[voiserPlayer]
“İnanıyorum ki cehenneme gitmeyi istemek ve bunu arzu ettiği bir yolla yapmak her bireyin vazgeçilmez bir hakkıdır.”
Robert Frost (1874-1963), Amerikalı şair.
Bu yazı şu soruya cevap aramaktadır: Nasıl bir İslam yorumu devlet kapasitesi liberteryenizmi (DKL) ile uyumludur? Sorunun bu şekilde formülasyonu kasıtlıdır ve kritik bir ön kabule dayanmaktadır. O ön kabul şudur: İslam’ın tek bir özü yoktur, bilakis birbirinden farklı, hatta zıt yorumlanmaya müsait bir dindir. Bu ön kabulden hareketle, DKL ile uyumlu bir İslam yorumunun pekala mümkün olduğu iddia edilebilir. Yazının amacı böyle bir yorumun sağlaması gereken genel prensipleri tartışmaktır. Aşikardır ki söz konusu genel prensipler DKL’den çıkarılacaktır.
DKL klasik liberteryen özü sorgulamaz. Bu sebepten DKL ile uyumlu bir İslam yorumunun en başta klasik liberteryenizmle uyumlu olması gerekir.[1] Liberteryenizmin nihai nesnesi bireydir. Aile, cemaat, millet, ümmet, insanlık… Liberteryenizm bu ve benzeri gerçek veya hayali toplulukların hiç birisini bireye öncelemez, onların mutlak veya karşılaştırmalı, soyut veya somut menfaatlerini (iç dayanışma, refah, güç, vesaire) bireyden daha değerli görmez. DKL ile uyumlu İslam yorumu da aynı şekilde bireyi merkezine yerleştirmeli ve hiç bir birey ve birey topluluğu için bireyi feda etmemeli, bireyi başka bir birey veya birey topluluğunun hizmetine, âli menfaatine, onun samimi rızası olmadan koşmamalıdır: dine hizmet, tanrıya hizmet, millete hizmet, ümmete hizmet gibi.
Liberteryenizm bireyin diğer birey ve birey toplulukları ile ilişkilerinin sadece ve sadece “gönüllülük” esası üzerinden inşa edilmesini savunur. DKL ile uyumlu bir İslam yorumu bireyin bu en temel hakkını savunmalıdır. Hangi birey veya birey topluluğu olursa olsun, bireyin ilişkiye girme ve ilişkiden çıkma kararlarının ve girdiği ilişkinin karşılıklı şartlarının, zorla ve şiddet kullanılarak belirlenmesini ve uygulanmasını kabul edemez. Bunun çağrışımı, DKL ile uyumlu bir İslam yorumunun, örneğin bireyin İslam’ı kabulünün zor ve şiddet kullanmadan, bireyin salt kendi tercihi ve isteği ile olmasını kabul etmesidir. Aynı şekilde, bireyin İslam’dan çıkma özgürlüğünü de tanımak, bireyin böyle bir özgürlüğü kullanması durumunda maddi ve manevi zor ve şiddete maruz bırakılmamasını kabul etmektir. Kısaca, DKL ile uyumlu İslam yorumunda bireyin tam ve eksiksiz bir şekilde İslam’a giriş ve İslam’dan çıkış özgürlüğüne sahip olması gerekir.
Liberteryenizm din özgürlüğünden çok daha ötesini savunur, korumak ister ve mümkünse serpilmesini arzular. Liberteryenizm her birey için bir özgürlük alanı tanımlar. Bu özgürlük alanını başka bireylerin kendi şahsi özgürlük alanlarına kadar geniş tutar. Kendi şahsi özgürlük alanları içerisinde her birey, kendi ile alakalı her konuda ve kendisinin sahip olduğu her şey üzerinde tek mutlak hakimdir ve kendi özgürlük alanı içerisinde yapabileceklerini ve yapamayacaklarını sadece ve sadece kendisi tanımlayabilir. Bireyin özgürlük alanı sadece fiziki bir alandan ibaret değildir elbette, daha da önemlisi fiziki olarak başka bireylerle paylaşmak zorunda kaldığı kamusal alanı da içerebilir. Diğer bir deyişle, bireyin özgürlüğü kamusal alanda bitmez. Orada da devam eder.
Bireyin kendi özgürlük alanı içerisinde tam mutlak hakim olması, başka birey veya birey topluluklarına kulak asmaz olması demek değildir. Kulak asmama hakkı var demektir. Yoksa bir doktora, mühendise veya bir din adamına, ailesine ve cemaatine, kendi özgürlük alanına giren bir konu ile alakalı fikir danışabilir, onların dediklerini harfi harfine kabul edebilir, uygulayabilir de. Ancak, kabul etmeme ve uygulamama özgürlüğü de vardır. Başka bir bireyin veya birey topluluğunun herhangi bir bireyin şahsi özgürlük alanı içinde, o birey için ne hayırlı, ne şer tanımlaması yapma, o tanımı zor ve şiddet kullanarak kabul ettirme ve o tanımlama ile uyumlu bir müdahalede bulunma hakkı yoktur.
