[voiserPlayer]
Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş Depremleri’nin beşeri, ekonomik, sosyal ve psikolojik etkileri devam ediyor. Türkiye’nin afet ve kriz ülkesi olmasının yanında deprem sonrası başlayan seferberliğin ve desteklerin son zamanlarda azalması, konunun gündemde tutulmasını daha da önemli hâle getiriyor. Bu açıdan, depremin ilk anından itibaren sahada aktif şekilde yer alan ve kalkınma odaklı çalışmalarını sürdüren Habitat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sezai Hazır’a deprem sonrası kalkınma sürecini ve sahadaki faaliyetleri sorduk.
Kahramanmaraş Depremleri sonrasında bölgede sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, kamu-özel ve sivil toplum arasındaki koordinasyon ve işbirlikleri kısmındaki düşünceleriniz nelerdir?
Kahramanmaraş Depremleri’nin şiddeti ve büyüklüğü itibarıyla yaratmış olduğu etkinin yanı sıra geniş bir coğrafyada gerçekleşmesi, deprem sonrası ilk müdahaleyi zorlaştıran birçok durumu yarattı. Doğrudan ve dolaylı olarak 23 milyon insanın etkilendiği bu büyüklükte bir afeti, ancak kamu, özel ve sivil toplum işbirliğiyle yönetebilirsiniz. Bu işbirliği, depremden etkilenenlerin yardımlara ulaşması, hasarın onarılması ve toplumun yeniden yapılanmasına yönelik etkili bir strateji oluşturmaya imkân tanıyabilir. Öncelikle şuna değinmek gerekiyor, arama ve kurtarma konusunda başta kamu olmak üzere birçok yerel yönetim, özel sektör ve sivil toplum kuruluşu kaynaklarını seferber etti. Deprem sonrası ilk müdahalede bir deprem planının bulunmaması, bu paydaşların koordineli bir şekilde hareket etmesini de ciddi anlamda zorlaştırdı. Dolayısıyla bu enerji, doğru şekilde yönetilemedi. Eğer bilgi paylaşımı, kaynakların verimli kullanımı ve koordinasyonu sağlama adına bir afet planlaması bulunsaydı elbette süreç daha iyi yürütülebilirdi. Bu kısımda kaynakların sınırlılığına da dikkat çekmek istiyorum. Sivil toplum kuruluşlarının hızlı aksiyon alabilme beceri ve kapasiteleri, deprem sonrası süreçte de etkisini gösterdi. Örneğin, Habitat Derneği olarak depremin hemen ardından kurumumuz bünyesinde yer alan Afet Koordinasyon Kriz Masası harekete geçti. Afet bölgesinde yaşayan 900 gönüllümüzün tespiti sonrasında iletişim kanalları aracılığıyla bölgeden geri bildirimler aldık ve afet illeri özelinde gönüllü iletişimi için WhatsApp grupları kurduk. İşbirliği hâlinde olduğumuz paydaşlarımızla İstanbul’da bulunan Facebook İstasyon ofisimizi ayni yardım toplama merkezine dönüştürdük. Depremden bir gün sonra Hatay’da EnerjiSA ve Viveka ekipleriyle çalışarak felaket haritalama ve arama kurtarma operasyonlarında termal dronlar kullanarak arama kurtarma çalışmalarına destek olduk. Mart ayında bölgede temiz içme suyu krizine çözüm bulmak için iş dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği işbirliğinde Wilo Group ile bir araya gelerek Hatay’da 12 köyde su arıtma cihazları kurduk. Kriz yönetimi konusunda iş dünyasıyla çalıştay ve buluşmalar gerçekleştirdik. Afet ve kriz durumlarında sivil toplum kuruluşlarına düşen çeşitli rol ve sorumluluklar var. Bizler de imkânlarımızı seferber ederek kamu ve özel sektör işbirliğinin önemine değinerek çalışmalarımızı bu yönde ilerlettik. Ayrıca şunu unutmamak ve özellikle vurgulamak gerekiyor, deprem sonrası kalkınma sürecinde sivil toplum kuruluşlarına da önemli rol düşüyor. Kalkınma sürecinde eğitim, istihdam, altyapı başta olmak üzere yeniden yapılanmaya öncelik vermeliyiz.
Deprem sonrası süreçte kalkınmanın önemine değindiniz. Kalkınma sürecinde kısa, orta ve uzun vadede hangi alanlara odaklanılmalı ve sizce neler yapılmalı?
