Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Kitap Yorum: İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy
    Yazılar

    Kitap Yorum: İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy

    Özge Topuz Karadayı17 Temmuz 20257 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    1828’de Rusya’da doğan Lev Tolstoy ölümle çok erken yaşta tanışmak zorunda kalır. Çocuk yaşta önce anne ve babasını kaybeden yazar daha sonrasında bakımını üstlenen akrabalarının vefatıyla sarsılır ve ölüm, hayatının kabullenmek zorunda olduğu bir parçası haline gelir.

    Dünyanın en büyük romancılarından birisi olarak kabul edilen Tolstoy, 1886 tarihli İvan İlyiç’in Ölümü adlı çarpıcı eserinde yaşam ve ölüm temalarını işler. İnsanın anlam arayışındaki acılarına odaklanılan kitapta, türlü sebepler sunulan bir hastalığın ardından, yaşama sevincini hiç keşfedememiş bir adamın hikâyesini okuruz.

    Hayatı herkese benzeyen ama sonu belki de pek çoğundan farklı bir farkındalıkla bitecek varoluşsal sancılarına tanık olduğumuz İvan İlyiç, bizler için hayatın nasıl yaşanmaması gerektiğinin bir örneği olacaktır. 

     ‘’İvan İlyiç’in hayatı en basit, en sıradan ve bu nedenle de en korkunç hayatlardandı.’’

    Ailenin medarı iftiharı olan İvan İlyiç’in hikâyesi vefat haberinin duyurulmasıyla başlar. Meslektaşları ne zamandır bekledikleri bu kaybın haberini büyük adliye binasında alır. Eşi Praskovya Fedorovna Golovina, derin üzüntüyle, sevgili eşi İvan İlyiç Golovin’in öldüğünü bildirirken bu haberi okuyan arkadaşları şaşkındır. Fakat bu şaşkınlık göz açıp kapayıncaya kadar yerini kimin hangi terfiyi alacağını ve ne gibi görev değişikliklerinin olacağını düşündükleri bir duruma dönüşür. Başından beri hastalığına karşı duyarsız davranan iş arkadaşları şimdi bir de cenazesine gitmekle uğraşacaklardır.

    Yaşamı gibi kaybı da ilgisizlikle karşılanan İvan aslında herkesçe sevilen birisidir. İnsan ilişkilerinde nezaketi elden bırakmayan ve girdiği her ortama kolaylıkla uyum sağlayan bir karakterdir. Yaşamı boyunca her alanda mantıklı seçimler yaptığı söylenen birinin ne gibi bir sorunu olabilir ki diye düşünmekten kendimizi alamayız başta.

    Kendisiyle ilgili sorunsuz bir yaşam portresi çizilen bu adama ne olmuştur da bir anda amansız bir hastalığa kapılıp ölmüştür? Aslında bu durum dışardan harika görünen yaşamların ardında olup bitenleri tahmin edemeyeceğimiz gerçeğini hatırlatır bizlere. İnsanın iç dünyasında olup bitenlere, dışardan gözlemlediğimiz davranışlarıyla erişemeyeceğimizi anlatır adeta.

    Hastalık bir anda ortaya çıkmıştır. Uzun süre kendisini iyi hissetmediği ama görmezden geldiği durum aralıksız ağrı duyduğu kısır bir döngüye dönüşür. Pek çok doktora görünse de sebebini tam olarak öğrenemez. Günlük işlerini aksatmaması için çaba gösterse de çekilecek gibi değildir artık bu acı.

    Üstelik bir de eşi, kızı ve oğlu aynı zamanda da iş arkadaşlarının ilgisizliğiyle karşılaşır. Acıyı sadece çekenin anlayabileceği bu durumla yalnız başına savaşmak zorundadır ve bu fiziksel acıdan bile daha beterdir. İnsanın olan biteni bir an önce normalleştirmeye olan ihtiyacı nedeniyle etrafındaki herkes duruma bir anda alışır ve tepkileri aynılaşır.

    İvan da bu durumu kolaylaştırmak için hiçbir şey yapmamaktadır. Çünkü ne hislerini ne düşüncelerini ne de kaygılarını paylaşır diğer insanlarla. Havada kalan diyaloglardan ileri gitmemektedir aile içi iletişimleri. Buna karşın yalnızlıkla boğuşan adam, peşini bırakmayan sorulardan ötürü bir iç hesaplaşmanın içine düşecektir. Alelade bir yaşam sürdüğü gerçeğinden kaçan bir karakterdir artık o.

