Daktilo 1984Daktilo 1984
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • E-Bültene Abone Ol
    Facebook Twitter Instagram Telegram
    Twitter Facebook YouTube Instagram WhatsApp
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Destek Ol Abone Ol
    • İZLE
      • Çavuşesku’nun Termometresi
      • Varsayılan Ekonomi
      • 2’li Görüş
      • İki Savaş Bir Yazar
      • Yakın Tarih
      • Mayhoş Muhabbetler
      • Tümünü Gör
    • OKU
      • Yazılar
      • Röportajlar
      • Çeviriler
      • Asterisk2050
      • Yazarlar
    • DİNLE
      • Çerçeve
      • Zedcast
      • Tuhaf Zamanların İzinde
      • SenSensizsin
      • Tümünü Gör
    • D84 FYI
      • Hariçten Gazel
      • Avrupa Gündemi
      • ABD Gündemi
      • Altüst
    • D84 INTELLIGENCE
      • Kitap Yorum
      • Göç Sorunu
      • Başkanlık Sistemi Projesi
      • Devlet Kapasitesi Liberteryenizmi
      • Herkes için Siyaset Bilimi
      • Yapay Zeka
    Daktilo 1984Daktilo 1984
    Anasayfa » Sabah Gazetesinin Yayın Stratejisi
    Forum

    Sabah Gazetesinin Yayın Stratejisi

    Onur Tuğrul Karabıçak8 Aralık 20196 dk Okuma Süresi
    Paylaş
    Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp

    [voiserPlayer]

    Medya kuruluşları tüketicinin talebiyle ve kendi patronlarının ideolojileri doğrultusunda içerikler üretirler[1]. Aslen iki farklı görüş olsalar da bu ikisinin, yani tüketici için mi üretmek yoksa üreticinin ipleri tamamen elinde tutması mı daha gerçek hipotezlerinin uzlaşımlarını düşündüğümüzde, bu sefer de ortaya bunun ne oranlarda yapıldığı sorusu çıkmaktadır. Oranlarını hesaplamak içinse kültürel çalışmalara ve sosyal psikolojiye dair incelemeler yapmak durumundayız. Bu meseleyi Türkiye bağlamında ele almak gerekirse, içinde bulunduğumuz apolitik konuların bile rahatlıkla medya ve yeni medya aracılığıyla politize  hale getirilip kutuplar yaratılması tam da Foucault’cu bir yorumla[2], iktidarın bilgi üzerine kontrolünü kabul etmenin gerekliliğini gösteriyor. Buradan yola çıkarak, bu bilgi üzerine kontrolün yarattığı bir nevi senaryo modelinde[3] ilerleyen imge (halkın çoğunluğunun sorgulamadan inandığı, algı oluşturmak için gerekli medya temsili) üretimini resmi tarih öğretilerine benzetmek istiyorum. Bir dramaturjik yaklaşımla, kamusal senaryomuzda aslında hepimiz hangi aktörün ne tepki vereceğini bekliyoruz. Ne zaman bu beklentilere ters bir durum oluşsa, masal üretir şekilde spekülasyonlara, komplo teorilerine başvuruyoruz. Basit gündemlerin ve haber dilinin dışında Sabah’ın beslendiği birincil kaynak bu. Bunun sayesinde basılı yayını bitse bile internet üzerinden oldukça aktif ve milyonlara ulaşmaya devam ediyor.

