Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Postmodern Bir Hades Olarak Friedrich von Hayek: Yer Üstü Kolektif Şiddetine Karşı Olmak
    Yazılar

    Postmodern Bir Hades Olarak Friedrich von Hayek: Yer Üstü Kolektif Şiddetine Karşı Olmak

    Oğuzhan Yer6 Şubat 20256 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Yunan mitolojisi, bir çeşit çoğulculuğa sahiptir. Bu, diğerlerinde var olan birbirine zıt şeylerden oluşan, yani zevk ya da acıdan oluşan ölüm sonrası muameleden farklı olarak sıkıntıyı içeren bir mit anlayışıdır. Yer altının tanrısı Hades (Dis, Orcus ya da Plüto), yanlarına gelenlere limonata ikram etmez ya da onları kırbaçlayıp terleyince beş yeraltı nehrinden birinde yıkanmaya gitmez. Hades’in yanı sıkılmak içindir, onun yanında yalnızca sıkılınır. Hades, üçüncü seçeneklerin ve birbirine zıt olmak zorunda olmayan seçeneklerin olduğunun sembolik ifadesi olarak yorumlanabilir. Nitekim birey sıkılıyorsa, zevk almak ve acı çekmekten farklı bir şey yapıyordur. Dolayısıyla Hades, farklı bir şeyin tanrısı ve sembolüdür.

    Friedrich von Hayek’in öncülüğünde 1930’larda kimsesin pek aklına gelmeyen liberalizmin kör ve gerici sağ ve sol politik kanada alternatif olduğunun hatırlatılması, buna benzer bir durum olduğu için Platon’un Devlet’indeki Atinalı Yabancı’nın teklif ettiği gibi, bu yazıda mitolojik ve aynı zamanda alegorik bir başlık kullanılarak samimi ve didaktik olmak istenmiştir. Friedrich von Hayek’in devlet gücünün sınırlandırılması için sarf ettiği çaba ve düşünsel meselelere yaptığı katkılar bu yazının motivasyonudur.

    Biliyoruz ki Friedrich von Hayek, yaptığı çalışmalarla devlet gücünü sınırlandırma düşüncesinin 20. yüzyıldaki en büyük şahsiyetlerinden biri olarak David Hume’un düşüncelerinden kaçınılmaz olarak etkilenmiş ve onun klasik liberalizmin esas kurucusu olduğu görüşünü benimsemiştir. Sir Isaac Newton’ın kalkülüsü icat edip fizikte yaptığı işin (o zamanlar bilim insanı kelimesi kullanılmamakla beraber bilim insanı ifadesi, tarihçi ve bilim filozofu William Whewell tarafından icat edilmiştir) yarattığı etkinin muazzam olduğundan bahsetmeye gerek bile yoktur. Bu etki yalnızca doğa bilimleri (o zamanlar doğa bilimleri için İngilizce’de natural philosophy kullanılıyordu) ile sınırlı kalmamıştır. Doğa bilimlerindeki bu dev etki elbette filozofların ilgilerini bunu sosyal bilimlere uygulamak amacıyla çekmiştir.

    David Hume, böyle bir şeyin, yani matematiksel olarak toplum yönetiminin (toplum mühendisliğinin) akıllıca bir şey olduğuna kanaat getirmemiştir. David Hume, matematikte bir sonuca giderken doğru sonuca ulaşabilmek için her şeyi eksiksiz bir şekilde düşünmememiz gerektiğini, yani hiçbir şeyi atlamamamız gerektiğini ifade etmiştir. Matematik yaparken her şeyin ne olduğunu bulmalı ve gerekli her şeyi hesaba katmalısınız. Bunu sosyal bilimlerle kıyasladığımızda muadilini bulamamaktayız, çünkü neden bahsedildiğinin bile bir varsayım olabileceği bir alandayız. Elbette kavramların kesin tanımları vardır ve onları doğru kullanan kişiler olacaktır. Ancak ne olursa olsun bu sosyal bilimlerin yapısını ve sosyal bilimleri ilgilendiren meseleleri matematikle kurmaya ve modellemeye kalkmaya cesaret etmeye yetmez. Friedrich von Hayek de doğa bilimlerinin metotlarının insanı içeren sosyal bilimlere uygulanmaya kalkılmasını hata olarak görmektedir.

