[voiserPlayer]
Hariçten Gazel Haftalık Dış Haberler Bülteni (28 Mart-3 Nisan 2023)
Putin yönetiminin Ukrayna’yı işgali sonrası değişen uluslararası dinamikler her geçen gün daha da somut sonuçlar üretmeye devam ediyor. Putin NATO’nun kendi sınırlarına kadar genişlemesi hususunda itirazlarını yıllardır dile getiriyordu. Ancak Ukrayna işgali Putin’in umduğu gibi Batı blokunu bölemediği gibi ABD ve NATO önderliğinde çok daha büyük bir kenetlenme sonucunu doğurdu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmasıyla NATO’yu en geniş sınırlarına ulaştıracak ve Rusya’ya karşı Avrupa ülkelerinin güvenliklerini sağlamak adına daha da birleştirecek bir adım atılmıştı. Ve Finlandiya’nın bayrağı da 3 Nisan 2023 tarihinde Brüksel’deki NATO Genel Merkezinde dalgalanmaya başladı.
Finlandiya’nın NATO’ya katılmasının önemini gösteren bir özelliği Rusya ile 1340 kilometre uzunluğunda bir sınıra sahip olması. Finlandiya’nın NATO’nun 31. üyesi olmasıyla Rusya’nın Avrupa ile olan doğu sınırında Beyaz Rusya ve Ukrayna hariç bütün ülkeler NATO koruma kalkanına girmiş oldu. Ayrıca Finlandiya’nın da üye olmasıyla Rusya’nın NATO ülkeleri ile olan sınırının mevcut uzunluğu iki katına çıkmış oldu. Bu koruma kalkanı Kuzey Atlantik Paktı’nın ünlü 5. maddesinde vücut bulan, NATO’ya üye ülkelerin üye olmayan bir ülkeden gelecek saldırıya karşı diğer NATO üyelerinin o ülkeye yardım etmesi ve NATO askeri gücü tarafından korunmasını garanti altına alıyor. Nitekim, Finlandiya’da Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından kamuoyunun yüzde 80’lik bir kısmı NATO’ya üyeliğe sıcak bakmaya başlamış ve Finlandiya’da 5. maddenin güvencesinden yararlanmak konusu gündemde sıklıkla kendine yer bulmuştu.
İşlevi Soğuk Savaş’ın ardından sıklıkla tartışma konusu olan NATO, Putin’in saldırganlığı karşısında yeni bir heyecan ve dinamizme kavuşmuş durumda. Yıllar boyu tarafsızlık politikası kapsamında NATO üyeliğine sıcak bakmayan İsveç ve Finlandiya’da kamuoyu, Putin rejiminin Ukrayna’da zirvesine varan saldırganlığından sonra çok hızlı bir şekilde NATO üyeliği konusunda harekete geçti. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında bu iki ülke NATO’ya üyelik için ABD’nin de tam desteği ile Kuzey Atlantik Paktına başvuru yapmışlardı. Yeni üye alımı kararının oybirliği ile alındığı NATO’da, Türkiye’nin şerhi ile Finlandiya ve İsveç’in üyelik başvuruları süreci uzadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine, teröre destek verdikleri gerekçesiyle “bizden destek istemeleri olmaz” diyerek karşı çıkmış ve bu iki ülkeden terör konusunda adımlar atmasını istemişti. Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında yapılan görüşmelerde Türkiye’nin terör örgütü üyelerine özellikle İsveç’ten destek verilmesi konusundaki talepleri değerlendirildi. Bu bağlamda İsveç 1 Haziran 2023’te yürürlüğe girmesi beklenen bir kanun yaptı. Sonrasında Türkiye ve İsveç arasındaki görüşmelerde ilerleme kaydedildi. Son olarak 9 Mart 2023 tarihinde NATO karargahında Türkiye, İsveç ve Finlandiya ile yapılan görüşmelere katılan Cumhurbaşkanı Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın, “NATO ittifakının güçlendirilmesi konusunda yapıcı olacaklarını” belirtti. Kısa bir zaman sonra ise Türkiye, Finlandiya’nın üyeliğine yeşil ışık yaktı. Haziran’dan sonra ise muhtemelen İsveç’in üyeliğine de Türkiye’nin onay vermesi ile NATO 32. üyesine kavuşacak.
