Sanayi Devrimi, muhtemelen iktisat tarihinin en çok üstünde durulmuş tarihsel olayıdır. Zira Sanayi Devrimi temel olarak, Malthus tuzağı olarak kavramsallaştırılmış[1] düşük ve hatta neredeyse sabit bir büyüme trendinden[2], modern, inovatif ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme rejimine doğru geçişin en önemli aşamasını temsil eder.[3]
Sanayi Devrimi’ne haklı olarak yüklenen bu devasa anlama rağmen sebepleri hakkında sosyal bilimler çevresinde belli bir uzlaşıdan bahsetmek olanaksızdır. Sanayi Devrimi’nin sebepleri her zaman olduğu gibi hâlâ ateşle tartışılmakta; her geçen gün daha yeni çalışmalar yapılmakta ancak literatürün önemli bir kısmının aşağı yukarı benzer sonuçlara vardığını gözlemleyememekteyiz.
Bunun muhtemel bir sebebi ise modern ekonomik büyüme rejimine geçiş gibi büyük bir tarihsel kırılmanın arkasında, bütünlüklü bir açıklayacılığa haiz yegâne temel bir sebepten ziyade birçok farklı sebebin birleşiminin yatmasıdır. Bu farklı sebepler, birbirlerinden soyut şekilde ve tek başlarına da tezahür etmemiş; bilakis farklı faktörler ile etkileşime girerek sonuca sirayet etmiştir. Durum böyle olunca da Sanayi Devrimi’ni analitik düzeyde açıklamak için birden fazla ve önce birbirlerini ardından da büyük resimi tamamlayan sebeplere işaret etmek bir zarurettir. Bu yazı serimde Sanayi Devrimi hakkındaki literatürde; kurumlar ve siyasal rejim, emperyalizm, kültür gibi farklı açıklamaları ele almayı ve onları ilk başta özetleyip ardından da karşılaştırmalı olarak değerlendirmeyi düşünüyorum.
Yüksek Ücretler: Neden, Nasıl?
İlk olarak, bilhassa Robert C. Allen’ın şahsıyla özdeşleşmiş, “Yüksek Ücretler” hipotezini ele alacağım. Bu hipotezi iki farklı yazıdan oluşacak şekilde analiz edeceğim. Öncelikle, bu hipotezin temel argümanlarını özetleyeceğim ardından bu hipotezi daha geniş bir biçimde teknolojik değişim literatürü bağlamında ele alacağım ve son olarak da bu hipotezin sınırlı taraflarını ve yöneltilen eleştirileri aktaracağım.
Bu hipotez temel olarak, yüksek ücretlerin girişimcileri yeni icatlar için teşvik ettiğini ifade eder. Hipotez, İngiltere’de Sanayi Devrimi’nin sebeplerini, temel olarak o dönemde yüksek ücretler-ucuz sermaye kombinasyonunun varlığında arar. Yüksek ücretler ve ucuz sermaye kombinasyonu, emeğin kullanımını kısıp yerine sermayeyi ikame eden teknolojileri geliştirmeyi teşvik etmiştir. “Ücret ve enerji fiyatlarındaki büyük farklılıkların bir sonucu olarak İngiltere’deki işletmeler, ucuz enerji ve sermaye kullanımını artırarak pahalı emekten tasarruf sağlayan teknolojiyi kullanmayı kârlı buldu.”[4]
Allen’a göre 18. yüzyıl İngiltere’sinin en ayırt edici özelliklerinden birisi yüksek ücretlerdi.[5] Öyle ki, Allen’ın oluşturduğu veri seti bağlamında bu hususu, diğer önemli Avrupa şehirleriyle mukayeseli olarak görebiliriz.[6]
Ücretler sadece diğer ülkelere nispeten yüksek değil, aynı zamanda sermaye maliyetine oranlandığında da tüm dünyadan daha yüksek bir seviyedeydi.[7] Aynı şekilde, İngiltere’deki yoğun kömür madenlerinden dolayı enerjinin maliyeti de diğer her yere göre daha düşüktü.[8] Allen’a göre emek faktörünün yüksek maliyeti ile sermayenin düşük maliyetinin oluşturduğu sinerji, girişimcilere pahalı emek faktörünü, ucuz sermaye ve enerji ile ikame etmeye, böylece de emek maliyetinden tasarruf edip toplam kâr marjını arttırmaya ve yeni sermaye-yoğun inovasyon yolları aramaya yöneltmişti.
