Altüst: Yeni Teknolojiler ve Değişen Endüstriler Bülteni (7-21 Ekim 2024)
Altüst’ün bu sayısında Milan’da düzenlenen Uluslararası Uzay Kongresi’nden yola çıkarak uzay istasyonları üzerinden siyasi mücadelelerin, ABD ile Çin arasında Ay’da üsler kurmak için yaşanan rekabetin ve uzay endüstrisinde payları gittikçe artan özel şirketlerin izlerini sürüyoruz.
Diğer bir konumuz ise geçtiğimiz aylarda Brezilya Yüksek Mahkemesi ve X arasında yaşanan hukuki anlaşmazlıkların sona ermesi. X, Brezilya’nın tüm isteklerini yerine getirdi ve X’e getirilen erişim engeli kaldırıldı.
Uzay Yarışı Hızlanıyor
Bu yıl 75.’si İtalya’nın Milan şehrinde düzenlenen Uluslararası Uzay Kongresi, Soğuk Savaş zamanında bile Batı ile Doğu bloğundan ülkelerin bir araya geldikleri ve uzay bilimi hakkında tartışmaların yapıldığı en önemli yıllık toplantılardan biri. Fakat bu yılki kongreye, Ukrayna’daki savaşın yol açtığı Rusya ile Batı arasındaki artan gerginlikler nedeniyle Rusya katılmadı.
Ama bu yılki kongreye damgasını vuran asıl gelişme, Çin’in tarihte ilk defa Ay’ın uzak yüzünden alınan ve Dünya’ya getirilen toprak örneklerini sergilemesiydi. Kongredeki bu sunum, uzay yarışında Çin’in ilerleme hızını gösteren en güncel örnek oldu. Bu bültende, uzay yarışındaki son gelişmelere, ABD ve Çin gerilimine bir göz atalım. Ama hikayeyi insanlığın şimdiye kadar uzayda inşa ettiği en büyük yapıda, en büyük uyduda, yani Uluslararası Uzay İstasyonu’nda başlatalım.
Uzayda Siyaset: Uluslararası Uzay İstasyonu
ABD, Rusya, Japonya, Avrupa ve Kanada uzay ajanslarının ortak çalışmasıyla 1998 yılında Dünya’nın yörüngesine yerleştirilen Uluslararası Uzay İstasyonu; uzay koşullarının insan bedeni üstündeki etkilerini anlamak ve uzay teknolojilerinin geliştirilmesi için yadsınamayacak katkılar sağladı.
Uluslararası Uzay İstasyonu aslında 15 yıl sürecek bir uzay görevi olarak planlanmıştı. Fakat hem görevdeki bilimsel başarılar hem de istasyonun yerine geçebilecek olan “uygulanabilir” bir projede karar kılınamaması nedeniyle istasyonun ömrü günümüze kadar uzatılarak geldi. Ama ABD ve Rusya’nın ana aktörler olduğu istasyon, Dünya’daki politik gelişmelerden de bağımsız değil. Çünkü 2022’den itibaren Rusya-Ukrayna Savaşı’yla beraber, istasyondaki ilişkiler iyice gerilmeye başlamıştı.
Rusya ilk önce, istasyonda işbirliğinin Rus kozmonotlar aleyhine kısıtlandığını ve istasyonun görev süresinin çoktan dolduğunu gerekçe göstererek 2024 yılının sonunda istasyondan tamamen ayrılacağını ve Rusya’ya uygulanan ambargolar kaldırılırsa istasyonda tekrardan normal düzeyde işbirliklerinin devam ettirilebileceğini duyurmuştu. İstasyonun inşasında ABD ve Rusya başta olmak üzere her ülke farklı modülleri geliştirmiş ve modüllerin işletilebilmesi için ülkeler arası işbirliği bir zorunluluk haline gelmişti.
Özellikle Sovyetler Birliği döneminde uzay istasyonları konusunda çok büyük adımlar atılmış ve dünyanın ilk uzay istasyonunu Sovyetler yörüngeye 1971 yılında yerleştirmişti. Dolayısıyla Rusya’nın bilgi birikimi ve halihazırda var olan altyapısı, projenin gerçekleştirilmesi için çok önemliydi.
Ardından Rusya, çekilme kararını geri alarak 2028’e kadar Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çalışmaya devam edeceğini duyurdu. İstasyondaki diğer ülkeler de zaten anlaşmaya vararak istasyonun operasyonel ömrünü 2030’a kadar uzatma kararı almışlardı. Fakat 2030 yılının sonunda istasyon artık ömrünün sonuna gelecek ve yörüngeden çıkarılacak.
