[voiserPlayer]
Son yıllarda siyasal iklimde mümkün olan her şeyin hukuken de mümkün olabildiği izlenimi var. Kamuoyunda parlamenter sistem ve erken seçim iddiaları konuşuluyor. Bu kapsamda bazı ön kabulleri bir kenara bırakarak parlamenter sisteme dönüşün, erken seçim ve ara seçimin teknik anlamda mümkün olup olmadığının incelenmesi gerekir. Kamuoyunda hiç gündeme gelmeyen ara seçim, fikir vermesi açısından “bir ilde hiç milletvekilinin kalmaması veya meclis toplam sayısının %5’i kadar koltuğun boşalması durumunda ilgili bölgede yapılan seçim” şeklinde tanımlamak mümkün.
Berat Albayrak’ın Instagram istifası, 2015’ten sonra artan milli güvenlik siyaseti ve 2017 referandumu ile sorunları zirveye ulaşan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin miadını doldurduğu düşünülüyor. Bu sistemin en gözle görünür aktörünün sağlık sorunları sebebiyle siyaset sahnesinden çekilmesi ile birlikte, Cumhur İttifakı birlikteliğinin devam etmesi zora girmiş görünüyor. Bu istifadan sonra yaşanan gelişmeleri şu şekilde özetleyebiliriz; AK Partili eski isimlerin olaya müdahalesi, ekonominin başına Cumhurbaşkanı’nın eski çalışma arkadaşlarının getirilmesi, Bülent Arınç gibi isimlerin daha çok gündem olması, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün gündem yaratan açıklamaları, MHP ve AK Parti arasındaki yoğun görüşmeler… Bu gelişmeler akıllara iki ihtimali getiriyor. Bu ihtimallerin ilki parlamenter sistem. Muhalefet Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin artık yürümediğini iddia ederken, Cumhurbaşkanlığında biriken iş yükü, denetimsizlik gibi kamuoyuna yansıyan haberler iktidarı zorluyor. İkincisi ise erken seçim. Seçim iktidarın neredeyse tek kabul ettiği meşruiyet kaynağı. Bu sebeple erken seçim ile güç tazelemek istiyor olabilir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde en ön planda olan Berat Albayrak ile muhalefetin sistem eleştirilerine en sert karşılık veren Devlet Bahçeli bu sistemi en çok savunanlar. Devlet Bahçeli ise MHP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde iktidardaki gücünün parlamenter sistemdeki koalisyonda olmayacağının farkında.
Ülkelerin yönetim sistemi anayasalarından anlaşılır ve anayasada yönetim sistemine ilişkin doğrudan bir isim yazmaz. Anayasada yer alan tanım çerçevesinden ülkenin başkanlık ile mi parlamenter sistem ile mi yönetildiği anlaşılır. Anayasamızda madde 8’de “Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı tarafından yerine getirilir” hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme 2017 değişikliklerinden önce “Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir” şeklindeydi. Ayrıca madde 77’de TBMM seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yasama başlığı altında birlikte anılmaması gerekirken birlikte anılmış ve birlikte yapılacağı düzenlenmiştir. Her iki düzenlemenin birlikte anılması, Cumhurbaşkanına denetimsiz yetkiler ile herhangi bir ülkede benzeri olmayan güç verilmesi yeni getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kendine özgü yapıyor. Buradan çıkarılacak sonuç, Türkiye’de başkanlık sisteminin Türk tipi uygulanıyor. Cumhurbaşkanının seçilmesine ilişkin hususlar yine madde 101, görev ve yetkilerine ilişkin hususlar 104’te düzenlenmiştir.
Parlamenter sistemde meclis yasama yetkisini haiz olan ve yürütme yetkisini kullanacak olan kişileri içinden çıkaran bir merkez olduğu için güç merkezi meclistir. Bu sistemin getirilebilmesi için madde 104’te TBMM’den alınıp Cumhurbaşkanlığına verilen yetki ve görevlerin tekrar TBMM’ye iadesi gerekmektedir. Bu sebeple parlamenter sisteme dönüş için anayasada değişiklik yapılması şarttır. Zira bugün Cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerinin tamamı istifa etse, yerine seçilecek olanlar yine bu sistemle seçilecek ve başlangıçta bu sistem ile yönetmek durumunda kalacaklardır. Anayasa değişikliği yapmak için yine anayasaya bakmakta fayda var.
Öncelikle anayasadan bir maddenin veya bir bölümün değiştirilebilmesi için 360 milletvekiline ihtiyaç var:
“Anayasanın değiştirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüşülür. Değiştirme teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.”
