[voiserPlayer]
Erkin Ergüney & Yağız Alp Tekin / Arche Projesi
2020’ye hoşgeldiniz! 20’li yılların ilk haftası olaylıydı. Gelin birlikte bakalım. Arche Projesi tarafından hazırlanan bültenimiz hoşunuza gidiyorsa, bu linke tıklayıp abone olarak her hafta özeti ve Arche Projesi ile ilgili gelişmeleri mail kutunuza alabilirsiniz.
Dahiliye
250,000 Mülteci Yolda
İdlib’de Esad Rejimi’nin yaptığı saldırıdan kaçan sivillerin sayısının 250,000’i bulduğu tahmin ediliyor. Erdoğan, yaptığı açıklamada bu insanların çoğunluğunun Türkiye’ye doğru kaçmakta olduğunu belirtti. (1)
İdlib’deki saldırı duracağa benzemiyor. Uluslararası kamuoyundan da ses seda yok. Ankara başka bir hamle yapmazsa Türkiye’deki mülteci sayısının artmasını bekleyebiliriz.
1-Erdogan says up to 250,000 Syrians flee toward Turkey as crisis worsens
Libya operasyonuna muhalefet ne diyor?
Geçtiğimiz hafta Libya’ya Türk askerinin gönderilmesinin önünü açan tezkere oy çokluğuyla kabul edildi. (1) Şu ana dek ana akım medya sayesinde Libya’ya neden müdahale edilmesi gerektiğini defalarca dinledik. Peki muhalefet ne düşünüyor? Suriye’deki operasyonlara destek veren CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ne oldu da Libya konusunda red oyu kullandı? Bir alternatifleri var mı yoksa sırf muhalefet olmak için mi muhalefet oluyorlar? Gelin argümanları birlikte inceleyelim.
1.AKP’nin Müslüman Kardeşler Desteği
İyi Parti Uluslararası İlişkiler Başkanı Ahmet Kamil Erozan Libya operasyonunun arkasında “bölgede kalmış son kale diyebileceğimiz Müslüman Kardeşler rejimine bir destek var” dedi. Benzer bir yorum Mustafa Balbay’dan da geldi. (2) Türkiye’nin Mısır’da, Suriye’de ve Tunus’da olduğu gibi Libya’daki Müslüman Kardeşlere de destek verdiği biliniyor. Muhalefet de operasyon planının arkasında Müslüman Kardeşler damgası arıyor.
Fakat 2015’de BM destekli Sarraj hükümeti kurulunca Trablus’da darbeyle başa gelen Müslüman Kardeşler yönetimi arka plana çekildi. Bu açıdan bakılınca, Türkiye’nin destek verdiği GNA meclisi İhvan’ın azınlıkta olduğu çok parçalı bir meclis ve hatta meclis başkanı Sarraj ile Müslüman Kardeşler arasında çok derin anlaşmazlıklar var.
2. Yumurtaları tek sepete koymamalı
Fehim Taştekin Türkiye’nin tek bir güç odağına bu kadar açık bir şekilde destek vermesinin hatalı olduğunu öne sürüyor. Libya’da yaşananları bir kardeş kavgası olarak tanımlayan Taştekin, Türkiye’nin açık bir şekilde karşısına aldığı Haftar’ın da eninde sonunda barış masasında olacağını ve Türkiye’nin düşmancıl tutumunun diplomatik anlamda avantajlı olmadığını belirtiyor. (3)
Bu konuda ana akım medya tarafından yaratılan algı, Trablus yönetiminin uluslararası camia tarafından tanınan tek meşru güç odağı olduğu ve Haftar’ın dışarıdan destekli bir terörist milis gücü olduğu yönünde. Fakat Kaddafi düştükten sonra bölgede yaşananlara baktığımızda Trablus’daki hiçbir yönetimin pek de meşru bir hikayesinin olmadığını görüyoruz. 2014 seçimlerinde yenilen Müslüman Kardeşlerin “Libya Şafak Koalisyonu” çatısı altında silahlı mücadeleyle iktidara geldiğini unutmamak lazım. Darbeyle birlikte Tobruk’a kaçan seçilmiş Temsilciler Birliği şu anda doğudaki Haftar kanadını temsil ediyor. Her ne kadar 2014 seçimlerinde %18’lik bir katılım olmuş olsa da Tobruk’taki meclisin diğer tüm güç odaklarından daha demokratik bir yönetim talebi içerisinde olduğu söylenebilir. Buna karşılık BM’nin 2015 yılında Sarraj başkanlığı altında kurduğu yeni yönetim uluslararası güçler tarafından tanınması itibariyle Tobruk temsilcilerinin bir adım önüne geçiyor. Fakat Sarraj yönetimi son dört senedir etki alanını genişletebilmiş değil. Buna karşılık Haftar tüm petrol rafinerilerini elinde bulunduruyor ve günbegün Trablus’a yaklaşıyor (4).
