dış politikadaki konumlanma sayılabilir.
İki hafta sonra hep birlikte yerel seçim sonuçlarına ve ABD’nin başrolde olduğu yeni küresel gelişmelere göz atacağız.