    Bireylerden oluşan toplum kaotik bir yapıya sahiptir; bireyler başlı başına bir amaçtır ve yöneticilerin bu kaotik yapıyı anlaması mümkün değildir. Müdahale, bireyin amaçlarını başkalarının amaçlarına göre belirlemesi gibi absürt şeylere sebebiyet verecektir ve bu da bireyi kaçınılmaz olarak amaç olmaktan çıkarıp bir araç haline getirecektir. Liberal bir filozof yoktur ki özgürlüğün olmadığı dolayısıyla beraberinde bireyin doğal istekleri olan mutluluğun, huzurun, adaletin ve barışın söz edilemeyeceği böylesine eğreti bir durumu savunsun ve insan haysiyetine yakıştırsın. Tüm bunların, yani gayet açık bir kendindenlik ve bireyin özgürlüğünün tarihinin, bireylerden oluşmakta olan toplumları bir makine gibi yönetmeye kalkan dolayısıyla haddini bilmeyen baskıcı yöneticiler ya da devlet fetişistleri tarafından anlaşılması icap etmektedir. Nitekim Friedrich von Hayek, vaktini bu amaçla doldurmuş bir filozoftur ve kolektif akılsızlıkları eleştirerek kolektivistlerin evcil beyinlerine onların gericiliklerini insanlara göstermek suretiyle rahatsızlık vermiştir.

    19. yüzyıl romantizmine geri mi döndük? 2 Dünya Savaşı’na sebep olmuş 19. yüzyıl romantizmi, bugünlerde devam etmekte olan Ukrayna-Rusya ve İsrail-Hamas savaşları ile kendini yeniden göstermiştir. Romantizm, akıl dışı bir şey olarak kendini tekrar etmiştir ama Thukydides’in Peleponnesos Savaşları’nı anlatırken ifade ettiğini unutmamalıyız: Cehalet cüreti, muhakeme ise tereddüdü besler.

    Duygusallık, kolektif yapıyı savunanlar için isabetli bir sıfattır. Romantizmin getirdiği yalnızca duygulardır, duygularla düşünceler aynı şey değildirler ve aynı şey sanılırlarsa düşüncenin ayırt edici akılsal ve mantıksal özelliği trajikomik bir şekilde ortadan kaybolacaktır. Romantizmle kurulan dünyalardan, eğer o romantiklerden değilseniz, pek bir şey bekleyemezsiniz.

    Günümüzün savaşları (ve elbette daha öncekiler) bireyin haysiyetinin teminatı olan liberal ilkeleri hiçe saymaktadır. Savaşın bireyin üzerindeki yıkıcı, sersemletici vb. olumsuz etkileri bulunmaktadır. Uzlaşmacı yaklaşımın olmadığı bir ortamda birey nasıl özgürleşebilir? Kolektif yaklaşımlar başka topluluklar tarafından benimsenmediğinde cemaatleri, kabileleri zaman zaman karşı karşıya getirir ve sonrasında olacaklarla sanki ilkel bir şey daha da ilkelleşir. Herkesin kabul edebileceği bir temele bağlanmayıp yalnız bir kişinin kendi saf (ve düşünceli!) kanısına dayanmayan, yani Friedrich von Hayek’ten anladığımız gibi, ilkeleri bir defaya mahsus olarak ortaya konmuş değil evrensel olan bir bütünlüğün tutarlılığıdır aradığımız şey. Friedrich von Hayek, neden bu düşüncelerin dogma olamayacağı konusunda entelektüel ihtiyacı gidermiştir.

