[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (11-17 Nisan 2023)
Tüm Türkiye 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimlere odaklandı. Elbette bu hengamede dünyada olanlar -birçoğu bizi yakından ilgilendirse de- pek dikkat çekmiyor. Ancak küreselleşmenin bu seviyelere ulaştığı bir dünyada hiçbir ülke bir diğerinde olan gelişmelerden tamamen bağımsız kalamıyor. Geçtiğimiz hafta dünyada yaşanan önemli gelişmelere kısaca göz atalım ve ülkemizi de yakından ilgilendiren bu gelişmelerden bihaber kalmayalım.
Rusya-Ukrayna Cephesi
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana 14 ay geçti. Bahar aylarında savaşın hareketlenebileceği, iki tarafın da ciddi bir hamle yaparak daha büyük operasyonlara girişebileceği bekleniyordu. Ancak şimdiye kadar Ukrayna cephesinde büyük bir hareketlilik yok.
Bahmut son aylarda Rus ve Ukrayna ordusu arasında ciddi bir sıcak savaş ve aynı zamanda bir propaganda savaşına dönüştü. Rus ordusu paralı askeri birimi olan Wagner unsurlarını da kullanmak suretiyle Bahmut’u almak için aylardır saldırıyor. Ukrayna ordusu ise inatla bu bölgede direniyor. Stratejik önemi çok büyük olmayan bu şehir, iki taraf için de bir tür izzet-i nefis mücadelesine dönüşmüş durumda. Ancak sahadan gelen haberler Rus ordusunun bu bölgede Ukraynalılara göre daha fazla asker kaybettiğini gösteriyor. Wagner güçleri ise Rus halkına kanıtlamak istedikleri güçlerini savaş sahasında kaybediyor.
Bahmut’a sıkışıp kalan sıcak savaş iki ordunun da diğer bölgelere odaklanmasının önüne geçiyor. Ukrayna güçleri Rus ordusunu bu bölgede yıprattığı için Rusların ilerlemesini de engellemiş gözüküyor. Ancak Ukrayna ordusu da bu bölgede oldukça yıprandığından 2022 yazında Rusya’nın işgal ettiği kimi bölgeleri elinden almasından bu yana ilerleyemiyor. Dolayısıyla savaş, sahada yıpratma, medyada ise propaganda savaşı olarak sürüyor. İki taraf da Bahmut savaşını kazanıp moral seviyesini yükseltmek istiyor. Ancak birçok uzmana göre Rusların Bahmut’u ele geçirmesi de onlar için ciddi bir kazanım ve Ukrayna’nın iç bölgelerine daha güçlü bir şekilde ilerleme anlamına gelmeyecek.
Geçtiğimiz haftanın önemli gelişmelerinden biri Rus lider Putin’in Rusya’nın işgali altındaki Herson topraklarında askerleri ziyaret etmesi oldu. Mart ayı sonunda da Mariupol’u ziyaret eden Putin, bu gezilerle ordu mensuplarını dinlediği ve görüşlerini aldığı mesajını veriyor. Rus liderin Herson’a yaptığı bu ziyaret cepheye en yakın ziyaret olması açısından da simgesel bir önem taşıyor. Uluslararası toplum kabul etmese de Kremlin yönetimi, referandumlarla Rusya’ya bağlandığını ilan ettikleri Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporojye bölgelerine yapılan bu ziyaretleri meşruiyet sağlamak ve Rus halkına mesaj vermek için kullanmaya devam edecek gibi görünüyor.
Yine Ukrayna işgaline ilişkin olarak farklı bir alanda yeni bir gelişme daha yaşandı. Polonya ve Macaristan kendi tarım sektörlerini korumak gerekçesiyle transit geçiş yapmak ya da Polonya ve Macaristan’da kalmak üzere Ukrayna’dan gelen tahıl sevkiyatına yasak getirme kararı aldılar. Avrupa Birliği Komisyonu ise üye ülkelerin bu tür ticaret yasaklarını AB içinde tartışmadan almasının uygun olmadığını açıkladı. Polonyalı ve Macar çiftçiler Ukrayna’dan gelen ucuz tahılın kendi üretimlerine ve satışlarına zarar verdiğini söylüyorlar. AB içinde yeni bir kriz anlamına gelecek bu tartışmanın çözümü için Polonya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları bir görüşme gerçekleştirecek.
