Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » TİP’in Karşı Paradigması ve İletişim Potansiyeli
    Forum

    TİP’in Karşı Paradigması ve İletişim Potansiyeli

    Onur Tuğrul Karabıçak29 Mart 20237 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Değişen Siyasi Kültür

    Türkiye’nin siyasi kültürünün, “pratik değişim için siyaset”ten “tüketim için takip edilen siyaset” fikrine eğrildiğini savunuyorum. Siyasetin birincil bileşenini tüketim olarak ele alırsak, siyasi güç için bir sahne performansı ve söylemde inandırıcılık geliştirmesi gereken siyasetçiler, ilişebildikleri kitlenin dünyayı ele alış biçimine nüfuz etmeye çalışıyor. Bu çerçevede, materyal kaynakları kitlenin tükettiği ve gerçekliğine bir film misali inandığı bir siyasi performansa dönüştürdüğünüzde nüfuzlu oluyorsunuz. Eğer ilişkilenme şeklimizi tüketim belirliyorsa güncel siyasetin modernist anlamda kullanım değeri olan politikalar üretmekten ziyade sembolik değer üretmek olduğunu kabul edebiliriz. Bu da etkili bir strateji kurabilmek için artık sembolik değer üretimini ve tüketilebilir olmayı gerektiriyor. Siyasi kültürü okumak, daha fazla insana görünmek, daha sonra performans ve inandırıcılık üretmek gerekiyor. Burada amaç, seslendiğiniz kitleye tüketilebilir ve kendini üreten bir tahayyül (anlatı, hayal, canlandırma) sunmak. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ürettiği tahayyül öyle tüketilebilir ki kitle onun zıt düşen açıklamalarını büyük bir planın hin bir parçası olarak söylem dışı şekilde yeniden üretebiliyor. Bu tıpkı pastişle çoğalan bir post-modern sinema anlatısına benziyor.

    Performans/İnandırıcılık Kartezyeni: Kentli, beyaz yaka, aşırı politize olmamış seçmen kümesinin gerçekliği baz alınarak çizilmiştir: daktilo1984.com/forum/muhalefet-secimi-kazanir-mi-akiskan-secmen-ve-dogruluk-kumeleri.

    Bu yazının devamında daha önceki Daktilo1984 yazılarımda ortaya koymaya çalıştığım perspektif üzerinden TİP’in söylemlerinin güncel siyasi atmosferde durduğu noktayı ve ortaya koyabileceği iletişim sistemini tartışacağım. TİP’in AKP-HDP ahlakî ikilemi dışına çıkışını, ana akım muhalefetin çekindiği ancak seçmenin talep ettiği “Ahlaki Öfke”yi kullandığını, fakat getirdiği farklı toplum tahayyülünü bu ahlaki öfkenin yanına aynı güçle serpiştirmesi gerektiğini savunuyorum. Argümandaki kavramlar yazının bölümlerini oluşturuyor.

    Siyasetin Değişim Noktasında TİP’in Üstlenebileceği Rol: Farklı Bir Tahayyül

    Barış Atay, Oğuzhan Uğur’un programına katıldığında genç ve milliyetçi kitleye alışık olmadıkları bir paradigma önerdi: Toplumu ekonomik sınıflara göre okuyup buna göre siyaset üretmek, halkın kendi haklarını korumak için örgütlenmesi ve sendikalaşması. Burada amaçlanan topyekûn bir devrim mesajını öne çıkarmaktan ziyade tartışmaya açık kapı bırakılması. Siyasetin tartışma zemini olamaması ise kimlik siyasetinin kendisinin de ötesinde değer ürettiği bir paradigmaya geçmesine yol açtı. Kimlik siyaseti pratik eşit temsilden ahlaki ikilemler ve çıkmazlar yaratmaya evrildi. Ana akım siyasi söylemin siyaseti kimliğe indirgeyip pratik çözümleri ve siyasi tartışmayı yok etmesi, siyasetin yeniden tanımlanacağı noktanın temel sorunu olmalı. Bu paradigmayı yine bu paradigmanın içerisinden yok edemeyiz, “kutuplaşmayı bitireceğiz” söylemi ulusalcı ya da milliyetçi tonlarla giderilemez. Barış Atay’ın önerdiği “farklı paradigma” bu değişim için gereken eleştiriyi içinde barındırıyor. Farklı bir toplum okuması ve halkın tüketiciden katılımcıya döndüğü, siyaset dışı mekanizmaların siyasetin üzerinde tutulduğu ve siyasetin farklı teknik olasılıklara biraz daha itildiği bir paradigmada tartışmak ve ana akımın paradigmasını uzun vadede değiştirmek mümkün. Bu da TİP’in “post-modern” ana muhalefetiyle sağlanabilecek bir rol.

