Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Uzun İnce Bir Yoldayız… 2026’nın Gelişi Nereden Belli?
    daktilo2

    Uzun İnce Bir Yoldayız… 2026’nın Gelişi Nereden Belli?

    Oytun Meçik28 Aralık 20258 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Türkiye ekonomisi uzun ince bir yolda… Yol bazen sisli, bazen güneşli; bazen de bir uçurum kenarında ilerliyormuşuz hissi yaratıyor. Belirsizlik ile umut arasındaki salınımlar özellikle 2021 sonrası dönemin en belirgin psikolojisi haline geldi. 2026’ya yaklaştığımız bu günlerde, bu yolculuğun nereye evrileceğinden çok, hangi koşullarda yürüdüğümüz ve yürümeye nasıl devam edeceğimiz daha kritik hâle geliyor.

    2025’in Ardından…

    2025 yılı, ekonomi yönetiminin -kısmi- rasyonelleşme iradesini sürdürdüğü, ancak dezenflasyon sürecinin adil olmayan toplumsal maliyetinin giderek belirginleştiği bir dönem oldu. Para politikasında sıkı duruş korunurken, enflasyonun yüksek seviyelerden aşağıya doğru gelmesi hedeflendi. Fakat her dezenflasyon sürecinin sancılı olması gibi Türkiye’nin yeni deneyimi de bu gerçeği doğruladı.

    Hane halkının alım gücü uzun bir süre baskı altında kaldı; kredi genişlemesi sınırlı olduğundan iç talep zayıfladı; reel sektör ise artan finansman maliyetleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. Buna karşın, döviz piyasasındaki nispi istikrar ve rezervlerdeki toparlanma, en azından politikanın yönüne dair bir rasyonel zemin oluşturdu.

    Ancak bu zemin hâlâ çok kırılgan. Çünkü enflasyon kendi kendine düşen bir gösterge değil; beklentiler, kur hareketleri, kamu harcamaları, ücret dinamikleri ve dışsal şoklarla sürekli etkileşim halinde şekilleniyor. Dolayısıyla 2025’in ikinci yarısından itibaren görülen yavaşlama, ekonominin 2026’ya “yorgun ama temkinli” bir ruh hâliyle girmesine neden oluyor.

    Küresel Ekonominin Çerçevesi: Rüzgâr Yön Değiştiriyor

    2026’da küresel ekonomi, pandemi sonrası dönemin karmaşa evresinden çıkıp daha öngörülebilir ama daha düşük tempolu bir patikaya yöneliyor. ABD’de enflasyonun düşüşü netleşmiş durumda; faiz indirimi beklentileri finansal piyasalarda tansiyonu düşürüyor. Avrupa ekonomisi ise bir toparlanma arayışında: yavaş büyüme, enerji bağımlılığı ve iç siyasi gerilimler nedeniyle belirsizlikler sürüyor.

    Çin ekonomisine bakıldığında; yeniden dengelenme süreci yavaş ama ısrarlı sürüyor. Gayrimenkul kaynaklı riskler devam ederken, iç tüketimin güçlendirilmesi ve yüksek teknoloji sektörlerinin desteklenmesi öncelikli hale geliyor. Her şeye rağmen küresel piyasaların en önemli belirleyicilerinden biri olma rolünü sürdürüyor.

    Bu küresel tablo Türkiye açısından çift yönlü bir etkiye sahip. Sermaye akımlarının yönü, gelişmekte olan ülkelere yeniden dönebilir; bu, Türkiye’nin finansman maliyetlerini azaltabilecek bir fırsat. Ancak jeopolitik gerilimler (özellikle Orta Doğu’da yaşanan bölgesel çatışmalar, enerji arzı riskleri ve küresel nakliye hatlarına yönelik tehditler), enerji fiyatlarını oynatabilir ve bu Türkiye’nin cari dengesini zorlayabilir.

    Kısacası, 2026’da küresel ekonomi Türkiye’ye dengeli bir fırsat seti sunuyor; ama bu fırsatların kullanılabilmesi, iç piyasaya etki eden politikalardaki istikrar ve güven ortamıyla doğrudan ilişkili.

