Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Ekonomide Yapılanlar Bilinçli Mi?
    Yazılar

    Ekonomide Yapılanlar Bilinçli Mi?

    Caner Gerek17 Haziran 202211 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Son günlerde iktisat camiasındaki ana tartışmalardan birisi iktidarın uyguladığı iktisat politikalarının bilinçli bir şekilde mi bizi buraya getirdiği üzerine. Bazı iktisatçılar bu durumun bilinçli olarak yapıldığını ana gayenin toplumun bir kesimini zenginleştirmek olduğunu ve bunun için gelir transferini başarıyla yaptıklarını düşünüyor. Dolayısıyla, onlara göre bugün geldiğimiz noktada toplumun bir kısmının zenginleşirken diğer kısmının hızla fakirleşmesi ile sonuçlanan uygulamalar, bilinçli bir şekilde planlanmış ve başarıya ulaşmış durumda. Ben ise bu yazıda bunun tam tersini iddia ederek ekonomi yönetiminin bilinçli bir şekilde ekonomiyi buraya getirmediğini, kontrolü kaybederek savrulmaya başladığını göstermeye çalışacağım.

    Burada tartışacağım konu bilinçli olup olmadıkları üzerine olduğu için önce bilinçlilikten ne beklediğimi anlatarak başlayayım. Bilinçli bir ekonomi politikasından bahsedeceksek eğer bu politikaların birbiriyle çelişmeyen politikalar olmasını beklememiz gerekir sanırım. Ve eğer bilinçli olduğu söylenen program hedefine ulaşmışsa bu ulaşılan hedef yönünde yapılan planların başarı ile gerçekleşmesini beklememiz gerekir, yani önemli olan sadece sonuç değil sonuca giderken o yönde yapılan uygulamalar da önemli.

    Üçüncüsü, bilinçli olduğu söylenen politikaların kısa dönemde özel bir durum yoksa iktidar için sürdürülebilir olması da gerekir. Eğer yapılan planlar birbirleriyle çelişmeyip tutmuşsa, o tutan planlarla buraya gelmişsek ve bu sürdürülebilirse, o zaman bu uygulamaların bilinçli şekilde yapıldığını söyleyebiliriz. Eğer biz bu planların birbiriyle çeliştiğini, planların tutmadığını ve sürdürülemez olduklarını gösterebilirsek sanırım, bu uygulamaların bilinçli olmadığını kanıtlamış oluruz. O nedenle, neden bilinçli olmadığına bu açılardan bakalım. Bunun için, Naci Ağbal dönemine kadar geri giderek çelişkileri, planların tutmamasını ve bu durumun sürdürülemezliğini göstermeye çalışacağım.

    Naci Ağbal’ın Merkez Bankası Başkanı olarak göreve başladığı hafta Pazartesi, piyasalar açılmadan önceki ilk yazılı basın açıklamasının bir kısmı şu şekildeydi:

    “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak temel amacımız fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm politika araçları kararlılıkla kullanılacaktır. Para politikasında, şeffaflık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik ilkeleri çerçevesinde iletişim güçlendirilecektir.”

    Bu açıklamadan piyasaların aldığı mesaj Ağbal yönetiminde faiz artışına gidileceği idi. Göreve atanır atanmaz faiz artıracağı sinyalini veren bir Merkez Bankası Başkanı bunu Cumhurbaşkanından habersiz yapabilir mi? Hepimiz Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı’nı yeterince tanıyorsak bu soruya vereceğimiz cevap hayır olur. Dolayısıyla, 2020 Kasım ayı itibarıyla Erdoğan iktidarı faiz artışına karşı değildi. Ya da şöyle diyelim, faiz artışını istemese bile artışa razı olmuştu. Üstelik piyasaya müdahaleler de azalmaya başlayacaktı. Mesela aktif rasyosu olarak adlandırılan bankalara müdahaleden de vazgeçiliyordu. Zamanla Ağbal’ın verdiği bir diğer mesaj da gerekli koşulların oluşması durumunda döviz alım ihalelerinin gündeme gelebileceği idi. Yani Merkez Bankası rezervleri artacaktı. Ağbal görevden alındıktan sonra bu üç uygulamanın tam tersi oldu: Faiz düşürüldü, piyasaya müdahaleler arttı ve rezervler daha da eritildi. Şimdi o döneme gelelim.

