Yazar: Özlem Nurcan Çakır
Tüm dünyada ve dolayısıyla Türkiye’de de siyaset algıları ve siyasetçilerden beklentiler gün geçtikçe değişmektedir. Bunların başlıca nedenleri; ilk oylarını kullanacak olan 18-20 yaş arası vatandaşların düşünce yapıları, sosyal medya kullanımının artması ve dünyanın her geçen gün gelişmesi olarak gösterilebilir. Fakat tüm bu gelişmelere rağmen birçok alanda olduğu gibi siyasette de kadınlar erkekler kadar baskın rol alamamaktadır.
100 yıl boyunca hiç kadın cumhurbaşkanı olmamış ve yalnızca bir kadın başbakanı olmuş Türkiye’de de durum maalesef farklı değildir. Bu nedenle bu yazıda, Türk siyaseti, siyasette kadının rolüne odaklanarak işlenecek ve geçmişten günümüze siyasette kadının yeri tartışılacaktır.
Türk siyaset tarihine bakıldığında Osmanlı İmparatorluğunda kadının seçme ve seçilme hakkının olmaması ve benzer şekilde o dönemde dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde bu hakkın kadına verilmemiş olması oldukça üzücü bir durumdur. Osmanlı İmparatorluğunda valide sultanlar, sultanların kararlarını düşünceleri ile etkilemiş olsalar da yasal olarak söz hakları bulunmadığı için siyasette yer alamamışlardır. Ayrıca, o dönemlerde yalnızca hanedandan gelen kadınların, onlar arasında da yalnızca valide sultanların ve sultanların asıl eşlerinin ülke ile ilgili verilen kararlarda etkilerinin olmuş olması, halkın, özellikle de kadınların, herhangi bir söz hakkının olmadığını gözler önüne sermektedir.
Cumhuriyetin kurulması ve kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi ile bu durum değişmiş olsa da 100 yıldır cumhuriyet rejimi ile yönetilen bir ülke olan Türkiye’de kadınların siyasetteki rolü günümüzde maalesef pek iç açıcı değil.
Demokrasi ile yönetilen birçok ülkede 21. yüzyılda da siyasette erkek egemenliği sürmekte ve genellikle belli bir yaşı aşmış erkekler politikada yer almaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de 1934 gibi nispeten erken bir tarihte kadınlara verilmiş olan seçme ve seçilme hakkı, günümüzde tam anlamıyla kullanılamamaktadır. Elbette kadınlar seçimlerde oylarını kullanabilmekte ve diledikleri mevkilere adaylıklarını koymaktadırlar. Fakat, erkek egemen anlayışın siyasete nüfuz etmiş olması nedeniyle kadın adayların aldıkları oylar ve toplumda kendilerine duyulan saygı ve güven erkeklere oranla oldukça düşüktür.
Seçmenlerin tanıdıkları ve bir süredir güvendikleri adaylara oy verme güdüsü ve erkek egemen sisteme olan inancı maalesef siyasette kadın oranın yükselmesini büyük ölçüde engellemektedir. Seçmenlerdeki bu güdü hem genç erkek siyasetçilerin hem de kadın siyasetçilerin politikada önemli yerler almasını güçleştirmektedir.
Toplumun belirli bir kısmı, daha genç kişiler tarafından yönetilmek istiyor olsa da birçok ülkede siyasetçiler, yaş ile deneyimin doğru orantılı olduğu düşünüldüğü için ileri yaşta insanlar arasından seçilmektedir. Örneğin; Amerika Birleşik Devletleri başkanı Joe Biden’ın 2024 yılında 82 yaşına girecek olması ve ülkenin 247 yıldır hiç kadın devlet başkanına sahip olmaması yukarıda anlattığımız duruma ciddi bir örnek teşkil etmektedir. Bu örnek yalnızca Amerika Birleşik Devletleri için geçerli değerlidir. Birçok ülkede de durum benzerdir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir kadın cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı veya meclis başkanı olmamıştır. Yalnızca 1993 ve 1996 yılları arasında Tansu Çiller başbakan olarak görev yaparak Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın başbakanı olmuştur. Fakat kendisinin görevinin bitmesinin üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen, halen ülkenin bu zamana kadarki tek kadın başbakanı unvanını korumaktadır.
Gönül Saray Alphan 1999 yılında ve Meral Akşener 2018 yıllında cumhurbaşkanı adayı olmuş olmasına rağmen ikisi de seçilememiştir. Bunun nedenlerinden biri tabii ki seçmenlerin yeni adaylara güvenmemesi olsa da, kadın adayların sayısının azlığı da bir başka nedendir.
Bunlara ek olarak, dünya genelinde ve özellikle Türkiye’de meclislerde yer alan kadın bakanların çoğunlukla insan hakları, sosyal işler ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında görev alması ve adalet, içişleri, savunma ve ekonomi alanlarında oldukça az yer alması siyasette kadının rolünü gözler önüne sermektedir. 2023 yılında dünya genelinde kadın bakanların toplam bakanların yalnızca %22,8ini oluşturması da bu açıdan oldukça önemli bir veridir.
Bu iki veri, kadınların toplumda ve siyasetteki yerlerini göstermekle birlikte, kat edilecek uzun bir yol olduğunu da kanıtlamaktadır. Fakat, bu kadın siyasetçileri ve kadın siyasetçi adaylarını umutsuzluğa sürüklememelidir. Son 100 yılda kat edilmiş yolun birkaç katı önümüzdeki birkaç yüzyılda hızla kat edilebilir ve torunlarımızın torunları daha eşit bir dünyada yaşayabilir.
Değişen ve gelişen dünyada insanların cinsiyet eşitliğine verdiği önem giderek artmaktadır. Fakat, bu değişimler bir anda gerçekleşmediği ve cinsiyet eşitliğinin tarihi erkek egemen sistemin tarihine kıyasla çok daha kısa olduğu için kat edilmesi gereken yollar hâlâ oldukça fazladır. Bu nedenle, kadın siyasetçilerin muhtar, belediye başkanı, milletvekili gibi rollerde olması, adaylıklarının kabul edilmesi ve benimsenmesi oldukça önemlidir.
Tabii ki bir aday yalnızca erkek olduğu için tercih edilemeyeceği gibi, yalnızca kadın olduğu için de tercih edilmemelidir. Bu noktada, kadın siyasetçilerin sayısının artması ve bu kadın siyasetçilerin toplum tarafından benimsenebilecek bir noktaya gelmesi, birçok insanın bakış açısına ve yaşam tarzına uygun kadın adaylar ile karşılaşabilmesini ve onları seçebilmesini sağlar. Dolayısıyla, her siyasi partiden ve her siyasi görüşten erkek ve kadın adaylar ve siyasetçiler oldukça seçmenler adaylar arasında cinsiyet ayrımı gözetmeksizin yalnızca siyasi görüşleri, liyakatleri ve duruşlarına bakarak seçim yapabilecek konuma gelirler.
Özetle, kadın siyasetçilerin artması, kadınların siyasete teşvik edilmesi ve seçmenlerin kadın siyasetçilere olan güvenlerinin artması dünya genelinde ve özellikle Türkiye’de siyaseti birçok açıdan olumlu olarak değiştirecektir. Böylece ileride seçmenler siyasetçilerin cinsiyetine değil, yaptıkları işlere, vaatlerine, siyasi görüşlerine ve duruşlarına bakarak karar verebilecek konuma gelirler. Dolayısıyla, kadın siyasetçi kavramı ortadan kalkar ve onlara da erkeklere olduğu gibi yalnızca siyasetçi olarak hitap edebiliriz.