    Rasyonelliğin Bedeli ve Sabrın Sınavı

    Bu noktada gözleri yeniden içeriye çevirmek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2024 sonunda ve 2025 boyunca sıkı para politikasını belli ölçüde sürdürdü. Bu, kısa vadede büyümeyi olumsuz etkileyen bir adım olsa da fiyat istikrarı için gereken zeminin hazırlanması açısından önemliydi.

    2026’da politika faizinin görece yüksek seviyelerde kalmaya devam etmesi muhtemel. Çünkü Türkiye ekonomisinde enflasyonu yapışkan kılan unsurlar öne çıkmaya başladı. Ücret ayarlamaları, beklentiler, kur bağımlılığı ve maliyet yapısı, fiyatların kalıcı olarak gerilemesini zorlaştırıyor. Bununla birlikte dezenflasyon sürecinin toplumun tüm kesimlerine adaletli biçimde yansımıyor olması, enflasyonla ilintili bütün gündemleri adeta bir meydan savaşı görünümüne büründürüyor. Bu yüzden gelir adaletsizliği ve yoksulluk adeta ülkenin bütün gündemini sardı.

    2026’nın Gelişi, 2025’ten Belli

    2026 yılı, ödevlerini eve getirip, çantasından çıkarmadan okula giden öğrencinin yılı olacak gibi görünüyor. Önceki dönemden getirdiğimiz ve muhtemelen yanına yenilerinin ekleneceği pek çok gündemi 2026 yılında tartışıyor olacağız.

    Bunlardan başlıcası enflasyon. Tüketici enflasyonunda düşüşün sürmesi muhtemel ama hedeflere yaklaşmak zor. En azından zaman alacağı kesin. Daha kötüsü, dezenflasyon sürecinin maliyetinin toplumdaki heterojen dağılımı, ortalamada beklentilerin toparlanmasına engel oluyor ve toplumsal güven, toparlanmak bir tarafa, her geçen gün daha kötü bir profil sergiliyor.  

    Bu çerçevede beklentilerdeki iyileşmenin sınırlı ilerleyeceğini ve toplumda “güven” tam olarak oluşmadığı sürece, fiyatlama davranışlarının değişmeyeceğini söyleyebiliriz.

    Öte yandan, bu durum finansman maliyetlerinin yüksek kalmasına neden oldukça; reel sektörün sabırsızlığı artış gösterecektir. Ancak kredi genişlemesini belirleyen şeyin artık piyasa dinamikleri olmadığı bir ortamda, bu sabırsızlığın pratikte makro düzeyde bir sonucu olmayacaktır. Ancak elbette piyasa, sektör ya da firma düzeyinde konkordato-iflas haberlerini okumaya devam edeceğimiz açık.

    2025’in ekonomi çevrelerinde en çok dile getirilen gündemi para politikasının başarıya ulaşması için maliye politikasıyla eşgüdüme sahip olması gereksinimiydi. Bu eşgüdümün sağlanamamasının riski merkez bankasının sıkı duruşunun, kamu harcama politikalarının genişlemesiyle nötrleşme ihtimali kuşkusuz. Ancak bu eşgüdüm sağlanamadı. Buna sebep olan faktörlerin ise güçlü biçimde yerlerini koruyor olması, eşgüdüm sağlamada bir iyileşme ihtimalinin işaretlerini vermiyor.  

    Ufukta Seçim Görünmedikçe…

    Ufukta göründüğü kadarıyla 2026 bir seçim yılı değil. Bu, mali disiplin açısından önemli bir fırsat. İşte bu bakış açısının toplumdaki tüm beklentileri şekillendirdiği bir yapıda, 2026 yılını “köprüden önceki son çıkış” olarak tanımlamak mümkün. 

