[voiserPlayer]
Gün geçmiyor ki yepyeni ve şahsi görüşümce saçma tartışmalar gündemimize düşmesin. Ne yazık ki her yeni gün bize yepyeni bir hukuki tartışma konusu açıyor. Bu haftaki yazımda da gündemdeki bazı hukuki tartışmalardan bahsedeceğim.
Birincisi, birkaç gündür “seçimden üç ay önce ikametgah taşıma zorunluluğu” iddiası gündemde. Konu benim yakalayabildiğim kadarıyla Gezici Anket şirketi sahibinin bunu beyan etmesi ile başladı. “Aman çok dikkatli olun, yoksa oy kullanamazsınız” cümleleri ile de Facebook ve Whatsapp gruplarında özellikle orta yaşlı endişeli seçmeni tedirgin etti. Hemen gençlere adreslerini taşımaları önerilerinde bulunarak bu bilgileri yaydılar. Murat Gezici’nin yayınlanan sözlerini buraya aynen aktarıyorum: “Bu öğrenciler oy kullanamayacak, çünkü hükümet bir yasa çıkardı. Eskiden listede adınız yoksa 10-15 gün içinde revize edilirdi ve oy kullanılabilirdi. Ama bu kaldırıldı ve 3 ay öncesinden ikametinizde oturma şartı getirildi.”
Şunu netleştirelim bu genel seçim ile ilgili bir değişiklik değil. Yalnızca yerel seçimlere ilişkin bir konu, bu bakımdan rahat olabilirsiniz. Düzenleme, “18/1/1984 tarihli ve 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak mahalli idareler genel seçiminde, birinci fıkra gereğince yerleşim yeri adresine göre oluşturulan seçimin başlangıç tarihinden üç ay önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme işlemleri yapılır” şeklindedir. Bu düzenlemenin zaten açıkça mahalli idareler seçimleri ile ilgili olduğu anlaşılıyor. Genel seçimler bakımından böyle bir değişiklik yapılmadı.
İkinci olarak, aslında sürekli ara ara gündem olsa da göz ardı edilmeye çalışılan bir tartışma, seçim tarihinin belli olmasıyla tekrar gündemimize girdi: “Üçüncü Kez Adaylık” tartışması. Bu konuda pek çok hocamız yazdı, açıklamalarda bulundu ama aksi yönde iddiaların da ardı arkası kesilmedi. Ama bir yandan da sanki böyle bir konu hukuken yokmuş gibi, “aman, hukuken yasak olsa ne olur, her şeyi yapıyorlar” algısı da bitmek bilmedi. Oysa, bir şey yapılıyor olsa da hukuka aykırı olduğunu tespit etmek gerekir. Üçüncü kez aday olamama konusu anayasada açıkça yazıyor. Bu kural, yani en fazla iki dönem cumhurbaşkanı olma kuralı 2007’de ilk kez Anayasamızda yer aldı. Sonrasında 2017 değişikliğinde de bu hüküm yer almaya devam etti. Yani kural iki anayasa değişikliğinde de korunduysa neden sistem değişti adı altında üçüncü bir kez adaylığa cevaz versin ki? Bir kural böyle bir istisna öngörecek olsa pek tabii ilgili anayasa değişikliği yapılırken, yani hükümet sistemi değişirken bu açıkça istisna olarak yazılmaz mıydı? Bu noktada ben herhangi bir kişinin üç kere cumhurbaşkanlığı yapamayacağı görüşündeyim. YSK’yı zor günlerin beklediği açık.
Üçüncü bir konu da seçim tarihi ile birlikte gündeme gelen seçim kanunu değişikliği tartışmaları. Bilindiği üzere seçim kanununda geçtiğimiz sene değişiklik yapıldı ve bu kanunun yürürlüğe girmesi için üzerinden bir sene geçmesi gerekiyor. Aslında seçim tarihinin bu seçimde kritik önemde olmasının bir nedeni de bu. Halihazırda olağan seçim tarihi 18 Haziran 2023. İki aylık bir seçim süreci olduğunu da hesaba katarsak seçimlerin başlangıcı 18 Nisan 2023’tür. Seçim süreci bu tarihten önce herhangi bir tarihte başlar ise, yani erkene çekilir ise eski seçim kanunu uygulanır. Eğer seçim sürecinin başlangıç tarihi 6 Nisan 2023’ten önce olur ise eski seçim kanunu hükümlerine göre seçim sürecinin yürütülmesi gerekir.
Bu haftaki grup konuşmasında MHP liderinin açıklaması sonrasında seçimin Mayıs ayında yapılacağına kesin gözüyle bakılmaya başladı. 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacağı iddiası da artarak gündeme geldi. Son olarak da Çarşamba günü cumhurbaşkanının açıklaması ile 14 Mayıs 2023 tarihi kesinlik kazandı denebilir. Eğer 14 Mayıs 2023 tarihinde sandığa gidecek isek Cumhurbaşkanı’nın seçim kararını 13 Mart 2023 tarihinde yayınlaması gerekir. Bu karar yayınlandıktan sonra da seçim süreci yani seçim başlamış olur. Bu durumda eğer seçim başlangıcı 14 Mart olursa o zaman seçim kanununda geçtiğimiz yıl yapılan değişiklikler uygulanmaz ve seçime bu eski hükümler ile gitmemiz gerekir.
Peki, buna karşı yeni seçim kanunu kullanılmak istenirse yapılacak bir yol var mı? Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu’na bakıyoruz bu durumda? Burada açıkça “Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanı seçimlerinin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapmak ve yaptırmak amacıyla, gerekli ilke kararları almaya, beşinci fıkrada sayılan kanunlar ile bu kanunda seçimle ilgili olarak yer alan bütün süreleri gerektiğinde kısaltarak tespit ve ilâna yetkilidir” şeklinde bir hüküm bulunuyor. Bu durumda, 14 Mayıs’taki seçim için seçim kararını 60 gün önceden açıklamak gerekmezse 6 Nisan’dan sonra açıklayarak 45-50 günde sandığa gidilmesi öngörülür ise seçim süreci 6 Nisan’dan sonra başlamış olur ve bu durumda da yeni seçim kanunu uygulanabilir.
Türkiye için ha geldi ha gelecek denen tartışmalı seçim dönemine sonunda giriyoruz diyebiliriz. Bundan sonraki tüm süreçler, hukuka uygun, usulünce, demokratik bir hukuk devletine yakışır şekilde yürütülürse kazanan yalnızca millet iradesi olur.
Fotoğraf: Aleix Ventayol