Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    • Destek Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Cumhuriyet’in Edebiyatı
      • Varsayılan Ekonomi
      • Yakın Tarih
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • D84 INTELLIGENCE
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
      • Kitap Yorum
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • ABD Gündemi
      • Avrupa Gündemi
    • daktilo2
    • Project Syndıcate
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Sözelci Siyaseti: Ölçülemez Vaatlerin Rahatlığı
    daktilo2

    Sözelci Siyaseti: Ölçülemez Vaatlerin Rahatlığı

    Oğuz Ergin21 Aralık 20257 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Candaş Tolga Işık’ın bir programında Cem Yılmaz, komplo teorileri muhabbetini o meşhur yere bağlamıştı: “Tespit yapıyoruz, çözüm yok.” Ardından da cümleyi sertleştirmişti: “Dünyada çok iyi niyetli sayısalcılar olmasaydı, bu sözelcilere kalsaydı dünya, biz yanmıştık.”

    Ben bunu “sayısalcı–sözelci” kavgası gibi okumuyorum. Buradaki “sayısalcı” benim için ölçen, kıyaslayan, hedef koyan ve sonra o hedefin hesabını da vermeyi göze alan yaklaşımın kısa adı. “Sözelci” ise niyeti ve tespiti çoğaltıp yöntemi bulanık bırakan alışkanlık.

    Cem Yılmaz’ın tanımlamasından hareketle asıl derdim şu: Türkiye’de siyaset (ve siyaset metinleri) giderek bir “muhabbet dili”ne yaslanıyor. Herkesin kulağına hoş gelen, kimseyi tam karşısına almayan ama tam da bu yüzden ölçmeyi ve hesap sormayı zorlaştıran bir dili kullanıyor. Bunun güncel ve somut bir örneğini, CHP’nin son kurultayın ardından paylaştığı parti programı taslağında görmek mümkün.

    Bu yazıda sık sık “Başarı Göstergesi” diye bir terim kullanacağım. Hani piyasada da kullanılır ya; şirketler bir işi yapıyoruz derken “başardık mı, başaramadık mı?”yı tartışmaya bırakmamak için birkaç sayıyı baştan ilan eder. İşte o sayılara Başarı Göstergeleri deniyor. Basitçe: Hedefi ölçülebilir hâle getiren, ilerlemeyi de herkesin görebileceği şekilde takip etmeyi sağlayan göstergeler.

    Şimdi bu mercekle, elimizdeki en güncel örneklerden birine bakalım.

    Somut Bir Örnek: CHP’nin Güncellenen Parti Programı

    CHP’nin sitesinde, son kurultayın ardından paylaşılan parti programı taslağı 134 sayfa. Birkaç ayrı PDF olarak da sunulmuş; “okuyun, tartışın, katkı verin” deniyor. Niyet olarak doğru bir çağrı. Metnin genel tonu ise Türkiye’deki pek çok siyasi metin gibi, büyük ölçüde sözel: Değerler ve hedefler var; yöntem, takvim ve ölçüm çoğu yerde yok.

    Metin başlıklarda güçlü: demokrasi, adalet, şeffaflık, hesap verebilirlik, kalkınma, sosyal devlet…

    Başlıkların tamamına kim itiraz edebilir? Mesele başlıkların “güzel” olması değil; bu başlıkların altının nasıl doldurulduğu.

    Siyasi program metinlerinde ortak bir kalıp var: Kavramlar sıralanıyor, ardından “tesisi/inşası/güçlendirilmesi/sağlanacaktır” geliyor ve cümle bitiyor. “Yargıya güven sağlanacak” ya da “üniversite özerkliği güvence altına alınacak” deniyor; ama hangi düzenleme, hangi kurum, hangi takvim ve hangi ölçüt ile belli değil. Bu belirsizlik, metni; sonuç üretmeyen, dolayısıyla hesap sorulamayan bir söyleme çeviriyor.

    Sözel dilin en görünür örneklerinden biri teknoloji bölümünde ortaya çıkıyor. Taslak metinde arama yaptığımda “yapay zekâ” ifadesi 22 kez geçiyor. Teknolojinin her programa girmesi gerekir; sorun bu değil. Sorun, ilk geçtiği yerlerden birinin şu olması: “Yapay zekâ ve internet teknolojisinde yaşanan gelişmelerin demokrasi üzerindeki etkilerinin yönetilmesi.” Metin burada teknolojiyi “kullanılacak” bir kaldıraç olmadan önce “yönetilecek” bir risk gibi yerleştiriyor. Ardından şu cümle geliyor: “İnsan onurunu, temel hak ve özgürlükleri gözeten bir yaklaşımla insanın algoritmanın nesnesi olması engellenecektir.”

    Kulağa hoş geliyor; ama cümleler soruyu cevaplamıyor: Nasıl engellenecek? Hangi kurum, hangi yetkiyle, hangi ölçümle? “Algoritmanın nesnesi olmak” derken ne kastediliyor? Hangi eşik aşılırsa problem sayılacak? Bu soruların cevabı olmadığında metin teknoloji stratejisinden çok temenni listesine benziyor.

