[voiserPlayer]
Güneş, rüzgâr, hidroelektrik, biyoyakıtlar ve diğerleri de dahil olmak üzere yenilenebilir kaynaklar, daha az karbon yoğunluklu ve daha sürdürülebilir enerji sistemlerine geçişin merkezinde yer alıyor.
Üretim kapasitesi, özellikle güneş fotovoltaikleri (PV) ve rüzgâr enerjisi için politika desteği ve keskin maliyet düşüşlerinin etkisiyle son yıllarda hızla arttı. Isı ve ulaştırma sektörlerinde yenilenebilir enerjinin kullanılması, ortalama küresel sıcaklıklardaki artışın 1,5°C’nin altında tutulmasını sağlayan temel etkenlerden biri.
2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosu’nda yenilenebilir enerji kaynakları, elektrik üretiminin neredeyse tamamen karbonsuzlaştırılmasına olanak tanıyor. Yenilenebilir ulaşım yakıtları ve yenilenebilir ısı; ulaşımda, binalarda ve sanayide önemli emisyon azaltımlarına katkıda bulunuyor.
Elektrik sektörü, hidroelektrik enerjinin zaten önemli olan katkısına dayanarak son yıllarda güneş fotovoltaikleri ve rüzgârın güçlü büyümesiyle yenilenebilir enerji kaynakları açısından en parlak noktasında bulunuyor.
Ancak elektrik, küresel enerji tüketiminin yalnızca beşte birini oluşturuyor ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ulaşım ve ısınmada daha büyük bir rol bulmak, enerji dönüşümü açısından kritik olmaya devam ediyor.
2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosu’nda rüzgâr ve güneş enerjisi başlıca enerji üretimi kaynaklarıdır. Güneş fotovoltaikleri, büyük tesislerde üretilebilen, ölçek ekonomisi yaratan, ancak aynı zamanda çok küçük miktarlarda da uygulanabilen oldukça modüler bir teknolojidir. Bu, küçük konut çatı sistemlerinden şebeke ölçeğindeki enerji üretim tesislerine kadar geniş bir uygulama yelpazesine olanak tanır.
Artan emtia fiyatları nedeniyle yatırım maliyetlerinde yaşanan artışa rağmen şebeke ölçeğinde güneş enerjisi, dünya çapında ülkelerin önemli bir çoğunluğunda yeni elektrik üretimi için en az maliyetli seçenektir. Binalardaki çatı üstü güneş enerjisi gibi dağıtılmış güneş enerjisi de daha yüksek perakende elektrik fiyatları ve artan politika desteği nedeniyle daha hızlı büyümeye hazırlanıyor.
Güneş ve Rüzgar Enerjisi
Net Sıfır yoluna doğru ilerlemek için 2030’a kadar yıllık yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasite ilavelerinin önemli ölçüde artması gerekiyor. Bu açıdan değerlendirme yapıldığında 2023 yılında dünya çapındaki yenilenebilir kapasite ilavelerinin dörtte üçünü tek başına güneş enerjisi oluşturdu.
Yenilenebilir enerji kapasitesi ilaveleri önümüzdeki beş yıl içinde artmaya devam edecek. Güneş PV’si ve rüzgâr bunun %96’sını oluşturuyor. Çünkü bu enerji üretim türlerinin maliyetleri çoğu ülkede hem fosil hem de fosil olmayan alternatiflerden daha düşük ve enerji politikaları da bu durumu desteklemeye devam ediyor.
Güneş PV ve rüzgâr ilavelerinin 2028 yılına kadar 2022’ye kıyasla iki katından fazla artacağı tahmin ediliyor ve tahmin dönemi boyunca sürekli olarak rekorlar kırarak neredeyse 710 GW’a ulaşacak.
Kara rüzgarı, kapsamlı bir küresel tedarik zincirine sahip, kanıtlanmış ve olgun bir teknolojidir. Kara rüzgârı, daha düşük rüzgâr hızlarına sahip daha fazla alanın kilidini açmak için kurulu megavat kapasitesi başına üretilen elektriği en üst düzeye çıkarmak amacıyla son beş yılda oldukça gelişti. Rüzgâr türbinleri, daha uzun göbek yükseklikleri ve daha büyük rotor çapları ile daha da büyüdü.
Denizde türbinlerin kurulması daha güçlü rüzgarlardan yararlanacağından açık deniz rüzgarının da önümüzdeki yıllarda hızla büyümesi öngörülüyor. Yenilenebilir enerji sektörü, özellikle de rüzgâr, finansal dayanıklılık geçmişine rağmen finansal sağlığını etkileyen makroekonomik zorluklarla boğuşuyor.
