Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Erdoğan Yunanistan’a Tornistan Yaptırabilir mi?
    Yazılar

    Erdoğan Yunanistan’a Tornistan Yaptırabilir mi?

    Barçın Yinanç28 Temmuz 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Biz diplomasi muhabirleri/yazarları, “ilişkileri bozmak kolay, düzeltmek zordur” lafını diplomatlardan sıkça duyarız. Tabii bu lafın asıl muhatabının siyasetçiler olması gerekir.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatlardan tavsiye almak gibi bir derdi yok. “Gerekirse bozarım, gerekirse düzeltirim, gerekirse yeniden bozar yeniden düzeltirim” havasında. Zaten seçmeninin de bir itirazı yok. Tersine, çoğunun Erdoğan’ın son Körfez turuna bakıp, “helal olsun; bak gerektiğinde yedi düvel sülalesine saydırdı, şimdi barıştı, adamların paralarını ülkemize getiriyor” diye takdirle yaklaşmaları olasıdır.

    Tabii açıklanan miktardaki paralar ne zaman gelir ya da Türkiye’nin hangi varlıkları değerlerinin altına mı üstüne mi satılacaklar gibi sorular, günü kurtarma derdindeki AKP seçmeni için gereksiz bir teferruat.

    “Benim için Miçotakis diye biri yok artık” diyen Erdoğan’ın, Yunanistan’da yapılan seçimlerde tekrar başbakanlık koltuğuna oturmasıyla, yok sayamayacağı Miçotakis’le biraraya gelmesini de yadırgamaz AKP seçmeni. 

    2015 tarihinde vefat eden eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in “dün dündür, bugün bugündür” sözünü dış politikaya en iyi uyarlayan hiç kuşkusuz Erdoğan oldu.

    Ancak Erdoğan’ın iktidarda kalmak için araçsallaştırdığı dış politikadaki hamlelerinin bazılarının orta uzun vadede kalıcı bazı etkileri var ki bunun en çarpıcı örneklerinden birini, Yunanistan’ın dış politika ve silahlanma stratejisindeki dönüşümde görebiliyoruz.

    Öncelikle, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri bozuldukça ve Türkiye Avrupa Birliği’nden uzaklaştıkça, bu durumdan Atina’nın yararlandığını teslim etmek gerekir.

    Geçmişte, ABD ne Ankara’ya ne de Atina’ya yaranabilirdi. Her iki taraf da ABD’yi öteki başkenti kayırmakla suçlardı. Ancak özellikle Soğuk Savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yaşanan gelişmeler, Türkiye’ye gerçekten de merkezi roller ve sorumluluklar yükledi.

    1990’lı ve 2000’lı yıllarda Ankara’da gazeteci olarak izlediğim Türk-Amerikan görüşmelerinin gündemi, Bosna’dan, Gürcistan’a; İran’dan İsrail’e, çok geniş bir coğrafyayı kapsardı. ABD-Yunanistan görüşme gündeminin bu kadar kapsamlı olmasına imkan yoktu.

    Türk-Amerikan ilişkileri her zaman iniş çıkışlar yaşadı. AKP’nin yansıtmaya çalıştığı gibi Türk tarafı her zaman söz dinleyen küçük ortak değildi. Ancak geçmiş hükümetler, bürokrasinin de yardımıyla, görüş ayrılıklarını daha iyi yönetebiliyor, tartışmaları kriz noktasına vardırmıyorlardı.

    2010’lu yıllara varıldığında Türkiye’nin eskisine göre özellikle hem ekonomik hem de askeri anlamda daha güçlü bir konumda olduğu için eskisine göre ABD’ye kafa tutma refleksinin daha güçlendiğini, otonom bir politika izlemek için şartların da daha elverişli olduğunu varsayabiliriz. Ancak siyasal İslamcı AKP’nin DNA’larındaki Batı karşıtlığı ve meselelere ideolojik yaklaşımı, ABD ile görüş ayrılıklarının kötü yönetilmesine neden oldu.