Finlandiya’nın NATO Üyeliği Rusya için Ne Anlama Geliyor?
Yukarıda da söz ettiğim gibi Finlandiya’nın üyeliğiyle Rusya’nın kuzey doğu sınırı da NATO şemsiyesi altına girdi. Almanya, Danimarka, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya’dan sonra Baltık Denizi’ne komşu olan 7. NATO üyesi ülke sıfatını da taşıyacak Finlandiya, Rusya’nın bu denizdeki etkinliğinin NATO tarafından çevrelenmesi için de Kuzey Atlantik İttifakına yeni bir alan açtı. Ayrıca, Rusya topraklarından bağımsız şekilde Polonya ve Litvanya arasında yer alan Rus bölgesi Kaliningrad, Finlandiya’nın NATO’ya katılması nedeniyle Rusya anakarasından daha da izole hale gelmiş oldu.
Finlandiya’nın NATO üyeliğinin Putin yönetimini çok rahatsız edeceği aşikâr. Yakın gelecekte Rusya’dan karşı hamleler de görebiliriz. Nitekim Rus yönetiminden Finlandiya kararına yönelik gelen ilk tepkiler, Kremlin’in bu durumda kendi güvenliği için yeni tedbirler almak zorunda kalacağını düşündüğüne işaret ediyor. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov Finlandiya’nın NATO üyeliğine ilişkin yaptığı açıklamada, “sınırlarımıza çok yakın olacak ve potansiyel olarak bizi tehdit edecek silah sistemleri ve altyapının orada üslenmesi açısından” NATO’nun Finlandiya’da atacağı adımları yakından takip edeceklerini belirtti.
Öte yandan Rus Savunma Bakanı Sergei Shoigu, Avrupa’nın hemen yanı başında yer alan müttefiki Belarus’a Rusya’nın kısa menzilli İskender-M balistik füze sistemlerinden gönderildiğini ve bu füzelerin konvansiyonel silahların yanı sıra nükleer silahları da taşıyabildiğini söyledi. Anlaşılan o ki Ukrayna savaş sahasında ilerleme kaydedemeyen ve ABD ile NATO önderliğindeki Batı blokunun siyasi ve ekonomik hamleleriyle uluslararası arenada iyiden iyiye köşeye sıkışan Rusya, elindeki son koz olan gelişmiş silah sistemleri ve nükleer tehdidi ile politika yapmaya devam edecek. Ve bu politika çerçevesinde Rusya baskısı altında halkının hükümetinden oldukça şikayetçi olduğu Belarus bir koz olarak kullanılacak.
Sonuç olarak Putin yönetiminin Ukrayna’yı işgal ederken kafasında olan Batı bloğunun bölünmesi hayali gerçekleşmediği gibi Rusya için kabus anlamına gelecek NATO’nun doğuya doğru genişlemesi Finlandiya ile zirvesine ulaştı. Her ne kadar NATO, Finlandiya’ya Helsinki hükümetinin onayı olmadan silah konuşlandırmayacağını belirtse de Ukrayna işgali nedeniyle gerginliğin artması durumunda NATO’nun yeni üyesinin topraklarında da gelişmiş silah ve savunma sistemlerini konuşlandırması işten bile değil. İsveç’in üyeliği ile daha da büyüyüp güçlenecek NATO’nun, Avrupa’nın genel güvenliği konusunda daha çok söz sahibi olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Kısa bir zaman önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ifade ettiği “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” iddiasının çok ötesinde bir yerdeyiz. Zira NATO, bırakın beyin ölümünün gerçekleşmesini Soğuk Savaş sonrası en canlı dönemini yaşıyor. Putin’in imparatorluk hayalleri ve yayılmacı politikası sonucu Ukrayna’yı işgale kalkması, NATO’nun çok daha aktif ve gelecekte Çin ile Batı arasındaki rekabette de önemli roller oynayacak bir aktöre dönüşmesini sağladı. Tam da Putin’in arzu ettiğinin 180 derece tersi… Niyet edilmemiş sonuçlar yasası Putin aleyhine çalışıyor.