[voiserPlayer]
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin üzerinden iki yıl geçti. 2014’te Kırım’ın işgali ve Donbas bölgesindeki ayaklanmadan beri iki ülke çatışma içerisindeydi. Ancak sürpriz bir şekilde gelişen işgal ve savaş, iki yıldır yoğunluğu bir artıp bir azalan değişken bir tempoda devam ediyor.
Batı dünyasında Ukrayna’ya verilen desteğin hangi çerçevede devam edeceğine yönelik bir stratejisizlik var. Savaş henüz bitmedi ve kimin kime ne kadar destek vereceği konusu 21. yüzyılın küresel ilişkilerini etkileyecek.
Küresel Sistemde Çatlak
Avrupa’da bir ülkenin başka bir ülkeyi ilhak etmek için saldırmasına onlarca yıllar sonra ilk defa şahit olduk. Putin dahil pek çok kişinin beklentisi, aynen 2014’te olduğu gibi, bir oldu bitti ile Ukrayna’da Rus yanlısı bir hükümet kurulması ve Batı’nın buna karşı koyamaması idi. Ama Batı dünyası bu işgali kendisi açısından adeta savunulacak son kale olarak kodladı ve savaşın öncesinde Ukrayna ile başlattıkları askeri işbirliği işgal günlerinde sahaya da yansıdı.
Savaşın ilk aşamasında Amerikan istihbarat ve teknolojisinin yardımı ile Kiev’in düşmesi engellenirken Rusya’yı küresel sistemin dışına itecek adımlar atıldı. Rusya pek çok uluslararası organizasyondan dışlanırken ekonomik ve finansal yaptırımlara maruz kaldı.
Bugün Rusya, savaşı birkaç yıl daha devam ettirebilecek kadar ayakta gözüküyor. Ancak uzun vadede pek çok kayıp yaşadı. Sahada istediğini elde edemeyen Rusya, bu sefer strateji değiştirerek bir yıpratma savaşına başladı. Bu doğrultuda savunma sanayisini tam kapasite çalıştırmaya ve dost ülkelerden yoğun silah alımına başladı. Rusya, ABD seçimlerinde Trump’ın seçilmesini ve buna paralel olarak Batılı ülkelerden gelen yardımların kesilmesini bekliyor.
Batı dünyası da sadece Ukrayna’yı desteklemekle kalmıyor aynı zamanda kendi içinde de yeni bir anlayış birliği oluşturmaya çalışıyor. Finlandiya ve İsveç NATO üyesi olurken NATO da Rusya’yı en önemli tehdit olarak yeniden tanımladı. Özellikle Avrupa ülkeleri ordularının yeterliliğini sorguluyor ve reform yolunda pek çok adım atıyor. Örneğin Almanya Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer, Rusya tehdidi nedeniyle ordunun beş yıl içinde “savaşa hazır” hale gelmesi gerektiğini söyledi.
Rusya’nın bu hamlesinden sonra en az birkaç kuşak Batılı, Rusya’ya karşı anksiyetesini yüksek tutacaktır. Bu da Soğuk Savaş temposunda olmasa da sıcak çatışma gerginliği ile geçecek uzun yıllar demektir. İşte Batı dünyası buna hazırlanıyor. Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı yıpratma savaşının bir benzerini Batı dünyası Rusya’ya karşı başlatabilir. Bu da tüm sosyo-ekonomik programların ve ekonomik modellerin değişimini gerekli kılıyor.
Rusya’nın Batı bankalarında dondurulan 300 milyar dolarlık kaynağına el konulması bir başka tartışma konusu. Mallara el koyma karşıtları bunun sonraki dönemde Batı rezervlerinde kaynağını tutmak isteyenler için kötü örnek olacağını iddia ederken destekleyenler ise Rusya’nın mal varlıklarının dondurulmasının iki yıllık süreçte bir sermaye geri çekme hamlesine neden olmadığını hatırlatarak cevap veriyor. Yardımlara el konulması aynı zamanda Batılı ülkelerde Ukrayna’ya yardım yapılması konusunda yaşanan yorgunluğu aşmanın da bir yolu olarak öne çıkıyor.
Batı Cephesinde Değişenler
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Batı dünyasında Putin’in emellerine ilişkin tüm kuşkuları açık etti. Batı dünyasının, gözünü kırpmadan savaş açabilen, muhalifleri öldüren, Batı ülkelerindeki seçimlere müdahale eden, aşırı sağ akımları destekleyen bir korku makinesi ile karşı karşıya olduğu ortada. Bunun yanında Batı’nın kendi varoluşsal krizi ve ekonomik sorunları uzun vadeli strateji oluşturabilmesinin önüne geçiyor.