    Merkez Bankasında Tekrardan Berat Albayrak Dönemi

    Ağbal sonrası Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu oldu. Kendisinin Yeni Şafak’taki eski yazılarına bakıldığında faizin düşürülmesini savunan birisi olduğu hemen görülüyordu. Fakat ilk verdiği röportajda “Nisan veya sonrasındaki aylarda PPK kararıyla ilgili hemen faiz indirilecek şeklinde önyargılı bir yaklaşımı doğru bulmuyorum” dedi (1). Yine devamında “faiz enflasyonun üzerinde kalacak” vurgusu yaptı (2). Bu ifadeyi kullandığı tarih itibariyle enflasyon %15,61 iken faiz %19 idi. Fakat sonra işler değişmeye başladı. Enflasyon Mart ayında %16,19, Nisan ayında %17,14 ve Haziran ayında %17,53 olarak gerçekleşti. Temmuz ayında ise %18,95 ile politika faizi olan %19’a ulaşırken Ağustos enflasyonu %19,25 ile politika faizini geçti.

    Söylemlere bakıldığında politika faizinde artış beklemek gerekirken Kavcıoğlu önce çekirdek enflasyona ağırlık verileceğini söyleyerek dümen kırdı. O da olmayınca bu sefer cari açığı ön plana çıkardı. Kavcıoğlu önce yazılarıyla çelişti, sonra yazılarıyla çelişen söylemleriyle de çelişti. Devamında ise Türkiye’nin yoksullaşmasını hızlandıran ilk adım atıldı ve 24 Eylül tarihinde ilk faiz indirimi gerçekleştirilerek politika faizi %19’dan %18’e çekildi. Ekimde %16’ya, Kasım’da %15’e ve en son Aralık’ta %14’e çekildi. Tüm bu dört aylık sürede kur ve enflasyon hızla yukarı giderken Merkez Bankası ısrarla faiz düşürmeye devam ediyordu. Dolar kurunun 8,70’lerden başladığı yolculuk Aralık ayı PPK toplantısı öncesi 14,40’a kadar gelmişti ama hala faiz düşürmeye devam ediyorlardı. Belli ki faiz düşürme kararı çok önceden alınmıştı ve ne olursa olsun o düşüş gerçekleştirilecekti.

    Bilinçli bir ekonomi yönetimi Merkez Bankası Başkanı değişimi sonrası faiz enflasyonun üzerinde kalacak söylemine ve bunun aylarca uygulanmasına izin vermezdi. 2021 Şubat ayından Eylül ayına kadar faizler düşürülmeden beklendi. Tahminimce olan şuydu: Şahap Kavcıoğlu göreve gelirken yıl sonunda faizin %14’e düşürülmesi için söz vermişti. Göreve geldiği dönemde de zaten yılın son çeyreği için enflasyonda düşüş bekleniyordu. Enflasyondaki düşüşle birlikte faizler de inecekti. Böylece kurlarda sert bir yükseliş yaşanmayacaktı ve haliyle enflasyon beklentileri bozulmayacaktı. O nedenle göreve gelir gelmez faizler indirilmeyip beklenmişti. Aksi takdirde neden Eylül ayına kadar beklensin ki?

    Üstelik Eylül ayına geldiğimizdeki koşullar faiz indirmemek için çok daha fazla sebep sunuyordu. Enflasyonun düşmesi bekleniyordu ama bilakis arttı. Enflasyon yükselirken baştan söz verilen faiz indirimlerinin gerçekleşmesiyle kurda yukarı yönlü sert bir sıçrama gerçekleşti. Dolayısıyla, faiz düşüşünün enflasyonun seyri dikkate alınmadan karar verileceği yerde TCMB yönetiminin faizi enflasyonun üzerinde tutacağız sözü yapacakları faiz indirimiyle çelişmekteydi. Beklenen şey enflasyonda düşüştü ve fakat bu beklenti tutmadı. Sonuç olarak, bilinçle ve başarıyla açıklayamayacağımız ikinci durum buydu. Nihayetinde kur fırladı ve artık durdurulması gereken kur ve onun etkilediği enflasyon vardı. Şimdi biraz da buralardaki çelişkilere gelelim.