Cumhurbaşkanı ile meclis farklı düşünüyorsa işler biraz karışır:
“Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir. Meclis, geri gönderilen Kanunu, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile aynen kabul ederse Cumhurbaşkanı bu Kanunu halkoyuna sunabilir.
Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır. Doğrudan veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine, Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile kabul edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulabilir. Halkoylamasına sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili maddeler Resmî Gazetede yayımlanır.”
Anlaşılacağı üzere, Anayasada parlamenter sisteme ilişkin değişiklik yapılması için, 600 tam sayılı TBMM’de en az 200 milletvekili ile teklif verilmeli ve en az 360 milletvekili ile kabul edilmelidir. Bu bilgiler ışığında anayasa değişikliği yapmak için meclisteki sandalye dağılımına bakacak olursak, güncel haliyle Adalet ve Kalkınma Partisi 289, Cumhuriyet Halk Partisi 138, Halkların Demokratik Partisi 56, Milliyetçi Hareket Partisi 48, İYİ Parti 36, Türkiye İşçi Partisi 2, Büyük Birlik Partisi 1, Demokrasi ve Atılım Partisi 1, Demokrat Parti 1, Demokratik Bölgeler Partisi 1, Saadet Partisi 1, Yenilik Partisi 1, Bağımsız milletvekili 9’dur.
Teklif verildikten sonra anayasanın kabul edilmesine ilişkin iki sayı önemli: 200 ve 360. 200 milletvekilinin verdiği anayasa değişiklik teklifini 360 milletvekili kabul edebilir. Toplamda bu sayıya ulaşan herhangi bir ittifak veya parti yok. Ancak Cumhur İttifakı’na mecliste grubu bulunan bir parti ya da Millet İttifakı’na AK Parti’nin destek vermesi durumunda yeterli sayı sağlanıyor. Anlaşılacağı üzere mevcut düzende geniş bir katılım olmadan anayasa değişikliği mümkün değil.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” muhalefet partileri tarafından ortaya atılan ancak içeriğine ilişkin partiler arasında farklı görüşler bulunan bir sistem. Bu sistemin mevcut düzende getirilmesi ancak bütün partilerin katılımı ile mümkün. Ancak, siyasetin geldiği noktada bu partilerin doğru bir hamlenin etrafında birleşmesi, kendilerinin meşruluğunun sorgulanmasına sebep olabilir. Zira cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iki yıllık uygulamasında taraflar birbirlerini en sert biçimde eleştirerek ve “terörize” ederek uzlaşma alanı bırakmadılar. Bu sebeple bütün partilerin katılımı ile bir anayasa değişikliği mümkün görünmüyor. Hem iktidar hem de muhalefet için güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş ancak bir sonraki dönem mümkün olabilir.
Diğer bir önemli husus ise Seçim Kanununda yapılması muhtemel değişiklikler ve erken seçim ihtimali. Seçim Kanunu değişikliği hakkında Turkuaz Medya Grubu gazetelerinden Sabah’ta yazılanlar
1) İttifaklar için seçim barajı
2) Milletvekillinin bir partiden diğer partiye geçiş için bekleme süresi
3) Meclis’teki grup kurmak için yeterlilik sayısı
4) Dar bölge daraltılmış bölge seçim sistemleri
5) Muhtarlık seçimlerinin yerel yönetim seçimleri ile değil başka bir günde yapılması
başlıkları etrafında toplanmış durumda. Anlaşılacağı üzere AK Parti’nin ya da AK Parti içindeki bir grubun talepleri bu yönde. Seçimlerin nasıl yapılacağı, milletvekili dağılımı, parti grubu gibi usul düzenlemeleri kanunlarla düzenleniyor. Kanunların değiştirilebilmesi için yeterli milletvekili sayısı ise 300. Ayrıca, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanununda yapılacak değişiklikler, seçimlerden 1 yıl öncesine kadar yapılmak zorunda; aksi takdirde, bir sonraki seçimler için uygulanıyor. Görüldüğü üzere AK Parti’ye karşı MHP desteği alamayan Millet İttifakı’nın bu değişiklikleri engellemesi mümkün değil. Bu değişikliklerin de MHP’nin oyunu düşüreceği ortadayken, AK Parti’nin yukarıdaki iddialar çerçevesinde seçim kanununda yapacağı değişiklikler için MHP’nin desteğini alması mümkün görünmüyor.
