Yazar: Gül Avanoğlu
Küçücük bir çocukken bana “Ne olmak istiyorsun?” diye sorduklarında “Polis olup kötüleri yakalayacağım” diye cevap verirdim. Yaşım biraz daha büyüdükten sonra bu soruya yanıtım “Avukat olacağım, haklıları savunarak adaletin sağlanması için çaba vereceğim” cevabına dönüştü. Lise yıllarıma geldiğimde gördüm ki adaleti sağlamak ve faydalı olmak için adalet sisteminin bir parçası olmak yetmiyormuş.
Amacım olana ulaşmak, en büyük ölçekte insanların gülümseyebilmesini ve daha yüksek refah seviyesinde yaşamalarını sağlamak için yasa yapıcı olmak gerektiğini fark ettim. Bunun başlangıcının da bir yerden siyasete girmekle olacağına karar verdim ve dedim ki “Ben bir şeyler yapmalı diyenlerden değil, bir şeyler yapanlardan olacağım.”
Bu bağlamda ideallerime en yakın olduğunu düşündüğüm ülkemizin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisine üye oldum ve çalışmalarıma başladım. Ben 100 yıl önce Atatürk ve silah arkadaşlarının omuzlarında hissettiği sorumluluğu hisseden bir gencim ve ülkemin daha aydınlık yarınlara kavuşması için gençlik enerjimi ve emeğimi ülkeme, iyiliğe adamayı istiyorum. İçimde durmaksızın yanan bir ateş ve enerji var. Vazgeçmek yok!
Siyasete giriş hikâyemi az evvel sizlere anlattım, o hikâyeden de anlayacağınız üzere benim siyaset yapış amacım faydalı olmak ve insanların yüzünü güldürmekten doğuyor. Benim annem ve babam da tıpkı benim gibi diğer insanları çokça düşünen, yardımsever insanlar. Bence bu kadar fayda odaklı olmamda en büyük etken anne ve babamdan dış dünyaya karşı sergiledikleri olumlu davranışları küçük yaşta sürekli olarak gözlemlemiş olmam.
Anaokulundan tutun da üniversitenin son gününe kadar öğrencilik hayatım boyunca her zaman bir şekilde, bir yerlerde kendimi lider konumunda buldum. Girişimci ruhum daha anaokuluna giderken bile kendini epeyce gösteriyordu. Mahallemde, kapımın önünde, limonata ve kendi yaptığım takıların satışını yapıyordum. Kazandığım paralarla da gidip kendime oyuncak alıyordum. Hayatımın her evresinde aktif ve girişkendim yani. Sonra da siyasete girmem kaçınılmaz oldu bence.
Sonda yazacağım şeyi başta yazayım, başka bir siyasetin mümkün olduğunu göstermek istiyorum. Günümüzde – özellikle de ülkemizde – gençler siyasetten de siyasetçilerden de uzak duruyorlar. Çünkü siyasal hava çok kirlenmiş durumda. Ben bunun değişmesini yürekten istiyorum. Genç arkadaşlarım yüreklerinin ait olduğu partilerde filizlensinler ve yerelde de genelde de adaylık koyarak yönetmeye talip olsunlar istiyorum. Sivil inisiyatiflerin ve sivil toplum kuruluşlarının güçlenmesini sağlamak, yönetişim ve katılımcı demokrasi kavramlarının içselleşmesini sağlamak istiyorum.
Maalesef erkek egemen bir dünyada yaşıyoruz. Biz kadınların siyasette karşılaştığı zorluklar, cinsiyet temelli ayrımcılığın, toplumsal cinsiyet normlarının ve erkek egemen bir ortamın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Siyasette, iş hayatında, okulda hatta özel hayatlarımızda çokça güçlükle karşı karşıya kalıyoruz.
Siyaset sahnesi özelinde konuşacak olursam, gücümüzü yok etmeye çalışan kişiler ya da bize karşı propaganda yapmak isteyenler biz kadınlara toplum tarafından biçilen roller üzerinden gelebiliyorlar. Örneğin, duygusal olduğumuz için yönetimde zorluk yaşayacağımızı, annelik rolümüzün varlığı halinde siyasetin esnek saatlerine uyamayacağımızı bahane ederek bizlere o koltukları vermek istemiyorlar.
Ama biz kadınlar burada sayamadığım -hatta sayamayacağım kadar çok olan- zorluklara rağmen VARIZ, VAR OLMAYA DA DEVAM EDECEĞİZ! Hakkımız olan eşit temsili elde etmek için nesillerdir devam eden mücadelemiz sürecek.
Bence şu anda ülkemizde siyaset, olması gereken ideallerden ve ideolojilerden uzaklaşarak bireysel çıkara odaklandı. Pastadan daha büyük pay almak için ani yön değişikliklerinin olduğunu ve birbirinden zıt söylemlerin aynı kişinin ağzından çıktığını sık sık görüyoruz. Bu durum siyasete ve siyasetçilere olan güveni halk nezdinde inanılmaz bir şekilde yıpratmış durumda.
Ayrıca, birtakım siyasetçilerin sert ve kaba üslupları, halka hakarete varan söylemleri ve halkı manipüle etme çabaları da siyasetimizi kirletiyor. Oysaki naif, düşmanca olmayan ve uzlaşı içeren bir siyasal arenanın ülkemize daha çok faydası olacaktır.
Şu an bu sözlerim adeta bir ütopya anlatıyormuşum gibi gelebilir, ama bundan uzun zaman önce biz kadınların bu haklara sahip olacağına da ütopya diyenler vardı. Bambaşka ve daha doğru bir siyaset mümkün. Bu yüzden biz gençler filizlenmeliyiz; öğrenmeli ve gelişmeliyiz.