    Eylül ayından itibaren sertleşen kurdaki artış önce ihracatımızı artıracak şeklinde açıklanarak sanki kur bilinçli artırılmış gibi güven verilmeye çalışıldı. Üretimimiz ve ihracatımız artacak, cari açığımız azalacak ve hatta fazla verecekti, söylem bu şekildeydi. Fakat kurun yukarı gelmesi bilinçli bir politikanın ürünüymüş gibi anlatılırken birden kuru durdurmak için de devreye kur korumalı mevduat girdi ve burada da çelişkiye düşüldü. Kur korumalı mevduat aslında akıllıca bir tasarım gibi gözüküyordu. Size en az dövizdeki artış kadar faiz getirisi garanti ediyordu. Olasılıkları da hesaba katarak düşündüğünüzde dolarda kalmaya göre daha az riskle en az dolardaki kazanç kadar kazanç elde edebilecektiniz. Böylece hane halkının dolarlarını bozdurarak TL’ye geçmesi planlandı. Aslında 2018 yılından bu yana MB açıklamaları takip edildiğinde görülecektir ki kur yeterince kazandırmazsa hanehalkı döviz tutmaktan vazgeçecek böylece döviz tasarrufları azalmaya başlayacak diye tahmin ediyorlardı. İşte KKM de bunu arzulayan bir uygulamaydı. Herkes KKM’ye geçerse ve siz dışarıda kalırsanız kur düşeceğinden ve muhtemelen oralarda kalacağından siz de KKM’ye geçmek isteyeceksiniz, üstelik kur riskiniz de yok. Nitekim bu düşünceyi beslemek için de KKM kararının açıklandığı günden itibaren TCMB rezervleri ile arka kapıdan sığ saatlerde yüklü satışlar yapıldı. Fakat beklenen çözülme gerçekleşmedi.

    Kurun bilinçli şekilde artırıldığını söyleyenler KKM’nin neden devreye sokulduğunu ve neden o kadar rezervin eritildiğini de açıklamak zorunda. Olan aslında bilinçli denilen planın yine tutmamasıydı. Çünkü iktidarın ekonomi yönetimine güven yitirilmişti, dolar talep etmeye devam edildi. Planın tutmadığı görülünce KKM’nin kapsamı genişletildi. Şirketler de kapsama alındı. Bu da yeterli olmadı elbette. İhracat genelgesi çerçevesinde ise ihracatçıların TCMB’ye yapacağı döviz satışında oranı %40’a çıkardılar. O kadar başarılı(!) plan ki sürekli kapsam genişliyor. Halbuki gerçekten belirli bir plan program dahilinde olsaydı olası yan etkilere karşı da en baştan önlem alınır ve yapılacaklar listesi en başta açıklanırdı. Aylardır görüyoruz ki KKM’nin kapsamı daha sonra genişletilmek zorunda kalıyor, uygulamaların yan etkisi olan konut kira artışı kontrolü aylar sonra belirleniyor ya da KKM tutmayınca bu sefer de GES’i getirmek durumunda kalıyorlar. Diğer yandan süper bono için çalışma yapıyorlar. Bu yeni getirilen her uygulama bilinçli olduklarını değil, bilinçsizce verilen kararların istenmeyen sonuçlarına karşı anlık düzenlemeler olduğunu gösteriyor. Devam edelim.

    Kurun arttığı durumda ihracatın artacağı ve cari fazla vereceğimiz söylemi üzerinden gidersek o söylem da tutmadı. Tablo 1’deki turuncu barlardan da görüleceği üzere özellikle 2021 Kasım ayıyla beraber Türkiye’nin cari açığı hızla artmaya devam etti. Bir yandan ihracat üzerinden cari açık azaltılmaya çalışılıyor ama diğer yandan kredi büyümesi hızla devam ediyor. Halbuki kredi büyümesi ithalatı beraberinde getirdiği için cari açığı artırıyor. Bir iktidar cari açığın düşmesi için uğraşırken diğer yandan bol bol kredi veriyorsa bu ekonomik anlamda çeliştiğini, davranışının tutarsız olduğunu gösterir.

    Dış Ticaret Verileri, Kaynak: TÜİK

    KKM ilk açıklandığında bunun bütçeye getireceği herhangi bir yük olmayacağı söylendi ama Kerim Rota’nın birkaç hafta önce yaptığı hesaba göre Hazine ve Merkez Bankasına maliyeti 100 milyar TL’yi geçmiş durumda (3). Bu hesaplamadan sonra kur daha da arttı, artmaya devam ediyor. Beklenen KKM sayesinde kurda mevduat faizinin altında ya da o civarda bir artış olacağı idi ama hesap yine tutmadı. KKM ile de durdurulamayan kur artışı aynı zamanda enflasyonu da beraberinde getirdi. Enflasyon da raydan çıktı. Enflasyonun hızla artması en çok da AK Partinin oy tabanı olan toplumun yoksul kesimini fakirleştirdi. Bu durumun aynı zamanda Ak Parti’de sınırlı da olsa oy kaybına yol açması kaçınılmaz. Ama oyunu kesinlikle arttırmaz. Mevcut seçim sistemi kazanan her şeyi alır bir seçim sistemi olduğu için önemsenemeyecek bir durum değil. O nedenle, enflasyon artışının AK Partinin oy aldığı insanları vurması yine bilinçli bir politika olmaktan ziyade kontrol edilemeyen kur artışının bir sonucu olduğu son derece açık.