DKL ile uyumlu İslam yorumunun tek tek her bireyin böyle kendi şahsına has bir özgürlük alanı olduğunu ve o alan içinde mutlak hakim olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu kabulün din açısından çağrışımı geniştir. İlk önce bireyin İslam dışında kalma, İslam içinde ise İslam dışına çıkma özgürlüğünün kabulü gerekir ki bundan daha önce de bahsedilmişti. Bunun ötesinde, bireyin var olan İslam yorumlarından birini tamamen kabul etmesi ve o yorumla yüzde yüz uyumlu yaşama özgürlüğü olduğu kabul edilmelidir. Veya, bireyin İslam’ın kaynaklarına bizzat kendisinin müracaat etmesi, kendisinin istediği bir yorumu geliştirmesi ve o yorumla uyumlu yaşaması özgürlüğü olduğu tanınmalıdır. Aynı şekilde, bireyin hayatında karşılaştığı dini nitelikte sorulara cevap için dini uzman olarak gördüğü kişilere başvurup onların görüşleri ile tam uyum içinde hareket etme ve yine bizzat kendisinin İslam’ın kaynaklarına müracaat ederek bir cevap geliştirme özgürlüğü de tanınmalıdır. Veya, İslam’ın karşı karşıya olduğu bir soru karşısında yetersiz kaldığında, bilime veya başka bir İslam-dışı kaynağa müracaat etme özgürlüğü de tanınmalıdır. Kısaca, DKL ile uyumlu İslam; itikat, ibadet ve muamelatta çeşitliliğin varlığı ile barışık olmalıdır.
Bir kez daha vurgulamak gerekirse DKL ile uyumlu İslam istisnasız her birey için bu özgürlük alanını ve o alanda bireyin mutlak hakimiyetini tanır. Dolayısıyla, örneğin DKL ile uyumlu İslam, odasında duvarda asılı kutsal kitabın varlığında uyumamayı da, şahsi parasıyla satın aldığı kutsal kitabı kamuya açık bir alanda yakma özgürlüğünü de savunur.
Liberteryenizm bireyin, diğer birey ve birey toplulukları ile girdiği ilişki ve ilişkilerin normatif değerlendirmesini, diğer bir deyişle, iyi veya kötü olarak yargılamasını, söz konusu ilişkilerin bireyin özgürlüğü veya özgürlük alanı üzerindeki etkisini merkeze alarak ve önceleyerek yapar. Bu yüzden liberteryenizm gerçek veya hayali toplulukların alacağı ve uygulayacağı kararların, bireyin özgürlük alanını en azından daraltmaması gerektiğini, muhtemel bir daraltmanın ise bireyin samimi rızası alınmadan kabul edilemez olduğunu savunur.
DKL ile uyumlu İslam yorumu da bireysel toplulukların alacağı ve uygulayacağı ortak kararların bireyin özgürlük alanını, bireyin samimi rızası alınmadan, en azından daraltmaması gerektiğini savunmalıdır. Bununla ilişkili olarak DHL ile uyumlu İslam, bireylerin tek tek toplamından daha büyük, organik, kendi varlığı olan bir bütünün -aile, cemaat, millet veya ümmet- varlığını kabul edemez, etse bile o bütünün hayrı için veya o bütünü bir şerden korumak için bireye, samimi rızası olmadan ödevler yükleyemez. Bu ödevlerin zor ve şiddet kullanılarak yerine getirilmesini savunamaz: Belirli görüşlerin, sanatsal ürünlerin, birey veya birey toplulukların hayali veya gerçek menfaatleri için yasaklanmasını, belirli bir giyim kuşam şeklinin empoze edilmesini, namaz, oruç vesaire ibadetlerin zorla uygulanmasını savunamaz.
Liberteryenizm bireyin diğer birey ve birey toplulukları ile “gönüllülük” esası üzerinden inşa edeceği ilişkilerin yürütülmesi için en ideal zeminin tam serbest rekabetçi piyasa ekonomisi olduğunu savunur. Ancak, tam serbest rekabetçi piyasa ekonomisinin bireyin özgürlük alanının etkin bir şekilde korunmasında yetersiz kalabileceği ihtimali de vardır. En azından tam serbest rekabetçi piyasa ekonomisinin eksiksiz inşası ve kusursuz çalışması için gerekirse zor kullanabilecek, hatta şiddete başvurabilecek bir devlet kurumuna gereksinim olduğunu kabul edilebilir. Bireyin bu tür bir kurumla gireceği ilişki elbette gönüllülük esası üzerinden olmayacaktır. Her halükarda, de facto durum budur. DHL ile uyumlu İslam yorumu, bireyin diğer birey ve birey toplulukları ile olan ilişkilerini tam serbest piyasa ekonomisi kanalıyla yürütmesini kabul etmeli, bunun mümkün olabilmesi için devletin varlığını kerhen de olsa kabul etmelidir.
