Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » 1970’lerin Seks Filmleri Furyasının Düşündürdükleri
    Yazılar

    1970’lerin Seks Filmleri Furyasının Düşündürdükleri

    Umut Dağıstan24 Mayıs 20248 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak, Kartal Pendik Gittik Geldik, Beş Dakikada Beşiktaş, Hasan Almaz Basan Alır, Öttür Kuşu Ömer, Parçala Behçet, Şehvet Kurbanı Şevket, Tokmak Nuri, Tak Fişi Bitir İşi, İsmet Bu Ne Kısmet, Ayıkla Beni Hüsnü, Bu Kutu Başka Kutu, Çarlinin Kelekleri… Bu birbirinden “yaratıcı” isimlerin hepsi 70’li yılların Türk seks filmleri furyasının ürünleri. Tedirgin bir merakla ekşi kokulu izbe salonları dolduran bir kuşağın cinsel eğitimi üzerinde hatırı sayılır etki yaratmış bu filmleri, bir çeşit nostalji duygusuyla yâd edenlerin yanında, onlara cüzzamlı muamelesi yapanlar da yok değil. Zira bu filmler Türk sinemasının uzun süreli koma döneminde yaşam destek ünitesinin fişini çeken yapımlar olarak görülmekte. Yani bir anlamda tabuta çakılan son çiviler.

    Aslında bu dönemin filmleri büyük oranda İtalyan erotik/komedi sinemasından etkilenmiştir. İtalyan film endüstrisi, Avrupa’nın en büyük ve en eski film endüstrilerindendir. Bir anlamda kanlı ve görkemli Roma sirklerinin modern versiyonlarını andırır. Henüz sessiz filmler döneminde Truva’nın Yıkılışı 1911, Dante’nin Cehennemi 1911, Pompei’nin Son Günleri 1926 gibi büyük edebiyat uyarlamaları beyaz perdeye taşınmıştır.

    İtalyan sinemasında tür, ister komedi ister korku olsun, merkezde genelde bir “femme fatale” figürü vardır; seks ve şiddet unsurları bu görkemli filmlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Commedia dell’arte günlerinden ve Boccaccio’nun öykülerinden aşina olunan beceriksiz, sakar ve budala olduğu için haklı olarak boynuzlanan koca ve şehvet düşkünü din adamları gibi figürler İtalyan erotik/komedi filmlerinin önemli unsurlarındandır. Mussolini döneminde de komedi İtalyan sinemasında başat türlerden olmuştur. Yeşilçam’da bu furyayı başlatan film Oksal Pekmezoğlu’nun 1974 yılında çektiği Beş Tavuk Bir Horoz filmi, bir İtalyan filminin yerli uyarlamasıdır.

    Genel olarak 1960’lı yıllar Türk sinemasının altın çağı olarak değerlendiriliyor. Gerçekten de bu dönemde çekilen film, sinema salonları, sinema kulüpleri ve seyirci sayısında büyük artış oluyor. Ancak Özellikle 1970’lerin ikinci yarısındaki siyasal istikrarsızlık ve ekonomik sorunlar, ülkede asayişin iyice bozulması, televizyonun yavaş yavaş evlere girip baş köşeye yerleşmesi sinema seyircisinin kamusal alandan çekilip eve kapanmasına neden oluyor. Bu çekilme sonucunda televizyonun insanlara sunamadığı seks ve şiddet dolu filmler beyazperdede ağırlık kazanıyor. Bu yıllar ailelerin sinema salonlarını terk ettiği, onların yerini, şehrin kaotik yapısı içinde yönünü arayan yalnız erkeklerin aldığı, “3 film birden” seanslarının yapıldığı, film afişlerinde çıplak kadınların göğüs uçlarının yıldızlarla kapatıldığı bir dönem.