    Siyasi ve toplumsal tercihlerin kümülatif etkileri nedeniyle, kamu maliyesinin hâlâ ciddi bir baskı altında olduğunu vurgulamak gerekir. Nitekim artan borçlanma maliyetleri, afet harcamalarının devam eden (buna önlem alınmayan sayısız yeni afetin ilave maliyetlerini de eklemek gerek) etkisi, sosyal transferlerin zorunlu yükselişi, yüksek faiz giderleri…

    Bunların tümü, bütçe disiplininin korunmasını zorlaştırıyor. Ancak popülist tercihler bir tarafa bırakıldığı takdirde, 2026 bütçe tarafında kalıcı yapısal dönüşümün başlayabileceği bir yıl olabilir. Özellikle vergi reformu, kamu harcamalarının verimliliği ve kayıt dışılıkla mücadele ekonominin uzun vadeli sağlığı için belirleyici olacaktır.

    Yeniden Dengelenme mi, Sessiz Bir Durgunluk mu?

    Reel sektör konkordato ve iflas haberlerinin dışında uzun bir zamandır sessizliğini koruyor. Elbette dost meclislerinde dile getirilenler var, ancak toplumsal dinamikler bakımından adeta dilini yutmuş bir aktör karşımızda. Bu sessizliği; ekonomideki belirsizlik, yüksek maliyetler, düşük seyreden yatırımlar pekiştiriyor.

    2026’nın belirleyici teması ise “düşük talep – yüksek maliyet” dengesi olacak gibi görünüyor. Yüksek faiz ortamı firmaları yatırım iştahının düşmesi ve çalışma sermayesi maliyetlerinin artması yönünde etki altına alsa da bu dönemi geçmişten bu yana süregelen verimsizlik eğiliminin meyvelerini toplamak olarak kabul etmek gerek.

    Bütün bunlara rağmen bazı alanlarda umut verici gelişmelerden söz edebiliriz. Yenilenebilir enerji ve yeşil teknoloji yatırımları cazip bir alan olmaya devam ediyor. Buna ek olarak, savunma sanayii ve yazılım sektörünün ihracat çeşitlendirmesine katkı sunduğu görülüyor. Her şeye rağmen turizm, Türkiye’nin döviz gelirleri açısından güçlü bir kaynak olma potansiyelini sürdürüyor. Ancak bunun gibi gelenekselleşmiş sektörlerde iş yönetimi ve verimlilik bakımından eski ezberlerden kurtulmak gerektiği açık bir gerçek.

    Üretimin sürdürülebilir biçimde artması için kritik alan hâlâ eğitim, teknoloji ve verimlilik. Türkiye’nin verimlilik açığı kapanmadığı sürece büyüme potansiyelinin sınırlı kalacağını bir kez daha vurgulamak gerekiyor.

    Toplumsal Boyut: Ekonominin Görünmeyen Maliyetleri

    Ekonomi rakamlardan ibaret değil; rakamlar insanların gündelik hayatında somut karşılıklar bulduğunda anlam kazanıyor. 2025 boyunca toplumun geniş kesimleri, enflasyon karşısında savruldu. Ücret artışları fiyatların gerisinde kaldı; orta sınıf daha da daraldı, gençlerin ekonomik umutsuzluğu büyüdü.

    2026’ya girerken en kritik meselelerden biri toplumsal beklenti yönetimi. Çünkü güven eksikliği ve geleceğe dair belirsizlik, ekonomik kararları doğrudan etkiliyor. Politika yapıcıların en çaresiz kaldığı yer de burası… Zira hedefi göstererek kitleleri hedefe yönlendirebilmek için kredibilite gerekiyor.

    Hane halkı davranışlarına baktığımızda üç eğilim öne çıkıyor: Hane halkı tüketimi özellikle de yaşamsal gereksinimler noktasında sürüyor. Ancak bu temkinli bir tüketim davranışı karşımıza çıkartıyor. Büyük harcama gerektiren kalemlerde ciddi azalmalar söz konusu. Bunun hem sebebi hem de bir sonucu olarak hane halkının kredi kartı borçluluğu tarihi zirvelerde yer alıyor ve toplumsal bir borçlanma baskısı yaratıyor. Tasarruf açığı çok büyük, fakat kur korumalı mevduat gibi sistemin kimyasını bozucu bileşenlerin bünyeden atılması uzun sürdüğü gibi, davranış kalıplarının yeniden yapılanması çok uzun zaman alabiliyor. Dahası izlenen faiz politikası ve öngörülemezlik altında ekonomik birimlerin tasarruf davranışının kendine rasyonel bir zemin bulamadığını görüyoruz.

