Adı Yahya. Aslen Batı Şeria’dan. Ailesi orada yaşamakta. Filistin’in iki kopuk parçası arasında geçişlerin mümkün olduğu bir tarihte Gazze’ye yerleşir, üniversite okumak için. 2007 yılı öncesi olması gerek. Yahya üniversiteye gitmek üzere bir gün bir taksi dolmuşa biner. O gün Üsame ile tanışır. Külüstür bir mersedesle dolmuşçuluk yapan Üsame ile. İkilinin dostluğu o ilk gün başlar.
Yıllar geçer, Yahya üniversiteden mezun olur. İşletme okuyan Yahya geleceğine dair ne tür hayaller kurdu bilmiyoruz, ancak kendini içinde bulduğu hal pek iç açıcı değildir. Üsame’nin izbe mi izbe, salaş mı salaş falafelci dükkanının aşçısı, garsonu, temizlikçisi… kısacası her şeyi. Yahya’nın yaşadığı yer de farklı değil. Dar, nemli, eski püskü eşyalarla dolu. Birbirinden iç karartıcı iki yer arasında sıkışmış bir hayat.
Yahya’nın bu içler acısı hale nasıl düştüğü ise muamma. Gazze’de bir üniversiteden mezun Filistinli bir gencin hayat çizgisi … ne kadar farklı olabilirdi ki! Dünya Bankası verileri çarpıcı. Batı Şeria ve Gaza Şeridi’nde 2001-2005 arası dönemde işsizlik oranı yüzde 20’lerde, 15-24 yaş arasında erkek nüfusu arasında ise yüzde 30’larda. Kişi başına gayri safi milli hasıla ise $1100-1500 arasında git gel. Peki ya alt yapı? Yollar, kaldırımlar, apartmanlar. Altyapı kalite indeksi olsa. Ekonomik koşullar ve altyapı Gazze’de yaşamın sadece bir parçası.
Daha boğucu olan ise İsrail işgali. Gazze ve Batı Şeria’da 1967 yılında, Filistin’in geri kalanında ise 1948 yılında başlayan işgal. 2000-2005 yılları İkinci İntifada yılları. 2005 yılı İsrail’in askeri güçleri ve Yahudi yerleşkeleri ile Gazze’den tamamen çekildiği yıl. 2006 Filistin iç savaşının yılı. 2007 İslami Direniş Hareketi’nin veya daha yaygın adıyla Hamas’ın Gazze’de tam hakimiyetini tesis ettiği ve Mısır destekli İsrail’in ablukasının başladığı yıl.
Yahya artık sadece hayat koşullarının değil, Gazze açık hava hapishanesinin de mahkumu. Hayatındaki tek güzel şeyi, Batı Şeria’daki annesini ziyaretin mahrumu.
Üsame ablukanın başladığı yıl itibariyle dolmuşçuluğu bırakmış olsa gerek. Falafel dükkanını Yahya’ya bırakmış, kendi ise uyuşturucu etkili, ancak sadece reçete ile elde edilebilen bir ilacın gayri kanuni satışı ile meşgul. Falafel dükkanı da işin parçası. Yahya ilacı tekli veya ikili olarak falafelli dürümler içine koymakta, Üsame ise dürümleri müşterilerine satmakta. Bütün mesele ilacın temini. Bu da Üsame’nin işi. Muayeneye gittiği doktoru ikna etmesi zor değil. Yaşı başını almış doktorun cüsseli ve kabadayı tavırlı Üsame’ye ters davranabilmesi zor. Üsame’nin iddiası da ikna edici. İntifada’da yaralandığı ve artık hiç bir ağrı kesicinin kendisine etki etmediği. Doktorun bir ara muayenehanesini terk etmesi ve Üsame’yi tek başına bırakması da fırsat yaratımı. Üsame’ye düşen 4-5 sayfa boş reçete sayfası koparması ve doktorun damgasını vurması. Yahya’ya düşen ise doktorun el yazısını taklit ve reçetelere ilacın adını yazması.
İkili, Üsame’nin külüstür mersedesi ile Gazze’yi dolaşır ve eczane eczane ellerindeki sahte reçetelerle ilaç toplar. Üsame her zamanki usül ilaçların satışına başlar. Ancak bu sefer işi rast gitmez ve polise yakalanır. Karakolun polis şefi Ebu Sami, Üsame’ye bir teklif yapar. Üsame polis adına ispiyonculuk yapmayı kabul ederse karakoldan elini kolunu sallayarak çıkabilecektir. Üsame bu teklifi kabul eder ve karakoldan çıkar. Ancak dışarı çıktığında sözünden döner ve Ebu Sami ile gergin bir görüşme yapar. Ebu Sami bir gece Üsame’nin falafel dükkanına baskın düzenler, karşı koyan Üsame’yi öldürür ve olay mahallinden kaçar. Ancak, arkada bir şahit bırakır. Dükkan tezgahının altında gizlenen Yahya’yı.
