Adıyaman’da Eylül ayı sonunda önemli bir buluşma gerçekleşti: Kadınların Yerel Eşitlik Gündemi Çalıştayı. Çember Derneği’nin yürütücülüğünde, yerel paydaşların, kadın örgütlerinin ve kamu kurumlarının iş birliğiyle düzenlenen bu toplantının amacı, deprem sonrası yeniden inşa sürecinde kadınların sesini görünür kılmaktı.
Ben de bu buluşmada “Ne İçin, Kim İçin Yerel Eşitlik?” başlıklı bir değerlendirme sundum. Çünkü deprem sonrası yeniden inşa yalnızca binalarla, yollarla, altyapıyla değil, eşitlik ve adaletle, kadınların sözüyle tamamlanabilir. Aksi takdirde kâğıt üzerinde “yeniden inşa” edilen bir şehir, gerçekte eksik ve kırılgan kalır.
Yerel Eşitlik Nedir?
Yerel eşitlik, bir kentin tüm sakinlerinin —kadın, erkek, genç, yaşlı, engelli, göçmen fark etmeksizin— hizmetlerden eşit yararlanabilmesi, kamusal alana eşit erişebilmesi ve karar süreçlerine katılabilmesidir.
Adıyaman gibi depremden ağır hasar görmüş bir şehirde ilk bakışta öncelik barınma, altyapı, istihdam gibi sorunlarmış gibi görünebilir. Ancak eşitliği bu sorunların yanına “ek bir madde” olarak koyarsak hiçbirine kalıcı çözüm üretemeyiz.
Yeni yapılan binalar kadınların güvenlik ve bakım ihtiyaçlarını gözetmiyorsa konut sorununu çözemez. İşgücü piyasası kadınları dışlıyorsa, ekonomik kalkınma eksik kalır. Kamusal alan planlaması kadınların kullanımını hesaba katmıyorsa kent yarım kalır.
Yerel eşitlik, kentin tüm sorunlarını çözerken yol gösteren pusuladır.
Çalıştayın Gösterdikleri
Çalıştayda ortaya çıkan bulgular, Adıyaman’daki kadınların hayatını birkaç başlık altında özetledi:
- Şiddetle mücadelede kurumsal eksiklikler: Adıyaman’da bir kadın danışma merkezi veya sığınma evi yok. Şiddet mağduru kadınlar, en kırılgan anlarında yalnız bırakılıyor. Bu eksiklik, en temel yaşam hakkını korumada büyük bir boşluk anlamına geliyor.
- Siyasi katılımın düşüklüğü: Belediye meclislerinde kadın sayısı yok denecek kadar az. 2019’da merkez belediye meclisinde 2, 2024’te ise sadece 4 kadın yer aldı. Adıyaman, bugüne kadar hiç kadın milletvekili çıkaramayan illerden biri. Siyasal temsil eksikliği, kadınların kent hakkındaki sözünün duyulmamasına yol açıyor.
- Kadın sağlığı sorunları: Üreme sağlığı hizmetlerine erişim sınırlı. Kırsalda tek başına hastaneye gidemeyen kadınların oranı oldukça yüksek. Psikososyal destek eksikliği ise deprem sonrası daha da belirginleşti. Sağlık hakkı, kadınların en temel ihtiyacı olmasına rağmen ikinci plana itilmiş durumda.
- İstihdam ve girişimcilik: Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 20’nin altında. Çoğu kayıt dışı ve güvencesiz çalışıyor. Kadın girişimciler için finansmana erişim ve sosyal ağ eksiklikleri büyük engel. Bu durum, kadınların ekonomik bağımsızlığını ve özgüvenini zedeliyor.
- Kent hakkı ve güvenlik: Yetersiz aydınlatma, toplu taşımada erişim sıkıntıları ve güvenlik sorunları, kadınların akşamları sokağa çıkmasını zorlaştırıyor. Sosyal alanlar sınırlı, çocuk dostu mekanlar yetersiz. Kadınların kentsel mekânda görünürlüğü giderek azalıyor.
- Göç ve kadın: Deprem sonrası göç, özellikle göçmen kadınlar için kırılganlığı artırdı. Dil bariyerleri, sosyal dışlanma ve destek mekanizmalarının yetersizliği, onları daha da savunmasız hale getiriyor.
