Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Liberalizm, Piyasa ve Devlet: Siyaset Biliminin Seyrinden Bir Bakış
    D84 INTELLIGENCE

    Liberalizm, Piyasa ve Devlet: Siyaset Biliminin Seyrinden Bir Bakış

    Doğan Gürpınar23 Şubat 20235 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Siyaset biliminde devletin özerk bir kurum olarak hakkıyla çalışılması oldukça geç oldu. Devletin modernitenin ve kapitalizmin ortaya çıkışında oynadığı kurucu rol akademik radarlara yakın zamanda yakalandı. Bu çalışmalar 19. yüzyılda küresel kapitalizmin egemenliğini tesisinin nasıl devletlerin, özellikle de İngiltere devletinin genişleyen kapasitesiyle tesis edildiğini ortaya koydu. Buna göre 19. yüzyıl; değil dizginlenmemiş, başına buyruk at oynatan piyasanın yüzyılı olmak, devletin hiç olmadığı kadar genişlemesinin yüzyılıydı. Kapitalizmin amili de devletti. Küresel emperyal devlet örgütlenmesi hem okyanusötesi hem de yerel ticaretin önünü açmış, piyasalar güçlü devletlerin güvencesinde teşvik edilerek düzenlenmişti. Yol kesen haydutlar, gemileri yağmalayan korsanlar, şehir eşkıyaları geride kalmıştı. Aynı şekilde düzenli, istikrarlı, güvenilir ve sürdürülebilir finansman için devletlerin istikrar sağlayıcı aktif desteği mecburiydi. Önceki bir iki yüzyıldan başlayarak toprak, giderek servet üreten ana kaynak olmaktan çıkarken ticaretin genişlemesi ve orta ve uzun vadeli finansmanın gerekleriyle yükselen nakit ekonomisi devletlere yepyeni bir güç vermişti. Nakdi vergilerle önce savaşlar finanse edilmiş, ardından orduların zor aygıtı olarak sadece savaşlarda faydalı olmadığının ayırdına varılmıştı. Devletler güçlerini sosyal ara kurumlar (toprak sahipleri, derebeyler, loncalar gibi şehir ticari hayatını düzenleyen geleneksel yapılar, Kilise) aleyhine tahkim etmişti. Bu boyut Karl Marx’ta da yoktu, 19. yüzyıl İngiliz ve Fransız liberalizmlerinde de.

    Devlet-piyasa zıtlığının ekonomik ve siyasal giriftliği yansıtmadığı, ancak 20. yüzyılın son çeyreğinde dikkatleri çekti. Nitekim Marksizm bu paradigmatik dönüşüme ayak uydurdu. Neo-Marksist çalışmalar kapitalizmi piyasanın tahakkümü yerine Marx’ın Grundrisse ve 18 Brumaire gibi çalışmaları da yazılışlarından yüz yıl sonra bu gözle okuyarak egemen sınıfların devlet üzerinden tahakkümüne yoğunlaştı; ancak elbette Marksist omurga korunarak. Yani devlet hala burjuvazinin icra kurulundan ibaretti. Ancak yine de faşizm ve faşizmin Avrupa’daki son kalıntısı Akdeniz diktatörlükleri üzerine çalışmalar, devlete özerk alanı giderek daha fazla tanımaya başladılar.

    Soğuk Savaş’ın en zalim savaş sahalarından Latin Amerika ise bu neo-Marksist paradigmanın hepten esnediği bir alan oldu. Yükselen sosyalist gerilla mücadelelerine karşı sağcı ve askeri diktatörlükler uzun süre Marksist şablon üzerinden anlamlandırılıyordu. O’Donnell ve Schmitter gibi siyaset bilimciler ise otoriter bürokratik modernleşmeyi ayrıksı bir model olarak tanımlarken devlete ve bir zor gücü olarak ordulara özerklik tanıdılar. 1980’ler neo-Weberciliğin on yılı oldu. Yeni yükselen tarihsel sosyoloji nazarında devlet erken modern dönemden başlayarak önemli bir aktördü. Charles Tilly, Theda Skocpol, Michael Mann ve diğer yeni kuşak sosyologlar devleti merkeze alan tarihsel sosyolojik perspektifler ürettiler. Devlet illa piyasanın karşıtı değildir. Piyasa da devletin. Nitekim en çok Şili’yle özdeşleşen ama benzer süreçlerin saplanılan borç sarmalında iflas eden ithal ikameci ekonomilerin ardından deneyimlendiği Latin Amerika’daki otoriter neo-liberal dönüşümler devletin zor gücüyle sağlanıyordu. Yani ancak devlete ve onun (askeri, inzibati ve hukuksal) zor gücü kapasitesine yaslanan bir piyasa, toplumsal fren, denetim ve protesto biçimlerini bastırarak dizginsiz piyasayı tesis edebiliyordu. Tamamen pürüzsüzleşmiş ve işleyen bir piyasa için toplumun ve insanın olmaması gerekiyordu.