    Sabah gazetesi yöntem olarak tüketicisinde karşılık bulacak şekilde daha sokağa yakın bir dil kurup, tüketiciyi şekillendirmeyi ve belli başlı hassasiyetlerini harekete geçirmeyi amaçlayan bir yayın kurgusuna sahip. Böylece hedef kitlesi belirlenmiş oluyor: Gündelik dertleri olan ve politikayı sahte gündem olarak edinen insanlar. Bekir Ağrıdır’ın deyişiyle her ekonomik gruptan olabilen bu insan tipi, sokak mikrofonuna iktidarı destekleyip eve gittiğinde aklında Avrupa Birliği standartlarında yaşama hayaliyle oturuyor[4]. Gündemine aldığı konular tirajı ve birlikte kurulduğu televizyon kanalları ile oldukça büyük bir etkiye sahip. Bu etkiyi, muhalif medyanın demirbaşı Sözcü’den bulduğu karşılıkla kendi kitlesini konsolide etmek için kullanıyor. Sözcü tarafından yapılan çıkışların Sabah’ın yankısına dönüşmesinin ilk sebebi Sabah’ın tirajının daha yüksek olması ve iki farklı taraf konsolide edildiğinde çoğunluğu etkisi altında bulundurması. Bu, Sabah’ın gücü tek başına bir gazete olmamasından da kaynaklanırken, Sözcü’nün böyle bir imkânı da pek bulunmamaktadır, bulunsa bile meydana getirilmemekte ısrarcıdır, sonuçta bilgi iktidarın elindedir ve Sözcü’nün buradaki konumu gerekli olan “öteki”yi yaratmaktır. Sabah’ın halka yönelimi, daha çok onlara bir şeyleri öğretmek şeklinde. Bu yöntemin de icazetini halkın inandığı figürlerden aldıklarına yönelik imgeleri, cumhurbaşkanlığı uçağında sık sık verdikleri pozlarla halka sergilemesini biliyorlar.

    Şekil 1. İsmail Küçükkaya-İmamoğlu görüşmesi haberlerinin geldiği nokta, belediye seçimlerinde üretilen 4 simulakrum vakasından biriydi.

    Konu ve haber başlıkları genellikle ülkedeki birtakım işlerin değil, birçok işin iyi yönde gittiğini anlatmak için kullanılıyor. Sürekli olarak köşe yazarları stabil bir şekilde düşemeyen ve 5.1-5.9 bandında dengesiz bir şekilde dalgalanan dolar kuruna yönelik “felaket tellalı ekonomistlerin istedikleri/dedikleri gerçekleşmeyince nasıl da kaçıyorlar. Doları olan bozdursun, benden söylemesi.”[5] tarzında basit imgelerle gazeteyi domine ediyorlar. Veyahut kötü gidişatı tıpkı meşhur Güldür Güldür skecindeki gibi ele alırken (“zam yapıldı” yerine “ücretlerde ayarlama yapıldı” gibi), Emine Erdoğan’a[6] ve çalışmalarına büyük oranda haftalık olarak yer ayırıyorlar. Bu esnada kadın rolünün iktidar tarafından imgelenmesi gerçekleştirilerek, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten kadronun politik olmayan konulara da insani bir şekilde yaklaşabildiği imgesini yaratmaya çalışıyor. Fakat bir diğer yanda ise Diyanet’in yine aynı devlet eliyle yaptığı yayınlar bu durumu çözmeye değil, speküle etmeye yarıyor. Kadına şiddet ve aile içi şiddet gibi ciddi önem arz eden konularda uzmanların kapsamlı çalışmalarının RTÜK kapsamında değerlendirilmemesi bu durumun imgeler yaratıp statükoyu sürdürmekle ve gündem belirleme işlevini gerçekleştirmekle ilgili olduğunu gösterir vaziyette.

    Gazetede aynı zamanda Payitaht Abdülhamit ve Diriliş Ertuğrul dizilerinin sıklıkla yer bulması, bu dizilerdeki diğer tüm dış unsurların nefret ettiği Türklere karşı güçlü liderlerin mücadele ettiğini anlatmaya çalışıyor. Sürekli komplolar içerisinde mücadele veren liderlerin bu özellikleri imge düzeyinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la özdeşleştiriliyor. Bu durum bir fact-checking, yani doğru veya yanlış denilebilmesi mümkün olmayan bir şey olup, insanları da paranoyaya ve tarihi tamamen yanlış anlayıp kendilerini olmayan şeyler üzerinden tanımlamalarına yol açabilir, nitekim açtığını gözlemleyebiliyoruz da. Daha sonrasında ise Başkan Erdoğan’ın bu tip dizileri “tarih öğrenmek” için izleyin, demesi durumu kesinleştiriyor.