Bu tablo, Adıyaman’daki kadınların “hayatı geri isteme” mücadelesinin özeti.
Kadınların Sözü Neden Gerekli?
Kent, erkeklerle kadınlar tarafından aynı şekilde deneyimlenmez.
- Akşam aydınlatması olmayan bir sokak, erkek için karanlık; kadın için potansiyel tehlikedir.
- Kreşi olmayan bir mahalle, erkek için sıradan bir eksiklik; çalışan anne için işten kopuştur.
- Ulaşımı olmayan bir sosyal tesis, erkek için uzak; kadın için fiilen kapalı bir kapıdır.
Kadınlar kent politikalarında söz sahibi olmazsa bu gerçekler görünmez olur. O yüzden kadınların katılımı yalnızca demokrasi için değil, kentin yaşanabilirliği için de zorunludur.
Kadınların olmadığı bir kent, yarım kalmış bir kenttir.
Türkiye’den İyi Örnekler
Türkiye’de bazı belediyeler bu konuda somut adımlar attı:
- Adana: Yarı zamanlı park ve bahçe işçiliği ile kadınları istihdama kattı.
- Mersin: Kadın kooperatifleri sayesinde tarım ürünleri uluslararası pazarlara ulaştı.
- İzmit: “Anne Taksi” uygulaması, dar gelirli, hamile ve küçük çocuklu annelere ücretsiz ulaşım sağladı.
- İstanbul: Mahalle evleri, kadınlar için güvenli sosyal alanlara dönüştü.
- Ankara: Ücretsiz HPV aşısı, kadınların sağlık hizmetlerine erişimini artırdı.
Bu örnekler bize şunu gösteriyor: Yerel eşitlik mümkün, üstelik uygulanabilir.
Dünyadan İyi Örnekler
Benzer şekilde, dünyada da çarpıcı uygulamalar var:
- Viyana: 1990’lardan itibaren kentsel planlamaya toplumsal cinsiyet perspektifini entegre etti. Parklardan kaldırımlara kadar kadınların ihtiyaçları gözetildi.
- Berlin: Belediye bütçesinde toplumsal cinsiyet kriterleri uygulanıyor, Kadın Konseyi karar süreçlerine katkı sunuyor.
- Malmö: Kreş ve bakım hizmetlerini yaygınlaştırarak kadınların işgücüne katılımını artırdı.
- Umeå: “Gendered Landscape” projesiyle kadınların kente katkısı görünür kılındı; yeni projelerde toplumsal cinsiyet etki analizi zorunlu hale geldi.
Bu örnekler bize şunu söylüyor: Eşitlik, yalnızca sosyal hizmet değil, kentsel planlamadan bütçelemeye kadar her alanda entegre edilmesi gereken bir yaklaşımdır.
Ortak Sorumluluk
Yerel eşitlik tek bir kurumun değildir, ortak bir sorumluluktur.
- Belediyeler, kadın dostu hizmetler üretmek zorunda. Danışma merkezleri, sığınma evleri, kreşler, güvenli ulaşım, aydınlatma gibi somut adımlar atılmalı.
- Kamu kurumları, istihdam ve şiddetle mücadele alanlarında destek mekanizmaları kurmalı.
- Sivil toplum, kadınların örgütlenmesine ve kendi sesini duyurmasına alan açmalı.
- Üniversiteler, veri üretmeli, politika önerileri geliştirmeli ve belediyelere yol göstermeli.
Sonuç: Eşitlik Olmadan Yeniden İnşa Eksik Kalır
Deprem, sadece kayıplarıyla değil, aynı zamanda yeniden düşünmek için sunduğu fırsatla da hatırlanmalı.
Adıyaman’ın yeniden inşası yalnızca betondan değil, dayanışmadan, eşitlikten, kadınların sözünden örülmeli.
- Ne için yerel eşitlik? Daha adil, daha güvenli, daha kapsayıcı bir kent için.
- Kim için yerel eşitlik? Sadece kadınlar için değil, hepimiz için.
Kadınların olmadığı bir şehir yarım kalır. Kadınların olmadığı bir gelecek eksik kalır.
Bugün atılacak eşitlikçi adımlar, yarının daha dirençli, daha kapsayıcı kentlerini kuracaktır. Ve bu adımları atmamak, sadece kadınları değil, hepimizi eksik bırakacaktır.