Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Film Yorum: Oppenheimer
    Yazılar

    Film Yorum: Oppenheimer

    Birol Başkan27 Temmuz 20236 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    “Şimdi ölüm oldum, yok edicisi alemlerin.” Karşımdaki bu kahredici alev. Yukarı doğru, sağa doğru, sola doğru, geriye doğru, öne doğru bu katman katman büyüyen alev. Dışına doğru patlayan, sonra içine doğru büzülen, bunları defalarca tekrarlayan, turuncu, açık turuncu, koyu turuncu, kül rengi dumanlar, duman dağları arasında hipnoz edici o alev. Keskin ölümcül bir sessizlik. Ardından homur homur homurdayan en sonra o kulakları sağır eden ses. Gücü ile önüne çıkanı deviren, kulakların zarını patlatan o ses. Binlerce güneş birbiri ardına patlasa gökyüzünde, işte gözleri kör edici o ışık. İşte Tanrı’nın ihtişamı.
    Bana Prometheus diyorlar. Hayır değilim. Prometheus Tanrılardan sadece onlarda kalmaması gereken bir şeyi çaldı. Ya ben? Ben Tanrılardan sadece onlarda kalması gereken bir şeyi çaldım. Kahredici, yok edici, kıyamet koparıcı o gücü. Ben şimdi ölüm oldum.
    O konuşan benim. Evet benim. O patlamayı gözleri ile gören ve aynı dehşeti yaşayanlara, yüzünde zoraki bir gülümseme ile ‘başardık’ diyen. ‘Tebrikler’ diyen. ‘Çok iyi iş çıkardınız’ diyen. Evet o benim. Ancak sadece dilim söylüyor. Gözlerim ise başka. Dehşet içindeler. Şaşkın. Afal afal bakıyorum etrafa. Yüzleri tanıyamıyor, tanıyormuş gibi yapıyorum ve yapmacık bir gülümseme ile gülüyorum. Kalbim, vicdanım, ruhum bambaşka şeyler bağırıyor. ‘Ne yaptık biz?’ ‘Ne yaptık?’ Zorunda mıydık?
    Faşist Almanya’yı cezalandıracaktık. Kendi halkımdan milyonlarcasını yüzlerce yıldır yaşadıkları vatanlarında parya eden, haydut gibi kovalayan, hayatlarını mahveden ve en sonunda çoluk, çocuk, kadın, yaşlı demeden vahşice katleden Faşist Almanya’yı. İsodor’du soran. Üç yüz yıllık Fizik biliminin bütün birikimi ile kitle imha silahı mı yapacaktık? Evet biz tam olarak bunu yaptık. Bir kitle imha silahı yaptık. O an kalbime bir bıçak sokmuştu sanki. O acı hala kalbimde. Kanıyor. Boğazımı yakıyor. Damağımı kurutuyor. Dudaklarımı. O sözler Isodor’un ağzından dökülmüştü. Ancak derinlerde bir yerde vicdanım da çığlık çığlığa haykırıyordu. Defalarca. Ben dinlemedim. Dinlemek istemedim. Türlü akıl oyunlarıyla susturdum o sesi. Bir hayat boyu öğrendiklerimi, öğrettiklerimi, keşfettiklerimi bir canavarın hizmetine sundum. Faşist Almanya’yı cezalandıracaktık. Öyle mi? Ancak Almanya yenilmişti bile. O halde biz kimi cezalandıracaktık?
    .
    Rap rap rap. Ah zavallılar. Ah zavallılar. Rap rap rap. Almanları değil, Japonları cezalandırdık. Rap rap rap. Japonları. Rap rap rap. Ahenkle yere vurulan ayaklar. Ve dinmeyen tezahürat. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. Zafer kazanmış bir komutan edasıyla podyuma çıkan ve askerlerine seslenecek olan benim. Evet benim. Ama ben bir komutan değilim. Ben bir teorik fizikçiyim. Karşımdakiler ise asker değil. Hepsi bilim adamları, bilim kadınları. Ancak asker gibi tempo tutmuşlar, ayaklarını podyumu kırıp yıkmak ister gibi sertçe vuruyorlar. Zafer sarhoşluğu! Ne kim olduklarının farkındalar? Ne tam olarak neyi başardıklarının? Başarı mı? Bu başarı mı? Çoçuk, kadın, yaşlı, yüz binlerce insanı katletmek mi başarı? Kendimizi kimin emrine verdik biz! Kime, neye hizmet ettik! ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. Neyin tezahüratı bu? Neyin? Ah o zavallı küçük insanlar. Ah o zavallı küçük insanlar. Acı duydular mı? Yoksa bir anlık bir şey miydi? Gözlerimin önüne tamamen yanıp kül olmuş bir ceset geliyor. Tamamen kömürleşmiş bir ceset. Ayağımı kaburgasına basıyorum. Toz gibi dağılıyor. Tamamen yanıp kül oldular. Bu dünyada cehennem alevini tattılar.
    “Bombanın etkisini tam olarak görmemiz için henüz erken…”
    Başım dönüyor. Gözümün önünde beliren yüzü parça parça soyulan şu kadın. Yavaş yavaş azap çeke çeke ölenler de vardır. Vardır elbette. Şu an şu saniye bizim kendi ellerimizle yaptığımız bomba yüzünden ölenler, ölüme yürüyenler, acılar içinde ölenler. Elimde kan var benim. Ellerimizde kan var bizim. Öyleyse bu neyin sarhoşluğu! Bu neyin coşkusu!
    “Ancak şundan eminim. Japonlar pek memnun kalmamıştır.”
    Sırıtıyorum. Ne diyorum ben böyle! Konuşan ben miyim? Japonlar memnun kalmamıştır, ha! Ellerimde o zavallı küçük insanların kanları var. Nasıl da çoşkulular. Havalara zıplıyorl Ayaklarını yerlere daha güçlü vuruyorlar. Alkışlamaktan ellerini patlatıyorlar.
    “Başardığımız işle gurur duyuyorum.”
    Kalabalıklar. Azgın kalabalıklar. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’.
    “Tek bir şeyden dolayı pişmanım. Tek bir şeyden.”
    ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’.
    “Keşke bir tanesini de Almanların tepelerine atabilseydik.”
    ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’. ‘Oppie’.
    Nasıl geldim ben bu hale? Nasıl? Her şey Cambridge’te başladı. Cambridge’te Cavendish laboratuarında Patrick Blackett’in öğrencisiydim. Nefret ediyordum. Cambridge’ten de, Blackett’ten de. Hatta Blackett’i öldürmeye bile kalktım. Laboratuarda da fazlasıyla sakar ve dikkatsizdim. İşin doğrusu ya deneysel fizik benim harcım değildi. Teorik fizik bana daha uygundu. Bunun için en doğru yere gittim. Göttingen’e. Orada Max Born’un danışmanlığında doktoramı tamamladım. Sadece 23 yaşındaydım. Ülkeme döndüm, Amerika’ya. Ülkenin tek kuantum fizikçisi olarak.
    Yıllar, araştırmalar, derslerle geçti. Ve elbette kadınlarla. Ancak kendini salt bilimsel konulara adamış bir bilim adamı değildim ben. Elbette atomlarla, atom-altı varlıklara ilgi duyuyordum. Bu dünyanın çok çok uzağındaki yıldızlara da. Normal yıldızlara da değil. Ölen yıldızlara. Nasıl öldüklerine?
    Öte yandan Hint spiritüalitesine de ilgi duyuyordum. Hatta Sanskritçe öğrendim. Hinduizmin temel metinlerini orijinal dillerinde okumak için. Ve bir başucu kitabı gibi o metinleri kütüphanemde tuttum. Paradoksal mı? Evet paradoksal. Ancak Marxist felsefeye de ilgi duydum. Das Kapital’i okudum. Hem de üç kez. Hem de orijinal dilinde. Komünist miydim? Sempatim vardı. İdeallerini benimsemiştim. Ancak komünist partiye hiç üye olmadım. Parti üyesi dostlarım vardı. En başta kardeşim. Ve onun eşi. İlişkimin olduğu kadınlardan Jean Tatlock üyeydi. Evleneceğim kadın da eskiden üyeydi.