Yani emeğin yüksek fiyatı, üretimin maliyetini arttırdı ve bu da kâr güdüsüyle hareket eden girişimcileri maliyeti azaltmak için üretimde emek faktörünü olabildiğince kısıp yerine daha ucuz olan sermayeyi kullanmaya yönlendirdi. Allen’a göre “Makro-icatlar, on sekizinci yüzyılda Britanya’da yapıldı; çünkü Britanya’nın yüksek -ve artan- ücretleri emeğin yerine sermaye ve enerjiyi ikame eden teknolojiye yönelik talebi tetikledi.”[9] Sonuçta, emeğin maliyetinin hiçbir ülkede olmadığı kadar fazla olması ve sermaye (ve enerji) fiyatlarının bir o kadar da az olması, girişimcileri insan gücü yerine sermayeyi ikame etmeye yönlendirmiş, böylece de makineleşme ortaya çıkmıştı.
Bu hususu daha iyi kavramak için Sanayi Devrimi’nin muhtemelen en temel sektörü olan tekstile göz atalım.[10] 1780-1860 arasında Britanya’daki toplam verimlilik artışının yüzde 25’i, sadece tekstil sektöründeki icatlardan kaynaklanmış ve bu da tekstil sektörünü söz konusu dönemde toplam verimliliğe en fazla katkı sağlayan sektör konumuna yükseltmişti.[11]
Peki, neden tekstil sektöründeki icatların neredeyse tamamı Britanya Ada’sından çıkmıştı? Allen’ın hipotezine göre cevap basitçe, bu icatları yapmanın potansiyel kâr marjının en yüksek olduğu yerin Britanya olmasından kaynaklanmaktaydı. Sanayi Devrimi sırasında tekstil sektöründeki en temel üç icat; Eğirme makinesi, su çerçevesi (water frame) ve liflerden iplik yapan eğirme tezgahıydı.(spinning mule)[12] Bu üç temel icat, pamuk eğirmenin mekanizasyonunu gerçekleştirmişti. Pamuk eğirmenin mekanizasyonu ile inanılmaz düzeylerde verimlilik kazanımları elde edilmişti.
Örneğin 1836’da, üretim için gereken ipliklerin maliyeti, 1760’a göre yüzde 50 düşmüştü. [13] Fakat, bu icatların verimlilik kazanımlarının en temel sebebi, emek kullanımından tasarruf etmeleriydi. Allen bu hususu şöyle yazar: “Bir libre (İngiliz ağırlık birimi) olan iplik başına gerçek katma değer, 1836’da el yöntemleriyle pound başına 18,12 libreden, makine yöntemleriyle 1,52 libreye düştü. Üretimde, 17,19 peniden 0,5 peniye düşen emek tasarrufları özellikle belirgindi. Sermaye maliyetleri, emekteki tasarruf kadar olmasa da yine de belirgin oranda azaldı -libre başına 1 peniden 0,5 peniye kadar. Britanya pamuk endüstrisindeki yeni inovasyonlar, amansız bir şekilde, üretimin en pahalı faktörü olan emekten çok önemli ölçüde tasarruflar sağladı.”[14]
Bu bağlamda ifade edilebilir ki tekstil sektöründeki icatların sağladığı verimlilik kazanımları büyük ölçüde pahalı ve kıt emek faktörünün tasarrufundan kaynaklanıyordu. Allen da dolayısıyla, bu tür icatları yapmanın maliyetine, sadece emeğin çok pahalı ve kıt olduğu yerlerde katlanabileceğini ifade eder.[15] Örneğin, Hargreaves’ın icat ettiği ip eğirme makinesi, üretimde gerekli sermaye-emek oranını 70’e çıkarmış ve muazzam ölçülerde bir emek tasarrufu sağlamıştı.[16]