BM’nin yakın zamanda Libya üzerine yayınladığı raporda Avrupa’nın önceliğinin bölgedeki dengenin korunması ve yeni bir mülteci akımının önüne geçmek olduğu anlaşılıyor. (5) Haftar’ın daha önce yapılan barış görüşmeleri içerisinde yer alması ve Libya’nın doğusunda geniş bir tabanının olması Tobruk’taki yönetimin Libya’nın geleceğinde bir şekilde söz sahibi olacağını gösteriyor. İşte böyle bir senaryoda Türkiye açık bir şekilde taraf olduğu için Amerika ve Rusya gibi ülkelerin aksine diplomatik hareket alanı kısıtlanacaktır.
3. Yemen Türküsü
Meclisteki tezkere tartışmalarında muhalefetin belki de en çok üzerinde durduğu nokta içinde bulunulan ekonomik darboğaz ve ne kadar süreceği bilinmeyen bir maceradan uzak durulması talebiydi. Kılıçdaroğlu da Twitter üzerinden paylaştığı Yemen Türküsü ile binlerce kilometre ötedeki bir ülkede Türk askerinin varlığını sorguladı. Her ne kadar muhalefetin iç siyasete odaklanılması talebi halk nezdinde karşılığı olan bir tutum olsa da, artık kafamızı kuma gömmek için çok geç olabilir. Doğu Akdeniz’de Türk tezlerine yarayan Libya anlaşması güneyden harekete geçen Haftar kuvvetleri tarafından tehlike altında. Yönetimin el değiştirmesi durumunda Türkiye’nin Akdeniz’deki iddialarının bir dayanak noktası daha eksilecek. Peki muhalefet sırf muhalefet olmak için mi muhalefet oluyor, alternatif ne?
Aslında muhalefetin pek detaylandırmadığı bir planı var. Kılıçdaroğlu cuma günü düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin Libya ve Suriye’deki ateşten uzak durması gerektiğini söyledikten sonra, BM’nin ikna edilerek Libya’da barış gücü oluşturması için ikna edilmesi gerektiğini belirtti. (6) Anlaşılan muhalefet partileri Türkiye’nin dış işlerindeki maceracı tutumundan rahatsız durumda ve olabilecek en düşük riskle sorumluluğu uluslararası kuruluşlara paslama gayretinde.
1-Libya Tezkeresi Kabul Edildi
2-Libya’da öncelik İhvan aşkı mı?
3-Hatalarla dolu Libya politikası
6-Kılıçdaroğlu’ndan BM’ye çağrı
2019’da enflasyon 11,84% oldu
TCMB’nin 12% beklediği enflasyon beklentilerin altına gerilemiş oldu. (1) Enflasyonu tek haneye indirmek için her yıl yapılan alkol ve tütün zamları bu sene yapılmadı. (2) Enflasyonu azaltmak için önemli bir etkiye sahip olan alkol ve tütün mamullerine, CB Erdoğan’ın kişisel desteği yoluyla da yıllardır zam yapılmaktaydı. Yüce Rabbim, sen nelere kadirsin!
1- Enflasyon 2019’da %11,84 oldu
2- Turkey shelves tax hike on alcohol, tobacco in move seen curbing inflation
İhracatçı artık gelirini TL’ye çevirmek zorunda değil
2018’de Lira’nın yaşadığı krizin etkilerini azaltmak için ihracatçıların gelirlerinin en az 80%’ini TL’ye çevirme gerekliliği getirilmişti. 2019’un son gününde Resmi Gazete’de yayınlanan yasaya göre, artık bu gereklilik kaldırıldı. Ancak, ihracatçı hala gelirini 180 gün içinde Türkiye’ye getirmek zorunda. (1)
Türkiye Ağustos’ta döviz kriziyle karşı karşıya kaldığında ülkenin döviz rezervlerinin bitmesi olasılığı ufukta belirmişti. MB’nin kasasını güçlendirmek, günlük ticari aktiviteleri ve banka faaliyetlerini sürdürebilmek için bir gereklilik olarak görülmüştü. Eylül 2018’den bu yana 15 ay geçti. Gördüğünüz üzere, 2018’de karşılaştığımız kriz anlarında alınan acil önlemlerin kalkması bile 15 ay aldı. Türkiye hala 2018’de yaşadığı krizin etkilerini hissediyor.