    Yaratılan imgeler bu doğrultuda ilerlerken, köşe yazarları arasında ilginç bir yöntem söz konusu, ardışık ve rastgele bir şekilde sıralanan gündem maddeleri tüketici konumunda olan okur için bir reklam göndergesi değeri taşıyor. Haftada en az 2 defa, gündemin siyasi yoğunluğuna göreyse 3’e veya 4’e çıkan sıklıklarda Melih Altınok, Engin Ardıç, Emre Barlas, Mahmut Övür alakasız olayları bir düzen gözetmeden arka arkaya yazıyorlar. Genellikle neden-sonuç ilişkisi kurmuyorlar veya kurmuş gibi bir imada bulunuyorlar. Örnek vermek gerekirse:

    Şekil 2. Sabah Gazetesi’nde yayımlanan bir köşe yazısı

    Söz konusu köşe yazısındaki koyu yazılan kelimeler bütün metin okunmadığında bile bir kurgu vermektedir. Olaylar atlaya atlaya gidilirken, birbiriyle bağlantısız olan olayları birbiriyle oldukça bağıntılıymış gibi gösteren, bunu da muhalefet ve terör düzlemindeki insanların isimlerini koyu yazarak güçlendiren bir yöntem gözlemliyoruz. Sabah gazetesinin tekniklerinin daha çok bir öğretmene benzediğini söylemiştik, yarattığı çağrışımlar oldukça güçlü vaziyette ve hedef kitlesi en az 40 yaş üstü. 90ların olaylarını ve gizli kapaklı ilişkilerini sürekli hatırlatmaya çalışan bir yapı söz konusu. Bu metodu aslında öğrenme tekniklerinden de biliyoruz, buna psikolojide “yayılma aktivasyonu”[7] deniyor, uzun zamanlı hafızaya karşılık gelen birtakım olayların hatırlanması bu şekilde, kavramlar arasında bağıntılar yaratarak gelişiyor, medyada önceleme etkilerinden de bir tanesi olarak kullanılıyor. Bu kelimelerin muhtemel muhatabı 90lar siyasetini ve öncesini görmüş muhafazakâr kesimse, doğrudan bir düşmanlığı hatırlatma isteği mevcut. Dahası, suçlamaların boyutu aslında ismi geçenler tarafından dava açılmasını bile gerektirebilir. Tamamen milli bekaya karşı isimleri bir arada verip, ayrı bir paragrafta yine konusuyla ilgili olmasa da bir milli muhafız imajı çizilen başka bir aktör var. Tıpkı bir senaryo gibi, bu çeşitli veçhelerle tekrarlanıyor. Alakasız gibi görünen “ananas” kelimesiyle İmamoğlu’nun ve Vehbi Koç’un aynı düzlemde okunması zengin tabakanın değersiz lüksünü ve anlamsız yakınlığını imgelemeye çalışıyor. Tüm bu anlam ve iki ismin birleşimi “ananas”ta sağlanırken, Binali Yıldırım’ın ismi tüm bunlardan ayrı bir yerde anılıyor ve karşıt imge yaratılıyor. Mahmut Övür diğer yazılarında da sık sık teleolojiyi, her olayı yüce-kötü bir sebep aracılığıyla birbirine bağlama eğilimini sürdürüyor ki bu Sabah gazetesinin 3–4 yazarının alışkanlık hâline getirdiği bir durum. Haşmet Babaoğlu da zaman zaman bu kervana katılıp, ellerindeki imkanlardan beklenmeyecek bir tür cehaletle ya da beklenecek bir tür medya çalışmaları bilgisiyle okuyucuların gözlerinde reklama dayalı bir imge-karşıt imge oluşturmayı başarıyorlar. Yalnız bu başarının daima sürmesi söz konusu olamaz, çünkü medya çalışmaları alanında tartışılageldiği üzere tüketicinin maruz kalmasıyla talep etmesi arasında değişken bir denge vardır. Bu akışkan bir kaptaki sıvıya benzer: Basınç noktalarının değişimine göre halkın “kanaat”i de değişim gösterme eğilimindedir.