Tekstil sektöründeki çığır açıcı icatların neden İngiltere’de icat edildiğini anlamak için bu icatların İngiltere’deki potansiyel getiri oranlarını (the rate of return) diğer ülkelerle mukayese etmek muhtemelen yeterli olacaktır. İngiltere’de ip eğirme makinesi satın alıp kullanmanın getiri oranı sent başına yüzde 38’ken, Fransa’da sent başına yüzde 2.5 ve Hindistan’daysa sent başına yüzde 5.2’ydi. Allen’a göre bu farklılıklar, emek ücretlerinin sermayenin maliyetine olan oranındaki, ülkeler arasındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. [17]
Allen şöyle yazar: “Britanya’nın yüksek ücretli ekonomisi, 24 iğli bir eğirme makinesinin Britanya’da bir işçinin 134 günlük kazancına mal olması, fakat Fransa’da ortalama bir işçinin 311 günlük kazancına, Hindistan’daysa daha da fazla güne mal olması anlamına geliyordu. (…) Rakamlara bakılırsa, neden İngiliz girişimcilerin eğirme makinesini karşı konulamaz bulurken, Fransa’da ve Hindistan’daysa eğirme makinesinin cazibesiz görülmesi sürpriz değildir.(…) (Bu olgu) aynı zamanda neden ip eğirme makinesinin İngiltere’de icat edildiğini açıklamaktadır.(…) Hargreaves’in ip eğirme makinesini mükemmelleştirmesi dört yılını aldı ve proje yüzlerce sterlinlik yatırıma mal oldu. Fransa ya da Hindistan’da bir mucidin (aynı icadı yapmayı) düşünmesi durumunda da aynı hikâye yaşanırdı. Peki, bu Britanya dışında harcanan emeğe ve paraya değer bir proje olabilir miydi? Hayır, eğirme makinesi Fransa veya Hindistan’da kullanılmıyordu, çünkü düşük ücretler nedeniyle bu icat ülkelere hiçbir ekonomik fayda sağlayamazdı. Dolayısıyla ip eğirme makinesini geliştirmek için zaman ve para harcamaya değmezdi.”[18] Hülasa, nispeten düşük ücretlerin mevcut bulunduğu ülkelerde tekstilin mekanizasyonu büyük bir ekonomik fayda sağlayamazdı, bu sebepten dolayı da bu yöndeki girişimler ve yatırımlar da bu tür ülkelerde seyrek kalmıştır.
Özetle, Allen’a göre yüksek işçi ücretleri, Sanayi Devrimi’nin neden İngiltere’de gerçekleştiğinin en temel cevabını oluşturur.[19] Fakat bu noktada sorulması gereken bir soru var: Neden ilk başta İngiltere’de işçi ücretleri bu kadar yüksekti? Allen’a göre bu sorunun en önemli cevabı, bu dönemde Britanya’daki büyük şehirleşmede yatmaktadır.[20] Zira, şehirlerde yaşam maliyeti çok daha yüksek olduğundan işçilerin şehirlerde kalmasının sağlanması için maruz kaldıkları sağlıksız ve kötü yaşam koşullarının telafisi mahiyetinde daha yüksek ücret gerekiyordu. Dolayısıyla Britanya’daki yüksek ücretlerin altında yüksek şehirleşme yatmaktaydı.