    Bu geçmişimi hiç gizlemedim. Amerika’ya döndükten sonra hocalık yaptığım Berkeley’de sendikal hareketlere destek verdim. Öğrencilerimi o hareketlere katılmaları yönünde teşvik etmedim, ancak engel de olmadım. İspanya’daki faşizme karşı direnişi de destekledim. Parasal yardım yaptım. Paranın kimler eliyle gittiği ile ilgilenmedim. Faşizm en büyük düşmandı benim için. Bir yılandı. Kafasını çıkardığı her yerde ezilmeliydi.
    Düşünüyorum da. İnsanlığın felaketine yol açabilecek bu projeyi yürütmem için itici güç bu faşizm düşmanlığıydı. Tek başına yeterdi. Almanların halkıma yaptıklarını affedemiyordum. İntikam istiyordum. İntikam. Bunun için elimden ne gelirse sonuçlarını düşünmeden yapardım. Benim Manhattan Projesine katılmak için ikna edilmeye ihtiyacım yoktu. İkna edilmeye ihtiyacı olan projeden sorumlu general Leslie Groves’du. Zira komünizme sempatimi ve çevremi biliyordu. Ondan gizlemedim. Nitekim ilk dönem güven sorunu yaşadık. Ancak aştık ve bunu yaptık. Bu şeyi. Ve ben “ölüm oldum, yok edicisi alemlerin.”
    .
    “Sayın Başkan. Ellerimde kan var sanki.”
    “O kan benim ellerimde. Bırak da ben kaygılanayım.”
    Ona göre suçlu biz değiliz, bir suçlu varsa o. Bombayı biz atmamıştık. Bombayı o atmıştı. Ayağa kalkıyorum, kapıya doğru yürüyorum. Bir diyalog aklıma geliyor.* Bhagavad Gita’da geçen. Prens Arjuna ile Krishna arasında. Prens Arjuna kuzenleri Kauravalarla yaptığı bir savaşın hemen öncesinde karşı tarafta tanıdık yüzler görür. Kafası karışır. Kararsız kalır. Savaşmalı mıdır? Tanrı Vishnu’nun insana bürünmüş hali Krishna onun bu kararsızlığını görür ve sebebini sorar.
    “Bheeshma ve Dronacharya gibi adamlara karşı nasıl ok atabilirim? Bu dünyada dilenerek yaşamak, hocam olarak gördüğüm bu soylu kişileri öldürerek elde edeceğim hayatın tadını çıkarmaktan daha iyidir. Onları öldürürsek şayet, sahip olacağımız zenginlik de, tadacağımız zevkler de kana bulanacak… Ne yapmalıyım? Bana yol göster.”
    Arjuna’yı tekrar savaşması için uzun bir vaaza girişir Krishna. Bedenlerin faniliği, ruhların ebediliği. Falan filan. Krishna sonra ekler:
    “Sen bir savaşçısın Arjuna. Bir savaşçı. Bu senin görevin. Görevini yap. Sadece görevin olduğu için savaş. Ötesini düşünme. Mutluluk da üzüntü de, kayıp da kazanç da, zafer de hezimet de. Sen sadece yapman gerekeni düşün. Yaptıklarının ne sonuçlar doğuracağını değil. O bana kalmış. Bu hal imanın en zirvesidir.”
    Ben sadece bir fizikçiyim. Ve bir fizikçi olarak sadece görevimi yaptım. Böyle düşünüp teselli mi bulmalıyım? O bana Krisha’nın Arjuna’ya dediğinin aynısını dedi. Yoksa Vishnu beden mi değiştirdi? Vishnu yeni bir bedende mi tecessüd etti?

    • Bu bölüm filmde yoktur.
    Kitap Yorum Kültür Sanat L2 Sinema
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikİktidarlar Doğal Afetleri Neden Abartırlar?
    Sonraki İçerik Toplum Refahını Nasıl Ölçeriz? | Endekslerde Türkiye #3

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı, Ekrem İmamoğlu Başbakan Formülüne Dönüş mü?

    2 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}