    Sabah gazetesi köşe yazarlarıyla birlikte başlı başına bir televizyon gibi davranıp konularını açıklamaktan ziyade reklam metoduyla anlatarak hitap ettiği kitleyi kaçınılmaz olarak düşmanlığa maruz bırakıyor. Öğrettiği şeyler, muhalefet yapmayı da devlet düşmanlığı olarak kolayca yeni bir imgeye dönüştürebiliyor.


    [1] Laughey, Dan. Medya Çalışmaları. Hazırlayan: Hakan Tanıttıran. Kalkedon Yayınları: İstanbul, 2010.

    [2]  Bevir, Mark. “Foucault, power, and institutions.” Political studies 47.2 (1999): p.349.

    [3] Cantek, Levent. Şehre Göçen Eşek. İletişim Yayınları: İstanbul, 2018.

    [4] Bekir Ağrıdır ile söyleşi: 23 Haziran sonrası ittifaklar, yeni partiler ve Suriye operasyonu. youtube.com/watch?v=fxit72_LJDk&fbclid=IwAR3qf9flSrQgvPltt0-2H0ULbgrF4DTabflUXB5dQNnvKHucxCiEcec9KiM

    [5] Kerem Alkin, Haşmet Babaoğlu yazılarında aynen bu ifadeleri kullanmaktalar. Örnek için bknz.: www.yeniakit.com.tr/haber/prof-alkindan-dolar-yorumu-s-400-geriliminden-umudu-olanlar-bosa-dustu-884457.html

    [6] Emine Erdoğan’ın 25 Kasım Konuşması, Akit tarafından eleştirilmişti: www.sabah.com.tr/gundem/2019/11/25/emine-erdogandan-kadina-siddette-medya-dili-uyarisi

    [7] Domke, David & Shah, Dhavan V. & Wackman, Daniel B.. MEDIA PRIMING EFFECTS: ACCESSIBILITY, ASSOCIATION, AND ACTIVATION, International Journal of Public Opinion Research, Volume 10, Issue 1, SPRING 1998, Pages 51–74, https://doi.org/10.1093/ijpor/10.1.51 p. 52.

    Siyaset
    Paylaş Twitter Facebook LinkedIn Email WhatsApp
    Önceki İçerikNATO 70 Yaşında: Eşzamanlı Gerginlikler Açmazında Bunalımlı Bir İttifak
    Sonraki İçerik Marriage Story

    Diğer İçerikler

    Videolar

    Parlamenter Sistem Nasıl Geri Gelecek? | Çavuşesku’nun Termometresi #252

    8 Mayıs 2025 Melis Konakçı, İlkan Dalkuç ve Burak Bilgehan Özpek
    Yazılar

    Savaşların Kazananı Olur Mu?

    7 Mayıs 2025 Oytun Meçik
    Yazılar

    Türkiye’de Serbest Gazeteciliğin Geleceği: Zorluklar ve Çözüm Yolları

    3 Mayıs 2025 Gökhan Korkmaz

    Yorumlar kapalı.

    Güncel İçerikler

    Yatırım mı Sömürü mü?: ABD ve Ukrayna Arasında Tartışmalı Maden Anlaşması

    14 Mayıs 2025 Yazılar Cem Özen

    Dünya Gündemi: Trump’ın Körfez Turu, ABD-Çin Ticaret Savaşlarında Geçici Ateşkes

    13 Mayıs 2025 Bültenler Bahadır Çelebi

    Abdülhamid ve Sherlock Holmes

    12 Mayıs 2025 Yazılar Umut Dağıstan

    ABD Gündemi: Trump’ın İlk 100 Günü, Sol Muhalefet Meydanlarda, Kamuda Tasfiyeler, Mineral Anlaşması

