Türkiye’de yakın zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Gazeteciler Cemiyeti (GC), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve NewsLabTurkey’in çatısı altında faaliyet yürüten Dijital Medya Araştırmaları Derneği’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşu siyasi baskılarla karşı karşıya.
Aynı zamanda ekonomik zorluklar, yasal engeller ve toplumsal kutuplaşma bu örgütlerin ve kuruluşların etkinliklerini de sınırlandırdı.
Bu yazıda, Türkiye’deki basın meslek örgütlerinin ve de medya sektörü içerisinde faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının durumunu bazı örnekler üzerinden ele alırken yaşadıkları problemlerin çözüm yollarına dair önerilerimi de paylaşacağım.
Türkiye’de Basın Meslek Örgütlerinin ve STK’ların Durumu
Türkiye’de medya çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarını savunmak ve basın özgürlüğü için mücadele etmek amacıyla faaliyet yürüten TGS’ye üye olan medya çalışanları büyük baskı altında. 2018 yılında Doğan Grubu’nun elindeki medya kuruluşlarını Demirören Grubu’na devretmesinin ardından İpek Özbey, Çınar Oskay, Banu Tuna, İpek Yezdani ve Şebnem Turhan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci işten çıkarılmıştı. O dönem konuyla ilgili açıklamalarda bulunan TGS, üyelerinden 43’nün işten atıldığını paylaşmıştı.
2023 yılında da Sputnik Türkiye’nin İstanbul ve Ankara ofislerinde çalışan 24 kişi yine sendikal nedenle işten atılmıştı. Greve giden medya çalışanları 201. gününde grevi sona erdirmişti.
TGS’nin ekonomik kaynakları çok kısıtlı. Sendika üye aidatları ve sınırlı bağışlarla finanse ediliyor. TGS çatısı altında faaliyet gösteren ve şu an AB’nin finansal desteğiyle çalışmalarını yürüten TGS Akademi ve Journo projeleri de gazeteciler açısından çok önemli. Ancak bu iki projenin gazetecilere sağladığı katkı ve destek konusunda tarafsız ve bağımsız kuruluşlar tarafından yapılmış bir anket çalışması ya da hazırlanan bir araştırma görmedim.
Basın özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün savunucusu olarak önemli bir rol üstlenen ve bu sebepten dolayı baskılarla karşı karşıya kalan meslek örgütlerinden biri de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti. TGC’nin basın özgürlüğüne dair yaptığı açıklamalar ve eleştiriler, resmi makamlar tarafından görmezden geliniyor.
TGC, finansal zorluklarla da mücadele ediyor. TGC’nin en önemli gelir kaynağı üyelerinin ödediği aidatlardır. Hem TGC’nin üye sayısı sınırlı olduğundan dolayı hem de bağışlar ve sponsorlukların da büyük ölçüde gönüllülük esasına dayanmasından kaynaklı düzenli bir gelir akışı yok.
Diğer yandan da TGC, iç yapı ve yönetim modeli ve hükümetin medya politikalarına karşı yeterince sert ve etkili bir tutum sergileyememesi gibi pek çok sebepten dolayı da gazeteciler tarafından çokça eleştiriliyor.
Öte taraftan, Türkiye’deki yüksek enflasyon ve düşük bağış kültüründen kaynaklı sebeplerden dolayı olumsuz olarak etkilenen basın meslek örgütlerinden biri de Gazeteciler Cemiyeti. Bu durum cemiyetin finansal kaynaklarını sınırlandırıyor. Cemiyet, üyelik aidatları, proje bazlı fonlar (örneğin, AB destekli Media4Democracy projesi) ve Basın İlan Kurumu (BİK) üzerinden 24 Saat gazetesine sağlanan ilan gelirleriyle faaliyetlerini sürdürmektedir.
Özellikle Gazeteciler Cemiyeti uluslararası projelere katılıp serbest gazetecilere çeşitli fon destekleri sağlasa da bu fonlar uzun vadeli etkiler yaratmakta yetersiz kalmakla beraber sürdürülebilir çözümler de üretememektedir.
2022 yılında hükümete yakın AKİT Gazetesi, Anadolu’daki yerel gazetecilerin BİK’ten aldığı ilanlarla zar zor ayakta kaldığını öne sürerken Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin Başkanı Nazmi Bilgin’in cemiyet üzerinden tatil beldeleri, göl manzaralı ve havuzlu tesisler sayesinde lüks ve şatafat içinde yaşadığını iddia etmişti. Ancak iddialarla ilgili somut bir kanıt ortaya konulmadı.
Türkiye’de yakın zamanda dijital medya ve gazetecilik üzerine araştırmalar yapan, yeni medya teknolojileri ve dijital içerik üretimi ile ilgili çalışmalar yürüten NewsLabTurkey’in çatısı altında faaliyete geçen Dijital Medya Araştırmaları Derneği de çeşitli projeler ve eğitimler ile gazetecileri destekliyor. Ancak anlattığım gibi proje bazlı fonlar, sürdürülebilir bir finansal altyapı oluşturmakta yetersiz kalmaktadır.
Ayrıca Vatan Partisi tarafından derneğin ve NewsLabTurkey’in USAID’den para aldığına dair iddialar da ortaya atıldı. Fakat bu iddialar da doğrulanmadı.
Bu arada basın özgürlüğünün korunmasına yönelik yasal yardım ve savunuculuk faaliyetleri yürüten Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği de uluslararası fonlarla desteklenen faaliyetleri nedeniyle hükümete yakın medya kuruluşları tarafından eleştirilen kurumlardan biri.
