Avrupa Birliği’nin gündemi bir süredir çiftçi protestolarıyla meşgul. Almanya, Hollanda, Belçika, İspanya, Polonya ve Bulgaristan’da yüksek katılımla gerçekleşen protestolar hem günlük hayatın akışını sekteye uğratıyor hem de hükümetlere çözülmesi zor denklemler sunuyor. Bu protestoları basitçe bir sosyal grubun tepkisi olarak okumak yanlış olur. Ancak Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatına, Rusya-Ukrayna Savaşı ve bütçe krizi perspektifi ile bakıldığında sorun daha iyi anlaşılabilir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanarak, sürdürülebilir ekonomiye geçiş planı. Bu plan doğrultusunda uzun yıllardır çalışmalar yapılıyor ve sınırlı bir alandansa üye ülkelerin neredeyse her bir mekanizması bu plan doğrultusunda yeniden düzenleniyor. Bu, AB’nin halihazırdaki girift bürokrasisini daha da karmaşık hale getiriyor.
Ancak, Birlik’in bu yeni vizyonu iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uluslararası sistemde bir örnek olarak öne çıkıyor. Zira AB’nin ortaya koyduğu bütüncül politikalar -çevreyle uyumlu yeni nesil kalkınma, döngüsel ekonomi ve adil geçiş süreci gibi- yeni dünyanın ilk adımları. Dolayısıyla Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı, duraksayan ve toplumsal çıktısı sorunlar yaratmaya başlayan geleneksel kalkınma yöntemlerinin aksine gelecekteki refahın kilidini içinde barındırıyor. Fakat, gelecekteki bu düzen arayışı bugünün sorunlarıyla başa çıkmakta zorlanıyor.
Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakatı Aralık 2019’da açıkladı. Bu tarih günümüzde etkisini hâlâ hissettiren Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan önceydi. Her ne kadar Yeşil Mutabakat uzun yıllara kapsayan bir vizyon ve planlama içerse de bu tür krizler süreci sekteye uğratabilir. Covid-19’un küresel piyasalara getirdiği dengesizlik ve kısa-orta vadeli ekonomik yük ulusal ajandaları da etkiledi. Bu da Yeşil Mutabakat’ın sunmak zorunda olduğu iklim finansmanını zora soktu. Bununla birlikte, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali son iki yıldır Avrupa’nın en önemli güvenlik sorunu haline geldi. Rusya’nın gösterdiği agresif tutum Ukrayna’yı güvensiz hâle getirdi ve milyonlarca Ukraynalı Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı.
Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya verdiği askeri ve mali destek Rusya’ya karşı direnç göstermek için oldukça önemli. Öte yandan, özellikle Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığı işgalin ardından enerji güvenliği sorunlarını ortaya çıkardı. İlk aşamada Avrupa Birliği’nin Yeşil Taksonomi planı nükleer ve doğalgazı meşrulaştırdı. Bu durum Yeşil Mutabakat’ın sorgulanmasına sebep oldu.
Fakat, ulusal güvenlik tehditleri ortaya çıktığında bu tür politikaların işletilmesi uluslararası ilişkilerde sıkça rastlanılan bir durum. Tüm bunlara rağmen Avrupa Birliği iklim politikalarından vazgeçmeyecektir. Yeşil Mutabakat’ın uygulanması ve hedeflerine ulaşması, mevcut ve gelecekteki krizlerle nasıl başa çıkıldığına bağlı olarak şekillenecek gibi görünüyor. AB, hem içerisinde bulunduğu krizlerle başa çıkarken hem de uzun vadeli çevresel ve iklim hedeflerini sürdürmek için dengeli ve esnek politikalar geliştirmeye devam etmek zorunda.
Çiftçi protestolarına da bu arka planla bakmak daha sağlıklı olacak. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Avrupa Birliği bütçesinin 2021-2027 planları doğrultusunda Ortak Tarım Politikaları toplam bütçenin 3’te birine sahip. Öte yandan, bir diğer veriye göre 2005-2020 yılları arasında küçük ölçekli tarım yapan (5 hektardan daha az alana sahip) kişi sayısının %40 düştüğü ve 5.3 milyon kişinin işsiz kaldığı görülüyor. Devam eden protestoların merkezinde ise devlet sübvansiyonlarının kaldırılması ile mazot ve su tüketimi maliyetlerinin karşılanmasının giderek zorlaşması var. Aynı zamanda protestolarda öne çıkan bir diğer talep ise sübvansiyonlardan faydalanmak için uzayan bürokratik süreçler. Zira Avrupalı çiftçiler destek alabilmek için birçok evrak doldurmakla yükümlü.
Bunlar Avrupa çiftçilerinin yaşadığı yapısal sorunlar. Bunlara ek olarak girişte bahsedilen Rusya-Ukrayna savaşının etkileri de var ve bu süreci oldukça önemli derecede etkiliyor. Ukrayna’dan gelen tahıl ürünlerinin gümrük vergisinden muaf olması Avrupa pazarındaki tahıl ürünleri miktarını artırdı ve Avrupalı çiftçilerin doğal olarak gelirlerini düşürdü. Bunun ilk tepkileri zaten geçen yıl Polonya’da görüldü. Şu anda ise Avrupa’nın geri kalanında tartışılmaya başlandı.
Sonuç olarak, Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı, Covid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi beklenmedik küresel krizlerin gölgesinde ilerlemek zorunda kalıyor. Bu durum hem ekonomik dengeleri hem de ulusal güvenlik politikalarını etkileyerek, enerji güvenliği ve iklim politikaları arasında bir denge kurma çabasını zorunlu kılıyor. Yeşil Mutabakat’ın sürdürülebilirliği ve etkinliğinin devamı için bu denge kritik önem taşıyor.
Öte yandan, çiftçi protestoları, Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikaları ve çevresel hedefleri arasındaki gerilimi açığa çıkarıyor. Bu gerilim, Avrupa çiftçilerinin ekonomik zorluklar ve bürokratik engellerle mücadelesini daha da karmaşık hale getiriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Avrupa pazarındaki tahıl ürün miktarını artırması, Avrupa tarım sektörü üzerinde ekstra baskı oluşturuyor. Bu çeşitli faktörler, Avrupa Birliği’nin hem mevcut krizlerle başa çıkma stratejilerini hem de uzun vadeli çevresel ve iklim odaklı hedeflerini dengeli ve esnek bir şekilde yönetme ihtiyacını gösteriyor. AB’nin bu dengeyi sağlaması, gelecekteki sürdürülebilirlik ve refah düzeyi için hayati önem taşıyor.