Uzay araştırmalarında bir kilometre taşı olan Uluslararası Uzay İstasyonu’nun sonuna kısa bir süre kalmışken uzay yarışındaki ülkeler ciddi alternatif planlarla karşımıza çıkıyor. İşte tam da bu noktada Çin’in uzay yarışında yol aldığı mesafeye bir bakalım.
Çin’in Uzay Programlarında Hızlı İlerleyişi
Aslında 2007 yılında Çin, Uluslararası Uzay İstasyonu görevine katılmak istediğini duyurmuştu. Avrupa Uzay Ajansı bu teklifi olumlu karşılasa da istasyonda kullanılan teknolojilerin askeri amaçlarla kullanılmak üzere Çinliler tarafından kullanılabileceğinden endişelenen ABD buna karşı çıkmıştı. Hatta ABD, 2011 yılında bir anayasa değişikliği yaparak ABD Kongresi’nin FBI’ın özel izni olmadan NASA’nın Çin hükümetiyle ve Çinli şirketlerle işbirliği yapmasını yasaklamıştı.
Bu engelleme sonrasında Çin’in zaten var olan uzay istasyonu projeleri daha da hız kazandı. Özellikle Rusya’dan aktarılan bilgi birikimi sayesinde Çin, Tiangong 1 ve 2 uzay laboratuvarlarını geliştirdi ve yörüngeye yerleştirdi. 2021 yılında ise şu an yörüngede operasyonel halde bulunan ikinci uzay istasyonu olan Tiangong Uzay İstasyonu çalışır hale geldi. Rusya ve Hindistan da önümüzdeki yıllarda kendilerine ait uzay istasyonlarını inşa etmeyi planlıyorlar.
Tiangong, Uluslararası Uzay İstasyonu’na göre daha küçük ölçekli olsa da siyasi açıdan bakıldığında Çin’in tek başına bir uzay istasyonu inşa etmesi, rakipleri karşısında büyük bir stratejik avantaj sağlıyor. Tiangong istasyonu, Çin’in halihazırda devam eden Ay keşfi görevi olan Chang’e projesini de destekleyecek. Bültenin başında bahsettiğim, Ay’ın uzak yüzeyinden getirilen ve Uluslararası Uzay Kongresi’nde sergilenen numuneler, Çin’in Chang’e projesinin 6. etabında elde edilmişti.
Ay’ın uzak yüzü demişken buna da açıklama getirelim. Çok kabaca anlatırsak, Ay’ın uzak veya “karanlık” yüzü Dünya’dan görülemiyor. Kütleçekimi dolayısıyla Ay hem kendi ekseni etrafında döndüğü hem de Dünya’nın çevresinde hareket ettiği için Dünya’dan baktığımız zaman Ay’ın her zaman aynı yüzünü görüyoruz. O ünlü Apollo görevleri aslında, iletişimin kolay kurulabilmesi için Ay’ın hep dünyaya bakan tarafına iniş yapmışlardı.
Ay’da Üs Kurma Yarışı
Ay’ın uzak yüzüne ise ilk defa 2019 yılında Çin’in Chang’e 4 görevi ile iniş yapıldı. Ay keşfi için ABD de benzer görevleri Artemis adı altında yürütüyor. Fakat hem Chang’e projesinin hem de Artemis projesinin nihai amaçları, Mars’a insan gönderebilmek için Ay’ın yüzeyine kalıcı araştırma üsleri ve yörüngesine uydular inşa etmek.
ABD, Avrupa, Kanada ve Japonya uzay ajansları Ay’ın yörüngesinde Artemis görevi kapsamında Lunar Gateway adında, gelecekte Güneş Sistemi’nin daha derinlerine gidecek olan uzay görevlerini desteklemek için bir uzay istasyonu inşa etmeyi planlıyorlar. Çin de Ay’ın yörüngesinde benzer bir uzay istasyonunu ve Ay’ın yüzeyinde çeşitli araştırma üslerini Rusya, Venezuela, Güney Afrika, Azerbaycan, Mısır, Pakistan gibi ülkelerle ortak bir proje yürüterek inşa etmeyi amaçlıyor.
Lunar Gateway’in 2020’li yılların sonuna kadar faaliyete geçmesi beklenirken Çin’in Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu‘nun 2030’lı yılların ortasında faaliyete geçmesi bekleniyor. Türkiye de 2024’ün Nisan ayında Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu projesine dahil olmak için başvurmuştu.
