Gazetecilik endüstrisi, 21. yüzyılda yaşanan ekonomik ve teknolojik dönüşümler nedeniyle derin bir kriz yaşıyor. Bu krizden Türk medyası da payını alıyor ve birçok dijital medya mecrası çöküşe doğru yol almaya başladı. İlk başta kağıt maliyetlerindeki artış, reklam gelirlerinin ise Google, X (eski adıyla Twitter), Instagram, YouTube ve Facebook gibi platformlara kayması ve kağıt gazete satışlarının düşmesi Türkiye’de pek çok basılı gazetenin iflas etme noktasına gelmesine ya da kapanmasına sebep olmuştu. Şimdi ise dijital gazeteler ve haber mecraları, verimli bir gelir modeli geliştirememeleri nedeniyle basılı gazeteler gibi kapanma riskiyle karşı karşıya; bazıları ise kapandı.
Bu yazıda, Türkiye’de gazetecilik endüstrisinin dijital ortamda yaşadığı krizin temel sebeplerini 2025 senesine özgü bazı örnekler ile ele alırken bu krizden çıkış yollarına dair önerilerimi de paylaşacağım.
2025 Yılında Türkiye’de Gazetecilik Endüstrisinin Durumu
Bu yıl ilk olarak, 2016’da yayına başlayan bağımsız haber kuruluşu Gazete Duvar, 12 Mart’ta yayınlarına son verdiğini duyurmuştu. Gazete Duvar’ın sahibi Vedat Zencir ve yayın yönetmeni Barış Avşar, veda yazılarında haber mecrasının kapanmasının, Google’ın algoritma değişikliğinden kaynaklandığını söylemişti. Ayrıca Gazete Duvar’ın bağış kampanyası da yetersiz kalmıştı.
Yine Mart ayında BirGün, Kısa Dalga, Medyascope ve T24’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda medya kuruluşu Google’ın okur trafiklerine uyguladığı ambargoyu protesto ettiklerini belirten açık, ortak bir mektup yayımlamışlardı. Türkiye’deki bağımsız medya kuruluşlarının yayımladığı açık ortak mektup, Londra merkezli Reuters haber ajansında da haber olmuştu.
Google’ın son algoritma değişiklikleri hakkında konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, Google’ın tek taraflı aldığı kararlarla dijital medya ekosistemine ciddi zarar verdiğine dikkat çekerken bu konunun takipçisi olacağını ve gerekli düzenlemelerin de hayata geçirileceğini söylemişti.
Google’ın okur trafiğine uyguladığı ambargo hakkında konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut ise ulusal internet sitelerinden yerel internet sitelerine birçok mecra için tehlike çanlarının çaldığını ifade etmişti. CHP’li Bulut, internet sitelerinin yaşadığı sorunların araştırılması, bağımsız ve özgür mecraların kapanmasını önlemek için alınacak önlemlerin belirlenmesi, yazılı, görsel ve dijital basın çalışanlarının yaşadığı ekonomik sıkıntıların tespiti konusunda meclis araştırmasının da açılması için çağrıda bulunmuştu.
Öte taraftan Kısa Dalga, Diken gibi çok sayıda medya kuruluşunun ekonomik açıdan sürdürülebilirlik sorunları da var. 3 Nisan’da aralarında Evrensel Gazetesi, Apaçık Radyo, Scrolli, Fayn ve Kapsül’ün bulunduğu çok sayıda bağımsız medya kuruluşuna destek olunması için “Alt Medya” adı altında bir mesaj ve internet sitesi paylaşıldı.
Kısa Dalga, 10 Nisan’da sosyal medya hesapları üzerinden paylaştığı mesajında şunları ifade etti: “Bir yanda yükselen popülizm ve ticaret savaşları, bir yanda Google algoritmaları ve ülkede değişmeyen siyasi ve ekonomik baskı. Dünya ve Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor. Gerçekleri öğrenme hakkınızı daha da kısıtlayan bir ortamdayız. Yapay zekaların, trollerin, botların dünyasında iyi gazetecilik yapmaya çalışan Kısa Dalga gibi kurumlar sizler için artık çok daha önemli. Çağrımız iyi gazeteciliğin yaşanılır dünya ve ülke uğraşındaki yerini bilenlere. Kısa Dalga’ya Patreon’da destek olun, umudu büyütelim.”
