[voiserPlayer]
İngiliz ekonomist Paul Collier, kapitalizmin nasıl “reforme” edilmesi gerektiğine dair bir dizi öneriyi bir araya getirdi. “Modern kapitalizmin” karşı karşıya olduğu “ahlaki açığı” eleştiren Collier, 1987 yapımı Wall Street filminde Gordon Gekko’nun ikonik sloganı olan “açgözlülük iyidir” sözünün modern kapitalizmin düsturu olduğunu ve bu nedenle kapitalizmin acilen etik bir düzeltmeye ihtiyaç duyduğunu iddia ediyor.
Collier, 2020 yılında İngiliz meslektaşı John Kay ile birlikte yazdığı Greed is Dead (Açgözlülük Öldü) adlı kitapta “piyasa köktenciliği” ve “bireyciliğin” hakim olduğu bir kapitalizmin önyargılı bir resmini çizdi: “Piyasalar karşılıklı fayda sağlayan değişim mekanizmaları olarak değil, insanların kendi bireysel çıkarları için birbirlerini alt etmeye çalıştıkları yerler olarak görülüyor.”
Yirmi birinci yüzyıl kapitalizmi bu denli rayından çıkmışken Collier çözümün “kamu yararı” kavramını ekonomik yaşamın merkezine geri getirmek ve şirketlerin yalnızca kâr peşinde koşmak yerine kendilerini “kamu yararı” ile uyumlu hale getirmelerini zorunlu kılmak olduğuna inanıyor.
Collier, vatandaşların, kamu yararına hareket ettiklerinden emin olmak için şirketleri izleyen “polisler” rolünü oynamalarını istiyor. Bir devlet polis gücü değil, kendi kendini yetkilendirmiş, hiç kimse tarafından meşrulaştırılmamış aktivistlerin şirketleri gözetlemesini ve izlemesini öneriyor. “Her düzenleme zekice bir kutucuk işaretleme ile altüst edilebilir; her vergi zekice bir muhasebe ile azaltılabilir; her yetki motive edilmiş bir gerekçelendirme ile geçiştirilebilir. Bu tür eylemlere karşı tek savunma, her şeyi gören bir polis gücüdür. Bu nazik polislik rolü, herkesin bunun bir parçası olmasını gerektirmez; kurumsal suiistimalden kaynaklanan risklerin sürdürülemeyecek kadar yüksek olduğu kritik bir katılımcı kitlesi her zaman vardır.”
Kapitalizmi “daha iyi” hale getirmek için gerçekten casuslara, muhbirlere ve “her şeyi gören bir polise” ihtiyacımız var mı? Açgözlülük ve dizginlenemez egoizm gerçekten -ve bugün her zamankinden daha fazla- kapitalizmin itici güçleri midir? Her insanın kendi çıkarı, her insan eyleminin tek olmasa da itici güçlerinden biridir. Ancak bunun belirli bir ekonomik sistemle hiçbir ilgisi yoktur.
Totaliter ideolojiler “ben”i küçültmeye çalışır. Nasyonal Sosyalizmin iki düsturunun da gösterdiği gibi, onu “biz”e tabi kılmaktan başka bir şey istemezler: “Du bist nichts, dein Volk ist alles” (“Sen bir hiçsin, halkın her şeydir”) ve “Gemeinwohl vor Eigenwohl” (“Kamu çıkarı kişisel çıkardan önce gelir.”) Adolf Hitler Kasım 1930’da yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir: “Ekonomik yaşamın tüm alanında, yaşamın tümünde, bireyin yararının esas olduğu ve bütünün yararının bireyin yararı üzerine inşa edildiği, yani bireyin yararının ilk etapta bütünün yararını doğuran şey olduğu fikrini ortadan kaldırmak gerekecektir. Bunun tersi de doğrudur: Bütünün faydası bireyin faydasını belirler. Eğer bu ilke kabul edilmezse bencillik kaçınılmaz olarak devreye girecek ve topluluğu parçalayacaktır.”
Adam Smith bencilliğin faydalarını öncelikle saf kişisel çıkar açısından değil, tam da insanlar her zaman başkalarının yardımına ihtiyaç duydukları için vurgulamıştır. Bununla birlikte, hiç kimsenin yalnızca diğerlerinin iyi niyetine güvenemeyeceği gerçeğinin de altını çizmiştir: “Eğer onların öz sevgilerini kendi lehine çekebilir ve onlardan istediği şeyi yapmalarının kendi yararlarına olduğunu gösterebilirse galip gelme olasılığı daha yüksek olacaktır. Akşam yemeğimizi kasabın, biracının ya da fırıncının yardımseverliğinden değil, onların kendi çıkarlarını düşünmelerinden bekleriz. Kendimizi onların insanlığına değil, öz sevgilerine adarız ve onlarla asla kendi ihtiyaçlarımızdan değil, onların avantajlarından bahsederiz.”
Bencillik her zaman insani bir özellik olmuştur. Ancak kapitalizmde, yalnızca öncelikli olarak müşterilerin ihtiyaçlarına odaklanan girişimcinin başarılı olabileceği gerçeğiyle sınırlandırılmıştır. Kapitalizmin temelinde açgözlülük değil empati yatar. Empati, başka bir kişinin duygularını ve güdülerini tanıma ve anlama yeteneğidir. Bu da başarılı girişimcilerin en önemli özelliğidir. Örnek olarak Steve Jobs’u ele alalım. Modern toplumdaki insanların ihtiyaçlarını ve arzularını diğerlerinden daha iyi anladığı için iPhone gibi ürünleri icat etti.
Fotoğraf: Joshua Earle