Buna ek olarak, Ortadoğu’da yaşanan olaylar ve Türkiye’nin dış ilişkileri TL’yi etkiliyor. Süleymani suikastinin ardından, TL’yi desteklemek adına devlet bankaları 1 milyar Amerikan Doları sattı. (2) Buna ek olarak, bankaların ellerinde tuttuğu döviz için rezerv zorunluluğu artırıldı. TCMB’ye göre bu artış piyasadan 2.9 milyar doların piyasadan çekilmesine sebep olacak. Bu değişimle liranın piyasadaki likiditesinin artması amaçlanıyor. Açıklamaya göre, hükümetin arzu ettiği miktarda kredi verebilen bankalar bu değişimden etkilenmeyecek. (3)
Türkiye, ekonomik büyümesini artırabilmek için kendine alan açmaya çalışıyor. Bir yandan verilen kredilerin artırılması, öte yandan TL’nin uluslararası piyasalardaki değişimlerden çok etkilenmemesi için adımlar atılıyor. Bu zor bir denklem. 2008’den sonraki dünyada merkez bankaları büyük miktarlarda kredi dağıttı, büyüme bu şekilde sağlanabildi. Ancak artık 2008’in dünyasında değiliz. Gelişmekte olan ülkelerin kredi oranlarına ve açık pozisyonlarına çok dikkat etmesi gerekiyor.
1-Turkey: Exporters are not required to convert FX revenues into lira
2-Turkish State Banks Sell $1 Billion to Spare Lira From Rout
3-Turkey Tweaks Rules for Banks in Boost for Official Reserves
5 Termik Santral Kapatıldı
Çevre Kanunu’na uymadığı belirlenen 5 termik santral kapatıldı. Çevre Bakanı’nın açıklamasını göre, bu santraller gerekli yatırımları yapıp bakanlığa başvuru yapana kadar kapalı kalacaklar. Bakanın açıklamasından bir kısmı aktarmak istiyoruz:
“Kısmi kapatma kararı verdiğimiz Soma Termik Santrali’nde ise 2 ünitede kapatma işlemini gerçekleştirdik. Soma’mızda 12 bin konut, okullar, kamu kurum ve kuruluşları ısınma ihtiyaçlarını buradaki santralden karşılıyorlar. Soma’da termik santralden karşılanan bölgesel ısınma sistemleri yerine; vatandaşlarımızın kendi imkanlarıyla bireysel ısınma yöntemiyle ihtiyaçlarını karşılamaları halinde yaşanacak hava kirliliğinin çok daha ciddi boyutlara ulaşacağı teknik olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle Soma Termik Santralinin 4 ünitesinin çalışmasına kış sezonu boyunca müsaade edeceğiz.”
Türkiye’de çevre konusunda ciddi bir farkındalık var. Hükümet de bunun farkında. Bunun için Çevre Bakanlığı, açıklamanın aktardığımız kısmından da anlaşılacağı üzere, gereken hesapları yaparak ve kar-zararı akılda tutarak karar alıyor. Buna rağmen, unutulmaması gereken nokta, Türkiye’nin bir şekilde enerjiye ihtiyaç duyuyor oluşu. Termik santrallerin tamamının kapatılması kısa vadede gerçekçi olmayan bir düşünce.
1-Bakan Kurum’dan son dakika açıklaması: 5 termik santral tamamen, 1’i kısmen kapatıldı
2-Turkey decides to close five thermal power plants: minister
Hariciye
Libya Operasyonu: TSK ne yapacak, ne kadarını yapabilir?
Libya’ya asker gönderilmesi için oylanan tezkere, TBMM’den 3 Ocak’ta geçti. AKP ve MHP’nin çoğunluğa sahip olduğu mecliste zaten beklenen de buydu. (1) Daha önceki bültenlerde tezkere için 7 Ocak civarında yapılması beklendiğini yazmıştık. Gördüğümüz kadarıyla erken yapılmasının nedeni Rusya lideri Putin’in 8 Ocak’ta Türkiye’ye geliyor oluşu. Rusya’yla görüşürken tezkere kararı Türkiye’nin pazarlık payını artıracaktır.
Libya’da plan nedir?
