Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Cumhuriyet’in 100. Yılında Kutlamalar ve Seküler Kesimin Temsil Sorunu
    Yazılar

    Cumhuriyet’in 100. Yılında Kutlamalar ve Seküler Kesimin Temsil Sorunu

    Umut Dağıstan6 Kasım 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Eski tasavvuf kitaplarında sıklıkla geçen bir hikâye vardır. Genç ve akıllı bir köylü tesadüf eseri karşılaştığı bir evliyadan bir kehanet duyar. Rivayet odur ki, üç vakte kalmadan genç köylünün yaşadığı köyün suyuna bir çeşit zehir karışacaktır. Bu sudan içen herkes aklını kaçırıp ipe sapa gelmez laflar etmeye başlayacaktır. Genç köylü telaş içinde köye koşar ve herkesi uyarır. Ancak kimse anlattıklarını ciddiye almaz. Genç köylü çaresiz, köyü terk eder.

    Aradan bir süre geçer ve köylü merakına yenilerek köye geri döner. Hakikaten de köylülerin, tıpkı evliyanın dediği gibi, sudan içip aklını kaybettiğini görür. Herkes tek bir kişi gibi aynı ipe sapa gelmez cümleleri etmektedir. Genç köylü buna rağmen evim dediği köyünde kalmaya devam eder. Sonra zamanla bir şeyi dehşetle fark eder; köylüler birbirleriyle güzel güzel anlaşmakta ve bizim genç köylüye deli muamelesi yapmakta, onun ipe sapa gelmez laflar ettiğini düşünmektedir. Genç köylü bir süre direnir, uykuları kaçar, kimselerle konuşmaz, sonunda kendisi de çaresiz, köyün pınarından kana kana içer.

    Bu hikâye her zaman çok hoşuma gitmiştir. Zaman zaman bu toprakları o köyün pınarının ikiye böldüğünü düşünmeyi severim. Bir taraf akan suyu kana kana içerken diğer taraf suya ilişmemiştir. Bugün artık birbirlerinin dilini anlamayan her iki taraf da suyu karşı tarafın içtiğini iddia etmekte…

    Evet bu alegorik hikayenin sonuçlarını pratik hayatta zaman zaman deneyimlediğimizi söylesek abartılı olmaz sanırım. Son olarak bunu Cumhuriyet’in 100. yıl kutlamaları münasebetiyle yaşadık.   

    Bu topraklarda önemli gördüğümüz her türlü kavrama ya da ideolojiye öncelikle törenlerle, kravatlarla yaklaşıyoruz. Kültür sanat faaliyetlerinden tarihsel anmalara kadar her şey, bizim için gündelik hayatın dışında bir olgu öncelikle. Böyle olunca da o ideolojinin ya da faaliyetin içselleştirilmesi mümkün olmuyor. Bu durum onları önemsemediğimizden değil, tam tersine janjanlı ambalajlarından çıkaramayacak kadar onlara kutsiyet atfetmemizden geliyor belki de. Bir diğer nokta ise şekle tantanayla sarılmanın, içeriği hazmetmekten daha kolay olmasından. Hele ki söz konusu olan vatandaşlara birtakım sorumluluklar yükleyen, bagajı ziyadesiyle yüklü cumhuriyet gibi bir kavramsa.   

    Genel kanı Cumhuriyet’in 100. yılının oldukça sönük biçimde kutladığı yönünde. 100. yılın simgesel anlamı büyük elbette. Hâliyle tek güne sığan bir kutlama beklentisi de yukarıda belirttiğim şekli öneme girmekte. İçselleştirilmiş bir cumhuriyet olgusu, kendisini vatandaş olarak tanımlayan fertlerin gözünde bir güne sığamayacak bir kazanımlar bütününü ifade etmeli. 

    Ancak cumhuriyet olgusunu benimseyen ülkenin seküler, modernleşmeci kesimi için cumhuriyet ilkesi belki de hiçbir zaman sembolik anlamlarının ötesine doğru düzgün geçemedi. Geçseydi, kimi zaman modernleşme ya da Cumhuriyet’in uygulamalarının eleştirisinin bizatihi cumhuriyet olgusunun kendisinden kaynaklanan bir kazanım olduğu görülebilirdi. Ancak hemen burada 100. yılın sönük bir şekilde kutlandığı görüşüne de karşı çıkmaktayım.

