[voiserPlayer]
Dünya, Putin yönetimindeki Rusya’nın saldırganlığı neticesinde nükleer silahlara başvurulma riski olan bir Dünya Savaşı’nın eşiğine gelmiş durumda. Birkaç ay önce komplo teorisyenlerinin sıkça telaffuz ettiği “3. Dünya Savaşı”, artık ABD Başkanı Joe Biden tarafından dahi telaffuz edilen bir ifade niteliğinde. Milyarlarca insanın hayatını tehlikeye atacak yeni bir dünya savaşının önünde duran en büyük engel ise halkı, ordusu ve siyasi yönetimiyle Ukrayna.
Kimilerine göre birkaç gün, hatta bazılarına göre birkaç saatte düşeceği düşünülen fakat günlerdir direnişini sürdüren Ukrayna, Rusya için şimdiden ödemesi güç ve acı bir faturaya dönüşmüş durumda. Bütün gücüyle bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumaya çalışan Ukrayna’nın ve halkının mevcut durumunu, işgal harekatı başlamadan öncesi ile beraber ele almak adına Kutalmış Işık, Ukraynalı Kırım Tatarı gazeteci Gülsüm Khalilova’ya sorularını yöneltti. Çeşitli odaklar tarafından hakkında kapsamlı bir linç kampanyası yürütülen gazeteci Khalilova’nın bu konuya da değindiği mülakatta, Rusya’nın ve Rus işgalinin bilhassa bir Kırım Tatarı için ne ifade ettiğini de anlama şansına sahip oluyoruz.
Gülsüm Hanım, şu an Kiev’deki durumdan biraz bahseder misiniz bize?
Kiev’deki durum savaş halidir. Ukrayna Ordusu halkı ile birlikte direniyor, Rusya karadan ilerleyemeyince Kiev’i havadan bombalıyor. Şehirde birçok yerde barikatlar var ve ulaşım zor ama internet, gaz, elektrik mevcut. Şehir kısmen boşaltılmış, insanların bir kısmı şehri terk etmişler ama kalanlar da bayağı var. Hava saldırılarından, bombalardan korkan birçok sayıda insan günlerdir bu soğukta metroda kalıyorlar. Durum gerçekten çok zor. Umutla korku arasında bir hayat var Kiev’de ama her şeye rağmen halk, ordu ile birlikte direniyor. Bu durum sürdükçe Rusya da hava saldırılarını artıyor. Büyükelçilikler ve yabancı misyonlar da şehri terk etmiş durumda. Devlet binaları hala aktif, yöneticiler ise şehirdeler.
Kiev’deki, Ukrayna’daki insanların ruh halini bizimle paylaşır mısınız? Özellikle işgalden bir gün öncesi ile bugünü kıyaslarsanız Ukrayna halkında ne gibi değişimler gözlemliyorsunuz?
Tabii, korku hakim. İnsanlar çok korkuyor ama ordunun direnişi karşısında moralleri yüksek olanlar da var, şehirden kaçanlar da. Ama dediğim gibi korku ile umut arasında… Hatta bazı insanlar şehri terk etmeyeceklerini, ne pahasına olursa olsun savaşacaklarını söylüyorlar. Çünkü burası başkent, başkent düşerse psikolojik üstünlük karşı tarafa geçecek ama diyebilirim ki Rus askerlerine bakınca Ukrayna ordusu ve halkında psikolojik üstünlük çok daha fazla. Psikolojik üstünlük Ukrayna ve Kiev halkında ama kadınlar, zayıflar, yaşlılar hava saldırılarından çok korkuyor. Çocuklar ciddi şekilde etkileniyor. Bu da şehirden kaçışı artırıyor.
İşgalden önce Ukrayna’nın politik yapısı nasıldı, buna değinir misiniz kısaca? Putin’e göre her yerde Naziler olmalı. Siz hiç bu Nazilerle karşılaştınız mı? Ek olarak toplumda Batı yanlıları-Rusya yanlıları diye bir kamplaşmadan bahsetmek mümkün müydü?
İşgal girişiminden önce ciddi moral yüksekliği, geleceğe dair umut vardı. Ukrayna her gün gelişiyordu. Batı ile entegrasyon içindeydi. İnsanlar çalışıyordu, yeni fabrikalar ve iş yerleri açılıyordu. Özellikle pandemi sorunları yavaş yavaş üzerimizden kalkıyordu. Türkiye ile de ciddi stratejik anlaşmalar yapılmıştı. Umut, geleceğe dair umut vardı ama şimdi karanlık çöküyor. Yarın ne olacağı belli değil. Hatta şu an yaşananlara bile inanamıyoruz. İnanmak çok zor. Düne kadar şehrin meydanları cıvıl cıvıldı, şimdi ise kabus çökmüş durumda.