Erken seçim ise Anayasada iki şekilde mümkün kılınmıştır. İlk olarak TBMM’nin karar alması, bu mümkün değilse Cumhurbaşkanının yenilemesi. TBMM 3/5 (360) milletvekili ile erken seçim kararı alabilirken; Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine karar verirse TBMM seçimleri de yenileniyor. Hali hazırda 12. ve 13. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görevde olduğu, “Cumhurbaşkanlığı” tanımının Anayasa’da 1982 düzenlemesi ile birebir aynı olup görevlerinin genişletildiği, “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmünün 2007’de getirildiği ve değiştirilmediği, mazbatasını 13. Cumhurbaşkanı olarak aldığı (Cumhurbaşkanları ilk seçildiği sayı ile anılır. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar aynı şekilde anılır. Bu sebeple Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan hala 12. Cumhurbaşkanı olarak anılıyor) bir arada düşünüldüğünde, Sayın Cumhurbaşkanı’nın son döneminde bulunuyoruz. Kanaatimce Anayasa değiştirilmediği sürece zamanında yapılacak seçimlerde veya kendisi seçim kararı alması durumunda aday olamaz. Buna ilişkin farklı görüşler bulunmakla birlikte hali hazırdaki konu bundan bağımsızdır. Ancak anayasa madde 116’da “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” hükmü bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı seçimleri kendi yenilerse adaylığının meşruluğu tartışılır, meclis yenilerse aday olabilir. Yani Cumhur İttifakı muhalefet parti gruplarından yalnızca birinin desteğini alarak hem erken seçim hem de görev hakkı dolan 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha aday olma ihtimali sağlayabilir. Konjonktür, kullanılan dil MHP’nin güçlü olması gibi etkenlerle şu an bu da mümkün görünmüyor. Burada ise devreye ara seçimler giriyor.
Cumhur İttifakı’nın anayasayı değiştirmek için ihtiyacı olan milletvekili sayısı yalnızca 23. AK Parti’nin MHP hariç salt çoğunluğu sağlaması için milletvekili sayısı yalnızca 12. Bunu diğer partilerden sağlayamadığına ve erken seçim kararı da alamadığına göre tek yol anayasada düzenlenen “ara seçimler”. Anayasa madde 78’de ara seçimler;
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara seçime gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tamsayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılmasına karar verilir
Genel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılamaz.
Yukarıda yazılı hallerden ayrı olarak, bir ilin veya seçim çevresinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılır. ”
şeklinde düzenlenmiştir. HDP’ye yapılan operasyonlar, milletvekilliği düşürülen isimler ve vefat edenler bir arada düşünüldüğünde HDP’nin çok fazla milletvekili çıkardığı Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinde yapılacak bir ara seçim ile Cumhur İttifakı’nın 23 eksik milletvekilini kazanması hedeflenebilir. HDP’nin kapatılması durumunda mağduriyet sebebiyle katılımın artması ihtimali olduğu için HDP’nin kapatılmasının arzu edilmediğini düşünüyorum. Ancak, HDP’nin seçilmiş olduğu belediyelere kayyum atanması, bu bölgelerde diğer partilere olan desteğin az olması da göz ardı edilmemelidir. Zira, HDP’nin etkin propaganda yapmasının önüne geçilmesi, boykot gibi düşüncelerin yayılması, AK Parti’nin ara seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanmasını mümkün hale getirebilir. Bu durumda bölgede diğer güçlü parti olan AK Parti 23 milletvekilinin tamamını kazanırken hem salt çoğunluğu tek başına sağlar hem de nitelikli çoğunluğu (360 milletvekili) MHP ile birlikte sağlar. Ayrıca MHP tarafından “HDP kapatılmalıdır” kıskacından da kurtulmuş olur. Ayrıca ara seçim kararı almak için salt çoğunluğa da gerek yok. 30 koltuk boşalır veya bir ilin koltuğu kalmazsa ara seçime doğrudan gidilmek zorunda.