    Ayşe Çavdar’ın Barış Atay’ın program performansı üzerine yazdığı yazı, Erkan Baş’ın Candaş Tolga’nın ve Fatih Altaylı’nın programlarında yaptığı çıkışlardaki “direkt söylem ve retoriksizlik” vurgusu, performans-inandırıcılık ekseninde erken dönem hedef kitle olan yüzde 3 için ideal gözüküyor. Ancak seçim tarihi yaklaştıkça ana akımın atağıyla bu stratejinin, kalabalıklaşan sahnede arkada kalması yüksek ihtimal. Sandık yaklaştıkça seçmen, öfke paylaşımıyla kendisini değerli hissettiren TİP’i unutup iktidarı kazanmak için “şimdilik ödünler veren” ana akım partilerle daha değerli hissedebilir. Özellikle ciddi bir kitle olan genç seçmenlerin kesişim kümelerinden birinin özdeğersizlik olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla seçim öncesi performansa yaslanmak umulduğu kadar performatif olmayabilir ve tüketimi düşebilir. Kabaca, TİP kendisi olmaya devam etmeli, ancak dağınıklığı ve doğrudanlığı da sistematik yapmalı. Nereden çıkılıp nereye gidileceğini görselleştirebildiği bir anlatı üretmesi gerekiyor. Bu anlatıyı da halkın yeniden üretebilmesi gerekiyor.

    Ahlaki İkilem

    Türkiye’de siyaset, kutuplaştıran Erdoğan krşısında kimlikleri daha çok kucaklamak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu arasında sıkışmış durumda. Topluma farklı bir tahayyül sunacak olan ise Türkiye İşçi Partisi. Karşılaştırmalı baktığımızda, Türkiye’deki otoriter rejim dışında, siyaseti belli başlı tahayyül alanlarına sıkıştıranlardan bir tanesi, kimlik politikaları ve partilerin kendilerini kimlik siyaseti içerisinde konumlandırması. Kimlik siyasetinin tartışılmayan bir yönü ise yarattığı ahlaki ikilemler. Örneğin, bugün HDP-AKP ikilisinin uzun bir süreç ve karmaşık ilişkiler ağı sonucunda karşılıklı olarak ürettiği, solculuğun etnik bir çerçeveye sıkışıp kaldığı bir durum içerisindeyiz. Daha da kötüsü, etnik çerçevenin terörle ilişkilendirilip depolitize edildiği, insanların da birbirini güvenlikleştirebildiği bir düzlemdeyiz. AKP’nin kendi projesi açısından başarılı olduğu noktalardan birisi de muhalif kesimlerin kendi içerisinde tartışmalarını imkânsız hâle getirmek. Bu da muhalefeti bölmeyi kolay kılıyor. Ana akım düşünen seçmen, muhalif de olsa devamlı bir ahlaki ikilem içerisinde.

    Ahlakî ikilemin doğru cevabı yok. Bunun dışına çıkmalı ve siyasetin başka bir şey olduğu söylenmeli. Farklı bir paradigma, farklı bir söylem ve doğrular kümesi için elzem. Bu farklı paradigmayı kabul ettirmek için ise söylem, tahayyül ve performansın birleşmesi gerekiyor. İnsanlar tarafından tüketilebilir olmadan güçlü olamaz, insanların farklı gerçeklikleri olduğunu kabul etmeden de etkili bir performans sergileyemezsiniz (Black, 2010).

    Ahlaki Öfke

    Gücün görünürlükten geldiği ve Tayyip Erdoğan’ın sıradan bir otoritere göre bunu daha iyi fark edip uyguladığı bir seçim ortamında bir paradigma değişimi yaratmak için tüketilebilir olmak gerekiyor. TİP milletvekilleri şu ana kadar “haklı öfke”yi kullandı ve Twitter’da seçmen ile etkileşimleri kitlelerin bu “haklı öfke” kesişiminden geldi. TİP, ahlaki ikileme girmeyerek “ahlakî öfke”yi kullandı, “Lale devri bitti, sülale devri de bitecek” diyerek görünürlük ve inandırıcılık kazandı, komplekssiz ve halkla dayanışarak da performanslarının ulaşılabilirliğini sağladı. Direkt konuşarak retoriksizliği öne çıkardı. Peki bunlar bize bir paradigma değişimi ve halk teveccühü mü gösteriyor, yoksa “ahlaki öfke”nin ve tepkinin ana akım muhalif tahayyülle kesiştiği noktayı mı imliyor? Tehlikeli olan nokta ise öfkenin sağ-popülizmle olan yakın bağı (Busher, Guarlindo & Sullivan, 2018). TİP’in hiç görünmediği kitledeki insanlar da öfkeli. Aslında Türkiye’de neredeyse herkes bir şeye öfkeli. Buraya kadar iyi getirilen bu söylemi paradigmanın benzini kılmak gerekiyor.