    ABD’nin Türkiye üzerinden Irak’a saldırmasına imkan tanıyacak tezkerenin 1 Mart 2003’te reddi, Washington’la ilişkilerde ne kadar önemli bir dönüm noktası ise 2014’te Rusya’nın Kırım’ı işgal ve ilhakının da ABD-Türkiye-Yunanistan arasındaki dengede benzer önemde bir dönüm noktası olduğu anlaşılıyor.

    Zira o dönemde de Türkiye, tıpkı Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine yaptığı gibi, Karadeniz’i sadece savaşan taraflara değil, Montreux Sözleşmesi’ni daha geniş bir bakışla yorumlayarak kıyıdaş olmayan müttefik ülkelerin savaş gemilerine de kapattı.

    Soğuk Savaş ertesinde, Karadeniz’de daha fazla varlık gösterme çabalarına set vuran Türkiye’nin bu kararının, ABD’yi Yunanistan’a doğru yönlendirdiğini belirtiyor Türk diplomatlar.

    ABD’nin Yunanistan’da güneyden kuzeye ulaşım yollarını iyileştirmeye koyularak, Rusya’ya karşı Türkiye’ye alternatif olacak bir hat yaratmak için çalışmalarını 2014 sonrasında başlattığı vurgulanıyor.

    Bu çalışmalar neticesinde 10 yıldan kısa bir sürede, Erdoğan’ın bazen “saya saya bitiremedim” diye söylendiği, bazen direk “beş artı dört, 9 üs var” dediği, bazen de “Yunanistan’ın tümü Amerikan üssü olmuş” diyerek eleştirdiği bir tabloyla karşılaştık.

    Bu süreçte ABD-Yunanistan Savunma İşbirliği Anlaşması’nın yenilenmesi, Girit’teki Suda Üssü’nün genişletilmesi, ABD’nin Türkiye’ye 40 km uzaklıktaki Dedeağaç’a yaptığı askeri yığınakla Balkanlara ulaşımı kolaylaştırması gibi gelişmeler Ankara’yı huzursuz etti.

    Yunanistan’daki Sol/Anti Amerikan Damar Nereye Kayboldu?

    Peki ama çok değil daha 1999’da ABD başkanı Bill Clinton’ın ziyaretini protesto etmek için neredeyse Atina’yı ateşe veren Amerikan karşıtları tüm bunlar olurken nereye kayboldu?

    Rus turistlerin gözde şehri Dedeağaç, Amerikan askeri birliklerinin sevkiyat üssü haline gelirken geleneksel Yunan-Rus Ortodoks yakınlığına ne oldu?

    Bu iki sorunun yanıtının bir bölümünün 2008-2009 mali krizinde yattığı anlaşılıyor. Yunanlı meslektaşlar, Atina’nın ekonomik kriz karşısında Rusya’dan beklediği desteği bulamadığına dikkat çekiyorlar.

    Daha önemlisi, kendisine empoze edilen kemer sıkma politikaları nedeniyle başta Almanya olmak üzere AB’ye müthiş öfkelenen Atina’nın Washington’a yanaşmaya başladığı belirtiliyor.

    Ancak bence Atina-Washington yakınlaşmasında asıl belirleyici rolü, Ankara-Washington ilişkilerinin bozulması oynadı. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler özellikle 2016 darbesinden sonra kötüye gittikçe, Yunanistan-ABD ilişkileri o ölçüde sıkılaştı.

    Yunanistan’dan Doğu Akdeniz’de Türkiye Karşıtı Cephe

    Yunanistan ile ABD’nin yakın tarihin neredeyse en parlak dönemine götüren süreçte Erdoğan’ın İsrail ve Mısır’la köprüleri atmasını da hesaba katmak gerek.

