23 Haziran akşamı kademeli olarak ajanslara düşen haberler uluslararası kamuoyunda şok etkisi yarattı. Dünyanın birçok bölgesinde Rusya ile paralel faaliyetler yürüten Wagner, çatışma bölgelerindeki kamplarından birine yapılan saldırı sonrası Rusya Savunma Bakanlığı’na savaş açmıştı. Bu sürecin etraflıca irdelenmesi ve geleceğe ilişkin öngörülerde bulunmak için henüz çok erken ancak durumu bu noktaya getiren sürece dikkat çekmek, bu süreçten alınabilecek dersleri göz önüne sermek gerektiği düşüncesindeyim.
Wagner ve Wagner’in kurucusu Yevgeni Prigojin hakkında neler biliniyor?
1961’de doğan ve askeri bir geçmişi bulunmayan Yevgeni Prigojin, soygun ve saldırı suçlarından ötürü 1981’de çarptırıldığı hapis cezası nedeniyle 1990’ların başına dek hapiste kalmış ve sonrasında bir catering firması açmıştı. Firmanın o dönemki müşterilerinden olan ve siyasi kariyeri şekillenen Putin’in zamanla diplomatik misafirleri ile birlikte burayı ziyaret ettiği bilinmektedir. Daha sonraları Prigojin’in Putin ile yakınlığını sağlayacak, “Putin’in aşçısı” lakabını alacak ve kendisine kârlı işbirlikleri sunacak tanışıklığın bu dönemden kaynaklandığı belirtilmektedir. Kârlı anlaşmaların ötesinde, Wagner’in Rus gizli servisi tarafından ekonomik olarak desteklendiğine dönük ciddi iddialar bulunmaktadır. Prigojin, Rus lidere yakınlığı üzerinden elde ettiği kazancı, çeşitli alanlarda faaliyetlere dağıtmış ve bu alanlarda Putin’in dış politik hamlelerine paralel yürümüştür.
2014’te Kırım’ın yasadışı ilhakı sırasında silahlı grupları ile ortaya çıkan Wagner, kamuoyunda daha ziyade özel askeri şirket olarak yalnızca çatışma bölgelerinde yer alıyor gibi düşünülse de Wagner’in özellikle Afrika’da kârlı madencilik faaliyetleri yürüttüğü ve bu faaliyetlerin Ukrayna’daki savaşın finansmanında önemli bir payının bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Wagner’in özellikle Afrika ülkeleri ile Ukrayna arasında olmak üzere faaliyet yürüttüğü bölgeler arasında sıklıkla hareketlilik yaşandığına, zaman zaman elemanlarını bir bölgeden diğerine kaydırdığına ilişkin gözlemler yapılmıştır.
Diğer taraftan, ABD’de 2016 ve 2018 yıllarında gerçekleştirilen seçimlere dışarıdan yapılan müdahaleyi finanse eden ağın başında da Prigojin bulunmaktadır. İnternet üzerinden troll ağlarını organize eden Wagner, sosyal medyayı kendisine yeni üyeler bulmak için de etkin olarak kullanmaktadır. İstikrarsız bölgelerde güvenlik danışmanlığı yapan şirket, buralardan yeni eleman devşirebildiği gibi yüksek teknolojik silahları kullanması için kimi “gamerları” da istihdam etmektedir. Dolayısıyla Wagner, Rusya’nın işgal girişimlerine ve dış politik hamlelerine katılım gösterse de şirkete bağlı paralı askerlerin tamamını Ruslardan oluşan tek tip bir kitle olarak değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. Rusya içerisinde asker toplama merkezleri bulunan, geçmişte hapisteki mahkumlardan savaşa katılmaları şartıyla eleman toplayan şirketin küresel etki alanı bu yöntemler ve Rusya’nın kolaylaştırıcılığı sayesinde yıllar içinde çok genişlemiştir. (Öyle ki Wagner, Libya’da ve Suriye’de geçtiğimiz dönemlerde Türkiye’nin karşısında yer almıştır.) Bu gelişmeler ışığında uluslararası kamuoyunda Wagner’e yönelik yaptırımlar uygulanmış hatta geçtiğimiz mayıs ayında ABD’de, AB’de ve İngiltere’de Wagner’i terör örgütü olarak tanıma girişimleri başlatılmıştır. Bununla beraber, Rusya Savunma Bakanı Şoygu’nun açıkladığı ve yalnızca Wagner değil, Rusya ile birlikte çalışan tüm özel askeri şirketlerin 1 Temmuz 2023’ten önce Rus Silahlı Kuvvetleri bünyesinde toplanmasına ilişkin karar sonrası yazının devamında değinilecek gerilimlere kapı aralanmıştır.