Peki, bu dönemde erken şehirleşmenin sebepleri neydi? Allen birkaç sebebe işaret eder. Öncelikle, Atlantik ticaretinin yükselişi ticareti tetiklemiş ve bu da şehirleşmeyi önemli ölçüde arttırmıştı. Atlantik ticaretinin şehirleşme üstündeki önemli etkisine Acemoğlu, Robinson ve Johnson tarafından da işaret edilmiş ve Atlantik ticaretine dahil olan ülkelerin, dahil olmayan Batı Avrupa ülkelerine nispeten yüzde 8.5 daha fazla şehirleşme yaşadıklarına dikkat çekilmişti.[21] Allen’ın işaret ettiği diğer iki faktör ise tarımsal verimlilik [22] ve düşük enerji fiyatlarıydı.[23] Allen’ın açıklamalarının yanında, literatürde işaret edilen bir başka önemli faktör ise kurumlardır. De Long ve Shleifer, Sanayi Devrimi öncesi Avrupa’da şehirleşmenin, o ülkenin siyasi rejimiyle yakından ilintili olduğuna dikkat çeker.[24] Bu çalışmaya göre mutlakiyetçi bir kraliyet yapısı ve mutlakiyetçi kurumların olduğu ülkeler, kraliyetin veyahut yönetici elitin gücünün ciddi anlamda sınırlandığı ve kurumların nispeten daha çoğulcu olduğu ülkelere göre şehirleşme oranında çok daha az bir artışa şahit olmuştu.[25]
Ayriyeten, yüksek şehirleşmenin yanı sıra, bazı farklı faktörlerle de bu dönemdeki yüksek ücretlerin varlığını açıklayabiliriz. Örneğin Mokyr’a göre alternatif bir açıklama, yüksek ücretler ile insan sermayesini bağlamaktadır.[26] Mokyr, yüksek ücretlerin sadece emek faktörünün kıtlığı anlamına gelmeyebileceğini, daha ziyade emeğin yüksek marjinal üretkenliğini de yansıtabileceğini kaydeder. Muhtemelen bu dönemdeki yüksek ücretler aynı zamanda İngiliz işçilerinin, kıta ülkelerine kıyasla, daha yüksek insan sermaye seviyelerini ve üretkenliklerini yansıtmaktadır.[27] Bunun yanı sıra Şevket Pamuk, bu dönemde Batı Avrupa genelindeki ücret ayrışmasının Kara Veba’nın sebep olduğu ekonomik şok ile de açıklanabileceğini gösterir.[28] Bir diğer faktör ise bu dönemde İngiltere’de görülen düşük basınçlı demografik rejimdir.[29]
Sonuç olarak Allen’a göre Sanayi Devrimi, Britanya Adasındaki yüksek ücret-ucuz sermaye kombinasyonu sayesinde ortaya çıkmış ve bu kombinasyon icatlar manzumesinin altında yer alan dinamoyu teşkil etmiştir. Bu yazıda ana hatlarıyla Allen’ın tezini özetlemeye çalıştım, fakat Allen’ın tezini daha iyi kavramak için, daha genel olarak, yüksek ücretler ve emek kıtlığının inovasyonu teşvik edip edemeyeceğini anlamalıyız. Yazımın ikinci bölümünde bu hususu, Allen’ın hipotezindeki birtakım zayıflıkları ve bahsi geçen teze yöneltilen makul eleştirileri ele alacağım.
Dipnotlar
[1] Malthus’un teorisinin çok basit bir özeti için bak: Mark Koyama, Jared Rubin, How World Became Rich, 2022, s. 89-92
[2] Esasında bu demek değildir ki Sanayi Devrimi öncesi hiçbir büyüme yaşanmadı. Mesela, 1000-1300 arası yaşanan ticaret devrimi sonucu Akdeniz Ticareti hızlıca genişlemiş ve bu da önemli bir ekonomik büyümeye sebep olmuştu.(Robert Lopez, The Commerical Revolution of the Middle Ages, 2009) Aynı zamanda 1000-1300 arasında ticaret devrimi dolayısıyla genişleyen Akdeniz ticareti, İtalya’ya Roma döneminden beri görülmemiş bir refah ve sosyal dinamizm getirmiş ve böylece de Rönesans’ın filizleneceği ortamın temellerini hazırlamıştır.(ayrıca bak: Greif, Avner. “Institutions and International Trade: Lessons from the Commercial Revolution.” The American Economic Review 82, no. 2 (1992): 128–33.) Ayrıca bu dönemdeki ekonomik büyümenin tek sebebi genişleyen ticaret de değildir, örneğin Almanya’da yeni üniversitelerin açılması büyümeyi önemli düzeyde arttırmıştır. (Cantoni, Davide, and Noam Yuchtman. “MEDIEVAL UNIVERSITIES, LEGAL INSTITUTIONS, AND THE COMMERCIAL REVOLUTION.” The Quarterly Journal of Economics 129, no. 2 (2014): 823–88.)
