[voiserPlayer]
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Ağustos’ta Vladimir Putin ile bu sefer Moskova’da buluştu. Son 1 ayda ikinci kez buluşan liderlerin ele aldığı 5 ana konu vardı: Suriye mutabakatı, doğal gazın rubleyle ödenmesi, Şanghay İşbirliği, Akkuyu nükleer santrali ve tahıl koridorunun geleceği. Peki 4 saat süren birebir görüşmeler ardından gelecekte neler bekleniyor?
1- Suriye’de Değişen Bir Şey Yok
Görüşmedeki ana konulardan birisi yeniden Suriye meselesiydi. Türkiye, son birkaç aydır Suriye’nin kuzeyine operasyon yapacağını sürekli tekrarlıyor. Görüşmede birazcık da ‘klasikleşmiş’ bir şekilde Rusya ve Türkiye’nin Suriye’de iş birliği yapacağı yönünde açıklamalar yapıldı. Yine, yıllardır yapıldığı gibi, Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapıldı ve Suriye’deki terör örgütlerine karşı dayanışma ve eşgüdüm içinde hareket etme mesajları verildi.
Bu sözlerin gerçekten tutulması için iki ülke de ne yapması gerektiğini yıllardır biliyor. Bunun yerine çıkarları doğrultusunda Rusya, Türkiye’ye “Adana Mutabakatı’na geri dönün” önerisi yaparak Suriye ile ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Türkiye ise YPG’nin PKK ile aynı örgüt olduğunu ve Suriye’de bir terör koridoruna izin vermeyeceklerini açıklıyor.
Türkiye “ansızın gelebiliriz” mottosu ile her an Suriye’ye operasyon düzenleyecek havası verirken ABD ve diğer NATO müttefiklerinden destek alamadığı gibi, çevre ülkeler olan Rusya, İran ve Irak gibi ülkeler de operasyona karşı olduklarını bildiriyor. Halihazırda Türkiye ekonomisinde göstergeler krize işaret ediyor ve tüm aktörlerin karşı çıktığı bir askeri operasyon, şu an yalnızca “Türk’ün Türk’e propagandası” olarak işliyor.
Peki, Türkiye bu çıkmazı Rusya ve İran’ın Suriye’ye yapılacak bir operasyona göz yummasıyla aşabilir mi? Tahminler, Rusya ile son zamanlardaki yakınlaşmanın ‘bağımlılık’ gibi bir bedeli olduğu ve bir çıkar uğruna yapıldığının altını çiziyor. Esad’ın sınırlarına yanaşmadan, Rusya’nın da prestij kaybı yaşamayacağı YPG’ye yönelik bir operasyon, her iki tarafı da tatmin edebilir gibi duruyor.
2- Türkiye Rus Doğal Gazını Kısmen Ruble ile Ödeyecek
Mayıs ayından itibaren AB ülkelerini doğal gazı ruble ile ödeme yapmaya mecbur bırakan Rusya, Çin ve Avrasya Ekonomik Birliği ile yaptığı anlaşmalardan sonra Türkiye ile de kısmi olarak ruble ticaretine geçti. Rubleyi güçlendirmek ve doların piyasa hakimiyetini azaltmak için yapılan bu anlaşma, her ne kadar Rusya’nın daha çok işine gelse de, ileride yapılacak iş birlikleri için uzun vadede yararlı bir anlaşma olarak değerlendiriliyor.
Rusya ve Türkiye ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bu denklemde Türkiye, yüksek oranda Rusya’ya ticari açık veriyor ve yaptırımlar konusunda Rusya için bir çıkış kapısı olarak duruyor. Rusya’dan gelecek sıcak paranın hem Türkiye hem de Rusya için avantajlı olduğu kesin. Her ne kadar Batılı ülkeler Türkiye’yi tedirginlikle izlese de Rusya ile diplomatik çözüm sağlayabilecek tek NATO ülkesi Türkiye olduğu sürece sonuç pek değişmiyor. Yine de kapalı kapılar ardında Rusya’nın Türkiye üzerinden yaptırımları delme ihtimali, Batı içinde hoşnutsuzluk yaratıyor.
Görüşmede bunlara ek olarak, Rusya-Türkiye arasında çalışacak bir ticaret yolu da çizildi. İki ülkenin merkez bankaları SWIFT’ten çıkarılan Rusya’nın Türkiye’de geçerli olacak Mir kartı kullanımı üzerine konuştu. Bu yol ile Rusya’dan gelecek turistlere kolaylık sağlanması bekleniyor.