Polonya, Ukrayna’yı Rus işgaline karşı en kuvvetli şekilde destekleyen ülkelerin başında geliyor. Ancak savaşın yarattığı ekonomik sorunlar bu ülkeye de zarar verebiliyor ve zaman zaman Ukrayna işgalinin Avrupa ülkeleri için ne kadar büyük zorluklar yarattığını ortaya koyan sorunlar gündeme geliyor. Diplomasi yoluyla bu sorunun da aşılacağını ve Ukrayna’nın tahılını gönderebilmesi için başka yollar bulunabileceğini düşünüyorum.
Yine Ukrayna Savaşı’nın yarattığı bir diplomatik kriz geçtiğimiz hafta dünyanın gündemine geldi. Brezilya Devlet Başkanı Lula geçtiğimiz hafta Çin’i ziyaret etti. Çin’de yaptığı açıklamada ABD’yi Ukrayna Savaşı’nı kışkırtmakla suçladı ve ABD’nin Ukrayna’da barışı sağlamak üzere diplomatik görüşmelere başlaması gerektiğini belirtti.
Bugün ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Brezilya’yı ziyaret ederek Brasilia yönetimine Ukrayna Savaşı için kendilerine verdikleri destek nedeniyle teşekkürlerini iletti. ABD, Brezilya’nın bu tutumunu sert bir şekilde eleştirerek Brezilya’nın Rus ve Çin propagandasını tekrarladığı açıklamasında bulundu. Brezilya ise bu suçlamaları kabul etmediğini ve Ukrayna’da barıştan yana olduklarını vurguladı. Çin’in ardından Brezilya gibi büyük bir ülkenin de Ukrayna’da barış için ABD’yi masaya çağıran bu tutumu Batı bloku üzerindeki barış görüşmelerine girişme baskısını arttırıyor.
Putin uluslararası ilişkilerde ABD ve Avrupa’yı savaşı kışkırtan aktörler olarak suçluyor. Brezilya’nın bu desteği ve Hindistan’ın Batı ve Rusya ile ilişkilerini dengede tutmak nedeniyle Ukrayna konusunda Batı’ya açık destek vermemesi ise, Çin’i de hesaba kattığımızda, Batı dışı blokun Ukrayna Savaşı uzadıkça Rusya tezlerine yaklaştığını gösteriyor. Önümüzdeki dönemde Rusya’nın belli kazanımları koruyarak Ukrayna ile barış masasına oturmasını sağlayacak bir uluslararası desteği sağlaması da mümkün olabilir. Tabii Ukrayna ordusunun Batı’dan aldığı askeri ve finansal desteklerle Rus ordusundan yeni topraklar almayı ve Putin yönetimini masaya eli daha güçsüz halde oturtmayı başarması da mümkün olabilir.
Sudan’da İç Savaş
Sudan’da 2019 yılında devlet başkanı Ömer el-Beşir’in askeri darbe ile devrilmesinden bu yana sular durulmuyor. Beşir’den sonra kurulan askeri ve sivil ortak hükümet, 25 Ekim 2021 tarihinde General Abdülfettah el-Burhan tarafından yeni bir askeri darbe ile devrilmişti. Abdülfettah el-Burhan Temmuz 2023’te yapılacak seçimlerle yeniden sivil yönetime geçileceği sözünü vermişti. Ancak Sudan’da derhal sivil yönetime geçilmesi talebiyle birçok protesto gösterisi de düzenlendi.
Son olarak geçtiğimiz hafta yönetimde yer alan Abdülfettah güçleri ile RSF kısaltmasıyla bilinen Hızlı Destek Güçleri arasında çatışmalar çıktı. Paramiliter unsurların bir araya gelerek oluşturduğu Hızlı Destek Güçleri başkent Hartum’da birçok yeri bombaladı. Hızlı Destek Güçleri ordunun kendilerine saldırdığını belirterek çatışmalardan orduyu sorumlu tutuyor. Çatışmalarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti ve yaralandı.
Sudan’da ordu içindeki güçlerin arasında bir tür iç çatışma anlamına gelen bu durum, Sudan’ın yeniden sivil bir yönetime geçmesiyle ortaya çıkacak iktidardan kimin ne kadar pay alacağına dair de bir mücadele anlamına geliyor. Dört gün süren çatışmaların ardından taraflar bugün ateşkes ilan ettiler. Sivil halkın ciddi zarar gördüğü bu çatışmalara uluslararası müdahale ile bir çözüm bulunması için de şu ana kadar bir umut görünmüyor. Nitekim, BM çatısı altında süren müzakerelerde de Sudan’ın sivil yönetime geçmesi için ortak bir yol haritası üzerinde mutabakat sağlanamıyordu. Arap Baharı sırasında iktidarını elinde tutmayı başaran el-Beşir’i deviren Sudan halkı, sivil bir yönetime kavuşmak için de oldukça zor bir dönemden geçeceğe benziyor.