    Bu yılın sembolik öneminin dışında belki de ilk defa cumhuriyet kutlamaları devletin tekelinden kurtulmuş oldu. Resmi, gri tonlu, bolca resmi geçitli önceki kutlamaların aksine, kutlamalar daha demokratik bir şekilde tabana, halka yayıldı. Devletin zorlama birtakım organizasyonları yerine, sivil toplum kuruluşları, yerel oluşumlar kendi kutlamalarını yaptı. Cumhuriyet ruhuna uygun biçimde sivil inisiyatifler öne çıktı. İnsanlar yollarda uzun konvoylar oluşturdu. Aslında bunun en büyük nedeni, tam da şikâyet edilen durumdan kaynaklanmaktaydı: devletin kutlamalara katılmaması. Cumhuriyet tam da buydu aslında. İktidarın devlet denilen örgütlü yapının elinden alınıp halka verilmesi. 

    Bir diğer trajikomik unsur ise cumhuriyet kavramının özü itibariyle halkçı bir yaklaşım olmasına rağmen bu topraklarda hep seçkinci bir olgu olarak değerlendirilmesidir. Elbette bunun tarihsel nedenleri yok değil. Ancak bu nedenlerin var olması, cumhuriyet olgusunun kuşatıcı yönünün zayıflaması sonucunu doğurmamalıydı.

    Burada sadece Cumhuriyet seçkinleri suçlanmamalı, en az onlar kadar sağ muhafazakâr siyasi elitler de suçlular. Evet, seçkinci elit denildiğinde sadece Cumhuriyet kadroları ve onların türevleri anlaşılmamalı. Popülist sağ siyaset de kendi seçkinci elitini yaratmıştır. İster milliyetçi kanattan olsun, ister İslamcı, sağ siyaset geçmişin hayaletleriyle sözde mücadele ederek kendi siyasi konumunu kuvvetlendirmektedir. Sağ ya da sol olsun, gündelik siyaset özü itibariyle popülist olmak zorundadır. Popülizmin en kolay, yaratıcılıktan en uzak ve ucuz yöntemi ise şeytani karşıtlar oluşturarak safları sağlamlaştırmaktır.

    100 yıllık serüvende cumhuriyet denildiği zaman akla gelen ilk kavram tartışmasız devlettir. Devlet, halkın gözünde, cumhuriyet ve inkılaplarla oluşmuş seçkinci bir organizasyondur. Ve genel okuma halka rağmen halk için bir şeyler yapıldığıdır. Bu argümana cumhuriyetçi seçkinler de muhafazakâr seçkinler de sarılmaktadır. Bir tarafta halkın göz ardı edildiği vurgusu varken diğer yanda halk için bir şeyler yapıldığı görüşü hâkimdir. Bu söylem çerçevesinde devlet, her zaman korkutucu ve yerine göre gaddardır. Meşru şiddet tekelini elinde tuttuğunu belli aralıklarla hatırlatır.

    Modern ulus devletlerin büyük çoğunluğunun kuruluşunun arkasında diğer etnik grupların dışlanması, kimi zaman yok edilmesi, dil birliğinin sağlanması, ulusal birlik adına yerel renklerin bir potada eritilmesi gibi uygulamalar vardır. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devletleşme süreci ise geride büyük bir imparatorluk bagajı olması ve devrimlerin hemen savaş ertesine gelmesi gibi nedenlerle daha sancılı olmuştur. Kazanılan savaş olgusunun getirdiği prestij, devrimlerin uygulama zamanının kısaltsa da, bu kısalık devrimlerin içselleştirilmesini de hâliyle zorlaştırmıştır. Batılılaşmacı devrimlerin, dinin ve geleneğin kamusal ve siyasal alandaki görünümünü azaltma amacı taşıması, halkta topyekûn bir uygarlık değişimi olarak algılanacak ve tepkiyle karşılanacaktır.

    Ancak gelenek ile modernlik ya da Doğu ile Batı arasındaki çatışma diye özetlenebilecek gerginlikler Türkiye Cumhuriyeti’nin ötesine uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun iki yüzyıllık modernleşme çabasını yokmuş gibi farz etmek, çatışmanın merkezini yanlış bir noktaya çekmektir. Cumhuriyet olgusu bir başlangıç değildir, tam tersine köklerini III. Selim’e kadar götürebileceğimiz bir modernleşme hareketinin son derece önemli bir evresidir. Cumhuriyetin temel felsefesi mutlak iktidarın paylaşılmasıdır. Bugün değilse yarın.  Ve o yarınlar 1950’lerden sonra defaatle gelmiştir.

    AKP’nin yirmi yılı aşkın iktidarında, özellikle son on yılında, Cumhuriyet, zamanında ona direnç oluşturanların siyasi oluşumunun kullanım alanına girmiştir. Siyasal İslam geleneği, sağ muhafazakâr bloğu mas ederek iki bloklu bir Türkiye fotoğrafı ortaya koymuştur. Onlar adına bunun pratik yararı, kendi bloğundaki farklılıkların siyasi dönüm noktalarında daha kolay konsolide olmasıdır. Oysa karşı blok, tam da cumhuriyet olgusuna uygun bir şekilde daha parçalı ve eleştirel bir yapıdadır.