Aradan iki yıl geçer. Bu süre içinde Yahya ne işle meşgul olmuştur? Meçhul. Ancak bir gün Kültür Bakanlığı adına film çekecek ekipten birisi tarafından keşfedilir. Yahya filmde İsrail’e karşı direnen bir örgütün üyesini canlandıracaktır. Filmin çekimleri süregiderken Yahya’nın yolu Ebu Sami ile kesişir. Yahya bir gün Ebu Sami’nin ofisine gizlice girer ve iki yıl önce öldürdüğü arkadaşının fotoğrafını masasına koyar. Ebu Sami sarsılır ve Üsame’nin dosyasının bir kez daha üzerinden geçer ve Yahya’nın varlığını tespit eder. Ebu Sami Yahya’yı bir gün film setinde ziyaret eder ve herkese falafelli dürüm ikram eder. Yahya’ya verdiği dürümün içinde Yahya’nın Üsame ile sattığı ilaç ve Üsame’nin resmi vardır. Ebu Sami bir gece tek başına Üsame’nin eski falafel dükkanına gelir. İçeride Yahya’yı bekler halde bulur, ancak bu sefer işler istediği gibi gitmez ve Yahya tarafından öldürülür.
Yahya arkadaşının intikamını aldıktan sonra normal hayatına geri döner ve film çekimlerine devam eder. Bir çekimde İsrail güçleri Filistinlilerin oturduğu bir eve operasyon düzenler ve evi kurşun yağmuruna tutarlar. Film yapımcılarının kurşun sesi efekti verecek teknolojileri yoktur, bu yüzden silah seslerinin daha gerçekçi çıkması için gerçek silah ve mermi kullanmışlardır. Yahya, çekimi geriden izlerken seken bir kurşunun alnına isabet etmesi ile oracıkta ölür. Film Yahya’nın tabutunun Gazze sokaklarında taşınması sahnesinin sonunda “bitecek” yazısı ile biter.
***
Filmde açıktan Hamas’a bir gönderme yok. Üsame’yi öldüren polis şefi Ebu Sami’nin, iç işleri bakanı, kültür bakanı ve diğer bazı yetkililerin temiz kesim, Müslüman Kardeşler (İhvan) stili, sakallı olmaları ve kendi aralarındaki sohbetlerde kullandıkları bol Allahlı kelimelerin çokluğu gibi zımni göndermeler hariç.
Ebu Sami’nin Üsame ile nispeten lüks bir balık lokantasında görüşmesi ve Üsame’nin bunu açıktan dile getirmesi Hamas’a yönelik bir yolsuzluk eleştirisi mi? Ebu Sami’nin şahsına yönelik bir eleştiri belki, ancak Hamas’ın geneline yönelik değil. Zira film Ebu Sami’den daha üst seviyedeki iç işleri ve kültür bakanlarını lüks içinde yaşayan insanlar olarak resmetmiyor.
Bilakis. Son derece mütevazı, sıradan insanlarla aynı koşullarda yaşayan insanlar olarak resmediyor. Kültür bakanının evi sıradan bir apartman dairesi. Sohbet ettikleri salon da daracık. Evin eşyaları da normal eşyalar. İç işleri bakanının giyim ve kuşamı da son derece mütevazı. Ne altında son model bir makam arabası var, ne özel şoförü, ne de onlarca koruması. Ebu Sami’ye yönelik yolsuzluk eleştirisi yapılıyor iddiası bile abartılı bir iddia. Zira Ebu Sami’nin Üsame’nin eleştirisinin ardından yemeğe devam edememesi, onun bu eleştiriyi ne kadar ciddiye aldığının ve ne kadar rahatsız olduğunun göstergesi.
Daha da önemlisi Ebu Sami yolsuz birisi olsaydı, karakolda gözaltındaki Üsame’den daha farklı bir talebi olurdu. Uyuşturucu satışından pay gibi. Ancak Ebu Sami’nin o tür bir talebi olmadı. Ebu Sami uyuşturucu ile samimi bir şekilde mücadele eden bir polis şefi ve Üsame’den talebi de bu görevi ile ilişkili. Üsame’nin sözünde durmaması, üstelik onu tehdit etmesi Ebu Sami’yi kızdırıyor, gurunu kırıyor ve dükkanına ona bir ders vermek için baskına gidiyor.