Türkiye’de son yıllarda bazı internet mecraları fon ve hibe destekleriyle ayakta durmaya çalışıyordu. Ancak son dönemde bu fon ve hibe destekleri de azalmaya başladı. Şubat ayından itibaren ekonomik kaynakları azalan Yeşil Gazete haber yayımlamayı durdurdu. Yeşil Gazete’ye yakın kaynaklardan edindiğim bilgiye göre Yeşil Gazete’nin kapanma ihtimali de yüksekmiş.
Ayrıca Kısa Dalga’ya yakın kaynaklardan aldığım bilgiye göre ise bu mecranın European Endowment for Democracy fonundan aldığı destek de sona erdi. Kısa Dalga’da yaşanan ekonomik sıkıntının nedenlerinden birinin de bu olduğu anlaşılıyor.
Ekonomik kaynakları azaldığından dolayı 2022 yılından sonra gazetecilere telifli destek veremeyen diğer bir mecra da Sivil Sayfalar. Halen kaynak yetersizliğinden dolayı bu yıl da sınırlı sayıda içerik yayımlamaya devam eden mecra, gönüllü olarak katkıda bulunan bazı isimler tarafından yaşatılmaya çalışılıyor.
Ekonomik kısıtlamalar sebebiyle hafif de olsa olumsuz etkilenen kuruluşlardan biri de NewsLabTurkey. NewsLabTurkey’den Ahmet Sabancı’nın hazırladığı “Ne Okuyoruz” isimli bülten yayın hayatına kısa bir süre ara vermişti. 24 Mart’ta yayımladığı bültende Ahmet Sabancı, Friedrich Ebert Stiftung’tan aldıkları destekle 24 sayı yayımlamak üzere geri döndüklerini de belirtti.
Diğer yandan ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD Küresel Medya Dairesi (USAGM) ve diğer altı federal ajansı ortadan kaldıran emri imzalaması sonuncunda Voice of America’ya (Amerika’nın Sesi – VOA) bağlı VOA Türkçe Servisi de kapatılıp tüm çalışanları idari izne çıkarılırken, kültür sanat platformu Argonotlar’ın da Türkiye ve ABD arasındaki kültürel işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan projesi gerçekleşemedi. Mecranın kurulmasında rol oynayan European Endowment for Democracy fonundan da bir süre faydalanamayacağını açıklayan Argonotlar, okuyucularına destek çağrısında bulundu. Argonotlar çağrı mesajında özetle şunları dile getirdi: “Bağımsız yayıncılık maalesef uluslararası fonlara bel bağladı ve okurla bağını tıklamaya, izlenme ve dinlenmeye yasladı. Ancak bundan fazlası olmalı. Türkiye’deki bu içe kapanma dönemini hep beraber tersine çevirebiliriz.”
Krizden Çıkış Mümkün mü?
Krizden çıkış mümkün mü? sorusunun yanıtı sürdürülebilir gazetecilik mümkün mü? sorusunun yanıtında saklı. Sürdürülebilir gazetecilik ise elbette mümkün. Mümkün olmaması ihtimali dahi gazetecilik endüstrisi içerisinde çalışan kişiler tarafından düşünülmemeli. Çünkü sürdürülebilir gazetecilik, kaliteli ve bağımsız haberciliğin uzun vadede devam ettirilebilmesini sağlayan elimizdeki tek çare. Ancak, ekonomik sürdürülebilirlik sağlanırken etik standartların korunması, toplumsal güvenin kazanılması ve teknolojik dönüşüm gibi konular uyum içinde bir arada yürütülmeli.
Gazetecilik endüstrisinde sürdürülebilirliği sağlamak için farklı gelir ve iş modelleri de deneniyor. Türkiye’ye uyarlanabilecek bazı modeller şöyle:
Üyelik modeliyle çalışan Hollanda merkezli bir dijital gazetecilik platformu De Correspondent, okuyucularını katılımcı olarak görüyor ve onların geri bildirimleriyle içerik üretiyor. Bu topluluk odaklı model, Türkiye’de çevre, kadın, LGBTİ+ hakları, eğitim ve insan hakları gibi niş alanlarda yayın yapan kuruluşlarda uygulanabilir. Ancak geleneksel medya alışkanlıklarından farklılık göstermesinden dolayı bu modelin uygulanabilmesi için Türkiye’de toplumsal bir dönüşüm ve kültürel değişim gerekiyor.