Krizin temelinde yatan sorunlar
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında uluslararası saygın düşünce kuruluşları, bu işgal hareketinin dayandığı güç unsurlarından hareketle yaptıkları incelemelerde, savaşın, bir nükleer güç olan Rusya’nın içten çöküşüne ve dolayısıyla küresel istikrarsızlığa zemin hazırlayabilecek etkilerinin olabileceğinden endişe duyuyordu. Bunda etkili olan birçok etken bulunmakta: Öncelikle savaş, öngörülerin aksine günler ya da haftalar içerisinde Ukrayna’da bir rejim değişikliği ile sonuçlanmadı. Rusya’nın saldırıları da Kırım’ın 2014’teki yasadışı ilhakı örneğinin aksine uluslararası politikada suskunlukla karşılanmadı. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar öyle bir noktaya ulaştı ki çoğu ülkenin güvenlik konularında güvendiği Rusya, Kuzey Kore ve İran’dan silah desteği aradı, çift kullanımlı teknolojik ürünler üzerinden savaş gereçlerinin sürdürülebilirliğini sağlamaya çalıştı. Dahası Rusya, Ukrayna’da işgal ettiği bölgelerin geleneksel müttefikleri nezdinde bile tanınmasını sağlayamadı. Bunda Sırbistan ve Çin gibi ülkelerin kendi toprak bütünlüklerine ilişkin kaygıları da etkili oldu.
Bir yılı geride bırakan savaşta düşünce kuruluşlarının dikkat çektiği bir diğer nokta, Rusya içinde savaşa ilişkin kamuoyunun değişimiydi. Bu kamuoyu savaş karşıtı nitelikli değildi. Savaşta yeterince acımasız davranılmadığına, askeri elitlerin yeterli niteliklere sahip olmadığına, hatalı kararlar verildiğine ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırılarının yoğunlaştırılması gerektiğine dönük eleştiri ve talepleri dile getiren aşırı sağcı Rus kitleler, kamuoyuna etki etmeye başlamıştı. Savaşın başlangıcından itibaren işgal bölgelerinde Rus ordusuna bağlı askerlerin önemli bir kısmının Rus kökenli olmayan Rus vatandaşları olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ukrayna’daki kimi yerlerde işgal birliklerinin 1/10 ile 1/5 oranında Wagner’e ait olduğu iddialarına yer veren istihbarat raporları, çeşitli ülkeler ve düşünce kuruluşları tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştı. Bu oranın, dünyada paralı asker şirketlerine başvurulan diğer örneklerden radikal oranda fazla olduğu belirtiliyordu. Wagner dışında, Çeçen birlikleri de önemli rol oynadı. Dolayısıyla Rus kökenli Rusya vatandaşlarının, bu acımasız savaştan etkilenebileceği maksimum düzeyde etkilenmediği belirtilebilir. Savaşta insan kaynağı ve ekonomik kaynak açısından verilen büyük kayıplara rağmen Putin’in kamuoyu desteğinin önemli bir kısmının, savaşa ilişkin yoğun propaganda ile birlikte bundan kaynaklandığı düşünülebilir.
Wagner’in Rusya Savunma Bakanlığına savaş açması gündemine ilişkin gözden kaçırılan ya da Türkiye’deki kamuoyuna yeterince yansımayan bazı noktalar bulunuyor: Öncelikle çatışmaların uzun süre kilitlendiği Bahmut’ta Rus ordusunun başarısız bir görünüm sergilemesi sonrasında Wagner’in sağladığı ilerlemeler, savaşta Ukrayna’nın direncini temsil eden türden sembolik bir değer kazanan Bahmut’un Rusya tarafından ele geçirilmesini sağlamıştı. Bu süreçte Wagner’in lideri Prigojin, defalarca Rus askeri elitini sert sözlerle hedef almıştı. Putin’in yanlış bilgilendirildiğine, kayıpların büyüklüğüne ve özellikle Rusya Savunma Bakanı Şoygu tarafından Wagner’in teçhizat almasının engellendiğine odaklanan mesajlar vermişti. Teçhizat eksikliğine eğilen bu mesajlarda, teçhizatın bir kısmının savaştan kaçan Rus askerlere karşı harcandığının belirtilmesi dikkat çekicidir.