    Bu işten belirli bir kesim kazanıyor, ihracatçılar da onlardan birisi söylemi ise bir ölçüde kabul edilebilir ama bu da sürdürülebilir değil. İhracatçının maliyeti, yüksek enflasyon nedeniyle hızla artmakta. Üretici maliyetleri o kadar hızlı artıyor ki ihracatçının karları kurun stabil kaldığı bir ortamda zaman geçtikçe erimekte. Son bir yıl içerisinde Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi %132,16 artmış durumda. Bu kadar maliyet artışını ne ihracat yaparken fiyatlara yansıtmak mümkün ne de bu maliyetlere rağmen ihracata uzun süre devam edebilmek. Kurun sürekli değer kaybetmesi lazım ki rekabetçilik korunsun. O nedenle, bu planlı olduğu söylenen yeni durumda kur artışlarının üretici enflasyonu kadar artması kaçınılmaz.

    Bu ise aslında bizi bir sarmala götürüyor: Kur arttıkça üretici maliyeti artacak, üretici maliyeti arttıkça da ihracatçının rekabetçi kalabilmesi için kur tekrar artacak. Bu arada enflasyon da yüksek seyredecek. Böylesi bir durum yavaş yavaş iç piyasayı öldürecektir. Böyle bir politikanın planlanmış olması, planlanmış olsa bile başarılı olması ve sürdürülebilir olması mümkün değil. Halbuki bilinçli bir politikanın sürdürülebilir olmasını beklerim ben. Yakın dönemde seçim olsa kısa dönemli bir hedeften bahsedebilirdik belki ama 2021 Eylül ayından seçim tarihine iki seneye yakın bir süre vardı, bununla da açıklayamıyorum. Peki başka ne olmakta ve ne olacaktır?

    Tasarruf sahipleri bu sistemde birikimlerini korumak için mecburen dolar almaya devam edecek. Ki zaten yukarıda bahsettiğim üzere ihracatın devamı için kurda sürekli olarak yukarı yön kaçınılmaz, o nedenle döviz yukarı çıktıkça hane halkının döviz alma iştahı artarak sürecek ve böylece dövize daha fazla talep gelecektir. Dışarıdan döviz girişi turizm dışında durmuş durumda. Cari açıktaki artış da yine döviz bulmayı gerektiren başka bir durum. Hem hane halkı döviz talebinin artması hem de cari açığın artmaya devam etmesi döviz kıtlığını içinden çıkılmaz hale getirir. Zaten döviz yeterince kıtken daha da büyük bir kıtlığa doğru gidişimiz kaçınılmaz. Mevcut döviz kıtlığında riskliliği gösteren CDS değerlerinin oldukça yüksek seviyelere çıktığını da unutmayalım. Default etme olasılığımızın oldukça arttığını fiyatlıyor CDS. Dışarıdan borç bulmak böylece daha da zorlaşıyor. Ülkenin batma riskinin yüksek olduğunun fiyatlandığı bir noktaya bilinçli bir şekilde getirildiğine inananlar için açıklanması gereken durumlar bunlarla da sınırlı değil.

    Her şeyin bilinçli bir şekilde planlandığı gibi gittiğini iddia edenlerin açıklaması gereken bir diğer nokta mevcut döviz kıtlığının geldiği noktada dış ilişkilerin durumu. Yabancı yatırımcıların gelmediği, IMF gibi kuruluşlardan borçlanılmadığı ya da borçlanılamadığı yerde, geriye kalan dövizi ikili ilişkilerle bulmak… Ekonomi planı nasıl işliyorsa Türkiye, Cemal Kaşıkçı cinayetini Suudi Arabistan’a devretmek zorunda kaldı. Batılıların Kaşıkçı cinayetine suskunluğu bunların derdi para denilerek açıklanırken, bizim bu davayı Suudi Arabistan’a devretmeye razı olmamız da herhalde başka şekilde açıklanamaz. İşler beklenildiği gibi gitmediği için hem dava iade edildi, hem de birkaç hafta sonra Suudi Arabistan’a ziyarette bulunuldu. The Guardian gazetesine verilen bir demeçte Suudi bir yetkilinin “Onun (Erdoğan) bize, bizim ona olandan daha fazla ihtiyacımız var ve bize gelen de o. Duruşu ona, milyarlara mal oldu. Yapılacak herhangi bir ticaret bizim şartlarımızla olacak” sözünü de hatırlatmak lazım (4). Ayrıca 15 Temmuz’un planlayıcısı olduğu anlatılan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yönetimiyle de ilişkileri birden düzeltmek zorunda kalındı. Ekonomide olan bitenlerinin bir diğer sonucu da bu oldu.