3- Türkiye’nin “Yeniden Asya” Umutları Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nda
Türkiye’nin 2012’de ‘diyalog partneri’ olarak katıldığı Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın gelecek toplantısına Rusya’nın davetiyle tekrar katılacak Erdoğan, Eylül ayında Özbekistan’a gidecek. Şanghay Teşkilatı’na geçtiğimiz aylarda İran’ın da katılmasına karar verilmişti.
Türkiye’nin genel anlamda Batı kurumlarıyla yaşadığı sorunların ardından Erdoğan’ın 2016 yılında “Şanghay Beşlisi içerisinde Türkiye niye olmasın” cümlesi üzerine, Ankara’nın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılıp katılamayacağı uzun süre konuşulmuştu. Günümüzde ise Rusya’nın AB ile, Çin’in ise ABD ile yaşadığı krizlerin ardından, NATO ülkesi olan Türkiye’nin önemli bir partner olarak teşkilat toplantısına katılacak olması, dış politika tercihi konusunda yıpranmış NATO müttefikliğine diplomatik bir mesaj veriyor.
4- Akkuyu Nükleer Santralinde Kriz
Türkiye’nin elektrik ihtiyacının %10’unu karşılayacağı belirtilen ve Rusya ile ortak yapılan Akkuyu Nükleer Santrali’nde geçtiğimiz hafta Türk firmasının sözleşmeden çıkarılması medyaya bomba gibi düştü. Bu proje 2010 yılından beri Türkiye’nin ucuz enerji üretmesi ve Rusya’dan teknoloji aktarımı alacağına yönelik argümanlarla medyaya servis ediliyordu. Gel gelelim son yaşananlarla birlikte Akkuyu Nükleer Santrali tamamen Ruslara bırakıldı. Bunun yanında ‘teknoloji aktarımı’ meselesi de muallakta kaldı.
Teknoloji aktarımı konusunda belirsizlik yaşanan tek konu Akkuyu değil. Türkiye, S-400’leri alırken de silahların teknoloji aktarımına sahip olacağı söyleniyordu. Peki Türkiye, Akkuyu ve S-400’lerin ardından kendi yerli-milli nükleer santralini veya hava savunma füzelerini üretebilecek mi?
Görüşmenin ardından Erdoğan, Akkuyu hakkında çok olumlu mesajlar verse de Akkuyu’daki sözleşme konusuna tam anlamıyla cevap vermedi. Fakat Erdoğan haftaya Akkuyu’yu ziyaret edeceğini ve krize kendisinin el koyacağını belirtti.
5- Ukrayna Tahılının Yanında Biraz da Rus Tahılı
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımının onaylanması sonrası Türkiye’nin arabulucuğuyla gerçekleşen tahıl anlaşması, Erdoğan’ın uluslararası alanda tekrardan bir prestij tazelemesini sağladı. Ukrayna tahılı şu an dünyaya açılmış vaziyette. Tahıl gemileri Türkiye ve BM kontrolünde nihai limanlara ulaşıyor.
Görüşmede Rus lider Putin, Erdoğan’a katkıları için övgüler yağdırırken bir yandan da yaptırımlar altında olan Rus tahılından bahsetti. Yaptırımlar nedeniyle birçok ülkeye iletilemeyen Rus tahıllarını da Türkiye aracılığıyla dünyaya dağıtmak istediklerini belirten Putin’e, Erdoğan’dan olumlu cevap geldi. Yaklaşık 40 milyon ton tahılı olduğu bilinen Rusya ile Türkiye arasında ticaret bakanlıkları arasında yeni bir mekanizma kurulabilir. Böyle bir durumun gerçekleşmesi, Rusya’nın Türkiye üzerinden yaptırımları bir nevi aşmasına yol açacaktır.
Bu iş birliği her ne kadar AB’yi kızdıracak olsa da realist bir açıdan Rusya’nın en büyük gelir kalemi olan doğal gazı kesemeyen AB ülkeleri, Türkiye’ye ne derecede bir eleştiri getirebilir? Savaşın başından beri “dövüş veya kaç” kararını verememiş olan AB ülkelerinin yaşadığı anormal enerji fiyatları, şimdiden birkaç başbakanın yerinden edilmesine sebep oldu. Otoriter rejimlerde tehlike çanları henüz çalmasa da yıllardır küreselleşmenin avantajını kullanan Avrupa liberalleri, dünyada politik kutuplaşmanın artmasından oldukça rahatsız.
Fotoğraf: Social Income