Bu esnada Şoygu’nun da Ukrayna içerisinde Wagner gibi faaliyet gösteren bir başka paralı asker grubu ile bağlantılı olması, dikkat çeken bir diğer noktaydı. Kimi düşünce kuruluşları bu denklemi, Şoygu-Prigojin çekişmesi üzerinden okurken kimileri de “Wagner’in Rus ordusunu başarısız gösterdiğine” odaklanarak Wagner’in küçültülmesinin amaçlandığını iddia ediyordu.
Bu bağlamda Rusya’nın askeri kapasitesi açısından ilgi çekici bir gelişme geçtiğimiz günlerde olmuştu. Wagner aracılığıyla ele geçirilen Bahmut’u çevreleyen irili ufaklı yerleşim birimleri, Wagner tarafından buralar Rusya’ya devredildikten haftalar sonra Ukrayna’nın karşı saldırılarında yeniden Ukrayna’nın kontrolüne geçti.
Wagner’i yalnızca Ukrayna özelinde ele almak, meselenin önemli bir kısmını kaçırmamıza neden olabilir. Rusya’nın Afrika politikasında Wagner önemli bir yer tutuyordu. Orta Afrika Cumhuriyeti, Burkina Faso ve Mali gibi Rusya’nın Fransa (ya da bir bütün olarak “Batı”) ile karşı karşıya geldiği bölgelerde Wagner önemli bir rol oynadı. Diğer taraftan Wagner, Rusya için bir nevi “saha temizliği” de yapmaktaydı. Wagner’in danışmanlık adı altında çeşitli ülkelerle yürüttüğü iş birliklerinin ardından Rusya, ilgili ülkelerle savunma ve güvenlik anlaşmaları yapacak zemini kucağında buluyordu. Bunlar siyasi nüfuzu da beraberinde getiren anlaşmalar.
Wagner’in etkileri yalnızca bu ülkeler ile sınırlı değil. Rusya’nın Ukrayna’da karıştığı savaş suçlarının önemli kısmını Wagner’in üstlenmesine benzer biçimde uluslararası ilişkilerde meşru sayılacak bir partnerin girişemeyeceği illegal faaliyetler çeşitli ülkelerde Wagner tarafından yürütüldü ve Rusya bundan faydalandı. Özetle, Wagner, Putin yönetiminin dış politik hamlelerindeki bir aracı temsil ediyor.
Dolayısıyla tüm bu denkleme bakıldığında; Rusya’nın dış politikasında önemli yer tutan güvenlik iş birliği alanında ve Ukrayna’ya saldırılarında Wagner’e bağımlı hale gelmesi dikkat çekici. Geleneksel savaş yöntemlerinin maliyetlerinden, iç kamuoyundaki sonuçlarından ve hukuki sorumluluklarından kaçınmak için paralı askerlere başvurmak etik dışı olduğu kadar bu paralı askerlerin artık savaşı bırakmalarını sağlamak da zor. Dahası, yakın zamana dek, Prigojin, Çeçen lider Kadirov gibi Putin sonrası Rusya liderliği için adı geçen kişilerden biriydi. Burada Rus iç politikasında güç kavramının ağırlığına değinen bir mesaj yatıyor.
Bir başka mesaj da küresel siyasete gönderilmiş oluyor. Yönetimlerin otoriterleşmesi ve güç gösterisinden beslenmesi, geri dönülemez sonuçlar yaratıyor. Güç gösterisi, siyasi konumun temelini oluşturduğunda, yöneticilere esneme payı bırakmayan bir düzlem ortaya çıkıyor ve romantik hayal dünyalarında ya da bilgisayar oyunlarında değil gerçek dünyada politika yürütmeye çalışan liderler salt gücü korumak amacıyla illegal yöntemlere başvurmaya itilebiliyor. Bir önceki adımda yapılan hatayı kabul etmek ve bunu telafi etmek yerine daha fazla güç göstermek için yapılan yeni hatalar, sonuçta halkın ödediği büyük bedeller ortaya çıkarıyor. Güce olan bağımlılık, o gücü bahşeden araçlara bağımlılığı da beraberinde getiriyor. Kanımca popülizmin ve demokrasilerin yararlanması gereken en büyük dersler ve kaçınılması gereken en büyük felaketler burada yatıyor.