Deprem sonrası kalkınma süreci toplumun afet sonrası iyileşmesini ve daha dayanıklı hâle gelmesini sağlamak adına önemli. Bu süreci bahsettiğiniz gibi kısa, orta ve uzun dönem olarak kategorize etmek gerekiyor. Kısa vade olarak isimlendirdiğimiz acil dönemde arama kurtarma ve acil durum faaliyetlerinin sona ermesinin ardından barınma, yiyecek, su ve temel sağlık hizmetlerinin sağlanması önceliklendirilmeli. Deprem illerine baktığımızda temiz su ihtiyacının hâlen daha devam ettiğini görüyoruz. Ayrıca hasarlı yapıların değerlendirilmesinin yapılması ve buna ilişkin bir yol haritası eyleme geçmeli. Bu sürecin tamamında kamuoyunun iletişim kanallarıyla düzenli şekilde bilgilendirilmesi de önem arz ediyor. Bugün artık yavaş yavaş orta vadeli döneme yaklaşmış bulunuyoruz. 1-3 yılı kapsayan bu dönemde daha çok altyapıyla ilgili düzenlemeler yapılmalı. Bu onarma süreci devam ederken depremden etkilenenlerin psikososyal anlamda desteklenmesi ve istihdama yönelik destek ve teşvik programlarının faaliyete geçmesi gerekiyor. Psikososyal destek kısmında özellikle sivil toplum kuruluşlarına da büyük rol düşüyor. Afet ve kriz konusunda toplumun bilgilendirilmesi ve yerel yönetimler işbirliğiyle dayanıklılığı artıracak adımların atılması da aynı şekilde hayata geçirilmeli. Bu noktada şunu unutmamak gerekiyor, kalkınma alanındaki çalışmalar bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı. O yüzden yerelde kapasite geliştirici programlar, ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlayacak projeler ve beşeri sermayenin desteklenmesi konusunda kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları eşgüdümlü ilerlemeli. Habitat Derneği olarak bizler şunun bilincinde ilerliyoruz, deprem bölgesine yönelik yardım ve destekler bir süre sonra azalacak. Hatta şu anda ciddi şekilde azalmış durumda. Bizler deprem sonrasında tüm proje ve faaliyetlerimizi deprem bölgesine yönelik yoğunlaştırdık. Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya’yı önceliklendirdik. Bu süreçte şunu gözlemledik, deprem bölgesinde yer alan illerin ihtiyaçları farklılaşıyor. Dolayısıyla deprem bölgesinde kalkınma odaklı çalışmalar yürütülürken il bazlı olarak da farklılıklar dikkate alınmalı.
Deprem bölgesindeki ihtiyaçların illere göre farklılaştığını ifade ettiniz. Baktığımızda Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya depremden en çok etkilenen iller oldu. İllerin ihtiyaçlarının da farklılaştığı görülüyor. Bölgedeki ihtiyaç ve problemler neler, sizce bu problemler nasıl çözüme kavuşturulabilir?
İlk olarak deprem bölgesiyle ilgili şunu ifade etmek gerekiyor; barınma, sağlık hizmetlerine erişim, temizlik ve hijyen koşulları, ulaşım ve altyapı alanında temel problemler maalesef devam ediyor. Aylar geçmesine rağmen özellikle temiz suya erişim sorunu ve elektrik kesintileri, hayatın normalleşmesinin önündeki en büyük engellerden. Barınma konusuna baktığımızda Hatay, yerinden edilen nüfusun en fazla olduğu il konumunda. Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta il içi göç daha fazla gerçekleşirken Hatay ve Malatya’da il dışı göç daha sık görülüyor. Sağlık hizmetlerine erişim anlamında Hatay’ın sınırlılığı yine göze çarparken eğitim hizmetlerinde Kahramanmaraş dezavantajlı durumda. Deprem bölgesinde nitelikli insan kaynağının desteklenmesi ve dış göçü yaratan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu açıdan işletmelerin en çok etkilendiği Adıyaman ve tarım/hayvancılık faaliyetlerinin ciddi oranda zarar gördüğü Hatay’a yönelik kamu ve özel sektör işbirliğinde istihdam ve kalkınma projeleri hayata geçirilmeli. Deprem sonrası bölgedeki kurumlarla yaptığımız görüşmelerde ticaretin canlandırılması ve nitelikli insanların orada kalıcı kalmasına yönelik prefabrik evlerin hayata geçirilmesi konusu bizlere ifade edildi. Geçici barınma durumunda dış göçün yaşandığı ve göç edenlerin %80’inin geri dönmediği görülüyor. Bölgede hayatın normalleşmesi için üç yaşamsal konu var: Birincisi, insanlar için kalıcı ve insanca yaşayabilecekleri bir yaşam alanı yaratmak; ikincisi, çalışma alanları yok olmuş/zarar görmüş insanların çalışmaya devam edebilmeleri için ortak iş alanları oluşturmak ve üçüncüsü gençler başta olmak üzere istihdam yaratmak. Aksi takdirde göç ettikleri yerden geri dönmeyeceklerdir.