“Batı yanlısı” derken… Bizim bu coğrafyada Batı değerleri, demokrasi, rüşvetin yolsuzluğun olmaması, şeffaf seçimlerin yapılması herkesin arzuladığı bir şeydi. İnsanlar, Batı yanlısı derken bunları düşünüyorlar, Sovyetler Birliği’nin karanlığından çıkmak istiyorlar. Kamuoyu yoklamalarında da bu çok net görünüyordu, Rusya yanlıları çok azdı. Zaten seçimde de “Rusya yanlısı” parti ve milletvekillerinin oyları çok düşük oldu. Açıkçası şu an herhangi bir post-Sovyet ülkesinde şeffaf seçim yapılsa Rusya yanlılarının kazanması imkânsız olur. Artık insanlar, Sovyetler birliği mantığı ve felsefesi ile yaşamak istemiyor.
Ayrıca bu “Nazi” söylemi, kesinlikle Rusya’nın dezenformasyonu. Ukrayna’ya gelenler, Ukrayna halkını tanıyanlar biliyor ki; Ukrayna halkı çok kibar ve medeni bir halktır. Savaştan önce burada demokratik hava çok hakimdi. Zaten seçimler de şeffaf yapıldı ve Zelensky kazandı. Bu da çok nettir.
Siz hayatınızı nasıl sürdürüyorsunuz? Haftanın 7 günü, 24 saat bir sığınakta mısınız? Gıda ihtiyacınızı karşılamakta bir sorunla karşılaşıyor musunuz?
Hava saldırıları olmadan önce sirenler, alarmlar çalıyor. O zaman sığınağa iniyoruz ama normal zamanda sokakta, dışarıda, evde oluyoruz. Gazetecilik faaliyetimizi sürdürüyoruz, çekimler yapıyoruz, çalışıyoruz ve bu işgali dünyaya anlatmaya çalışıyoruz. Kiev’de gıda konusunda belli sorunlar var ama şimdilik bir kaos durumu yok, belli marketler bakkallar açıktır.
Korkuyor musunuz ve bu duruma daha ne kadar dayanabileceğinizi düşünüyorsunuz? Bütün bu ağır şartlara rağmen Kiev’den neden çıkmıyorsunuz? Başarılı bir gazeteci olarak Türkiye’ye, Polonya’ya veya bir başka ülkeye giderek Ukrayna’da yaşanılanları anlatmayı neden tercih etmiyorsunuz?
Dediğim gibi, korku ile umut arasında yaşıyoruz. Hava saldırıları olunca tabii korkuyoruz, korku geliyor ama buna rağmen burada kalıp mücadele ediyoruz, kaçmak çözüm değil. Zaten Kırım’dan ayrılmak zorunda kaldım, buradan ayrılınca nereye gideceğim. Kalıp mücadele etmek, görevimizi yapmak ve bu işgali dünyaya anlatmak daha onurludur diye düşünüyorum. Yerinde kalıp anlatmak, burada yaşamak daha doğru. Hem burada biz görüntüler kaydediyor, röportajlar yapıyoruz. Savaşı yerinde takip ediyoruz. Dünyaya bu şekilde anlatıyoruz
Türkiye’de sizi hedef alan ciddi bir linç kampanyası yürütüldü? Bu kampanyayı tetikleyen ilk yorum sizin Türkçe konuşmanıza ilişkindi? Belki kulağa tuhaf gelecek bir soru yönelteceğim ama herkesin daha iyi anlaması için sormam gerektiğini düşünüyorum. Neden Türkçe konuşuyorsunuz?
Türkiye’de birtakım art niyetli insanlar oldu ama bunlar çok çok azınlıkta. Onurlu Türk halkı, arkadaşlar, dostlarımız beni çok destekliyor. Zaten daha sonra birçok insan özür diledi, yanlış anladıklarını söylediler. Benim Kırım Türkü olduğumu, 10 yıldan fazladır gazeteci olduğumu, aslında uzun yıllardır sosyal medyada, televizyon ve başka mecralarda haber yaptığımı bilmeyenler vardı. Delillerle anlatınca anladılar ve özür dilediler.
Evet, ben bir Kırım Türküyüm, ana dilim Türkçe. Bu yüzden Türkçe yazmam ve konuşmam son derece normaldir ama bazı kesimler bunu farklı yere çektiler. Niyeti, ruhu kötü olanlara zaten diyecek bir şey yok, bir de trollere… Benim takipçilerim, beni izleyenler, Türk halkının yüzde 99’u beni destekledi ve destekliyor diyebilirim. Her gün binlerce destek yorumu alıyorum.