    TİP görünüyor, görünürlüğünü arttırıyor, toplum tarafından simâsı tanınmaya başlıyor, sahneye çıkıyor. Ancak bu performansın ve mesajın inandırıcılığının henüz test edilmediğini görüyoruz. Azınlıkken yapılabilen yüksek performanslı ve inandırıcı “ahlaki öfke” dışındaki söylemlerin ve mesajların da seçmene ulaşması gerekiyor. Burada amacım TİP’in 5 yıllık sadece 4 milletvekiliyle yaptığı ve çokça takdir ettiğimiz performansını “haklı öfke”ye indirgemek değil, yeni ulaştığı kesimlerin onu böyle kurguladığını söylemek. TİP’in kitle tarafından izlenen performansını, önerdiği paradigmayla da birleştirmesi gerekiyor. Tweet’lerin siyasal katılımı arttırmadığı çalışmalar mevcut (Bode & Darlymple, 2016), ancak çok daha gerçekçi bir etki bırakan Twitter editlerinde (De Sousa & Cervi, 2017) öfkeden ve karizmadan beslenmek yerine, tahayyülden beslenmek gerekiyor.

    “Yargılanacaksınız!” söyleminin yanı ve yöresi TİP’in önerdiği paradigmayla doldurulmalı. Genç kitlenin gerçekliğine hitap edilebilirken diğer seçmen kümeleri ve onların gerçeklikleri de göz önüne alınmalı. İşçi sınıfındaki bir seçmen siyaseti nasıl tahayyül ediyorsa onu bulmalı, sunacağınız paradigmayı o tahayyül ona nasıl ulaştıysa öyle ulaştırmalı ya da yüz yüze siyasi görünürlüğünüzü arttırmalısınız. Yüz yüze performans ve inandırıcılık, ciddi bir tutarlılık ve sempati gerektiriyor ki bu da TİP’in yapabileceğini gösterdiği bir siyasi tarz, ancak sandık yaklaştıkça mevcut yeterli olmayacak. “Yargılanacaksınız!” söylemi, öfkeyi doğru yere kanalize ederken bir yandan düşünceyi ve tahayyülü de destekleyebilir (Ost, 2004). Bunun için “Yargılanacaksınız!” söyleminden kaçmaktan ziyade, aynı hızda ve tempoda TİP’in topluma ulaştırmak istediği farklı paradigma öne sürülmeli. Siyasetin büyük oyunlara karşı güvenlik politikaları üreten kutsal bir varlık değil de günlük yaşamın her anında olduğunu kabul etmek (Black, 2010) TİP’e oldukça geniş yelpazede bir malzeme ve gerçekliğe seslenme imkanı verecektir. Bu uzun girizgahtan sonra bu işin detaylarını ise diğer yazılarımda aktarmayı düşünüyorum.

    Kaynakça

    Black, L. (2010). Redefining British Politics: Culture, Consumerism and Participation, 1954–70. Springer.

    Bode, L., & Dalrymple, K. E. (2016). Politics in 140 characters or less: Campaign communication, network interaction, and political participation on Twitter. Journal of Political Marketing, 15(4), 311-332

    Browne, C. (2019). The modern political imaginary and the problem of hierarchy. Social Epistemology, 33(5), 398-409.

    Busher, J., Giurlando, P., & Sullivan, G. B. (2018). Introduction: The emotional dynamics of backlash politics beyond anger, hate, fear, pride, and loss. Humanity & Society, 42(4), 399-409

    De Sousa, A. L. N., & Cervi, L. (2017). Video activism in the Brazilian protests: Genres, narratives and political participation. Northern Lights: Film & Media Studies Yearbook, 15(1), 69–88. doi:10.1386/nl.15.1.69_1 

    Ost, D. (2004). Politics as the Mobilization of Anger: Emotions in Movements and in Power. European Journal of Social Theory, 7(2), 229-244.

    L2 Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikAsterisk2050: Türkiye Siyasi Partileri ve İklim Politikaları Raporu
    Sonraki İçerik Canavarı Aç Bırakan Liberteryenler Klanın Egemenliğine Dikkat Etmeli

    Diğer İçerikler

    Röportajlar

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Daktilo1984
    Röportajlar

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz
    Yazılar

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Armağan Öztürk

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    19 Mayıs 1919: Bağımsızlık Ruhunun Uyanışı ve Türk Gençliğine Bırakılan Emanet

    19 Mayıs 2025 Yazılar Erdal Kesin

    Fesih Kararı ve Türkiye’de Siyasetin Yönü | Burak Bilgehan Özpek Fesih Kararını Değerlendirdi

    19 Mayıs 2025 Röportajlar Daktilo1984

    Türkiye’de Gazetecilik | TGS’den Basın Özgürlüğü Raporu: İlyas Coşkun ve Ülkü Şahin ile Söyleşi

    18 Mayıs 2025 Röportajlar Gökhan Korkmaz

    Post-PKK Düzeni ve Türk Siyasetinde Muhtemel Değişiklikler

    16 Mayıs 2025 Yazılar Armağan Öztürk

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}