Rüzgâr endüstrisi, Avrupalı ve Kuzey Amerikalı rüzgâr türbini üreticilerinin değişken talep, sınırlı ham madde erişimi, ekonomik zorluklar ve artan faiz oranları nedeniyle art arda yedi çeyrek boyunca negatif net marjlar görmesinden dolayı piyasa değerinde önemli bir düşüş yaşadı.
Bu sorunları ele almak için Ekim 2023’te Avrupa Birliği, rekabet gücünü artırmayı, açık artırma tasarımını iyileştirmeyi, temiz teknoloji yatırımını artırmayı, izinleri kolaylaştırmayı ve adil rekabeti sağlamayı amaçlayan Rüzgâr Enerjisi Eylem Planı’nı başlattı. Güçlü iç talepten ve dikey entegrasyondan yararlanan Çinli rüzgâr türbini üreticileri, küresel zorluklar karşısında nispeten istikrarlı kalmayı sürdürüyor.
Hidroelektrik ve Biyoenerji
Hidroelektrik şu anda diğer tüm yenilenebilir teknolojilerin toplamından daha fazla elektrik üretiyor ve 2030’lara kadar dünyanın en büyük yenilenebilir elektrik üretimi kaynaklarından biri olarak kalması yüksek bir ihtimal.
Eğer iklim değişikliği nedeniyle giderek artan düzensiz yağışlar dünyanın birçok yerinde hidroelektrik üretimini sekteye uğratmazsa bundan sonra da güç sisteminin karbondan arındırılmasında ve sistem esnekliğinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynamaya devam edecek. Ancak büyük politika değişiklikleri olursa, küresel hidroelektrik genişlemesi önümüzdeki on yılda sekteye uğrayabilir.
Biyoenerji ise bitkiler tarafından fotosentez yoluyla emilen karbonu içeren, biyokütle olarak bilinen organik materyalden üretilir. Bu biyokütle enerji üretmek için kullanıldığında yanma sırasında karbon açığa çıkar ve atmosfere geri döner. Daha fazla biyokütle üretildikçe eşdeğer miktarda karbon emilir ve bu da modern biyoenerjiyi neredeyse sıfır emisyonlu bir yakıt haline getirir.
Modern biyoenerji, yenilenebilir enerjinin önemli bir kaynağıdır; tüm sektörlerdeki nihai enerji talebine katkısı, biyokütlenin geleneksel kullanımı hariç tutulduğunda bile şu anda rüzgâr ve güneş enerjisinin toplamından beş kat daha fazladır.
Isıtma, biyoenerjinin en büyük kullanımı olmaya devam ediyor ve alan ısıtma giderek daha fazla elektrikli hale gelirken, biyoenerji; havacılık ve denizcilik gibi elektriklendirilmesi zor sektörlerde potansiyel olarak önemli bir rol oynayabilir. Modern biyoenerji, bugün küresel olarak en büyük yenilenebilir enerji kaynağıdır. ve yenilenebilir enerjinin %55’ini ve küresel enerji arzının %6’sından fazlasını oluşturuyor.
2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosu, 2030 yılına kadar fosil yakıtların yerini almak üzere biyoenerji kullanımında hızlı bir artış öngörüyor. Modern biyoenerji kullanımı 2010 ile 2022 arasında yılda ortalama %3 oranında arttı ve yükseliş eğiliminde. Ama Net Sıfır Emisyon Senaryosuna uyum sağlamak ve modern biyoenerji dağıtımını hızlandırmak için daha fazla çabaya ihtiyaç var.
Sonuç
Dünyanın en büyük ekonomilerinde uygulamaya konulmuş politikaların ve stratejilerin yenilenebilir enerji kullanımını artırması bekleniyor. Ancak 2028’e yönelik eğilimler, fosil yakıtların ısınma amacıyla kullanılmasıyla mücadele etmek ve dünyayı Paris Anlaşması hedeflerine ulaşma yoluna sokmak konusunda hâlâ büyük ölçüde yetersiz.
Daha güçlü bir politika eylemi olmazsa 2028’e kadar yalnızca küresel ısı sektörü, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlandırılmasına yönelik kalan karbon bütçesinin beşte birinden fazlasını tüketebilir.
Küresel yenilenebilir ısı tüketiminin 2,2 kat daha hızlı artması ve Net Sıfır Emisyon Senaryosuna uyum sağlamak için geniş ölçekli talep yönlü önlemlerle ve çok daha büyük enerji ve malzeme verimliliği iyileştirmeleriyle birleştirilmesi gerekecek.
Yenilenebilir enerji, yüksek enerji fiyatları ve politika ivmesi nedeniyle hızlanıyor ancak emisyonları azaltmak için yeterli değil. Değişken yenilenebilir enerji kaynaklarının daha hızlı devreye alınması, entegrasyon ve altyapı zorluklarını artırıyor. Yeni makroekonomik ortam, politika yapıcıların ele alması gereken başka zorlukları da beraberinde getiriyor.
Fotoğraf: Andreas Gücklhorn