    10 Mayıs 2025 Bültenler Emrullah Özdemir

    E-Bültene Abone Olun

    Güncel içeriklerden ilk siz haberdar olun




    Archives

    • Mayıs 2025
    • Nisan 2025
    • Mart 2025
    • Şubat 2025
    • Ocak 2025
    • Aralık 2024
    • Kasım 2024
    • Ekim 2024
    • Eylül 2024
    • Ağustos 2024
    • Temmuz 2024
    • Haziran 2024
    • Mayıs 2024
    • Nisan 2024
    • Mart 2024
    • Şubat 2024
    • Ocak 2024
    • Aralık 2023
    • Kasım 2023
    • Ekim 2023
    • Eylül 2023
    • Ağustos 2023
    • Temmuz 2023
    • Haziran 2023
    • Mayıs 2023
    • Nisan 2023
    • Mart 2023
    • Şubat 2023
    • Ocak 2023
    • Aralık 2022
    • Kasım 2022
    • Ekim 2022
    • Eylül 2022
    • Ağustos 2022
    • Temmuz 2022
    • Haziran 2022
    • Mayıs 2022
    • Nisan 2022
    • Mart 2022
    • Şubat 2022
    • Ocak 2022
    • Aralık 2021
    • Kasım 2021
    • Ekim 2021
    • Eylül 2021
    • Ağustos 2021
    • Temmuz 2021
    • Haziran 2021
    • Mayıs 2021
    • Nisan 2021
    • Mart 2021
    • Şubat 2021
    • Ocak 2021
    • Aralık 2020
    • Kasım 2020
    • Ekim 2020
    • Eylül 2020
    • Ağustos 2020
    • Temmuz 2020
    • Haziran 2020
    • Mayıs 2020
    • Nisan 2020
    • Mart 2020
    • Şubat 2020
    • Ocak 2020
    • Aralık 2019
    • Kasım 2019
    • Ekim 2019
    • Eylül 2019
    • Ağustos 2019
    • Temmuz 2019
    • Haziran 2019
    • Mayıs 2019
    • Nisan 2019
    • Mart 2019

    Categories

    • Asterisk2050
    • Bültenler
    • Çeviriler
    • D84 INTELLIGENCE
    • EN
    • Forum
    • Özetler
    • Podcast
    • Röportajlar
    • Uncategorized
    • Videolar
    • Yazılar
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    İçerik
    • Yazılar
    • Podcast
    • Forum
    • Röportajlar
    • Çeviriler
    • Özetler
    • Bültenler
    • D84 INTELLIGENCE
    Konular
    • Siyaset
    • Ekonomi
    • Dünya
    • Tarih
    • Kültür Sanat
    • Spor
    • Rapor
    • Gezi
    Sosyal Medya
    • Twitter
    • Facebook
    • Instagram
    • Youtube
    • LinkedIn
    • Apple Podcast
    • Spotify Podcast
    • Whatsapp Kanalı
    Kurumsal
    • Anasayfa
    • Hakkımızda
    • İletişim
    • Yazarlar
    • İçerik Sağlayıcılar
    • Yayın İlkeleri ve Yazım Kuralları
    © 2025 DAKTİLO1984
    • KVKK Politikası
    • Çerez Politikası
    • Aydınlatma Metni
    • Açık Rıza Beyanı

    Arama kelimesini girin ve Enter'a tıklayın. İptal etmek için Esc'ye tıklayın.

    Çerezler

    Sitemizde mevzuata uygun şekilde çerez kullanılmaktadır.

    Fonksiyonel Her zaman aktif
    Sitenin çalışması için ihtiyaç duyulan çerezlerdir
    Preferences
    The technical storage or access is necessary for the legitimate purpose of storing preferences that are not requested by the subscriber or user.
    İstatistik
    Daha iyi bir kullanıcı deneyimi sağlamak için kullanılan çerezlerdir The technical storage or access that is used exclusively for anonymous statistical purposes. Without a subpoena, voluntary compliance on the part of your Internet Service Provider, or additional records from a third party, information stored or retrieved for this purpose alone cannot usually be used to identify you.
    Pazarlama
    Size daha uygun içeriklerin iletilmesi için kullanılan çerezlerdir
    Seçenekleri yönet Hizmetleri yönetin {vendor_count} satıcılarını yönetin Bu amaçlar hakkında daha fazla bilgi edinin
    Seçenekler
    {title} {title} {title}