Abonelik modeliyle çalışan ABD merkezli The New York Times, 2024’ten itibaren kaliteli içerik ve güçlü marka kimliğiyle 10 milyondan fazla dijital aboneye sahip oldu. Bağımsız ve araştırmacı gazeteciliğin başarılı örneklerinden biri olan Fransa merkezli Mediapart, tamamen abonelik modeliyle çalışıyor ve reklamsız bir yapı ile editoryal bağımsızlığını koruyor. Türkiye’de ekonomik kriz ve düşük ödeme alışkanlığı nedeniyle bu iki medya kuruluşunun uyguladığı bu modelin yaygınlaşması zor görünse de bu model niş konularda ve yerel medya kuruluşlarında uygulanabilir. Fakat, Türkiye’nin medya kültürü göz önüne alındığında öncelikle gazetecilik endüstrisi içerisinde eğitim veren kuruluşların medya okuryazarlığının artırılması için çalışmalar yürütmesi lazım.
Bağış ve kitle fonlaması modelini uygulayan Birleşik Krallık merkezli The Guardian, reklam gelirine ek olarak okuyucu bağışlarıyla sürdürülebilir bir model oluştururken ABD merkezli araştırmacı gazetecilik odaklı ProPublica, vakıf fonları ve bireysel bağışlarla finanse edilmektedir. Bu iki prestijli kuruluşun uyguladığı bu model; Türkiye’de sosyal sorunlar, ekoloji ve insan hakları gibi niş alanlarda derinlemesine gazetecilik yapmak isteyen kuruluşlara veya yerel medya organlarına uygun bir finansal destek modeli olabilir. Bu model sayesinde Türkiye’de ya da uluslararası alanda bu konularda çalışma yürüten STK’lardan da ekonomik açıdan destek alınabilir.
Kamu finansmanı ve kooperatif modeller de Türkiye’deki medya kuruluşları tarafından göz ardı edilmemelidir. Birleşik Krallık merkezli BBC, lisans ücretli modeliyle kamu tarafından finanse edilirken editoryal bağımsızlığını da koruyor. Yine Birleşik Krallık merkezli The Bristol Cable da yerel bir kooperatif medya kuruluşu olarak üyelerinin katkılarıyla yönetilmektedir. Türkiye’de kamu finansman modelinin uygulanabilmesi için ise medya okuryazarlığının artırılması ve gazetecilik alanında güçlü eğitim projelerinin yaşama geçirilmesi gerekirken, mahallecilik anlayışından da vazgeçilmesi gerekiyor. Ayrıca devletten bağımsız editoryal denetim mekanizmalarının da kurulması lazım. Kooperatif modelin Türkiye’de, yerel haberler ve sosyal adalet gibi niş alanlarda başarılı olabilme ihtimali var. Bireylerin, kooperatif modeli uygulayan medya kuruluşlarına katılmalarını teşvik edilebilmesi için eğitimler düzenlemek de önemli.
Son paylaşacağım model de abonelik, reklam, bağış ve etkinlik gelirlerinin birleşimiyle sürdürülebilen hibrit modeller. İspanya merkezli El Pais, abonelik ve reklam gelirlerini birleştirerek dijital dönüşümde başarılı olmuş bir örnek. Türkiye’de son dönemde yaşanan ekonomik krizden dolayı bu model medya kuruluşlarına daha esnek bir çözüm sunabilir. Aynı zamanda bu modeli uygulayan Türkiye’deki medya kuruluşları, katılım ücretleri ve sponsorluk geliri elde edebilmek için webinarlar, online etkinlikler ve platformlar üzerinden canlı yayın düzenleyebilirler.
Ancak hepsinden önemlisi; Türkiye’de iktidarın, muhalefetin, akademinin, iş çevrelerinin ve sivil toplumun katılımıyla bu sorunların çözümü için geniş bir istişare süreci yaratılmasıdır. Bununla birlikte, medya kuruluşlarının yeni medya teknolojileriyle yaşanan dönüşüme ayak uydurabilmesinin önü açılarak, yeni medya teknolojilerine yatırım yapılması gerekiyor. Gazeteciler de para kazanmak için kolaycılığa kaçıp uzun süredir savundukları tık haberciliğini bırakıp çözüm gazeteciliği, veri gazeteciliği, yavaş gazetecilik, barış gazeteciliği ve araştırmacı gazetecilik gibi alanlara yönelmelidir.