    Zira Yunanistan, Güney Kıbrıs’la birlikte Türkiye’nin İsrail ve Mısır’la kötüleşen ilişkilerinin yarattığı fırsattan faydalanmayı ihmal etmedi. Doğu Akdeniz doğal gazını Türkiye’yi by-pass edecek şekilde Avrupa’ya ulaştırmayı hedefleyen EastMed projesi, ekonomik bir girişim olmanın ötesinde Türkiye karşıtı siyasi bir cephe anlamını da taşıyordu.

    ABD’nin de ilk başta desteklediği bu dörtlü ittifak karşısında Doğu Akdeniz’deki “değerli yalnızlığı” kırmak için hareket geçen Türkiye, çareyi 2019’da Libya’da BM’nin tanıdığı hükümetle deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırası imzalamakta buldu.

    Sırtını, maksimalist mavi vatancılara dayayan iktidarın bu hamlesi, hukuken tartışmalı bulunsa da siyaseten istenen etkiyi yarattı; Doğu Akdeniz’de sular ısınmaya başladı.

    (Bu hamleyi hasar kontrolü olarak “takdir edip”, Türkiye keşke en baştan kendisini izole etmeseydi de Libya’da ellerini kirletecek cinsten vekalet savaşlarına bulaşmasaydı demeyi de ihmal etmemek gerek.)

    ABD ve Fransa’nın Atina Desteği Bedavaya Gelmedi

    Bu arada, Türkiye’nin 2016 sonrası Suriye’ye yaptığı sınır ötesi operasyonlar, ABD ve Fransa’yla aranın açılmasına yol açarken bu iki ülkenin Atina ile yakınlaşmasını da pekiştirdi. Ve fakat bu iki ülkenin desteği bedavaya gelmedi. Fransa, Rafale savaş uçaklarının yanı sıra fırkateynlerini de satarken, ABD ile de Yunan hava kuvvetlerindeki F-16’ların yenilenmesi için de anlaşma sağlandı.

    Tüm bu yakınlaşmalar sayesinde Yunanistan, ordusunu modernize ederken Türkiye’nin Rusya’dan S400’leri aldığı gerekçesiyle F-35 programından çıkarıldığını denkleme ekleyelim.

    Peki ama 2008-2009 krizi nedeniyle belini yeni yeni doğrultmaya başlayan Yunan toplumu, bu milyar dolarlık-euroluk silahlanma programına neden karşı çıkmadı. Amerikan karşıtları neden sessiz kaldı?

    Erdoğan Tehdidi Yunan Ordusunu Modernize Ettirdi

    Cevap “Erdoğan tehdidinde” yatıyor. Atina, ABD’nin artan askeri varlığını, kendi toplumuna Türkiye’ye karşı caydırıcılık kozu olarak sattı. “ABD’nin askerinin olduğu yere Türkiye saldıramaz” demeye getirdi.

    Türkiye ne zaman bu mesajdan duyduğu rahatsızlığı ABD’ye iletse, “Bizim askeri işbirliğimiz tabii ki size karşı değil, Rusya’ya” karşı dedi Amerikalı yetkililer. “Peki bunu Yunanistan kamuoyuna da duyursanız” dendiğinde ise sessiz kalmayı tercih ettiler. Yunan toplumunda alerji yaratmaması için ABD askeri varlığının Türkiye’ye karşı caydırıcılık boyutuyla ön plana çıkması onların da işlerine geldi.

    Bu arada, artan Yunan- Amerikan yakınlaşması, iç politik saiklerle Erdoğan’ın da işine geldi denebilir. İçeride kronikleşen ekonomik kriz karşısında büyüyen Yunan ve Amerikan tehdidine oynamak ve “Amerikalılar şimdi de Türkiye’yi Yunanistan üzerinden çevreliyorlar” temalı abartılı yorumlar tabii ki dikkat dağıtıcı oldu.