[3] Fakat yine de Malthus tuzağının, esasında, Sanayi Devrimi’nden önce aşıldığına dair kanıtlar mevcuttur. Ashraf ve Galor, Malthus tuzağının 16. yüzyıla kadar çoğunlukla geçerli olduğuna değinir.(Ashraf, Quamrul, and Oded Galor. 2011.”Dynamics and Stagnation in the Malthusian Epoch.” American Economic Review, 101 (5): 2003-41] Niccolini’yse 1640 sonrası [yani Sanayi Devrimi’nden yaklaşık 120 sene önce] reel ücretler ile ölüm oranı arasındaki bağlantının ortadan kalktığını gösterir. (NICOLINI, ESTEBAN A. “Was Malthus Right? A VAR Analysis of Economic and Demographic Interactions in Pre-Industrial England.” European Review of Economic History 11, no. 1 (2007): 99–121.)
[4] Robert C. Allen, Global Economic History, 2011, 32.
[5] Robert C. Allen, The British Industrial Revolution in Global Perspective, 2011, S. 25.
[6] Allen, Robert C., 2001. “The Great Divergence in European Wages and Prices from the Middle Ages to the First World War, ”Explorations in Economic History, Elsevier, vol. 38(4), pages 411-447.
[7] Robert C. Allen, The British Industrial Revolution in Global Perspective, 2011, S. 33.
[8] a.g.e. s. 80-105.
[9] a.g.e. s. 140.
[10] Hobsbawm ‘a göre (Industry and Empire, 1987, s. 56) “Sanayi Devrimi diyen pamuk demektir” Ayrıca Landes (The Unbound Prometheus, 2008, s. 174) de İngiliz sanayi devriminin pamuğa dayandığını ileri sürer. Ancak Mokyr’ın da (The Lever of the Riches,1992, s. 83) göre bu minvaldeki bakış yanıltıcıdır ve Sanayi Devrimi, pamuğun çok daha ötesidir.
[11] Greogary Clark, A Farewell to Alms, 2007, s. 233.
[12] Bu dönemdeki tekstil sektöründeki icatlar için bak: Joel Mokyr, The Lever of the Riches, 1992, s. 96-103; David S. Landes, The Unbound Prometheus, 2008, S. 83-8; Robert C. Allen, The British Industrial Revolution in Global Perspective, 2011, S. 182-213.
[13] Robert C. Allen, The British Industrial Revolution in Global Perspective, 2011, S. 184.
[14] a.g.e. s. 194.
[15] a.g.e. s. 187.
[16] a.g.e. s. 192.
[17] a.g.e. s. 194.
[18] a.g.e.
[20] a.g.e. s. 113-116.
[21] Acemoglu, Daron, Simon Johnson, and James Robinson. “The Rise of Europe: Atlantic Trade, Institutional Change, and Economic Growth.” The American Economic Review 95, no. 3 (2005): 546–79. Fakat bu makalede, Atlantik ticaretinin şehirleşmeyi, Marksist tabirdeki primatif birikim gibi bir yoldan ziyade dolaylı olarak etkilediğine dikkat çekilir.
