[voiserPlayer]
Türkiye’nin NATO üyeliği, hem Batı kamuoyunda hem de iç kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Konuyla ilişkili bir önceki yazıda, Türk-Amerikan ilişkileri ile Türkiye-NATO ilişkileri arasındaki farklara değinmiş ve Türkiye’nin NATO ile ilişkilerinin, Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerini dengelediği sonucuna ulaşmıştık. Bu yazıda ise konuyu iç ve dış yönleriyle irdeleyip Türkiye’nin NATO’dan ayrılması, ihracı veya üyeliğinin askıya alınması tartışmalarına odaklanacağız.
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri ağır hasar almış ve giderek otoriterleşen ülkede demokrasinin geleceğine yönelik güvensizlikler ortaya çıkmıştı. Türkiye için Batı kamuoyunda eksen değişikliği tartışmaları yapılıyor ve Rusya’dan S-400 alan Türkiye’nin ittifaktaki yeri sorgulanıyordu. Ayrıca Türkiye’nin 2014 yılından bu yana müttefikleriyle giderek çıkmaza giren PKK/PYD ve Kürt meselesi, özellikle Türk kamuoyunda Batı’ya ve NATO’ya tepkilerin artmasına neden oluyordu.
Son olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliklerini Türkiye’nin veto etmesi, Türkiye’nin ittifak içinde “Putin’in Truva atı” benzetmesine yol açtı. Türkiye ise PKK taraftarlarının gösterilerine ve son olarak Türk Büyükelçiliğinin önünde Kuran yakılmasına sert tepki göstermişti.
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Serhat Güvenç, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması veya çıkması yönünde çağrıların zaman zaman yükseldiğini, bu tip tarihsel örneklerin ve çağrıların konjonktürel dinamiklerden kaynaklandığını ve zaman içerisinde sönümlendiğini belirtiyor.
Eski NATO Daimi Temsilcisi (2013-2018) Fatih Ceylan ise devlet yaşantısında uzun dönemli ulusal çıkarları etkilemeye açık bu tür kritik konuların devlet yetkililerince uluorta konuşulması doğru bir tercih değildir diyor ve ekliyor: “Siyasilerin (daha doğrusu kasabalı politikacıların) bu meseleyi dile getirirken dikkatli ve özenli bir dil kullanmaları arzulanır. Ancak, bunu onlardan beklemek bence iyimserlik olur.”
“Bir NATO üyesinin NATO’dan çıkarılmasına dair bir prosedür yok”
Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkarılması tartışmaları, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Wall Street Journal’da yayınlanan yazısıyla bir kez daha Batı kamuoyunda gündeme geldi. Bolton’a göre NATO üyesi gibi davranmayan Türkiye’nin NATO üyeliği askıya alınmalı veya NATO’dan ihraç edilmeli. Yine 2019 yılında Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’na tepki olarak Amerikalı Senatör Lindsay Graham, Türkiye NATO’dan uzaklaştırılmalı demişti. Avrupa’da Hollanda Özgürlük Partisi lideri Gert Wilders, “Türkiye’yi NATO’dan kovun” sözleriyle hatırlanıyor. Türkiye’de ise emekli Amiral Cihat Yaycı, ABD’nin Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp işgal edeceğini iddia etmişti.
2021 yılında Axios muhabiri Jonathan Swan’a konuşan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Swan’ın “Türkiye’de hala demokratik bir hükümet olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna, “Seçim yapıyorlar. Yakın zamanda muhalefet İstanbul’da seçim kazanmayı başardı. Ama bence şunu söylemesi adil olur ki, ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz, çeşitli müttefikler Türkiye ile ilgili endişelerini dile getirdi” yanıtını veriyor.
Serhat Güvenç, Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasına ilişkin iddialara yönelik olarak: “Bir NATO üyesinin üyelikten nasıl çıkarılacağına dair bir prosedür yoktur. Ancak mevcut çerçevede üyelikten çıkarılmaktan ziyade ittifak içerisinde yalnızlaştırılma ya da yalıtılma yoluna gidebilirler. Seçimlerden sonra bu mesele bir çözüm yoluna girecektir” dedi.
Türkiye’nin NATO’dan atılmasını savunanların özünde, kimlik kaygıları ve kültürel gerekçelere dayandığını belirten Güvenç, “Özellikle Doğu ve Orta Avrupa’daki yeni üyeler Türkiye’nin NATO üyeliğini kendi güvenlikleri açısından hala yaşamsal saymaktadır. Ankara, stratejik ve askeri bakımdan Rusya lehine net bir siyasete yönelmedikçe bu çağrılardan sonuç çıkması beklenemez” diyor.
NATO’da çatlak ses çıkaran tek ülkenin Türkiye olmadığını vurgulayan Güvenç, Almanya ve Macaristan’ın da özellikle Ukrayna’ya yardım konusunda çeşitli engeller çıkardığını, Türkiye’nin itirazının bu yardımlara değil, NATO’nun yeni üyelerle genişlemesine yönelik olduğunu söylüyor.
“Türkiye’nin yokluğunda NATO, Türkiye karşıtı bir nitelik kazanabilir”
Meselenin iç politikaya yönelik tezahürlerini, Türk kamuoyunda NATO’dan çıkılmasını savunanların hep olduğunu hatırlatarak başlayan Güvenç, günümüz şartlarının bu NATO karşıtlarının sesinin daha yüksek çıkmasını kolaylaştırdığını ancak resmi çevrelerin NATO üyeliğinin bu tür bir uluslararası geçiş döneminde siyasi ve askeri açıdan ne anlama geldiğini bildiklerini aktarıyor.
Şu an ortada NATO’ya güçlü bir alternatif olmadığı için Türkiye’nin üye kalmasının ulusal çıkarlara en azından zarar vermediğini söyleyen Güvenç, ayrıca kararların oybirliği ile alındığı bir NATO’dan çıkılması durumunda Türkiye’nin yokluğunda ittifakın Türkiye karşıtı bir nitelik kazanabileceğini vurguluyor.
Seçimlere dek batı ve ABD karşıtlığının iç siyasette öne çıkmasını bekleyen Güvenç, NATO üyeliğine karşı seslerin daha da yükselebileceğini ancak seçimlerden sonra gündemi eskisi kadar meşgul etmeyeceğini ifade ediyor.
“NATO’dan çıkalım” tartışmalarına yönelik olarak samimiler ise NATO’nun kurucu belgesi olan Washington Antlaşması’nın 13. Maddesi’nin gereğini yerine getirsinler diyen Fatih Ceylan’a göre bu meseledeki esas etken, NATO’ya üyeliğin artıları ile eksilerini nesnel ve olgusal bir zeminde değerlendirmek üzere devletin ortak aklını canlı tutmak ve işlevsel kılmak olmalıdır. Ceylan ayrıca, bu kadar yaşamsal bir konunun üzerine ideolojik dürtülerle gitmenin ulusal çıkarların toplamı için sağlıklı sonuçlar vermeyeceğini belirtiyor.
Sonuç olarak, Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkarılabileceği iddiasının veya Türkiye’nin NATO’dan çıkması yönünde yapılan tartışmaların hem Türkiye hem de Batı kamuoyunda belirli çevrelerin radikal görüşleri olduğunu söyleyebiliriz.
Fotoğraf: Marek Studzinski