    Burayı CHP’ye özel bir problem gibi anlatmak istemiyorum. Bu, Türkiye siyasetinin genel yazım alışkanlığı: kavramların bol, yöntemin az olduğu bir dil. Üstelik bu yalnızca yazma meselesi değil, yönetme meselesi. Ölçülebilir hedef yazılmadığında yarın öbür gün kimse size “yapamadın” diyemiyor.

    Küçük Bir Deney: Yapay Zekâya Sordum, Tablo Çıktı

    Bir noktada merak ağır bastı: “Bu sadece benim izlenimim mi, yoksa metnin dili gerçekten ölçülebilir hedeflerden kaçıyor mu?” Kabaca bir test yaptım. Parti programlarını ve program taslaklarını bir dil modeline verip metinde açık sayı/oran/süre, takvim, kurum–yetki tanımı ve ölçülebilir hedef içeren ifadeleri “sayısal”; değer–ilke–vizyon diline yaslanan, edilgen ve muğlak taahhüt kalıplarını “sözel” başlığı altında toplamasını istedim. Sonuç olarak model, bu iki dilin metin içindeki baskınlığına göre yaklaşık bir oran üretti.

    Bu bilimsel bir ölçüm değil; yalnızca kaba bir kıyas. Sonuç ise Türkiye siyasetindeki refleksi iyi özetliyor:

    Tabloyu “puan tablosu” gibi okumayın. “Sözel” burada edebiyatı değil; temenni/ilke dilinin, yöntem– takvim–ölçüm diline baskın gelmesini işaret ediyor. Mesele “güzel Türkçe” değil, hesap sorulabilirlik.

    Asıl rahatsız edici olan, siyasette birbirinin zıddı görünen uçların bile yöntem bakımından aynı yere düşebilmesi. TİP ile Yeniden Refah ideolojik olarak iki ayrı kutup; biri “emek–emekçi”, öteki “maneviyat–aile” etrafında konuşuyor. Buna rağmen metinlerin yapısı benzeşiyor: “Ne olmalı?” çok; “nasıl olacak?”, takvim ve Başarı Göstergeleri az. Benzer yakınlık iktidar–muhalefet hattında da görünüyor: tabloda CHP (85/15) ile AK Parti (80/20) birbirine şaşırtıcı derecede yakın. Bu, “aynı şey” oldukları anlamına gelmiyor; ama yöntem dilinin —araç, takvim ve ölçümün— iki tarafta da benzer ölçüde bulanık kaldığını gösteriyor. Mesele parti isimleri değil, Türkiye siyasetinin ortak refleksi: Ülkeyi yönetmeye talip bir metin yalnızca iyi niyetli sıfatlar üzerinden kurulamaz.

    Siyasi Partilerimiz Münazara Takımı mı?

    Türkiye’de siyaset bazen çözüm üretme çabası değil, rol yapma yarışması gibi ilerliyor. Sanki sınıfta kura çekilmiş: birine “milliyetçilik” düşüyor ve “Altaylardan Tuna’ya” diye başlayıp bitmeyen nutuklar geliyor; birine “maneviyat” düşüyor, “aile–nesil–değerler” etrafında konuşuyor; ötekine “emek–emekçi” düşüyor, “işçisin sen, işçi kal” tonuyla meseleyi kimliğe bağlıyor; bir diğerine “çağdaşlık” düşüyor; “modern, ilerici, demokratik, özgürlükçü” gibi sıfatlar arka arkaya diziliyor, yine de yöntem konuşulmuyor.

    Roller ezberlenip konuşulunca ölçü ortadan kalkıyor. Ölçü olmayınca sorumluluk da kayboluyor. Sorumluluk kaybolunca “ben böyle söyledim, sen öyle söyledin” düzeyinde dönüp duruyoruz. Oysa vatandaşın gündemi münazara değil: hayat pahalılığı, adalet, eğitim, sağlık, güvenlik, iş ve gelecek.

    Sorunların çözümü “sözel beyan”la gelmiyor. Enflasyon “tek haneye indireceğiz” denilince inmiyor; gelir “refahı artıracağız” denilince artmıyor. Adalet “tesis edeceğiz” denilince tesis olmuyor. Eğitim “nitelikli olacak” denilince nitelikli hâle gelmiyor. Bu başlıklarda gerçek siyaset; kaynak planı, kurum tasarımı, uygulama takvimi ve açık Başarı Göstergeleri gerektirir. Aksi hâlde vatandaşın gündemi yerinde sayarken siyaset kendi cümlelerinin içinde dönüp durmaya devam eder.

    Peki iyi bir program metni nasıl yazılmalı?

    Meseleyi çok teknikleştirmeye gerek yok. Dört başlık yeter:

    •          Sorun: Ne bozuk?
    •          Gerekçe: Neden bozuk?
    •          Çözüm: Ne yapacaksın?
    •          Başarı Göstergeleri: Başardığını nasıl anlayacağız?