[22] Allen a.g.e. s. 130. Fakat bu noktada çok önemli bir hususa işaret etmek gerekir. Aşırı üretken bir tarım sektörü sanayileşmeyi engelleyebilir. Mokyr, bu yüzden de Britanya’daki sanayileşmenin, “yüksek tarım verimliliğine rağmen” gerçekleştiğini yazmıştı. (Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, S. 169) Bu husus genel anlamda, titiz biçimde Matsuyama tarafından ele alınmıştır.( Kiminori Matsuyama, Agricultural productivity, comparative advantage, and economic growth, Journal of Economic Theory, Volume 58, Issue 2, 1992, Pages 317-334) Matsuyama’ya göre tarım ve sanayileşmenin ilişkisi, söz konusu ekonominin kapalı mı yoksa dış ticarete açık bir ekonomi mi olduğuna göre değişir. Kapalı bir ekonomide sanayileşme; tarımdaki üretkenlik artışına ve tarımın, kaynakların tarımdan sanayiye yeniden tahsis edilmesine izin verecek bir fazlalık(surplus) üretme kapasitesine bağlıdır. Ancak açık bir ekonomide bu olay geçerli değildir. Zira, gıda ithal edilebilir ve karşılığında sanayi ürünleri ile ödenebilir. Matsuyama’nın da gösterdiği gibi açık bir ekonomide bulunan oldukça verimli bir tarım sektörü, ekonomideki bireylere, o ekonominin karşılaştırmalı avantajının tarımda yattığı sinyalini verir. Yani, ekonomideki bireyler perspektifinden kısa vadede tarım ürünlerinde uzmanlaşmak ekonomiye kazanç sağlayacaktır ve böylelikle de sanayileşmenin gelecekteki olası kazançlarından vazgeçilecektir. Mesela, Mokyr’ın da gösterdiği gibi Hollanda gibi açık bir ekonomide, aşırı verimli tarım sektörü sanayileşmeyi önemli ölçüde engellemiştir. (Joel Mokyr, Industrialization in the Low Countries 1795-1850, 1976) Crafts ve Harley bu hususu CGE yardımıyla İngiltere bağlamında da gösterir. Crafts ve Harley, Britanya’daki tahıl ürünü ithalatının 1770 seviyesinde sabit kalmak durumunda kalsaydı, bu senaryoda 1840’ta endüstriyel ürünlerin ihracatının, gerçekte olduğundan yüzde 37 daha az olacağını tahmin eder. (Nicholas Crafts, Knick C. Harley. 2004. “Precocious British Industrialization: A General Equilibrium Perspective.” In, Expectionalism and Industrialization: Britain and its European Rivals, 1688-1815. Cambridge University Press, pp. 86-107.
[23] Allen a.g.e. s. 116-8 ve 130.
[24] J. Bradford De Long & Andrei Shleifer, 1993. “Princes and Merchants: European City Growth before the Industrial Revolution, “NBER Working Papers”4274, National Bureau of Economic Research, Inc.
[25] Bradford ve Shleifer’ın ortaya koyduğu analize göre, mutlakiyetçi bir rejimin varlığı, şehirlerdeki nüfus büyümesini, bir asır içerisinde, ortalama 180.000 azaltmaktadır. Fakat, Allen, bu çalışmaya katılmaz ve ampirik analizinde bu çalışmaya zıt veriler sunar.(Allen a.g.e. s. 119)
[26] Joel Mokyr, The Enlightened Economy, 2011, s. 271. Rubin ve Koyama(How World Became Rich, 2022, S 171) ile Acemoğlu ve Johnson(İktidar ve Teknoloji, 2023, s. 155) da bu hususu belirtir.
[27] Mokyr a.g.e. s. 271-2. Ayriyeten Mokyr’a göre Britanya’daki yüksek insan sermayesi, teknolojik liderlik konumunda belirleyici faktörlerden birisiydi.(Mokyr a.g.e. 107-120) Bu nispeten yüksek seviyedeki insan sermayesinin kökeniyse dönemin çıraklık sisteminde yatmaktaydı.(Mokyr a.g.e. s. 232-7; Mokyr, The Economics of Apprenticeship, 2019 https://www.cambridge.org/core/books/apprenticeship-in-early-modern-europe/economics-of-apprenticeship/17C61080E0A1D1563A5DF6C5EAEB35BA; Mokyr, The Gifts of Athena, 2005, s. 73)
[28] Pamuk, Sevket, 2007. “The Black Death and the Origins of the Great Divergence Across Europe, 1300-1600” European Review of Economic History, Cambridge University Press, vol 11(3), p. 289-317. Kara Vebanın sebep olduğu nüfus şoku aynı zamanda Avrupa Evlilik Modeli’ni (EMP) tetiklemesiyle de ücretler üstünde büyük bir etkiye sebep olmuştur. (Koyama ve Rubin a.g.e. s. 96-100)
[29] Bu düşük basınçlı demografik rejim, salt olarak ücretler üzerindeki etkisinden ziyade Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkışında da belirleyiciydi. Bknz: Voigtlander, N. ve Voth H.(2006) Why England? Demographic Factors, Structural Change and Physical Capital Accumulation during the Industrial Revolution. Journal of Economic Growth, 11, 319-361.