    Bu dönemde McDonalds’ı olan iki ülkenin birbiriyle savaşmadığı McDonalds teorisi çalışmaz oldu. Çünkü 1980’lere kadar sadece bir avuç liberal demokrat kapitalist ülkede varolan McDonalds, artık ulusal kalkınmacı otoriter rejimlerin devletçi kalkınma modellerini terkettiği bir zamanda dünyanın dört bir tarafında açılıyordu. 1980’lere kadar serbest piyasa kapitalizmi Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve az sayıda Uzak Asya ülkesinde kurumları, kültürü ve tarihsel süreciyle ayrışmaz şekilde mevcuttu. Ancak otoriter-ulusal modernleşmeci ve sosyalist/komünist projelerin çöküşüyle beraber neredeyse küresel tek tabanca kaldı. Bu kırılma ise kapitalizm yepyeni ve alışılmadık biçimlerini doğallaştırdı. Ahbap çavuş kapitalizminden (crony capitalism) neo-liberal otoriteryenliğe, Latin Amerika’dan Uzak Asya’ya otoriter kültürlerle beraber işledi ve liberalizmin sadece ekonomik ayakları seçici ve keyfi şekilde adapte edildi. Bu durum birçokları gözünde çelişkili, istisnai ve sıradışıydı.

    Aynı şekilde 1990’a kadar demokrasi ve otoriter rejimler arasında aleni ve aşılmaz bir ayrım varken, 1990’larla beraber sayısı katlanan yeni demokrasilere yönelik muzafferiyetçi iyimserlikler geride kalırken, melez biçimler etrafı sardı. Bu melezliklere siyaset bilimi literatüründe yarı-otoriteryenlik (semi-authoritarianism), melez rejimler (hybrid regimes) ve rekabetçi otoriterlik (competitive authoritarianism) gibi isimler verildi. Yine bu otoriter yönetimler piyasaya düşman değildi. Ancak piyasanın dostu da değildi. Onunla gergin, kontrollü ve tuhaf bir ilişkileri vardı. Bu sebeple analistler bu ara formlarda ideolojik ve siyasi meşreplerine göre işlerine gelir şekilde istediklerini gördüler. Bir kısmı için bu ilişkiler ağı siyasetin ekonomiye boyun eğdiği ağızlara sakız neo-liberalizmken diğerleri için bilindik ahbap çavuş kapitalizmden ibaretti. Neoliberalizm formülasyonu aslında bir önkabülü tersine çevirme stratejisidir. Bu kavram piyasayı tanımı gereği toplumsal muhalefetten korunabilmesi için otoriter bir gardiyan devletin gölgesinde yaşamaya mahkum, kötücül, güçle saf tutan bir aktöre dönüştürür.

    Elbette piyasa kendi başına bir aktör değildir. Birçok aktörün birbirleriyle etkileştiği (interact) ilişkiler sarmalıdır. Ancak bu sarmal; gücü kayırdığı, gücün önünü açtığı derecede, kötücüllüğe yol açmakta, adaletsizlik ve eşitsizlik üretmekte, özgürlüğü bastırmaktadır. Toplumsal çelişkiler ve açmazlar derinleştikçe güce dayanabilme imkanları ise otoriterliği, özgürlüğü kısıtlayıcı bir niteliğe büründürmek durumundadır. Piyasa kendi başına şüphesiz ki özgürleştirici bir ağ değildir. Ancak yokluğu da geride sadece baskıcı güç odaklarına alan açmaktadır. Bu gerilim birbirlerini dışlayıcı (mutually exclusive) bir ikilik değildir. Açmaz olması da çelişki değildir. Zira tüm toplumsal dinamikler kalıcı açmazlar barındırır. Mesele ise açmazları yok etmek değildir, çünkü bu imkansızdır; onları daha adil, eşit ve özgür bir toplum için yönetebilmektir. Bugün de bu ikiliği sağduyuyla düşünmek gerekmektedir. Piyasa bir doğa durumu değildir. İnsan ürünü bir toplumsal ilişki biçimidir. Bu sebeple dürtülmesi (nudge) eşyanın tabiatıdır. Ancak bu dürtmeler noktasında iş çetrefilleşmektedir. Zira devlet yetkisinin ceberrutluğu 20. yüzyıldan öğrendiğimiz en acı ve hakikatli derstir. Ancak çözümü basitçe ne kadar az devlet, o kadar iyi değildir. Son otuz yıllık deneyim de bu iyimserliği doğrulamamıştır. Piyasa biraz da Winston Churchill’in demokrasi tanımına benzerdir. Belki de Bismarck’a atfedilen siyaset tanımına. Sadece sonuçlarını görmek isteyeceğimiz… Liberalizm de piyasayı ve piyasa-otoriterlik ilişkisini günümüz toplumunun bağlamında ve çağın özgürlük, adalet ve eşitlik beklentileriyle uyumlu olarak ele almak durumundadır. Aynı şekilde akademik soğukkanlılıkla devleti ve piyasayı basit bir ikiliğin dışına çıkartarak anlamlandırmalıdır.

    Fotoğraf: Amandine Lerbscher

    Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi R2
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikBu Kentleşme Modelinin Altından Kalkmak
    Sonraki İçerik AK Parti’nin İyi Bilinen Yeni Seçim Stratejisi: İnşaat Ya Resulullah ve Muhalefete Uyarılar

    Diğer İçerikler

    D84 INTELLIGENCE

    Transformation of the Sovereign in Liberal Democracy and Criticism of Liberalism from Schmitt’s Perspective

    16 Mayıs 2025 Deniz Nas
    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}