Depremden farklı profil ve nitelikte insanlar etkilendi. Habitat Derneği olarak farklı hedef gruplara yönelik bölgede yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
Deprem bölgesinde projeler yürütürken hedef grupların ihtiyaç ve taleplerini dikkate alıyoruz. Çocuklar, gençler, işletmeler, girişimciler, ebeveynler, öğretmenler başta olmak üzere ihtiyaç analizini gerçekleştirip çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlk aşamada Habitat Derneği olarak depremden etkilenenler için Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya ve göç alan çevre illerde, güvenliği sağlanan alanları topluluk merkezlerine dönüştürdük. Bu illerde çalışma alanına ihtiyaç duyan tüm birey ve işletmelere yönelik paydaşlarımızla ortak çalışma alanları oluşturduk. Depremden etkilenen vatandaşların hayatlarını yeniden kurabilmelerini sağlamak; barınma, ısınma, güvenlik ve diğer temel ihtiyaçlarını gidermek; yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde değil, aynı zamanda sosyal ihtiyaçları da karşılayacak sosyal bileşenleri içerisinde barındırmak adına Habitat Derneği, TÜRKONFED ve SEDEFED işbirliğinde AFAD desteğiyle KASABA Hatay: Konteyner Kent Projesini hayata geçirdik. Türkiye Vodafone Vakfı işbirliğinde Yarını Kodlayanlar: Sosyal Hayata Destek Projesi’ni Adıyaman, Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya’da 7-14 yaş arası çocuklar için konteyner teknoloji sınıflarını oluşturduk.
Deprem bölgesinde bulunan profesyonel çalışanlarımız ve gönüllülerimizin destekleriyle eğitim ve diğer faaliyetlerimizi kalkınma odaklı olarak sürdürüyoruz. Üniversitelerin online olması ve bölgede sosyal imkânların sınırlılığının gençleri olumsuz etkilediğini gözlemledik. Bu doğrultuda belediyelere bir çağrıda bulunduk. Belediyelere ait sosyal tesisleri ve kamp alanlarını gençlere yönelik açmaları durumunda Habitat Derneği olarak deprem bölgesinde yer alan gençler için Habitat Yaz Kampı düzenleyebileceğimizi ifade ettik. Bu süreçte, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Hatay Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde Hatay’dan 55 gence, İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde Kahramanmaraş’tan 30 gence, Buca ve Seyhan Belediyesi işbirliğinde Adıyaman’dan 23 gence yönelik yaz kamplarını hayata geçirdik. Farkındalık amaçlı eğitimler, esnek becerileri geliştirmeye yönelik atölyeler ve sosyal aktivitelerin yer aldığı yaz kampları, gençlerin hem öğrendiği hem de eğlendiği bir alan oluşturdu. Katılımcılara gerekli promosyonları Koton sağladı. Aslında bu süreç bizlere kamu, özel ve sivil toplum işbirliğinin önemini bir kere daha gösterdi. İmkânlar sınırlı olsa bile güçlü networklerle büyük işler başarabileceğimizi gördük. Türkiye’nin bir afet ülkesi olduğunu unutmamak lazım. Bunu sadece deprem odaklı söylemiyorum. Yakın zamanda yangınlar, sel felaketleri başta olmak üzere birçok kriz durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum, afet ve kriz yönetimini gündemde tutarak kuruluşların hazır hâle gelmesinin önemini karşımıza çıkarıyor. Afetlere hem hazır olmak hem de sonrası için yol haritası hazırlamak gerekiyor. Habitat Derneği olarak da deprem sonrası kalkınma sürecinde profesyonel ekibimiz, gönüllülerimiz ve işbirliği hâlinde olduğumuz kurumlarla sahada olmaya devam edeceğiz.