    Bireyler, kolektif bir düzen içinde, bireyin haysiyetine uygun tek düzen olan kendinden düzeni tecrübe edemeyeceklerdir. Sosyal ve siyasi düzen ancak özgürlükleri korumak için sınırlanmış bir devletin bireyleriyle kurulabilir. Bireyler, yapay olarak adaleti yaratırlar ve esasında adaletle özgürlük aynı şey olmadıkları gibi böyle sanıldığı da olmuştur. Özgürlük kavramı çeşitli kültürler tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Örneğin özgürlük, adil olmak gibi görülmüştür. Özgürlüğü adil olmak olarak görmek kolektif bir bakışın geleneğidir ve adil olanın ne olduğu da bu cemaatin görüşüyle belirlenir.

    Rousseau’nun öncülük ettiği etatist özgürlük de özgürlüğü güç ile bir arada yorumlayan bir görüştür. Özgürlük kavramını başka kavramlarla ele alarak yorumlama işi, esas itibariyle onu kavramada ve açıklamadaki acziyetin göstergesidir. Ayrıca şunu da belirtmeli ki özgürlüğe ve diğer kavramlara keyfe keder anlam yüklemek o kavramlara onları elimizden alanlardan daha büyük bir hakaret etmektir.

    Hoşgörünün anlaşılması oldukça belirleyicidir ve hoşgörü; romantizmden uzak, gerçekçi ve rasyonel bir olgudur. Friedrich von Hayek liberalizmin dogma hâline gelemeyeceğinden, liberalizmin ilkelerinin bir defaya mahsus olamayacağından bahsederken de ilkelerin, deyim yerindeyse akışkanlığındaki, yani evrenselliğindeki hoşgörünün rolünü görmemek elde değildir. Hoşgörünün olmadığı bir insan topluluğunda sosyal düzen kronik krizlere gebedir. Günümüz savaşlarına buradan yaklaşmamız icap etmektedir. Hoşgörünün pozitif ayrımcılığın yaşanabilmesi için de elzem olduğu ortadadır. “Niçin pozitif ayrımcılığı isteyen feministlerin bunu elde edebilmesi bencil bireyin işine gelmesin ki?” diye sorulması anlamlı olacaktır. Pozitif ayrımcılığı talep özgürlüğü, beraberinde kaçınılmaz olarak karşı taraftan hoşgörü talebini getirmektedir.

    Hem sağ hem de sol politik cenahın, zaman zaman bireylerin özel hayatına ve özel hayatını şekillendiren özelliklerine çeşitli sebeplerden müdahil oldukları gayet iyi bilinmektedir. Bu müdahil olmanın arkasında; sağ cenahta sahip olduklarını koruma, değişimi reddetme ve olduğunu varsaydığı şeyi olmaya mümkün olduğunca konforlu bir şekilde devam ettirme isteği yatar. Sol cenahta ise çoğulculuğu muhafaza edip demokratik olduklarını kanıtlamaya soyunulurken gösterilen irrasyonel tutum yatmaktadır. Sol cenahta özellikle son yıllarda bireyin özel hayatını belirleyen özelliklerin politikleştirilmesi, o bireylerin haklarını korumak yerine onları rencide etmektedir. Kolektif şiddetin aracı olarak kullanılan temel hak ve özgürlükler; yarattığı samimi olmayan, irrasyonel politikalarla liberal ilkelere karşı başlı başına bir canavar hâline gelmektedir.

    Felsefe R2 Sosyoloji
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikÖn Seçim Tartışmaları, Depremin İkinci Yılı, Öcalan Ne Söyleyecek? | Barış Ertürk | Gündem Özel
    Sonraki İçerik Kitap Yorum: Büyük Engizisyoncu, Karamazov Kardeşler, Dostoyevski

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Kadir Serkan Selçuk
    Yazılar

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Elif Menderes

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yeni Anayasa Yeni Türkiye Demek Değil

    30 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Komünizmin Rıza Nur’u: Aclan Sayılgan

    28 Mayıs 2025 Yazılar Kadir Serkan Selçuk

    Dünya Gündemi: ABD-AB Gümrük Müzakereleri, Rusya’dan Ukrayna’ya Yeni Hava Saldırısı, Venezuela Seçimleri

    27 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Krizler Çağında Umut Ekmek: Gençler Gıdanın Geleceğini Geri Alıyor

    26 Mayıs 2025 Yazılar Elif Menderes

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}