Devlet kapasitesi liberteryenizimi klasik liberteryenizmin devlete biçtiği çerçeveyi genişletme çabasıdır.[2] Bu çabanın çıkış noktası insanlığın halihazırda karşı karşıya olduğu iklim değişikliği, bilgi teknolojilerinin gelişimi ve büyük teknoloji firmalarının varlığı, nükleer silahlanma, küresel çapta tabii afetler gibi yeni sorunlar karşısında klasik liberteryen çerçevenin yetersiz kaldığının iddiasıdır. Bu yetersizliğin sebebi, kavramı ortaya atan Tyler Cowen’a göre liberteryenizmin devletin varlığına son derece dar bir hayat alanında gereksinim olduğunu savunması ve söz konusu dar alanın ötesine her tür geçişin bireyin özgürlük alanını tehdit etme potansiyeli taşıdığına inanmasıdır. Liberteryenizme içkin bu ikilem veya sorgulanmayan varsayım, Cowen’a göre yanlış bir kurgudur. Zira, devletin artan etkinliği ile bireysel özgürlük alanı arasındaki ters ilişki her zaman geçerli değildir. Bilakis devletin etkinliğinin artması, bireysel özgürlük alanının daha etkin bir şekilde korunmasına, hatta daha da güçlü serpilmesine hizmet edebilir. Savunulması gereken devletin büyümesi değil, devletin kapasitesinin, etkinliğinin arttırılmasıdır. Zira, söz konusu sorunlar bireylerin özgürlük alanlarını tehdit eder boyut ve niteliğe ulaşmıştır ve çözümleri ancak devletin müdahalesi ve bu müdahalenin etkin bir şekilde yapılması ile mümkündür.
DKL’nin devletin etkinliğini artırma veya kapasitesini artırma çağrısının, klasik liberteryenizmin negatif ödevlerle yüklü devletine pozitif ödevler yükleme çabası olduğu açıktır. Bu ise devlete sınırsız bir genişleme alanı açmak demektir. Bu durumun klasik liberteryenizmin özünü yozlaştırma, tehlikeye atma riski vardır. Diğer bir deyişle, DKL’nin tam olarak uygulaması ile kısaltmanın L’sinin hiç bir anlamının kalmaması riski vardır. Bu yüzden tartışmamıza devam edebilmek için ikinci bir ön kabulde bulunmamız gerekir. DKL’nin liberteryen özünü koruyabileceğini varsaymak durumundayız.
Bu varsayım altında DKL ile uyumlu İslam yorumu, en azından devlete pozitif görevler yüklemekle barışık olmalıdır. Bunun ise ancak, en kestirme yoldan böyle bir İslam yorumunun seküler devleti katıksız kabul etmesi ile mümkün olduğunu iddia edebiliriz. Diğer bir deyişle, DKL ile uyumlu İslam yorumu, zaman ve mekanla ilişkili dünyevi nitelikte sorunların çözümünde dinin bir katkısının olamayacağını ve hiç bir rolünün olmaması gerektiğini kabul etmelidir. Ancak, bireylerin İslam dininden dünyevi sorunlar için çözümler üretmesi özgürlüğünü de tanımalı, bu çözümlerin uygulanmasının başka bireylerin özgürlük alanlarını kısıtlamaması veya kısıtlamayı samimi bir şekilde kabul etmeleri şartına bağlamalıdır.
Bitirken, bu yazı DKL ile uyumlu İslam yorumunun sağlaması gereken genel prensipleri tartıştı. Bu tartışmaya üç kayıt düşmek gerekiyor. Bir, tarihi boyunca İslam’ın oldukça farklı ve çeşitli yorumları önerilegelmiştir. Halihazırda da durum farklı değildir. Geçmişte veya halihazırda DKL ile uyumlu olabilecek bir İslam yorumu önerilmiş midir? Önerilse bile hayata geçirilmiş midir? Bu sorular tarihi- ampirik sorulardır ve bu yazının boyutunu da yazarının çapını da aşmaktadır. İki, DKL’dan çıkarılan genel prensipleri sağlayan bir İslam yorumu İslam’ın var olan kaynakları kullanılarak meşrulaştırılabilir mi? Bu teolojik bir konudur. Bu yazının konusu olmadığı gibi yazarın da uzmanlık alanı değildir. Üç, DKL ile uyumlu bir İslam yorumu, İslam içinden mümkün gözükse de iç tutarlılığı ve bütünlüğü tam mıdır? Bu soru da bu yazının konusu değildir.
[1] Liberteryenizmin içeriği için, bakınız: Jason Brenna, Libertarianism: What Everyone Needs to Know, Oxford University Press, 2012.
[2] Devlet kapasitesi liberteryenizmin içeriği için, bakınız: Tyler Cowen, “What libertarianism has become and will become – State Capacity Libertarianism,” Marginal Revolution, 1 Jan 2020: https://marginalrevolution.com/marginalrevolution/2020/01/what-libertarianism-has-become-and-will-become-state-capacity-libertarianism.html
Fotoğraf: Levi Meir Clancy