Hakkınızda yürütülen linç kampanyası bu savaşın ağır şartları altında size nasıl hissettirdi? Mensubu olmakla itham edilmediğiniz terör örgütü kalmadı neredeyse, sizce bu saldırıların altında yatan temel gerekçe ne?
Çok kötü etkiledi. Üzüldüm, oturup ağladım ama sonra arkadaşlarım beni teselli etti. Bunun çoğunluk olmadığını, bazı trol ve karanlık odakların olduğunu anladım. Gelen yorumlara, destek mektuplarına bakınca da bunu gördüm. Bazen baktım, aynı cümleyi, aynı kelimeleri 10 hesaptan yazmışlar. Sonra anladım ki bu, sistemli bir trol saldırısı. Sonra çok insan özür diledi, yazdıklarını sildiler. Erdem gösterdiler, buna da sevindim. Ben zaten gerekli açıklamayı yapıp bilgilendirme yaptım, sonra herkes beni anladı. Bizim haberlerimiz çok etkili oluyor, biz gerçekleri yazıyoruz, milyonlarca insan bizi okuyor ve haklı buluyor. Üstelik bunu kısıtlı imkanlarla yapıyoruz, herhangi bir ekip vesaire ile değil ama karşı tarafın imkanları çok büyük ve dahası trol ve benzeri şebekeleri, medyası, etki elemanları var ama benim gerçek haberlerim karşısında onların etkisi olmuyor. Bu yüzden algı operasyonları, itibar suikastları yapmak istediler ama olmadı. Gerçekleri asla kapatamazlar.
Takvimde biraz geriye gidelim. 2014 yılında da Kırım’da buna benzer bir durum yaşamıştınız. O günlerden bahseder misiniz biraz? Ve sizin için hangisi daha ağır, daha zor?
İkisi de ağırdır ama Kırım’dan, kendi vatanımdan göç etmek benim için daha ağırdı. O zaman Kırım’a saldırdılar ve işgal ettiler. Biz bu işgali asla kabul etmedik, elimizden geldiği kadar direndik. O zaman ben yine ATR kanalında çalışıyordum. Çok büyük zorluklar yaşadık, arkadaşlarım tutuklandı, ciddi bedeller ödedik. Sonra Ukrayna ana kıtasına göç ettim. Burada çalıştık, gazetecilik yaptık ve şimdi yine işgal ortamı var. İkisi de ağır.
Peki, son soruya gelmeden önce… Sizin etnik kökeniniz Ukraynalı değil. Bir Kırım Tatarısınız, Türk’sünüz. Burada bazı odaklar tarafından “ha Ukrayna, ha Rusya” yorumları yapılıyor. Neden başkaları gibi Rusya’nın Kırım’ı işgalini kabullenmediniz, bir Rusya vatandaşı olarak yaşamayı tercih etmediniz? Neden Ukraynalılarla beraber Ukrayna’nın geri kalanı için hayatınızı tehlikeye atıyorsunuz?
Öncelikle uluslararası hukuk var, ülkelerin toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı var, bunlar önemli. Rusya ile Ukrayna asla kıyas edilemez. Biliyorsunuz; Kırım Türkleri, Stalin döneminde Ruslar tarafından sürgün edilmiş, 10 binlerce insan ölmüş, sürgüne tabi tutulmuş, büyük acılar yaşanmış. Daha sonra da Rusya’nın Kırım Türklerine yönelik asimilasyonu, tutuklamaları, baskıları bitmemiş. Rusya bize 100 yıldır baskı yapıyor, haksızlık yapıyor ama Ukrayna öyle değil. Belli sorunlar vardı tabii. 2014’ten önce de vardı ama bunlar aşılıyordu yavaş yavaş, bazı haklarımızı kazanmıştık. Ama Rusya farklı. Rusya bizi resmen yok sayıyordu, asimile ediyordu. Kıyas bile yapılamaz.
Son olarak başta Türkiye’de yaşayan Kırım Tatarlarına, Türkiye Türklerine ve bununla beraber bütün dünyaya, halklara ve politikacılara mesajınız ne olur, bunu merak ediyorum.
Burada hak ile batılın savaşı var, işgal var, zulüm var. Çocuklar ölüyor, şehirler bombalanıyor, uluslararası hukuk çiğneniyor. Bugün bu zorbalık durdurulmazsa bu durum burada bitmeyecek, devam edecek ve durmayacaktır. Bir hastalık durdurulmazsa asla yerinde kalmaz, devam eder. Bu yüzden bu savaşta dünya Ukrayna halkını hak, adalet ve hukuk adına desteklemeli. İkincisi ise bir gün bu zorbalığın kendi kapısını çalmaması için desteklemeli, kendileri için desteklemeli.