Ukrayna’ya yoğun askeri yardım ve işgalin daha da genişlemesinin önlenmesi, bu konuda ilk adımın başarıya ulaştığını gösteriyor. Ancak karşınızda, izlediği politikadan dolayı yüzbinlerce insanın ölmesine rağmen geri adım atmayan bir lider varsa buna karşı uzun vadeli de bir strateji oluşturmanız gerekir.
Rusya’nın başlattığı yıpratma savaşına karşı Batılı güçler bir karşılık verebilmiş değil. İşgalin ikinci yılında mühimmat eksikliği yüzünden Avdiivka kasabasından çekilmek zorunda kalınması yıpratma savaşına bir cevap verilemediğinin bir göstergesi. Zira Rusya hem İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerden silah alıyor, hem de kendi askeri endüstrisini tam kapasite çalıştırıp yaptırımlara karşı örneğin Hindistan gibi ülkelere de silah satıyor. Bu nedenle Ukrayna’nın askeri üretim kapasitesini artırmak gibi daha uzun vadeli stratejilere yönelmesi gerekiyor.
Batı için Ukrayna’yı desteklememenin bedeli hala desteklemenin bedelinden daha yüksek. Ukrayna’yı düşürmüş olan bir Rusya hemen Baltık ülkelerini karıştırmak ve Polonya’yı istikrarsızlaştırmak için hamlelere başlayacaktır. Aynı zamanda Çin’in Tayvan’a karşı cesaretlenmesi ve İran’ın daha serbest hareket etmesinin de önü açılacak. Yani Ukrayna’nın başarılı olması aslında pek çok alternatif maliyetin de önüne geçecek. Bild Gazetesi’ne sızdırılan belgelere göre Almanya ordusu, Putin’in Baltık ülkelerini karıştıracak ve üçüncü dünya savaşını başlatacak bir senaryo kurguladı bile.
Elbette siyasi yaklaşımlar, sahadaki sonuçlar ve realiteler aracılığıyla birbirini şekillendiriyor. Ukrayna’nın 2023’teki karşı saldırısının sonuçsuz kalması Batılı siyasetçilerin isteksizliğini tetikledi. Anlamlı bir başarı kazanılmış olsa herhalde Ukrayna’nın desteklenmesi tartışma konusu olmazdı. Bunun tam tersinin de geçerli olabileceği söylenebilir. Rusya’nın cephede ilerlemesi yapılacak yardımlarda da isteksizlik yaratabilir. Bu noktada bir diğer tuzak da Ukrayna’nın barış masasına oturması olabilir. Bir ateşkes halinde eğer doğru strateji uygulanmazsa Rusya istediği zamanı kazanabilir ve bu zaman diliminde yapacağı askeri yatırımlar ile ateşkes sonrası dönemde Ukrayna’da ciddi ilerlemeler sağlayabilir. Ukrayna tarafında ateşkes masasına oturmama yönündeki isteksizliğin temel nedeni bu.
Görüldüğü üzere bir yanda ne kadar vahşi de olsa ne istediğini bilen bir taraf varken öteki tarafta ne istediğini ortaya koyma konusunda karmaşık sinyaller veren bir Batı dünyası var. Özellikle Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği konusundaki kafa karışıklığı bunun bir sonucu. Ukrayna’nın düşmesi Batı’yı büyük bir tehlike içerisine sokuyor, burası kesin. Ancak öngörüsüzlük sonucu geriye dönmenin mümkün olmadığı bir noktaya gidildiği de ortada.
Sonuç
Tüm bu tabloya rağmen Rusya zafer kazanmış değil ve bunu engelleyecek uzun vadeli bir strateji oluşturacak kaynak ve zaman var. Yeni Ukrayna Genelkurmay Başkanı Oleksandr Syrskyi yeni bir oyun planı ile sahada olacak. Aynı zamanda Batılı ülkelerin bağışladığı F-16’ların yaz aylarında Ukrayna’ya verilmesi bekleniyor. Pek çok ileri teknoloji silah Ukrayna’ya önümüzdeki dönemde tedarik edilecek. Karmaşık sinyaller verse de aslında bu konuda en önemli adımlardan birini Türkiye attı ve Ukrayna’da bir SİHA fabrikası kuruluyor.
Batı dünyası işte tam bu noktada karar verme aşamasında. Ya öngörüsüzlük yaparak Ukrayna’ya gerekli yardımları koordine edemeyecek ve önümüzdeki on yıllarda büyük maliyetler ödeyecek ya da yeni ve uzun vadeli bir strateji ile Ukrayna’nın savaşı kazanmasını sağlayarak büyük bir meydan okumayı bertaraf etmiş olacak. Batı’nın tutumu ve bu konudaki başarısı/başarısızlığı tüm 21. yüzyıl güvenlik manzarasını şekillendirecek.