    Çelişkiler Yumağı – Genel Bakış

    Evet biz buraya düşük faizle birilerini zenginleşmesinin yolu açılmaya çalışılırken gelmiş olabiliriz. Birileri daha zengin olsun istendi ve ona uygun politikalar öncelendi. Fakat politikaların bu belirli kesimi zengin etmeye çalışırken kontrolden çıkması ve geri dönülemez bir hal almasını, hala her şeyi bilinçli yapan bir ekonomi yönetimiyle açıklamak, oldukça ezberci bir yaklaşım. Ak Parti tabanının birçoğu bile ekonominin her ne sebeple olursa olsun bir plan dahilinde başarılı gittiğine inanmıyor ama bazı muhalif çevreler bu inanca kendini kaptırmış durumda. Bir kesimin zenginleşmesi için uygulanan politikalar o kesim zenginleşti diye başarıya ulaşmış olmak zorunda değil. Bazen A noktasından B noktasına ulaşmanın farklı yolları ve maliyetleri olur. Düşük maliyetle bunu yapmaya kalkarken yüksek maliyetle yapmak, bu planlarının tuttuğunu ve olan bitenin bilinçli olduğunu göstermez.

    Bu kadar çelişkinin olduğu yerde hiçbir kredibilitesi olmayan bir bakanın “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar, çarklar dönüyor” sözlerini bir itiraf kabul edip bilinçli bir politikanın belgesi olarak görmeyi körleşme ve hayranlıkla açıklayabiliyorum. Kaldı ki bu sistemden zarar eden tek kesim dar gelirliler de değil. Söylenmemesi gereken bir şeyi bu kadar aleni bir şekilde ifade eden birinin kendi hedefleri doğrultusunda başarılı plan yapması ya da başarılı bir plan içerisinde bulunmasını düşünmek, başlı başına bir çelişki zaten. Türkiye ekonomisi Erdoğan yönetiminde açık bir şekilde sağa sola savruluyor, olan basit haliyle bu. Bütün bunlar olup biterken hala bilinç atfedenlerin kendisine sorması gereken bir diğer soru da şu aslında: Peki ülkede daha ne olursa bu yaşananların bilinçli olmadığına kanaat getirirsiniz?

    Referanslar:
    1) https://www.bloomberght.com/tcmb-baskani-kavcioglu-nun-ilk-ozel-roportaji-2277484
    2) https://www.dw.com/tr/mb-ba%C5%9Fkan%C4%B1-faiz-enflasyonun-%C3%BCzerinde-kalacak/a-57051435
    3) https://t24.com.tr/haber/eski-hazineci-kerim-rota-hukumete-seslendi-kkm-den-simdiden-100-milyar-tl-arti-yuk-cikti-toptan-istifa-zamani-gelmedi-mi,1036127#:~:text=Eski%20Hazineci%20ve%20Gelecek%20Partisi,Milyar%20TL%20art%C4%B1%20y%C3%BCk%20%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1.
    4) https://tele1.com.tr/suudi-arabistan-medyasi-erdogan-ayagimiza-geldi-prens-muhammed-kazandi-614753/

    Fotoğraf: Patrick Perkins 

    Ekonomi
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAnket Savaşları | Beril Eski ve İlkan Dalkuç | Nabız #93
    Sonraki İçerik Jurassic World Dominion | Sinekritik #49

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Haklı Savaş ve Simülasyon

    20 Haziran 2025 Armağan Öztürk
    Yazılar

    Türk’ün İmgelemindeki “Midnight in Paris”

    18 Haziran 2025 Umut Dağıstan
    Yazılar

    Kurt Lewin Liderlik Deneyleri: Bir Demokrasi Nasıl Yönetilir?

    18 Haziran 2025 Furkan Musa Doğan

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Sivil Toplum ve Dijitalleşme | Itır Akdoğan: Dijitalleşme her zaman çoğulculuk ya da kapsayıcılık gibi hedeflere hizmet etmiyor olabilir

    22 Haziran 2025 Röportajlar Ersin Kopuz

    Haklı Savaş ve Simülasyon

    20 Haziran 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    Türk’ün İmgelemindeki “Midnight in Paris”

    18 Haziran 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    Kurt Lewin Liderlik Deneyleri: Bir Demokrasi Nasıl Yönetilir?

    18 Haziran 2025 Yazılar Furkan Musa Doğan

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Haziran 2025
    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}