Bu noktada Türkiye’deki uluslararası fon ekosistemini farklı boyutlarıyla ele alan ve yukarıda bahsedilen “fonculuk” üzerine ortaya atılmış iddialarla ilgili verilerin yer aldığı D84 Derneği tarafından hazırlanan “Türkiye ve Uluslararası Fon Ekosistemi” başlıklı rapor gazetecilik endüstrisi içerisinde çalışan herkes için çok önemli bir kaynak.
Sorunların Çözümüne Yönelik Öneriler
Türkiye’deki basın meslek örgütleri ve gazetecilik endüstrisi kapsamında faaliyet yürüten STK’lar, ortak bir “Medya Dayanışma Platformu” kurarak tek çatı altında birleşip sorunların çözümüne yönelik kolektif bir mücadele yürütmeli. Medya Dayanışma Grubu bu platformun temeli olabilir.
Oluşturulacak bu yeni platformda gazetecilik endüstrisindeki sorunların çözümüne yönelik yeni yöntemler ve yeni söylemler geliştirilmeli. Bu platformda mahallecilik anlayışı terk edilmeli ve tek savunulması gereken hukuk, demokrasi ve evrensel gazetecilik ilkeleri olmalı. Tüm gazetecilere sahip çıkılması lazım. Bu adımlarla beraber Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) gibi uluslararası basın örgütleriyle iş birliği güçlendirilmelidir.
Diğer taraftan dünya genelinde gazetecilik endüstrisinde var olan farklı iş ve gelir modellerinin varlığı da basın örgütleri ve gazetecilik endüstrisi içerisinde faaliyet gösteren STK’lar açısından çok önemli. Bu örnekler, Türkiye’deki basın örgütlerine ve STK’lara çeşitli stratejiler sunuyor ve öneri olarak sunduğum “Medya Dayanışma Platformu” oluşumu da bu modellerden faydalanabilir.
Türkiye’de basın örgütlerinin ve gazetecilik endüstrisi içerisinde faaliyet gösteren STK’ların uyarlayabileceği bazı modeller şöyle:
Birleşik Krallık merkezli The Guardian kitle fonlaması modeli ile yıllık gelirinin önemli bir kısmını okuyucularından elde ediyor. Türkiye’de bağış kültürü zayıf olsa da niş alanda faaliyet gösteren basın örgütleri ve gazetecilik endüstrisinde faaliyet yürüten STK’lar bu modeli uyarlayabilir.
Bu modelin uyarlanabilmesi için 10 TL’den başlayan bağışlarla, “basın özgürlüğü için katkı ver” gibi basit ama etkili mesajlar kullanılmalı. Ayrıca platformların WordPress, İyzico ya da Shopier gibi ödeme altyapıları kurması gerekiyor. Özellikle X (eski adıyla Twitter), YouTube ve Instagram gibi mecralar üzerinden sade ama etkileyici kampanyalar yapılmalı. Yurt dışındaki Türklere yönelik de İngilizce destek çağrılarının yapılması lazım. Bu modeli uygulamak isteyen kurumlar aylık destekçilere özel haber bülteni ve ücretli online söyleşiler ve atölyeler ile ek gelir oluşturmalı. Yıllık şeffaflık ve etki raporu yayınlamak da önemli bir katkı sağlayacaktır.
Diğer bir model de Harvard Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren prestijli bir kurum olan Nieman Foundation’ın uyguladığı üyelik modeli. Nieman Foundation for Journalism at Harvard, özellikle “üyelik temelli medya” (membership-driven journalism) konusundaki araştırmalarıyla dikkat çekmektedir. Bu model ile insanlar sadece içerik almak için değil bir kamu hizmetine destek vermek için üye olurlar.
Türkiye’deki kurumlar bu modeli uygulayabilmek için web siteleri üzerinden kolay, mobil uyumlu üyelik formları hazırlamalı. İyzico, Stripe, banka havalesi vb. aylık ya da yıllık katkı sistemleri entegre edilmeli. Bu arada sadece gazeteciler için değil, gazeteciliğe değer veren yurttaşlar destekçi üye olabilmeli. Öğrenciler için de indirimli bir seçenek sunulması gerekiyor. Üyelere özel haber bülteni, röportajlar, eğitim içerikleri sunulmalı ve online etkinlikler, söyleşiler, atölyeler düzenlenerek üyelerle bağlar güçlendirilmeli. Yıllık olarak kurumların çalışmaları, verileri şeffaflık açısından basit infografiklerle paylaşılmalı.
Türkiye’deki basın meslek örgütlerine ve medya sektöründe faaliyet gösteren STK’lara son tavsiyelerim de şöyle: Niş alanlara odaklanın. Kurumlarınızın dijital platformlarına yatırım yaparak üyelik sistemleri oluşturun ya da var olan üyelik sistemlerinizi modernize edin. Üyelik ve kitle fonlamasını bir arada kullanıp aynı zamanda eğitim programlarınızı küresel alandaki kuruluşların formatlarına taşıyarak ücretli hale getirip hibrit gelir modeli uygulanabilir.
Son olarak Türkiye’de şeffaf fon yönetimi, hibelerin ve teliflerin adil dağlımı konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor. Bu sorunun çözülmesi için yasalara bağlı ama bağımsız bir denetim mekanizması rolünü üstlenecek ve de bağımsız gazetecilerin yönetiminde yer alacağı tarafsız bir kurumun oluşturulması gerektiği kanaatindeyim.