    İstatistiklerden o yılların bu tip filmler açısından son derece verimli olduğunu görüyoruz. İyimser bir tahminle 500 civarı filmden söz ediliyor. Ancak genel kanının aksine, içlerinde hardcore diye sınıflanan filmler olmakla birlikte, söz konusu filmlerin büyük kısmı erotik/komedi diyeceğimiz türe ait. Bu filmlerde ilk başta daha örtülü bir şekilde verilen cinsellik zaman geçtikçe oldukça cüretkâr bir şekilde perdeye yansıtılmaya başlanıyor. Hatta artık dozun yetmediği yerlerde, “Blok Seks,” “Döşeme Film” gibi adlarla isimlendirilen yöntem kullanılıyor. Böylelikle sansür kurulu da kolayca baypas ediliyor. Esasen bu yöntemle daha önceden çekilmiş filmler, yeni çekilen blok seks, ya da 8 mm’lik yabancı porno film parçaları eklenerek, yeni afişler ve yeni isimlerle piyasaya yeni bir mal gibi sürülüyor. Bu yöntem bize has da değil, Avrupa’dan ithal.  

    Türk sinemasında erotik/komedi filmlerdeki temel izlek 60’lı yılların Yeşilçam sinemasından çok farklı. Seyirci; kavuşamayan sevgililere, erişilemeyen kadınlara, fakir ama gururlu, dürüst ve tabii yakışıklı jönlere, karşılıksız aşklara, hep aynı dramatik hikâyeyi anlatan filmlere aşinayken, “seks filmleri” furyasında yalnız erkeklere izbe salonlarda bambaşka bir dünya anlatılıyor. Vuslat anı basit komedi unsurlarıyla birlikte geliyor, çirkin ve beceriksiz adamların peşini güzel ve şuh kadınlar bir türlü bırakmıyor, her şey zahmetsizce elde ediliyor.

    Bu erotik/komedi filmlerindeki absürt ve karikatürize cinsellik, perdedeki kadınlara çekici gelen sakar erkek figürü, Yeşilçam sinemasının ağır ve ağdalı filmlerinin ima ettiği hayatın sillesini yese de şövalye yaklaşımından asla taviz vermeyen erkek imgesinin ve onun hâkim olduğu dünyanın tam tersi aslında. Bu özelliğiyle bu filmler, 70’li yılların boğucu ikliminden bunalan yalnız erkeklere bir tür kaçış imkânı da sunuyor.  

    70’li yıllar Türk sinemasının zorunlu olarak yapısal bir dönüşüme girdiği yıllar. 1971 askeri muhtırasıyla 80 darbesi arasında geçen sürede siyasi ve ekonomik alanda büyük çalkantılar yaşandı, siyasi istikrarsızlığın ve televizyonun ortaya çıkışı sinema salonlarını derinden etkiledi. Ancak o yıllar aynı zamanda köyden kente göçün yoğun olarak yaşandığı yıllardı, kente gelen bu genç nüfus şehirde bambaşka bir kültürle karşılaşacaktı. Yerini bulamamış bu kitlenin yaşadığı yalnızlığı ve çıkışsızlığı da sinema yapımcıları kendi krizlerinin bir panzehri olarak göreceklerdi. Seks filmleri furyası, politik ve arabesk filmler ile şehirde kendilerine bir yön arayan bu kitleye seslenecekti.  

    Seks filmleri furyasıyla aynı döneme denk gelen 70’lerin arabesk filmleri, göç ettiği şehrin kaotik yapısında kaybolmuş yalnız erkeğe arzularını unutmasını, şehrin günahkâr kışkırtıcılığına kapılmamasını salık verir. Bu filmlerin ortak teması vazgeçme ve talep etmeme üzerine kuruludur. Ancak böyle yapılırsa belki küçük bir mutluluğun kapıyı çalma ihtimali vardır. Bu filmlerdeki dinsel fonla, aynı söylem daha da pekiştirilir, uhrevi hayat için dünyevi hayattan vazgeçmelidir insan. Öte yandan, perdenin diğer tarafında ya da hemen yan sinemanın salonunda başka bir hayat anlatılmaktadır. Feragatin yerini lümpence bir tamahkârlık almıştır. En bayağı arzular fazla acı çekmeden hemen doyurulabilmektedir.