HDP’nin 2018 seçimlerinde illere göre milletvekili sayıları;
İstanbul: 12, Diyarbakır: 9, Van: 5, Batman: 4, Mardin: 4, Şanlıurfa: 4, Ağrı: 3, Muş: 3, Şırnak: 3, İzmir: 2, Adana: 2, Hakkari: 2, Mersin: 2, Siirt: 2, Ankara: 1, Antalya: 1, Bingöl: 1, Bitlis: 1, Gaziantep: 1, Hatay: 1, Iğdır: 1, Kars: 1, Kocaeli: 1, Tunceli: 1
şeklinde. Bunlardan İstanbul, İzmir, Antalya, Kocaeli, Ankara’da ara seçim olması durumunda seçimin referandum havasına girmesi muhtemel olduğu için buralarda ara seçim yapılmasını istenmeyecektir. Bu durumda HDP’nin kalan 50 milletvekillik alanlarından AK Partinin kazanma ihtimalinin bulunmadığı 1 milletvekillik illerin de çıkarılması durumunda, 43 HDP milletvekili olan (Diyarbakır (9), Van(5), Batman (4), Mardin (4), Şanlıurfa (4), Ağrı (3), Muş (3), Şırnak (3), Adana (2), Hakkari (2), Mersin (2), Siirt (2)) illerde ara seçim yapılabilir. AK Parti bu 12 ilden yalnızca birer fazla milletvekili çıkarırsa salt çoğunluğu tek başına sağlıyor. Üstelik Mersin ve Adana’dan MHP de milletvekili kazanabilir. Bütün illerde ise sandığa katılım önemli rol oynayacak. Zira Diyarbakır’da 2017 referandumunda katılım %80, Evet %32, 2018 genel seçimlerinde katılım %84 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranı %27, aynı şekilde Van 2017 referandumunda katılım %75, Evet %42, 2018 genel seçimlerinde katılım % 84 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oy oranı %35. Bu durum diğer illerde de mevcut. Anlaşılacağı üzere Doğu ve Güneydoğu’da katılım düştükçe AK Parti’nin oyu yükseliyor. Buna genel bir tablodan bakılacak olursa muhalefetin diğer partilerinin de etkili olduğu Şanlıurfa, Adana ve Mersin haricinde bu tablo aynı sonucu veriyor;
Kısaca, ara seçimlerin arzu edildiği gibi gerçekleşmesi durumunda, erken seçime gitmeden 2023’e kadar kalan süreçte Cumhur İttifakı’nın Anayasayı değiştirebilecek, parlamenter sisteme veya daha sert bir başkanlık sistemine geçebilecek, Cumhurbaşkanı’nın görev süresini uzatabilecek veya erken seçim kararı alabilecek çoğunluğa ulaşması mümkün. Ara seçimlere gidilebilmesi için son tarih 23 Haziran 2022.
Sonuç olarak, parlamenter sisteme dönüş şu anki ittifaklar ve milletvekili sayıları ile bütün partilerin katılımı olmadan mümkün görünmüyor. Ancak, parlamenter sisteme dönüş için ortak bir anayasa değişikliği ile pazarlık olarak erken seçim kararını aynı kanunda sağlamak her zaman mümkün. Bu durumda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim sonrası Başbakan olarak seçilebilir, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tartışmalı görev süresi böylece uzatılabilir. Bu uzlaşı şu an pek mümkün görünmüyor. Bunun yerine yeni kurulan partilerin kongrelerini de tamamlaması sebebiyle dar bölge ile daraltılmış bölge ve ittifaklar için baraj ihtimali konuşuluyor. Bu sayede milli güvenlik siyaseti güdülmeden veya miting bile yapmadan AK Parti’nin daha fazla milletvekili hedefine ulaşması mümkün. Ancak bu kez de MHP’nin iktidardaki payı ciddi anlamda tehlikeye giriyor. Bu açmazdan olağan düzende çıkış noktası; yeni ittifaklar kurmak, ortak bir meclis kararı ile seçime gitmek veya görev süresinin sonlanmasını beklemek olur.
Bunun yanında, diğer bir ihtimal ise ara seçim. Ara seçimlerde Cumhurbaşkanı seçimleri yapılmıyor ve yalnızca milletvekili olmayan veya eksilen illerde seçime gidiliyor. HDP’nin ektin propaganda yapamaması durumunda AK Parti’nin iki bölgeden toplam 23 milletvekili kazanması kuvvetle muhtemel. Bu durumda hem Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmıyor, hem mecliste istenen çoğunluk sağlanıyor hem de MHP ile olan ittifakta AK Parti’nin eli daha güçlü konuma geliyor. Ayrıca, MHP’nin nitelikli çoğunluk sebebiyle iktidardaki etkinliği devam ediyor ve HDP kapatılmadan, gücü azaltılıyor. Kısacası, genel seçime gidilmeden genel seçimden kazanılması hedeflenen şeyler tamamıyla gerçekleşiyor. Fakat, ara seçimlere gidilen süreçte toplumsal muhalefetin ciddi anlamda reaksiyon vermesi durumunda sonucu kestirmek zor. Sonucu belirleyen nerdeyse tek etken katılım. Kısa vadede ara seçimlerin, erken seçim ve parlamenter sisteme dönüşten daha mümkün olduğu kanaatindeyim.
Fotoğraf: Unseen Histories