Libya kıyıları, Türkiye’den 2000 km uzakta. TSK’nın büyük bir operasyon yapması zor görünüyor. Metin Gürcan’ın da belirttiği üzere, geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın yaptığı Tunus ziyareti de Tunus’un desteğini almak için yetersiz kalmışa benziyor. (2) Bu durumda, Türkiye’nin Libya’ya büyük miktarda asker göndermesi zor görünüyor. Mısır’ın hareketa muhalefet ediyor oluşu da bir tehlike yaratıyor. Askerlerimizi destekleyecek bir altyapı yaratamadan Libya’ya girmek büyük bir kumar olacaktır, zira düşmanca yaklaşan Mısır’ın elinde kendi ülke altyapısı bulunuyor, havalimanları, uzunca bir sınır ve limanlar gibi. (3) (4)
TSK da bu sıkıntıların farkında görünüyor, bu hafta Hulusi Akar Libya’ya teknik destek, eğitim personeli ve hava savunma sistemleri verileceğini söyledi. Bunun yanında Suriyeli savaşçıların gideceği, hatta bazılarının çoktan Libya’da savaşmakta olduklarını söylendi. (5) Uluslararası kamuoyunun desteği olmadan, Doğu Akdeniz’de bir yandan doğalgaz gerilimi varken, ve komşu ülkelerden destek alınamamışken TSK’nın Libya’da Türk askerlerinin savaştığı bir planla gelmesi zor. 2000 km’lik bir ikmal hattı çok büyük bir zorluk. Bunlara karşılık, Haftar Türkiye’ye karşı genel seferberlik çağrısında bulundu. (6) (7)
Libya’da Türkiye’nin ne işi var?
Arap Baharı’nda dünyanın Arap ülkelerine örnek gösterdiği Türkiye, “Müslüman Demokrasisi” örneği idi. Bunu temsil edebileceği düşünülen Müslüman Kardeşler ekolü, Arap ülkelerinde desteklendi. Ancak, eski statükoyu yıkmak çoğu ülkede mümkün olmadı. Önce Suriye’yi, sonra Mısır’ı kaybeden Türkiye, Libya’yı kaybetmemek için çaba sarfediyor. Kaybın kapsamını göstermek için hatırlatalım, Arap ülkelerinde tek kişilik rejimler genelde 30 seneden aşağı sürmüyor. Suriye’de Esad, Mısır’da Sisi iktidarda kaldıkları sürece Türkiye düşmanı olacaklar. Eğer bu ülkelerde demokratik yönetimler kurulsaydı bugün bambaşka bir tabloyla karşı karşıya olurduk. Aynı zamanda, Libya’da Türk şirketleri çok sayıda iş alıyor, korunması gereken bir ticari çıkar da var. (8)
1- Turkish parliament approves deployment of troops to Libya
2- Could Turkey’s military capacity match Erdogan’s ambitions in Libya?
3-Amid Turkey deployment bid, France, Egypt urge restraint in Libya
4-Egypt Warns Against Turkish Military ‘Interference’ in Libya
5-Turkey’s parliament approves troop deployment to Libya
6-Haftar issues ‘call to arms’ over possible Turkey intervention
7-Libya’da General Hafter Türkiye’ye karşı “cihat” ve silahlanma çağrısı yaptı
8-Doğu Akdeniz denklemi: Türkiye-Libya ilişkileri nasıl bu noktaya geldi?
Kasım Süleymani’nin Öldürülmesi ve Üçüncü Dünya Savaşı
İran Devrim Muhafızlarının Kudüs Gücü komutanı ve İran’ın Genelkurmay ve İstihbarat Başkanı konumundaki Kasım Süleymani, Bağdat’a gelmesinin akabinde bombardımanla öldürüldü. Suikasti ABD üstlendi. Haberin ardından 2020’nin ilk günlerinde Twitter’da #WW3 (Üçüncü Dünya Savaşı) hashtagi popüler oldu. (1)
Türkiye Süleymani’yi nereden tanıyor?
Kasım Süleymani’nin başında olduğu Kudüs Gücü’nün 1993’te gazeteci Uğur Mumcu’nun suikastini planlayıp gerçekleştiren güç olduğu bir polis raporunda belirtilmişti. (2)
Kudüs Gücü nedir, Irak’ta ne yapar?