    Bu arada ellerindeki Rus yapımı silahları Ukrayna’ya gönderen Yunan hükümeti, Amerikan silahlarını alıp gayri-askeri statüdeki adalara güzel güzel yerleştirmeye başlayınca ne oldu? Erdoğan “bir gece ansızın gelebiliriz” dedi. “İzmir’i unutmayın” diye kükredi.

    Öyle olunca da Türkiye haklı iken haksız konuma düştü. Erdoğan’ın agresif söylemi nedeniyle Atina, hem pahalı silahlanma programını toplumuna kabul ettirebildi, hem de dünyaya dönüp “gördünüz mü, saldırgan taraf ben değilim” demeye getirdi.

    Zaten Atina çok uzun bir süredir gerek ABD’ye gerekse Avrupa’ya; “Batı ittifakının cephe ülkesi Türkiye değil, benim. Türkiye çevresine istikrarsızlık yayıyor. Türkiye, göçmenleri tutsun yeter. Balkanlardan Doğu Akdeniz’e istikrar yaratacak ülke olarak sırtınızı bana dayayın” mesajı veriyor.

    5. nesil F-35 programından dışlanan Türkiye, elindeki F16’ları modernize etmek, yeni F-16 alımı yapmak için Kongre’nin kapısını aşındırırken; modernize edilmiş F16’ları teslim almaya başlayan Yunanistan hava filosuna F-35 uçaklarını katmak için ABD’ye resmi talebi çoktan gönderdi bile. 

    Bazı askeri uzmanlara göre Türkiye önlem almazsa Ege’deki hava üstünlüğünü Yunanistan’a kaptırma riski ile karşı karşıya. Şimdi Erdoğan, silahlanmayı frenlemesi için Miçotakis’i ikna etme derdinde.

    Miçotakis’le Vilnius’taki NATO zirvesinde yapacağı görüşmede Atina’nın silahlanma programına dikkat çekeceğini söyleyen Erdoğan, Türk basın mensuplarına yaptığı açıklamada şöyle dedi:

    “Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o: Sayın Başbakan, bu silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?” Ama kendisinin de bir dönem kullandığı ifadeyle “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş durumda.”

    Yukarıda da söylediğim gibi Yunanistan kendisini istikrar abidesi bölgesel bir güç olarak konuşlandırmak hedefinde. Zaten o nedenle Miçotakis, zirve sonrasında yaptığı basın toplantısında Yunanistan’ın silahlanma programlarının sadece Türkiye ile rekabet prizmasından görülmemesi gerektiğini vurguladı.

    Sonuç olarak, Yunanistan’ın topraklarını Amerikan askeri varlığına açıp Atina’nın kendisine farklı bir bölgesel rol biçmesi, ayrıca miyarlarca dolarlık silahlanma programına girişmesinin önünü Erdoğan açmıştır. Bu saatten sonra da Erdoğan Yunanistan’a tornistan yaptıramaz.

    Yunanistan siyasi liderliğinin tercihleri elbet Yunan toplumunun bileceği kendi meseleleridir. Bize bir şey söylemek düşmez.

    Bizi ilgilendiren kısmı, Atina’da zaman zaman öne çıkabilecek şahinlerin bir yandan ABD’ye sırtını dayarken, bir yandan da artan askeri gücü nedeniyle gereksiz bir özgüvene kapılıp Ege’de ya da Doğu Akdeniz’de dişini gösterecek türden gereksiz hamlelere kalkışma ihtimali. Ankara’da zaten gerginlikten beslenen bir zihniyet var, bir de buna Atina’lı şahinler eklenmesin.

    Dünya L1 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikToplum Refahını Nasıl Ölçeriz? | Endekslerde Türkiye #3
    Sonraki İçerik Gültekin’in İddiaları Kartel Parti Sistemi mi, Komplo Teorisi mi?

    Diğer İçerikler

    Bültenler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Emrullah Özdemir
    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    D84 INTELLIGENCE

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 Reza Talebi

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}