    Nurdan Gürbilek Kötü Çocuk Türk kitabında 70’lerin bu ikili dünyasını arzu üstünden anlatır. 70’lerin modern dünyasında arzuyu arzu yapan şey, bir yerde bastırılmış olanın bir başka yerdeki kışkırtılmışlığıdır. Bir yanda “Batsın Bu Dünya” varsa, diğer yanda “Bülbül Çıkacak Kuş Çıkacak” vardır; aynı insanlar bir salonda “Başa Gelen Çekilirmiş”i izlerken, başka salonda “Şehvet Kurbanı Şevket” bambaşka bir şey söylemektedir. Seks filmlerini izlemek için salonları dolduran erkekler, arabesk filmlerinde gördükleri cezbedici ama dışarıdan gelenlere karşı cimri şehrin aksine, iştahı ve hevesi kışkırtan ve ziyadesiyle cömert olan şehrin diğer yüzüyle karşılaşırlar. Hayali yüzüyle… En azından sinema perdesinde gördükleri bu hayal “Bir Teselli Ver”in başka bir veçhesidir. Milliyetçi cephe hükümetleri döneminde yoğun sansür uygulamalarına rağmen sektörün hayatta kalması ve bu filmlere izin verilmesi de üstünde durulması gereken bir başka ilginç nokta. Aslında belki o kadar da ilginç değil.

    Althusser, siyasal iktidarların kültür ve sanat faaliyetlerini devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak değerlendirir. Elbette sinemayı içinden çıktığı siyasal, sosyal ve iktisadi iklimden ayrı düşünmek mümkün değil. Arabesk filmler kente gelmiş ama orada ne yapacağını bilmeyen kitleye tam da istenildiği şekilde “hiçbir şey yapma” derken, seks filmleri de yine bu kitleye kışkırtılan arzularını kendilerine içrek bir şekilde çözmelerini öğütlemektedir. Bizatihi fantezi dünyasında kalarak. Çünkü izleyen herkes züğürt bir Aydemir Akbaş’ın bir kadının koynundan, başka bir kadının koynuna geçemeyeceğini pekâlâ bilir. Salondan çıkıldığı anda, gerçek seyircileri beklemektedir oysa. Bu ağır gerçek unutulmak isteniyorsa şayet, bir sonraki filmde Hadi Çaman gereğini yapacaktır!

    Bu filmler kentin varoşlarında yaşayan ve kamusal alanda hiçbir etkinliği olmayan kitlelere bir tür ütopya sunmuştur. Bu filmlerde alt sınıflar; zenginlerle, patronlarla, kentin merkezinde yaşayan tuzu kurularla mücadele eder ve hayatın olağan akışının aksine kazan tarafta olurlar. Türk erotik/komedi seks filmleri, öncülleri gibi gerçek dünyayı değil, salt fantezileri anlatır elbet, ancak aynı şekilde arabesk filmleri de fantezileri anlatmaktadır. Erkekleri peşinden koşturan baygın bakışlı, takma kirpikli, her an sevişmeye hazır Zerrin Egeliler ne kadar fanteziyse, elinde bağlamayla köyünden şehre gelmiş ve her şeye rağmen saflığını büyük bir tevekkülle koruyan Orhan Gencebay da o kadar fantezidir.

    Türk seks filmlerinde genel olarak şöyle bir karakter örüntüsü vardır ve bu da ideolojik bir tercihtir: Kentli, zengin ve eğitimli bir erkek, hadi uzatmadan söyleyelim, Batılı hayat tarzı yaşayan bir erkek cinsel yönden daima sorunludur. Hatta efeminedir. Özünü kaybettiği gibi cinselliğini de kaybetmiştir. Oysa milli kültürle yoğrulmuş saf Anadolu insanı, hayat tarafından ne kadar itilmiş olursa olsun, cinsel yönden milli duygularımızı kabartan bir performansa sahiptir. Pek tabii böyle olunca da, eğitimli ama özünü kaybetmiş erkeğin tatminsiz burjuva eşine yardım etmek de bizim çeperde yaşayan delikanlıya düşecektir.