Ebu Sami’nin Üsame’yi öldürmesi tasarlanmış bir cinayet değil. Daha çok Üsame’nin polislere karşı durması ve şiddete başvurması ile baskının kontrolden çıkmasının sonucu. Ebu Sami’nin Üsame’yi kaza ile de olsa öldürmekten sonra işlediği kabahat, suçunu sahiplenmemesi ve üstünü örtmeye çalışması. Yoksa Üsame’nin ölümünün pişmanlığını yüz ifadelerinden hissetmek mümkün, özellikle Üsame’nin dosyasının üzerinden bir kez daha giderken onun resimlerine baktığı anlarda.
Filmin Hamas’a yolsuzluk eleştirisi zayıf olsa da, daha ince, ancak daha ağır başka bir eleştirisi daha var. O da bakanların, -Hamas olarak okuyun,- dünya gerçeklerinden habersiz ve saf olması. Aslında bu Ortadoğu’da İslamcıların genel imajı. Kurnazlar, ancak zeki değiller. Bu özellikle kültür bakanının evinde yapılan sohbette hissediliyor, filmle alakalı abartılı ifadeleri, filmden büyük beklentiye girmeleri gibi.
Hamas’ın uyuşturucuya yönelik tutumu da bu çizilen imajla ilişkili. Zira, filmin çağrışımı şu ki, Filistin’in, Filistinlilerin bütün sorunları arasında gerçek sorunu uyuşturucu mu? Uyuşturucu ile mücadele mi? Filmin uyuşturucunun kötülüğünü sorgulamadığını iddia değil bu. Ancak Filistin, ve Filistinlilerin katında en vahim, en can yakıcı kötülük olmadığı. Daha büyük, daha amansız, daha güçlü kötülük karşısında, -İsrail olarak okuyun,- bu uyuşturucu sorununa odaklanmak akıl işi mi? Amansız bir hastalıkla mücadele eden bir şahsın hafif baş ağrısı kabilinden bir rahatsızlıktan şikayet etmesi misali. Bu halde Hamas’a yönelik eleştiri, örgütün bütün kaynaklarını ve azami dikkatini bu daha büyük kötülükle mücadele için ayırmadığı olur. Yoksa Hamas’ın İsrail karşıtlığı ve İsrail’e karşı verdiği mücadelede samimiyeti sorgulanmayan bir veri.
Film aslında uyuşturucu ile mücadeleye Hamas’ın bakışını küçük bir gönderme ile de olsa yansıtıyor. Zira yakalanan uyuşturucuların yakılması töreninde konuşma yapan iç işleri bakanı bunun İsrail’e karşı direnişin bir parçası olduğunu iddia ediyor. Hamas’ın Müslüman Kardeşler hareketinin Filistin kolundan evrildiği hesaba katıldığında bakanın bu yorumu şaşırtıcı değil. Zira Hamas onlarca yıl İsrail’e karşı etkin direnişin sadece silahla değil, imanla ve dini amelle mümkün olabileceğini vaaz etmiş bir hareket. Nitekim İsrail’e karşı silahlı mücadeleye 1980’ler gibi geç bir tarihe kadar girişmemesinin sebebi de bu bakış açısı.
Esas kışkırtıcı olan filmin başrol oyuncusunun adının Yahya olması. Karışık. Filmdeki Yahya elbette o değil, o’nun gibi değil. Yaklaşık bir yıl önce (2024 yılının 16 Ekim günü) İsrail tarafından öldürülen Hamas lideri Yahya Sinvar gibi. Yahya’nın başrol oynadığı filmde canlandırdığı İsrail’e karşı mücadele eden Filistinli kahraman Yahya Sinvar’a gönderme mi? Mümkün. Peki filmde Yahya’nın pisi pisine ölmesi? Hem de çekimde ölmesi? Yahya Sinvar’ın ölümünün tiyatrallığının bir eleştirisi mi? Sanmam. Öyle değilse ne? Daha makulü, filmin Filistinli gençlere bir tercih yapmalarını salık verdiği. Hangi Yahya olmak istedikleri tercihini.
***
Bir Zamanlar Gazze’de’yi izlemeli mi? Kesinlikle. Filistinliler arası iç tartışmalara vakıf olmak için değil. Gazze’de, dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde yaşamın nasıl olabileceğine dair fikir edinmek, orada yaşamın insanda nasıl bir duygu yumağı yarattığını bir nebze de olsa hissetmek için. Hele o ümitli olmanın imkansız olduğu halde bile ümitli olmanın imkansızlığını, insanüstlüğünü hissetmek için. “Bitecek.”