    Tüm bu iç hesaplaşmalarda dikkati çeken şey İvan İlyiç’in ne ailesine ne de evlenerek kurduğu aile hayatına karşı tam olarak bir aidiyet hissetmemesidir. Hayatıyla ilgili her şeyi içerisinde olmaktan memnuniyet duyacağı elit bir zümreye özel olarak tasarlamaya çabasındadır. Buna sayfa 44’deki şu sözlerde tanık oluyoruz: ‘

    ’Aslında her şey, zengin görünmek isteyen ve bu nedenle yalnızca kendileri gibi olanlara benzeme konusunda başarı sağlamış orta sınıf mensubu insanların evlerindeki gibiydi: Şam kumaşları, koyu renk ahşap, salon bitkileri, halılar ve mat cilalı bronzlar… Yani, belirli bir sınıfa mensup insanların, o sınıfa mensup diğer insanlara benzemek için yaptıkları şeylerin hepsi. Evi, diğerlerinin evlerine o kadar benziyordu ki asla fark edilir bir yönü yoktu ama ona göre her şey olağanüstü güzellikteydi.’’

    İş değişikliği nedeniyle taşınacakları evi bile diğerlerinden olma fikriyle yarattığını görüyoruz. Başta yeni bir düzen kurmakla ilgili hevesli bir uğraşının içine giren ve bu uğurda merdivenden düşüp pencere pervasına çarpan bu adamın çabalarının hiçbir değeri yoktur oysa. Ona göre şehir değişikliği memnuniyetsizliklerin geride bırakılmasını, yeni ev ise huzurlu ve dengeli bir yaşamı sembolize ediyordur.

    Tüm bu beklentiler yalnızca kendisine ait olduğundan aile üyelerindeki mutluluk da haliyle uzun sürmeyecektir. Bir topluluğa ait olma isteğiyle yapılan onca şey için boşa çaba gösterdiğini anlaması da çok geç olur. İvan İlyiç’in ihtiyaç duyduğu bu aidiyet hissiyle ilgili Erich Fromm’un ‘’Sevme Sanatı’’ kitabındaki şu cümleler açıklayıcıdır: ‘’… Amacın sürüye katılmak olduğu, bireyin kişi olarak büyük ölçüde yittiği bir oluştur bu. Eğer ben de herkese benzer, beni farklı kılacak olan bir düşüncem ya da duygum olmaz, topluluğun fikirlerine, geleneğine uygunluk gösterirsem korunur, ürküntü saçan yalnızlıktan kurtulurum.’’

    İçinde bulunduğu toplumun gerekliliklerine göre davranmak ve meslek ve eş seçiminde bulunmak dışında henüz kendi varlığının farkına varamayan bir karakterle karşılaşıyoruz. ‘’Taşradayken işi gücü olmadığından hayatında ilk kez can sıkıntısının ne olduğunu anlayan, sadece o da değil, hayatında ilk kez tahammül edilemez bir depresyonun içine düşen…’’

    İvan İlyiç de o ana kadar kendisiyle yüzleşmemiştir. Böyle bir durumla karşılaşınca yaşanmamış bir hayat gibi görünür ona sözde biricik yaşamı. Haliyle pişmanlıklar duymadan bu dünyayı terk etmesi de güç olacaktır. Fromm’un belirttiği ‘’topluluğa uyumla yalnızlıktan kurtulma’’ düşüncesi de İvan için geçerli olmayacaktır. Çünkü ne kadar uyum sağladığına inansa da içine düştüğü yalnızlık çukurundan kurtulamayacaktır. Böyle bir durumda topluluğa uyumun da bir anlamının kalmadığını anlıyoruz.

    Hiçbir yere ait hissetmemenin dışında bir eksiklikle daha karşılaşırız, bu giderek daha da yalnızlaşan karakterin yaşamında. Ne ailesiyle, ne eşi ve çocuklarıyla kurduğu ilişkide sevgi yoktur. Tüm ilişkileri yüzeyseldir. Kibardır kibar olmasına, uyumludur da, ama derinlikli bir iletişimi yoktur hiçbiriyle. Bunlara rağmen kendisine itiraf etmekte zorlansa da etrafındakilerden ilgi görmek istemektedir. Belki de bu nedenle hastalığı bir kılıftır. Her ne kadar başkalarını ilgisizlik ve sevgisizlikle suçlasa da o da farklı davranmamaktadır. Hal böyleyken beklentileri de oldukça yersizdir. Hiçbir şey anlatmadan anlaşılmak istediğini fark ederiz zamanla. En ufak ilgi kırıntısı için kıvranırken çevresindekilerin akıl okumasını ve ne gibi bir sorunu olduğunu anlamasını bekler.