    Üstelik ortada nicel olarak eşit bir dağılım da yoktur. Asimetri o kadar ilginçtir ki Türk ulus devleti fikriyatıyla ontolojik problemi olan Kürtler bile bu bloklaşmada Cumhuriyet tarafındadır, olmak da zorundadır. Uygulamadaki bütün sıkıntılarına rağmen Cumhuriyet teorik olarak normlar ortaya koyar. Ve o normlar en azından teorik düzeyde mücadelenin kurallarını, oyun sahasını ve kavram setini belirler.

    Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda yeni rejimin en büyük sorunu, çok uluslu altı yüzyıllık bir imparatorluk geçmişinin üstüne bir cumhuriyet kültürü oluşturabilmekti. Cumhuriyet seçkinleri denildiğinde kastedilen, burjuvazi gibi bir sınıf değildir. Eğitimle cumhuriyet değer ve ilkelerinin verilmesi ve sosyal geçişkenliğin eğitim yoluyla sağlanmasıdır. Köylü bir gencin cumhurbaşkanı olabilmesi örneğinde görüldüğü gibi… Yani cumhuriyeti benimseyen geniş yığınların seçkinler diğer kesimin ise mazlumlar olarak tanımlanması, en hafif deyimle sosyolojik bir garabettir. Zira bu fotoğrafta, 7500 TL maaş alan emekli bir öğretmen elitist olurken, aylık geliri 50 bin TL olan muhafazakâr bir esnaf mazlum ve dışlanmış halk olarak tanımlanmaktadır.

    Bugün sağ muhafazakâr kesimin en büyük rahatsızlığı uygulanan kültür politikalarıdır. Modern hayatın içinde yüz yıl önceki uygulamalardan bir mağduriyet hâli yaratmak, geçmişin hayaletleriyle kavgaya girmek gerçekçi bir argümandan son derece uzaktır. Bugün modern Türkiye, Cumhuriyet’in kültür politikalarının çok ötesinde bir kültürel çeşitlik ya da kimilerinin dediği gibi kültürel karmaşa içinde. Onun için eski hikâyeleri bir gerilim filminin sekansları gibi anlatmak yeni kuşaklar için bir şey ifade etmiyor artık.

    Gelinen noktada esas sorun seküler kesimin temsil problemidir. Ülke bütün renkleri yok sayılarak ikiye bölündüğünde ortaya çıkan asimetri, modern vatandaşların siyasi alandaki temsillerine izin vermemektedir. Acı olan, 100 yıllık Cumhuriyet’in devlet tarafından yeterince janjanlı kutlanmaması değil, o Cumhuriyet’in nüvelerinin siyaseten yok sayılmasıdır. Burada kastım sadece iktidarın yaratığı siyasal atmosfer değil, bunun yanında iki bloklu bir sitemden beslenen ve siyaset üretmeden aktör olmayı başaran muhalefetin politik riyakârlığıdır.

    Ancak gerçek cumhuriyet, elde bayraklarla sokağa çıkmak değil, kavramın dar anlamından sıyrılarak iktidar karşıtı bloğun temsilciliğine soyunan parti ve partilere tabandan baskı uygulayabilmektir. Siyasi iktidarın yarattığı oyun sahasında mutlu mesut top koşturan muhalefete izin vermemektir. Cumhuriyet Atatürk özdeşliğini Kemalist ideolojiye indirgemek, sadece cumhuriyet kavramına değil, Atatürk’e de haksızlıktır.

    80’lerden sonra devletin bütün tahrifatlarına, içine herkesin her şeyi koyduğu Atatürkçülük denilen garabete rağmen halkın resmi hegemonyanın dışına çıkarak Atatürk’le kurduğu bireysel ilişki, cumhuriyetin evrensel değerlerinin içselleştirildiği ölçüde anlamlı olacaktır. Bu nedenle devletin gölge etmediği 29 Ekim kutlamalarının demokratikleşmesi önemli bir adımdır.

    L2 Siyaset Sosyoloji Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikDeprem ve Sivil Toplum | Sezai Hazır: Deprem bölgesine yönelik yardım ve destekler ciddi şekilde azaldı  
    Sonraki İçerik Gazze’deki Çatışmaların Hukuki Anlamı | Çerçeve S3 #10

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Podcast

    İrlanda Tarihi II: Global Ekonominin Merkezindeki Ada | Çerçeve S3 #73

    6 Mayıs 2025 Serim Çetin, İlkan Dalkuç ve Mert Söyler

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}