[voiserPlayer]
Sosyal medya fenomeni Dilan Polat ve eşi Engin Polat’ın geçtiğimiz günlerde yasadışı bahis oynatmak ve kara para aklamak gibi suçlar nedeniyle cezaevine gönderilmesinin ardından, âdeta birileri düğmeye basmış gibi ünlü diğer fenomenlere yönelik operasyonlar da başladı. Geçtiğimiz günlerde Nihal ve Bahar Candan kardeşlerin de kara para aklama suçlaması ile gözaltına alınması, tüm gözleri son yıllarda özellikle kimi sosyal medya ünlüleri arasında sıklıkla başvurulan bir kolay para kazanma yöntemi olduğu anlaşılan “kara para aklama” suçuna çevirdi.
Kara Para Aklama Nedir?
Kara para aklama, genel olarak illegal yollardan kazanılan paranın yasal yollarla kazanılmış gibi gösterilerek sistem içine dahil edilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Kara para kavramı için, İngilizce’de “dirty money” veya “proceeds of crime” terimleri kullanılmaktadır.
Kara para aklamanın temel amacı, elde edilen gelirin yasal olmayan yollar ile elde edildiğinin saklanması olarak ifade edilebilir. Kara para aklama yoluyla elde edilen gelirin büyük bir kısmının, uyuşturucu ticareti gibi nakit kullanımının düşük olduğu işlemler ile kazanıldığı ifade edilmektedir. Kara para aklamanın birçok farklı yolla yapıldığı bilinmektedir. Mali Suçları Araştırma Kurulu, bu yöntemleri şu şekilde sıralamaktadır:
-Fonların fiziken ülke dışına kaçırılması
-Şirinler (smurfing) yöntemi
-Parçalama (structuring) yöntemi
-Vergi cennetleri (off-shore)
-Paravan (kağıt üstündeki) ya da hayali şirketler
-Oto-finans borç yöntemi (Loan-back)
-Kumarhane ve gazinolar
-Sahte fatura
-İnternet bankacılığı ve elektronik para.
Bu yöntemlerden smurfing yöntemi ve off-shore hesapların kullanılması yöntemi, failler tarafından sıklıkla başvurulan yöntemlerin başında gelmektedir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, her ülkede belirli tutarların üzerindeki nakit işlemlerin bildirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu limit Türkiye için 5 milyar lira olarak saptanmıştır. Ancak Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) denetimine takılmak istemeyenler, bu limiti farklı tutarlara bölerek çok sayıda kişi (smurf) tarafından farklı bankalara yatırmayı tercih etmektedir. Bu şekilde illegal yollarla elde edilen gelirin denetimi engellenmektedir.
Öte yandan, kıyı bankacılığı (off-shore) yöntemi ile ülke dışından sağlanan fonların, yine ülke dışında kullandırılması hedeflenmektedir ve bu yöntem, ülkede bankacılık sektörü için düzenlenmiş her türlü yasa ve mevzuat dışında kalan bir bankacılık biçimi olarak tanımlanabilir. Bu yöntem ile de illegal yollarla elde edilen gelirin denetimi engellenmektedir.
Kara para aklama suçu, silah kaçakçılığı gibi büyük gelirler getiren yasadışı faaliyetler için önemli bir gelir elde etme kaynağıdır. Aklanan paranın gerçekte ne kadar olduğuna yönelik isabetli değerlendirmeler yapılmasının neredeyse imkânsız olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’in (BM) 2020 yılına ait verilerine göre her yıl tüm dünyada aklanan toplam kara para miktarı 1,6 trilyon dolar civarındadır. IMF ise bu rakamı son yıllar için 2 trilyon dolar olarak öngörmektedir.
Kara Para Aklama ile İlgili Uluslararası Düzenlemeler
BM, kara para aklama ile mücadele konusunda Viyana ve Palermo Konvansiyonları ile birlikte önemli adımlar atmıştır. Bu suç ile mücadelede uluslararası işbirliğini güçlendirme amaçlı girişimlere imza atılmıştır. Bunlar arasında, Avrupa Konseyi’nin R(80)10 sayılı “Yasadışı Kaynaklı Fonların Saklanması ve Transferine İlişkin Önlemler Tavsiye Kararı” ve Strazburg Konvansiyonu olarak bilinen “Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Sözleşme” önemli girişimlerdir.
FinCEN Belgeleri ve Türkiye’de Kara Para Aklama
2020 yılında sızdırılan FinCEN belgeleri, dünyanın önde gelen finans kuruluşlarının kara para aklama suçuna nasıl aracılık ettiklerini ve 2 trilyon doları bulan para transferlerindeki rollerini ifşa etmişti. Panama ve Paradise belgeleri sonrası, illegal para transferleri ve kara para aklama operasyonları hakkında detaylar sunan FinCEN belgeleri adını ABD’deki Mali Suçları Araştırma Ağı’nın kısaltması olan FinCEN’den alıyor.
Gazeteci Pelin Ünker’in haberine göre FinCEN’e sunulan raporlarda, ABD bankaları aracılığıyla döviz işlemleri yapan Türk bankalarının ismi de geçiyordu ve yapılan 538 işlem “şüpheli” olarak nitelendirilmişti. FinCEN belgeleri aracılığı ile paylaşılan verilere bakıldığında, yıllar öncesinden belgelenen ve içlerinde o dönemlerde, devlet görevlerinde de ismi geçen çeşitli isimlerin olduğu görülüyor.
Böylesi büyük paraların dahil olduğu suç eylemlerinde kimi kamu çalışanlarının da suça ortak olması sadece Türkiye’ye özgür bir durum değil elbette. Dilan-Engin Polat Polat çifti ile birlikte 12 kişinin tutuklandığı soruşturmada “kara para aklamak”, “sahte belge düzenleyerek vergi kaçırmak” gibi suçların bir şekilde devlet ve güvenlik güçlerinin denetimine nasıl takılmadığı ise aslında buzdağının görünmeyen yüzüne ulaşmanın hiç de kolay olmadığını gözler önüne seriyor.
Polat çiftine yönelik MASAK raporuna dayandırılan temel suçlama, 250 milyon TL’lik “kara para aklama” suçu. Dilan Polat, sosyal medyada milyonlarca kere tıklanan bir fenomen olmasaydı ve elde ettiği haksız kazancı gözlerden uzak harcasaydı zaten geç kalınmış bu operasyonlar için düğmeye basılır mıydı? Ülkede, işini hakkıyla yapan emniyet güçleri ve yargı mensupları olduğu sürece elbette bu soru retorik bir soru olmaktan öteye geçemez. Devasa suçları barındıran buzdağı ile mücadelede, devletin sonuna kadar suçun ve suçluların üstüne gitmesi gerekiyor.