Kudüs Gücü, İran’ın derin devleti gibi bir şey. 1980 yılında Humeyni’nin emriyle kurulan istihbarat ve çatışma gücünün asıl işlevi Kudüs’ün İsrail’den alınması idi. Tahran’ın İsrail’le baş etmenin zorluğunu kavramasıyla bu görev askıya alındı. Aynı zamanda İran’ın İslam tabanından Şii mezhepçiliğine geçmesinin de etkisi var. Bu sebeple Kudüs Gücü, İran’ın ülkedışında çıkarlarını koruyan bir güç haline geldi. Suriye’de rejime verdikleri desteğin Esad’ı koltukta tutan en önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyenler var. (3) Irak’ta da oldukça güçlenen Kudüs Gücü hakkında konuşan Iraklı siyasetçi Muvaffak el-Rubai de IŞİD karşısında verilen hızlı tepkiyi övmüştü. Bu övgüler mühim, çünkü el-Rubai Irak’ta ABD işgalinin en kuvvetli destekçilerinden biriydi. Aktardığı üzere, Irak’tan çekilme kararı alan ABD’den IŞİD’e karşı destek isteyen Bağdat Hükümeti, Obama’dan istediğini alamamış, ancak Kudüs Gücü’nden gereken desteği hızla alabilmişti. (4)
Peki, şimdi ne olacak?
İran-ABD arasında bir topyekün savaşa ihtimal vermek zor, en azından İran bunu başlatan taraf olmayacaktır. Tahran’ın bu saldırı sayesinde bir kazanç elde etmiş oldu aslında. Ülke bir süredir protestolarla sarsılıyordu. İran içinde halkın 80%’nin olumlu gördüğü bir figür olan Süleymani’nin suikastiyle halkın ilgisi bu yöne kaydı, ve ABD’yi kınayan gösteriler düzenlenmeye başladı.
İran, saldırıya cevap vermek amacıyla, Irak’taki bazı Amerikan noktalarına füze saldırısı yaptı. Bunların devamının geleceğini sanmıyoruz. ABD’nin yıllardır savaştığı El-Kaide ve Taliban gibi terör örgütlerinin aksine, İran’ın kolayca hedef alınabilecek bir ordusu, bombalanabilecek bakanlıkları ve petrol rafinerileri var. Her açıdan üstün ABD Ordusu’nu kendine düşman seçecek bir hareket yapması pek makul değil. Nitekim, Trump attığı bir tweette İran’ın tepki vermesi durumunda bombalanacak 52 hedefin seçildiğini duyurdu. (5)
ABD ne istiyor?
Kudüs Gücü, bir kişi üzerinden yürüyen bir kurum değil. Süleymani’nin öldürülmesi Kudüs Gücü’nün biteceğini göstermiyor haliyle, yerine başka birisi gelecek ve ordu aktivitelerine devam edecek. O yüzden ABD’nin hareketinden çıkarılabilecek birkaç olasılık var.
1- Trump Yönetimi İran’ı savaşa zorlamak istiyor.
2- Pentagon İran’a gözdağı vererek bölgedeki aktivitelerini azaltmak istiyor.
3- Seçimler yaklaşırken, Trump Ortadoğu’da bir kazanç elde etmiş gibi görünmek istiyor.
Bunların biri ya da hepsi niyetlenmiş olabilir. Savaş çıkar mı? Zor.
1-Trump’dan Süleymani Açıklaması
2-Uğur Mumcu’yu İran’a bağlı Kudüs Ordusu öldürdü
3-Türkiye açısından Kasım Süleymani suikastı
4-Iran’s Power Over Iraq | VICE on HBO
5-U.S. Has Identified 52 Sites to Hit if Tehran Retaliates Over Killing of General
6-Pompeo: İran ile gerilimi azaltmaya hala bağlıyız
7-İran Krizi: Pentagon Bölgeye 3 Bin Asker Gönderiyor
Haftanın Albümü: F# A# ∞
Bu hafta, 90’larda Post-Rock camiası için önemli bir şehir olan Montreal’de müzik sahnesine çıkan Godspeed You Black Emperor grubuyla karşınızdayız. Bir müzik hareketinin başına neo, post, modern gibi sıfatlar eklenince deneysel ritimlere ve öngörülemez seslere alışkın olmak gerekiyor. Godspeed You Black Emperor’ın 1997 çıkışlı albümü de inişli, çıkışlı, kaotik, düzenli, epik ve sakin bir müzikle karşımıza çıkıyor. Yaklaşık 20 dakikalık üç şarkıdan oluşan albüm post-apokaliptik bir tema taşımasına rağmen bu karamsar ruh hali yer yer neşeli keman sololarıyla kırılıyor. Albüm genel hava itibariyle dünyanın haline karşı karamsar bir ruh haline soksa da, şarkılarda yer yer daha güzel zamanların geleceğine dair bir umut da var. GSYBE’nin şarkıları uzun, tıpkı hayat gibi: bazen yavaş, bazen tutkulu; bazen kaotik, bazen düzenli.