Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (24-30 Mayıs)
[voiserPlayer]
Son 3 aydır olduğu gibi geçtiğimiz hafta da uluslararası ilişkiler gündemini, Rusya-Ukrayna Savaşı ve bu savaşın yol açtığı problemler şekillendirdi. 22-26 Mayıs tarihleri arasında yapılan Davos Zirvesi ve Orban’ın Macaristan’da Ohal ilan etmesi haftanın en önemli gelişmelerindendi. Ancak 30-31 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Liderler Olağanüstü Zirvesi gündemde en çok yer alan olay oldu. Bu üç gündemin de odak noktası Ukrayna meselesiydi. Öncelikle Davos Zirvesi ve Orban’ın Ohal ilan etmesi konusuna, ardından da AB Liderler Zirvesine bir göz atalım.
Davos Zirvesi İki Yıllık Pandemi Arasının Ardından Bu Yıl Mayıs Ayında Toplandı
İsviçre’nin Davos kentinde Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından gerçekleştirilen ve dünyanın birçok ünlü iş adamı ve politikacısının bir araya geldiği toplantılar her yıl Ocak ayında yapılıyordu. Pandemi döneminde 2020 ve 2021 yıllarında gerçekleştirilemeyen toplantılar bu yıl Mayıs ayında yapıldı. Davos Zirvesi’nde, küresel salgın, Ukrayna Savaşı, bölgesel ekonomik problemler, kalkınmayı hızlandırmak, küresel sorunlarla mücadele, açlık ve kuraklık, silahlı çatışmalar gibi birçok küresel soruna çözüm yolları geliştirmek amacıyla dünyanın farklı bölgelerinden 50 devlet ve hükümet başkanı, büyük şirketlerin yöneticileri ve diğer ilgili alanlarından 2 bin 500’den fazla katılımcı yer aldı. Çok kutuplu dünya kavramının toplantıların gündeminde yer alan kavramlardan biri olması dikkat çekiciydi.
Son dönemde birçok uluslararası toplantı ve meclis oturumlarında Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin açılış konuşması yapması bir trend halini aldı. Davos’ta da bu gelenek sürdü ve Zelenski açılış konuşması yaparak tüm dünyaya Ukrayna’ya yardım edilmesi ve Rusya’nın kınanması çağrısını yaptı. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Rusya ve Putin’i bu yılki zirveye davet etmedi. Toplantılar öncesinde de zaten WEF, Rusya ile tüm ilişkilerini dondurmuştu. Bu yılki zirveye ise onca konu ve başlık arasından Henry Kissinger’ın yaptığı bir konuşma ve konuşmanın içeriğini oluşturan Rusya-Ukrayna Savaşı damgasını vurdu.
ABD Eski Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger, Soğuk Savaş döneminde ABD dış politikasının şekillenmesinde önemli roller oynamıştı. 99 yaşındaki diplomat ve siyasetçi Davos’ta yaptığı konuşmada Rusya’nın daha fazla yalnızlaştırılmaması ve köşeye sıkıştırılmaması gerektiğini vurguladı. Bu durumun Rusya ile Çin’i daha çok yakınlaştıracağını belirten Kissinger, Rusya’nın Avrupa’nın bir parçası olarak kalması gerektiği ve Çin ile yakınlaşmasının tehlikeli olduğu noktasına değindi. Bu bağlamda Kissinger’ın, Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya’ya bırakması ve Rusya’nın bazı koşullarını kabul etmesi gerektiğini belirtmesi ise Ukrayna ve Zelenski tarafından büyük tepki ile karşılandı. Zelenski Kissinger’a cevap olarak dünyanın, Ukraynalıların cesaretini hafife aldığını söyledi. Zelenski ayrıca Kissinger’ın bu çıkışını 1938’de Nazi Almanya’sına karşı uygulanan yatıştırma (appeasement) politikasına benzetti ve Rus devleti ne yaparsa yapsın Rusya’nın çıkarlarını dikkate alalım diyen birilerinin çıktığını vurguladı. Ukrayna Dış İşleri Bakanı Kuleba ise Ukrayna’nın Rusya ile barış yapmak için topraklarından vazgeçmeyeceğini belirtti. Tüm bu tepkilerden anlaşılan o ki Kissinger’ın Rusya’yı yatıştırmaya dönük düşünceleri uluslararası toplum tarafından pek kabul görmüyor ve kısa vadede de görmeyecek.