    Hayat pahalılığı diyorsanız iki ölçü yazın: enflasyon ve gelir. Ardından net bir takvim koyun: “100 günde şunu yapacağım, 1 yılda buraya geleceğim, 5 yılda şuraya.” Her hedefin yanına bir-iki Başarı Göstergesi ekleyin ve bunları herkese açık bir “ilerleme panosu”nda her ay güncelleyin. “12 ayda yıllık enflasyonu X’e indireceğim” diyorsanız, ara hedefi de yazın; hangi adımın hangi ay devreye gireceğini belirtin; ölçümü kim yapacaksa onu da peşinen söyleyin. Planı bağımsız denetime açtığınız anda siyaset, slogan olmaktan çıkar; izlenebilir bir programa dönüşür.

    Sözel dil kulağa hoş gelir ama zaman kaybıdır. Ölçü ve takvim yoksa hesap da yoktur. Ülkeyi “güzel cümlelerle” değil, somut planla ve Başarı Göstergeleri ile yönetebilirsiniz.

    Somut bir örnek: Ülkemizde bir adalet sorunu var. Bu sorunu çözmek için adalet sisteminde yapay zekâyı “sihirli değnek” diye değil, iş akışını hızlandıran bir araç diye tanımlayıp hedef koyarsınız. İlk 100 günde 5 ilde pilot başlatır, tüm dosyalar için standart bir “dosya sonuçlanma süresi” göstergesini yayımlarsınız. 12 ayın sonunda ortalama dosya sonuçlanma süresini %30 düşürmeyi (ör. 420 günden 300 güne), birikmiş dosya stokunu %25 azaltmayı, duruşma erteleme oranını %20’den %12’ye indirmeyi taahhüt edersiniz. Her ay kamuya açık panoda bu üç ana göstergeye ek olarak “tebligat süresi” (ör. 7 günden 2 güne) ve “temyizde bozma oranı” da raporlanır.

    Yapay zekâ bu tabloda karar vermez: Dosyaları otomatik sınıflandırır, eksik evrakı daha başta işaretler, benzer içtihatları ve mevzuatı hâkimin önüne öneri olarak getirir. Kararı hâkim verir; sistemin hatası ve olası ayrımcılığı ise bağımsız denetimle yılda iki kez ölçülür ve raporlanır. İşte “nasıl” budur: takvim, ölçü, sorumluluk ve görünür Başarı Göstergeleri.

    Son Söz: Sözeli Bırak, Sayısala Bak

    Yazının başındaki Cem Yılmaz cümlesiyle bitireyim: “Tespit yapıyoruz, çözüm yok.” Benim derdim tam da bu. Tespit elbette olacak; ama tespitin yanına ölçülebilir hedef, takvim ve açık Başarı Göstergeleri koymadığınız anda metin “program” olmaktan çıkıp niyet beyanına dönüyor.

    O yüzden “sözelci siyaset” rahat ama faturası ülkeye çıkıyor. Ülkeyi iyi niyetli sıfatlarla değil; ölçü, takvim ve hesap verilebilirlikle yönetirsiniz.

    Konuyu verilerle ve canlı analizlerle ele aldığım 2 Aralık 2025 tarihli “Söz Yetmez: Ölçülebilir Siyaset” yayını için: https://youtube.com/live/CZ6MW-FtgWw

    Fotoğraf: Sven Mieke 

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikÇözüm Süreci – 2
    Sonraki İçerik Dijital Evlerinden Tahliye Edilen Gençler: “Güvenlik mi, Özgürlük mü?” Tartışmalarına Gençlerin Perspektifinden Bakan Var mı?

    Diğer İçerikler

    daktilo2

    Büyük Dönüşümün Reçetesi: Liberal Milliyetçilik

    21 Aralık 2025 Burak Dalgın
    daktilo2

    Ücretlerde Sovyetlerden Eşitlikçi, Sermaye İçin ABD’den Vahşi: Türkiye’de Gelir Eşitsizliğinin Boyutları

    21 Aralık 2025 Alper Yağcı
    daktilo2

    İslamcılığın Komplo Teorisi – III: Anti-Semitizmin Modern Hali-1

    21 Aralık 2025 Birol Başkan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi, Maduro Finale Doğru, ABD Suriye’de Kalacak mı?

    17 Aralık 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Dünya Gündemi: Transatlantik Merkezli Uluslararası Sistemin Sonuna mı Geldik?

    16 Aralık 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’ye Getirilen Ukraynalı Yetimlerle İlgili Ciddi İddialar Gündemde: Burcu Karakaş Dosyayı Anlatıyor

    14 Aralık 2025 daktilo2 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Çözüm Süreci

    14 Aralık 2025 daktilo2 Yazılar Murat Özçelik

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Aralık 2025
    • Kasım 2025
    • Ekim 2025
    • Eylül 2025
    • Ağustos 2025
    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • daktilo2
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • PROJECT SYNDICATE
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    • Seçenekleri yönet
    • Hizmetleri yönetin
    • {vendor_count} satıcılarını yönetin
    • Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    • {title}
    • {title}
    • {title}