    Bu halin anlaşılması için Fromm’un aynı isimli kitabında sevgi kuramına dair şu sözlere göz atalım: ‘’En önemli verme edimi maddi şeyler değil, aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Bu, tabii ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez; içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler; sevinçlerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini, nüktesini, üzüntülerini verebilir; içinde yaşayan şeylerin dışa yansıyan her türlü belirtisidir verecekleri. Böylece yaşamından bir şeyler verdikçe karşısındaki kişiyi zenginleştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur. Almak için vermez, vermek başlı başına doyulmaz bir sevinçtir.’’

    Bu cümleler İvan’ın eşiyle olan yüzeysel ilişkisi ve kaybettiği yaşama sevincine dair ipuçları niteliğinde. Statüye göre yapılan bir tercihte bu tarz bir sevgi gösterisine rastlamamız elbette mümkün değildir. Bu nedenle hem İvan hem de Praskovya’nın sevgiye yaklaşımının bir tüccar edası taşıdığını fark ediyoruz. Bu iki insana göre bir şey almadan vermek kandırılmak anlamına geliyor. Yalnızca zenginlik ve itibara değer veren bir kadın yaratan yazar erkeği de çok farklı betimlememiştir. Birbirlerini anlamak için uğraşmayan kadın ve erkeğin öncelikleri de farklıyken ortada beslenebilecekleri bir yaşama sevincinden de bahsedilemez. Bu anlamda bakıldığında eşi ve kendisinin ilişkisi yalnızca imajları açısından mantıklıdır. O nedenle İvan’ın kalabalıklar arasında giderek yalnız hissetmeye başlaması da olağandır.

    Aslında yeni bir şehre taşınırken evin tüm ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi onun için ailesine gösterdiği ilgiyi ifade ediyor olsa da karşılığını asla beklediği gibi alamadığını anlıyoruz. Öyle ki kendisini anlamadıklarını düşünen ve yaşamlarını her şeye rağmen sürdüren çevresine karşı hınç beslemeye başlayan birine dönüşüyor. Bu anlamda insanın anlaşılmaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu fark ediyoruz.

    Kitapta, İvan ile ilgili ilgimizi çeken bir başka detaya daha rastlıyoruz. Karakterimiz Hukuk Fakültesi’nden mezun olunca babasından para alıp kıyafet siparişi verirken saat kösteğinin üzerine “Respice Finem” yazılı bir madalyon asar. “Sonunu hatırla” anlamına gelen bu Latince deyiş, eylemlerinin sonuçlarını düşün ve ölümünden sonra hayatına dair pişmanlık yaşama gibi ifadeleri de barındırıyor. Fakat bu madalyonun anlatıldığı paragrafta dahi İvan’ın ilk işi olan valiye bağlı özel hizmet yetkilisi görevine babasının torpiliyle atandığını okuyoruz. Bu nedenle ne kadar ailesi için başarılı olarak addedilse de gerçek hayata atıldığı ilk günlerden itibaren yaşamının başkalarının gölgesinde kalarak şekillendiğini ve derin bir boşluğa düşene dek yaşamın anlamı ve varoluşuyla ilgili bir iç görüye sahip olamadığına şahit oluyoruz.  

    Edebiyat Kitap Yorum M
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikHegemonik Otoriterlik Eşiğinde Türkiye: Rejim Değişikliği Mümkün mü?

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Hegemonik Otoriterlik Eşiğinde Türkiye: Rejim Değişikliği Mümkün mü?

    16 Temmuz 2025 Mustafa Bölükbaşı
    Videolar

    Joseph Roth I: Radetzky Marşı, Eyüp, Aziz Ayyaşın Efsanesi | İki Savaş Bir Yazar #6

    15 Temmuz 2025 Korgün Koral ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Temsilin Çöküşü, Strateji Fetişi ve Daktilo1984’ün Retoriği Üzerine

    14 Temmuz 2025 Arda Sarıgün

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Kitap Yorum: İvan İlyiç’in Ölümü, Lev Tolstoy

    17 Temmuz 2025 Yazılar Özge Topuz Karadayı

    Hegemonik Otoriterlik Eşiğinde Türkiye: Rejim Değişikliği Mümkün mü?

    16 Temmuz 2025 Yazılar Mustafa Bölükbaşı

    Dünya Gündemi: İsrail’in Gazze’de Toplama Kampı Planı, Trump’tan Ukrayna’ya Silah Verme Kararı

    15 Temmuz 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Fon Ekosistemi | Pınar İlkiz: Sivil toplum kuruluşları sürekli kendilerini aklama çabası içine giriyor

    15 Temmuz 2025 Röportajlar Daktilo1984

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Temmuz 2025
    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}