    Elbette bu yardım sadece tatminsiz kadını mutlu etmek için değildir, aynı zamanda sınıfsal olarak ezilmişliğin de düpedüz ataerkil kodlarla alınmış intikamıdır. Bu örüntünün içinden seks sahnelerini çıkarınca, aynı hikâyeyi Arabesk filmlerinde de rahatlıkla buluruz. Bir tarafta saz çalan yerli ve milli Orhan Gencebay vardır, diğer tarafta disko müziği eşliğinde eğlenen dejenere olmuş Batı özentisi gençler. Elbette başroldeki kadın oyuncu bu dejenere gençliğin içinden bağlama sesi sayesinde kurtulup mazbut bir aile ortamının içine huzurla girecektir. Ne de olsa türkü, Batı müziği karşısında ahlaki bir üstünlüğe sahiptir! Bu örüntü aynen Recep İvedik filmlerinde de halen kullanılmaktadır. Hafif efemine kentli, eğitimli sınıf ile kaba halk kahramanı arasında geçen mücadele… Elbette bugün cinsellik sinemada gösterilemediğinden, anıştırmalarla, imalarla ve argoyla bu süreç işletilmektedir.

    70’lerin bir çeşit alt kültürü olarak değerlendirilebilecek komedi ya da avantür “seks furyası” filmlerini 80 darbesi bitirecektir. Ancak pornografi tutkusu ya da Nurdan Gürbilek’in tabiriyle arzu olgusu, özellikle 80’lerin ikinci yarısından sonra kültürün tamamını pornografik bir çerçeveye sokacaktır. Erotik bulvar gazetelerinden, televizyonlardaki lümpen eğlence programlarına kadar her şey, artık alenen kamunun önünde vuku bulacak, pornografi hayatın her alanına kayacaktır.

    70’li yıllarda sadece erotik/komedi ve arabesk filmleri değil, avantür tarihi filmler de Türkiye’nin hem iç hem dış politikada yaşadığı sorunları, beyaz perdede tersyüz etmiştir. Arabesk filmleri iç göçün yarattığı sosyal ve psikolojik tahribatı normalleştirirken, avantür tarihi filmler de dış politikadaki sıkışmışlığı perdedeki Türk ve Müslüman başkarakterin tarihi kahramanlıklarıyla aşmıştır. Şu bir gerçek ki dönemin karışık siyasi ortamı, elindeki sansür gücüne rağmen, şehirlerde değişen kozmopolit nüfusun apolitik kalabilmesi için hayal perdesinin sağaltıcı gücüne sığınmıştır.

    Bugün o filmleri izlerken ya da anarken, yüzlerimizde saklayamadığımız acı bir tebessüm beliriyor. Zira birçok olumsuz koşula rağmen, filmleri ortaya çıkaran siyasal, ekonomik ve sosyolojik gerçekler bir yana, o dönemde öyle ya da böyle salonları dolduran onlarca insan kısa süreliğine de orada bir hayali yaşadığına inanmıştır. Burada en çok mağdur olanlar bu filmlerde oynayan ya da oynamak zorunda kalan kadın oyuncular olmuştur elbet. Zira erkek oyuncular bir şekilde sanat yaşamlarına devam edebilmişse de, dönemin hayalleri süsleyen kadın oyuncuları söz konusu olduğunda hayat pek de adil davranmamıştır.

    L1 Sosyoloji Tarih
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikCHP Nasıl Kazandı Sorusuna Alternatif Bir Yanıt
    Sonraki İçerik Teknoloji Gündemi: GPT-4o, ABD-Çin Ticaret Savaşı ve Veri Merkezlerine Bitmeyen Talep

    Diğer İçerikler

    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Podcast

    İrlanda Tarihi II: Global Ekonominin Merkezindeki Ada | Çerçeve S3 #73

    6 Mayıs 2025 Serim Çetin, İlkan Dalkuç ve Mert Söyler
    Podcast

    İrlanda Tarihi I: Keltler, Cromwell, IRA | Çerçeve S3 #72

    6 Mayıs 2025 Serim Çetin, İlkan Dalkuç ve Mert Söyler

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Turkey and Israel: Intense Geopolitical Rivalry from the Mediterranean to Central Asia

    8 Mayıs 2025 D84 INTELLIGENCE Reza Talebi

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Yazılar Oytun Meçik

    Dünya Gündemi: İsrail Gazze’yi Kalıcı Şekilde İşgale Hazırlanıyor

    6 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Yazılar Gökhan Korkmaz

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}