Orban Tekrar Ohal İlan Etti
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, 3 Nisan’da yapılan ve birleşik muhalefete karşı büyük bir zafer kazandığı genel seçimler sonrası yeni bakanlar kurulunu ilan etti. Orban bu açıklamasının ardından bir gün bile geçmeden 24 Mayıs tarihinde beklenmedik bir açıklama yaptı ve “savaş durumu” nedeniyle ülkede olağanüstü hal (OHAL) ilan edildiğini duyurdu. Elbette savaş durumu ifadesinden Victor Orban’ın Rusya-Ukrayna Savaşı’nı kastettiğini biliyoruz. Böylelikle geçmişte pandemi nedeniyle de Ohal ilan etmiş olan Orban, savaş bahanesiyle Ohal’i uzatmış oldu ve Macar meclisine gitmeden, kararnameler ile ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olma ve hızlı karar almanın yolunu açtı.
Avrupa Birliği için tam bir baş belası haline gelen Orban, Avrupa Birliği içinde ülkesini Ohal ile yöneten tek lider konumunda. Bu duruma karşı Avrupa Birliği’nin ise eli kolu bağlı durumda. Çünkü Avrupa Birliği’nin bu tip bir durumda üye bir ülkeye ne tür bir yaptırım uygulayacağı açık değil. Orban’ın bu tip anti-demokratik çıkışlar ile Avrupa Birliğini zorlaması ve bu duruma karşı da Avrupa Birliği’nin yeni prosedürler geliştirmeye başlaması artık Birliğin olağan bir gündemine dönüştü. Orban ayrıca Putin yönetimindeki Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar konusunda da AB’nin önüne taş koyuyor. Ancak aşağıda ele alacağımız üzere beklenildiği kadar zorlayıcı ve caydırıcı olmasa da AB, Rusya’ya karşı 6. yaptırım paketi hususunda karara varmış görünüyor.
Avrupa Birliği Liderler Zirvesi Olağanüstü Toplantısı Gerçekleştiriliyor
Bu yazının yazıldığı sırada AB Liderler Zirvesi henüz sona ermemişti. Ancak toplantının ilk günü nihayete ermiş ve gündem maddesi olan Ukrayna’nın işgali ve Rusya’ya uygulanacak yaptırımlar konusunda kararlar alınmıştı. Brüksel’de 27 üye ülkenin başbakan veya devlet başkanlarının katılımıyla başlayan toplantıya, AB Konseyi Başkanı Charles Michel başkanlık ediyor. 2 günlük zirvede liderlerin ana gündem konusunu, Rusya-Ukrayna savaşı ekseninde enerji ve gıda fiyatları ile savunma meseleleri teşkil ediyor ki bu başlıkların hepsi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle Avrupa Birliği gündeminin öncelikli maddeleri arasına girdiler.
İlk günün sonunda Rusya’ya uygulanacak 6. yaptırım paketi onaylanarak yürürlüğe girdi. Volodimir Zelenski bu toplantıya da video konferans yöntemiyle katılarak savaşın başından bu yana tekrarladığı yardım çağrıları ve Rusya’yı kınama konuşmalarından birini daha da gerçekleştirdi. AB Liderler Zirvesinde ele alınan Rusya’ya yönelik yaptırım paketinde, Rusya-Ukrayna savaşında görev alan yüksek rütbeli askerler ve bazı Rusların yaptırım listesine dahil edilmesi, Rusya’nın en büyük bankası olan Sberbank ve diğer iki bankasının küresel ödeme sistemi SWIFT’ten çıkarılması, Rus devletine ait 3 kanala yayın yasağı uygulanması, Rusya’nın danışmanlık hizmetlerine erişiminin kesilmesi, Rusya’dan ham petrol ithalatının 6 ayda, rafine ürün sağlanmasının da yıl sonuna kadar aşamalı bir şekilde kaldırılması hususları karara bağlandı. Bu maddeler, olağanüstü toplantı öncesinde tartışılan ve uygulanması beklenen daha ağır yaptırımların oldukça gerisinde kaldı.
Orban gibi liderlerin yaptığı muhalefetle hafifleyen yaptırımlar yine de Avrupa Birliğinin bütünlüklü bir şekilde Rusya’ya karşı ortak tavrını sürdürmesi bakımından oldukça büyük anlam taşıyor. Toplantıda ayrıca AB’nin Ukrayna’ya silah yardımını sürdüreceği ve Rusya’nın sivil ölümlerine bir son vermesi çağrısı da konuşuldu. AB kurulduğundan bu yana ilk defa resmi olarak bir ülkeye silah yardımında bulunuyor. Bu açıdan tarihte bir ilk olan Ukrayna’ya silah yardımı, ayrıca AB ülkeleri ile Ukrayna arasındaki ikili anlaşmalar çerçevesinde de yapılıyor. Sonuç olarak, Brüksel’den yine ABD ve Biden yönetimini memnun edecek, Rusya’yı ise savaş sürdükçe oldukça zor durumda bırakacak bir dizi karar çıkmış oldu. Toplantının ikinci gününde ise enerji, savunma ve gıda arz güvenliği konuları ele alınacak ki önümüzdeki hafta bu köşede bu konuların ayrıntılarına değineceğim.