    Yeni Yıl Dilekleri Zamanı

    2026’ya girerken Türkiye ekonomisinin önündeki riskleri görmezden gelmek mümkün değil. Jeopolitik risklerin yaratabileceği enerji fiyatı şokları, kur istikrarının bozulması (kontrol kaybı ya da ani politika değişikliği) durumunda sermaye çıkışları, bankacılık sektöründe bireysel borçlanma kaynaklı stres, iklim kaynaklı riskler ve gıda fiyatlarında oynaklık, önleyici doğal afet yatırımlarının yoksunluğunun getireceği büyük maliyetler, kamu maliyesinde arzu edildiği ölçüde sağlanamamış olan disiplinin de kaybedilmesi olasılığı, beklenmedik siyasi gelişmelerin ekonomik güveni zedelemesi…

    Bu riskler, 2026’nın her an bir “sınav yılına” dönüşebileceğini gösteriyor. Ancak yeni yıl için dileyelim ki, en azından öngörüldüğü üzere ekonomide fiyat istikrarına giden yoldan sapılmayan, var olan sorunlara yenilerinin eklenmediği, iğneyle de olsa en azından doğru yolda kazılmaya devam edilen bir yıl olsun.

    Sonuç: Uzun İnce Bir Yolda Kararlılık Arayışı

    Türkiye ekonomisi bir kavşakta değil; uzun, ince bir patikada. Yıllardır süregelen ve çözülmek bir tarafa yanına yenilerinin eklendiği sorunlarla uzun ince bir yol. Dönüşümün sancısı, beklentilerin kırılganlığı, toplumun yorgunluğu ve ekonominin yapısal zaafları bu yolculuğu daha da zorlaştırıyor.

    Yine de 2026 yılı, doğru politikalarla krizin gölgesinden çıkışın başlangıcı olabilir. Her yeni gün yeni bir fırsat sonuçta… Bunun için en kritik unsur rasyonel politikalarda ısrar ve güvenin yeniden inşası. Nereden başlamalıyız sorusunun en kestirme cevabı.

    Belki de Türkiye’nin asıl ihtiyacı hızlı sonuçlar değil; sabırlı, tutarlı ve öngörülebilir bir ekonomi yönetimi. Çünkü bazen uzun ince bir yolda yürümek, kısa ama tehlikeli sıçramalara tercih edilir. Ekonominin ve toplumun kaderi de tam olarak bu yürüyüşün niteliğinde saklı olacak. Hatırlanması gereken ise zaman akıp giderken bu yürüyüşün en büyük maliyetinin yine zaman olduğu gerçeği!

    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİki Bin Yirmi Beş: Geçen Yılın En Önemli Olayı
    Sonraki İçerik Üniversiteyi Kısaltmak Değil, Eğitimi Ciddiye Almak

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Barçın Yinanç: Türkiye’nin önünde fırsat pencereleri yok değil, ama hukuk, demokrasi ve ekonomik adalet olmadan bunları değerlendirmek içi doldurulamayan bir iyimserlik

    28 Aralık 2025 Gökhan Korkmaz
    daktilo2

    Türkiye’de Gündem Neden Bu Kadar Sık Futbol Üzerinden Yürüyor?

    28 Aralık 2025 Ali Onur Özçelik
    daktilo2

    Üniversiteyi Kısaltmak Değil, Eğitimi Ciddiye Almak

    28 Aralık 2025 Oğuz Ergin

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Tehran at the Threshold of a Final Decision: War, Succession, or Deterrence

    25 Aralık 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Dünya Gündemi: Trump’tan Grönland Adımı, ABD-Venezuela Gerilimi, Rusya’dan Ukrayna’ya Büyük Saldırı

    23 Aralık 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Babalar ve Oğullar

    22 Aralık 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik

    21 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Burak Dalgın

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}