Uzay Endüstrisinde Özel Şirketler
ABD, uzay programına hâlâ açık ara farkla en çok devlet harcaması yapan ülke. ABD geçtiğimiz yıl 73 milyar dolarlık harcama yaparken, ikinci sırada gelen Çin 14 milyar dolarlık harcama yapmış. Fakat bu süreç içerisinde uzay görevlerinin ekonomik yapısı da şekil değiştiriyor. Bu görevlerde hem Çin hem de ABD, özel şirketlerin payını artırmaya çalışıyorlar.
Bu yılki Uluslararası Uzay Kongresi’nin ev sahipliğini yapan İtalyan Uzay Ajansı’nın yöneticisi de özel şirketlerin payı artmadığı sürece uzay endüstrisinde atılımlar sağlayacak büyüme oranlarına erişilmesinin çok zor olduğunu belirtti. Şu anda 630 milyar dolarlık büyüklükte olan global uzay ekonomisinin yıllık ortalama %9 büyüyerek 2035 yılında 1,8 trilyon dolarlık devasa bir sektöre dönüşmesi bekleniyor.
Hatırlarsak geçtiğimiz Ağustos ayında bir devlet şirketi olan Çin Havacılık Uzay Bilimi ve Teknolojisi Şirketi’nin “Bil Yelken” projesi kapmasında SpaceX’in Starlink’ine benzer şekilde Dünya’nın yörüngesine 15 bin adet uydunun yerleştirilmesi için ilk uyduların fırlatılmasına başlanmıştı.
Çin’de bu devlet şirketiyle işbirliği yapan i-Space adında ve son yıllarda gittikçe büyüyen bir özel uzay şirketi de bulunuyor. Yeniden kullanılabilir roketlerle uydu fırlatımı ve taşımacılık yapan i-Space şirketi, Çin’de büyümekte olan özel uzay şirketlerinin en öne çıkan örneklerinden.
Öte yandan bu ay içerisinde Biden hükümeti; ABD’li şirketlerin, Amerikan müttefiki olan ülkelerle uzay endüstrisinde ticaret ve işbirlikleri yapmalarını kolaylaştıran bir karar aldı. ABD böylece SpaceX, Lockheed Martin, Boeing gibi uzay endüstrisiyle ilgilenen özel şirketlerin büyümelerini kolaylaştırmayı ve ABD ile müttefikleri arasında ekonomik ilişkiler üstünden uzay endüstrisinde stratejik işbirliklerini güçlendirmeyi hedefliyor.
Dolayısıyla ABD ve Çin arasında yarı iletken çipler, elektrikli araçlar, kritik mineraller üzerinden yürütülen ekonomik soğuk savaşın yeni cephesinin uzay endüstrisi olacağı kesin gözüküyor.
X ve Brezilya Arasındaki Hukuki Mücadele Sonuçlandı
Hatırlarsak geçtiğimiz Ağustos ayında sosyal medya platformu X ile Brezilya Yüksek Mahkemesi arasındaki hukuki anlaşmazlıklardan dolayı Brezilya’dan X’e ulaşım engellenmişti. X platformu, Brezilya mahkemeleri tarafından kendisine bildirilen nefret söylemi barındıran içerikleri kaldırmadığı ve ülkede yasal temsilci belirlemediği için yüklü miktarda para cezalarına çarptırılmış ancak X bu cezaları ödememişti.
Brezilya Yüksek Mahkemesi ise hem X’in banka hesaplarını hem de “aynı ahtapotun farklı kolları” oldukları iddiasıyla Elon Musk’ın diğer bir şirketi olan Starlink’in Brezilya’daki banka hesaplarını dondurmuştu. Fakat Eylül ayının son haftasında X şimdiye kadar kesilen tüm cezalar için 5 milyon dolardan fazla bir ödeme yaptı. Ardından X, Brezilya’daki yasal temsilcisini belirledi ve yalan haber, nefret söylemi barındıran içerikleri kaldırmaya başladıklarını, bu tür içerikleri paylaşan hesapları da engellediklerini bildirdi.
X’in sahibi olan Elon Musk, Brezilya Yüksek Mahkemesinin ifade özgürlüğünü sansürlediğini ve “illegal” mahkeme kararlarına uymayacaklarını söylemişti. Fakat X’in talep edilen tüm koşullara uyum sağlamasıyla beraber Brezilya’da X’e erişim engeli kaldırıldı.
Elon Musk ve X, yalan haberlerin ve nefret söylemlerinin engellenmediği suçlamasıyla Avustralya ve Birleşik Krallık’ta da benzer hukuki sorunlar yaşıyor. Musk, Avustralya hükümetine “faşist” diyerek yine ifade özgürlüğünün sansürlenmeye çalışıldığını iddia etse de Brezilya deneyimi diğer ülkeler için de örnek teşkil edeceğe benziyor.