[voiserPlayer]
Makale, deneme türü yazılar tartışma yaratmak ve düşünce dünyasını zenginleştirmek için yazılır. Bununla birlikte bu tür yazılar aynı zamanda eleştiri almak ve böylece mevcut yazıyı ve argümanı daha az kusurlu hale getirmek için de yazılmalı, gerekirse argüman terk edilebilmeli. Yeni yazılarla eskiyen yazı beslenmeli. Cevap metinleriyle tartışmalar yürütülebilmeli. Bunun en önemli sebebi öğrenmenin bireysel bir edim olmaktan ziyade toplumsal ve karşılıklı bir edim olması çünkü.
Ancak anlaşıldığı kadarıyla yazarlarda böyle bir alışkanlık yerleşmemiş durumda. Birbiriyle konuşan yazıya çok az rastlıyoruz. Fikir tartışmalarını içeren uzun soluklu yazılar yayınlanmıyor. Mevcut yazılar çoğunlukla birbirini tekrar eden argümanları farklı kelimelerle ifade eden replika metinler. Araştırmaya dayalı, araştırmalardan beslenen yazılar da nadiren kaleme alınıyor. Diğer yandan sosyal medya ve internet çağında olduğumuz için artık yazar-yazar ve yazar-okur arasındaki etkileşimin daha da artması beklenir. Ancak böyle bir etkileşimden ziyade, interaktif tartışmalar yerine daha çok karşılaştığımız durum cımbızlama yöntemiyle gözümüze batan ifadeden hareketle metnin tamamını yok saymak, metne hakkını vermemek, alıntılama yöntemini doğru kullanmamak.
Klasik kitaplarda, gazetelerde okur yorumu yapmak mümkün değildi. Yazıyı okuyan kişi yazara eleştiri getiremezdi. Fiziki olarak mümkün değildi bu. Diğer yandan yazarlar edebi dergilerde birbirini eleştirir, kritik yazılar yazarlardı. Ancak sıradan okur burada da sürece dahil olamazdı. Okur yorumları edebi mecralarda yayınlanabilir, söyleşiler vb. elbette bulunurdu. Ancak bunlar da sınırlı sayıda yapılırdı. Ve imkanlar kısıtlydı.
Oysa günümüz teknolojisi sosyal medya ortamları yazara geniş bir alan sunar. Yazdığına anlık yorum alması mümkündür. Yazdığının nasıl anlaşıldığını da öğrenmesi kolaydır. Ama buradaki sorun şu: Yazarlarda yeni, orijinal bir argüman çoğunlukla yok, böyle bir kaygı yok. Daha kötüsü yazarın anlaşılma kaygısı da yok. Özellikle haber yorum siteleri belli periyotlarla yazarından yazı talep eden platformlar. Dolayısıyla yazar istemeden de olsa sırf işi bu diye yazı yazmaya zorlanabiliyor, gönüllülük esası çiğneniyor. Ayrıca kültür sanat edebiyat üretimi yerine siyasi hamaset içerikli yazılar daha çok tercih ediliyor.
Argümansız yazılar okurun üzerine yorum yapamayacağı türden. Elbette tüm sorunlar yazarla ilgili de değil. Okur da okuduğunu doğru anlamaktan yoksun. Çorak bir edebi ortamın kısır döngüsü aslında bu. Kötü yazılar kötü okurlar doğuruyor. Kötü okurlar kötü yazarları besliyor. Karşılıklı bir alışveriş var. Piyasa toplumunda metalar satılıyor, okur artık okur olmak yerine tüketici kimliğinde, yazar ise fikir emekçisi. Her şey kapitalist piyasanın teamüllerine göre ilerliyor. Dolayısıyla yazar fikir üretmiyor, sadece ortaya ürün koyuyor; okur da satın aldığı ürünle piyasada tüketici rolünü oynamaya devam ediyor.
Peki orijinal fikirli bir yazı nasıl oluşturulur? Aslında bunun cevabı bence çok basit: dikkatli okumakla. Yüzlerce hatta binlerce kitap okumuş olabilirsiniz bugüne kadar. Ama dikkatli bir şekilde, sindire sindire çiğneyerek bazen geviş getirerek okumadıysanız bunları, orijinal fikir üretebilmeniz imkansız değilse de zor olacaktır. Üzerinde dikkatle durmadığınız, durup soluklanmadığınız her satır, pasif bir okuma edimi olup televizyon izlemekten farksızdır. Aktif okuma edimi metne soru sorarak ilerlemeyi gerektirir. Bazen başa dönülür, bazen metni hızlıca tarayarak aradığınız soruya cevap olan pasaja atlarsınız. Konuyu araştırmak için metinler arasında mekik dokursunuz, açık kaynaklardan faydalanırsınız.
Burada amaç akıldaki soruya yanıt aramaktır. Akılda soru oluşabilmesi de dediğim gibi dikkatli ve eleştirel okumakla ilgili bir şey. Eleştirel okuma lafı da zihinleri karıştırmasın, bundan kasıt şu: Yazar burada ne demek istemiş, metinde hangi tutarsızlıklar var, kullandığı kavramı nasıl açıklamış, açıklamadıysa neden açıklamamış olabilir, beslendiği kurama nasıl katkı sunuyor? Hangi açılardan kuramdan ayrışıyor vb. sorular. Daha önemlisi yazarın “failed” olduğu bir yer muhakkak olur. Çünkü hiçbirimiz mükemmel değiliz, o başarısız olduğu, açık verdiği pasajlar üzerinden yazarı eleştirmek ve onun üzerine ne söyleyeceksek ona odaklanmak… Eleştirel okumadan benim anladığım bu.
Felsefeci Derrida’nın kitaplığında binlerce kitabı olduğunu gören gazeteci, bunların hepsini okudunuz mu diye sorar. Derrida cevaben “hayır, sadece üç tanesini okudum, ama onları da çok dikkatli okudum” yanıtını verir. Bu yüzden Derrida’nın orijinal fikirleri olduğu söylenebilir ve kendisi çağımızın son filozoflarından biri olarak anılıyor. Kısaca eleştirel, dikkatli ve aktif okuma edimi kazanılmadan orijinal fikir üretilmesi ve hatta ar-ge yapılması da zor.
Fotoğraf: Aron Visuals