[voiserPlayer]
Ziya Öniş ve Mustafa Kutlay, The International Spectator’da yayınlanan “The Global Political Economyof Right-wing Populism: Deconstructing the Paradox” makalelerinde , sağ kanat popülizmin çelişkili özelliklerini, politik ekonomi ekseninde yapı söküme uğratarak inceliyorlar.
Öncelikle, sağ kanat popülizm çalışmalarında konunun literatürde nasıl ele alındığını açıklayıp, sonrasındaysa konuya aslında nasıl yaklaşmak gerektiğini işliyorlar. Ana argümanları ise sağ kanat popülizmin global bir fenomen olarak ele alınıp, ekonomi-kimlik ve iç-dış politika bağlamında incelenerek en iyi şekilde anlaşılacağı.
Bunu öne sürmeden önceyse sağ kanat popülizmin altı ana özelliğini, Rusya, Türkiye, Hindistan, Brezilya, Birleşik Krallık, ABD, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerden örneklerle karşılaştırmalı bir şekilde inceliyorlar. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri barındıran bu örneklem, ekstra bir grup olarak Avrupa’nın çeper ülkelerindeki popülist sağ rejimleri de ayrı bir sınıf olarak eklemeyi göz ardı etmiyor. Aşağıda bu altı ana özelliği irdelemeye çalışacağım.
Elitlere Rağmen Elitler İçin
Öniş ve Kutlay’a göre, sağ kanat popülistler kurulu düzene karşı kendilerini halkın gerçek sesi olarak servis ederlerken, aslında iş çevreleriyle yakın ilişkiler içerisindeler.
Halkın elit karşıtı duygularının sömürüsünü başarılı bir şekilde gerçekleştiren popülist sağ rejimlerin iktidarlarının devamlılığı ise büyük oranda iş çevreleri ile kurdukları ilişkilere dayanıyor.
Rusya’da bu “oligarklar” aracılığıyla ülke zenginliğinin kontrol edilmesiyle olurken, Türkiye’de inşaat, enerji ve medya sektörünün kontrol altına alınmasıyla gerçekleşiyor. Bu iki ülkede kendine has “devlet kapitalizmi” modelini uygulayarak iş çevreleri aracılığıyla refahın dağılımını kontrol altında tutuyor.
ABD’de ise bu ilişki Trump’ın belirli lobi gruplarının desteğiyle seçilmesi ve sonrasında şirket vergilerinde büyük bir kesinti yaparak bu grupları memnun etmesi şeklinde kendini gösteriyor.
Ek olarak makalede popülist sağ liderlerinin nepotist bir şekilde “hanedanlık” kurmaya yönelik eğilimleri olduğunun altı çiziliyor.
Ekonomi Kötüyse, Kimlikler Fora!
Öniş ve Kutlay literatürde çoğu çalışmanın ekonomi ve kimlik arasında keskin bir ayrım yaparak, iki konuyu ayrı ayrı keyfi bir şekilde ele almanın bizi yanlış çıkarımlara sürükleyebileceğini söylüyor.
Ekonomik faktörlerin sağ kanat popülist rejimlerin başarılarının ve seçimleri kazanmak için gerekli olan “sınıflar arası” koalisyonun en önemli yapı taşı olduğu belirtiliyor.
Sınıflar arası bu koalisyonu oluşturmak içinse kaynaklar hem iş çevrelerini desteklemek için dikey bir şekilde dağıtılıyor, hem de orta ve alt sınıfları desteklemek için sosyal yardımlar olarak yatay bir şekilde kullanılıyor.
Fakat, yalnızca ekonomik faktörlerin bu rejimlerin başarısını açıklamak için yetersiz kaldığı, karizmatik liderlerin kurumlar ve aracılar olmadan geniş bir tabana ulaşabilme yeteneklerinin ciddi bir öneme sahip olduğu vurgulanıyor.
Türkiye ve Macaristan gibi ülkelerin ekonomileri kötüye gittiğinde bile liderlerin geniş kitlelerden destek bulmaları da kimlik ve ekonomi arasındaki karmaşık etkileşimi örneklendiriyor. Bu dönemlerde siyasi kimlik ve kutuplaştırıcı söylem öne çıkarak ekonomik başarısızlıklar halk tarafından göz ardı ediliyor.
Sağ kanat popülist politikacıların din ve milliyetçiliği ön plana çıkaran “dışlayıcı” söylemleri, ekonomi bir kenara bırakıldığında bile, farklı sınıfları bir araya getirerek seçim başarılarının devamlılığını sağlıyor.
Sağ ve Sol Popülizmin Temel Farkları
Güncel tartışmalarda sağ ve sol kanat popülizmin benzerliklerinin öne çıkarılıp farklılıklarının göz ardı edilerek aynı çatı altında değerlendirilmesinin yaygın olduğuna fakat bunların aslında önemli ölçüde farklı fenomenler oluşuna dikkat çekiliyor.
Burada en önemli fark ise sağ kanat popülizmin toplumu kutuplaştırmaya yönelik dışlayıcı bir siyaset anlayışı benimsemesi, sol kanat popülizmin ise sınıfsal farklılıklara ve eşitsizliğe önem verirken ilerlemeci, çevre odaklı ve çok kültürlü bir siyaset izleme eğiliminde olduğu.
Bir diğer önemli ayrımın ise iş çevreleriyle olan ilişkilerinde olduğu belirtiliyor. Sağ kanat popülistlerin iş çevreleriyle organik bir ilişki içerisinde olduğu, sol kanat popülistlerin ise iş çevresinin çıkarlarıyla arasına mesafe koyduğunun altı çiziliyor.
Sorun İçerideyse Dışarıya İhraç Et
Makalede sağ kanat popülist rejimlerin devamlılıklarını sağlayan yegâne faktörün liderlerin halkın odağını bölme ve sorunları bir “dış düşmana” aktarma kabiliyetleri olduğu öne sürülüyor.
Gündem değiştirmek ve iç sorunların suçunu dış düşmanlara ihraç edebilmek için sağ kanat popülistlerin agresif bir dış politika izleyerek, zorlayıcı güç kullanmaya daha yatkın olduğu ve bölgesel çatışmalarda direkt güç kullanma ya da kullanma tehdidinde bulunma eğilimi basıyor.
Fakat bu çabalar ise uzun vadede ulusal güvenliğe zarar verdiği kadar yapıcı bir dış politika izlemeyi de zorlaştırıyor.
Bu tarz rejimlerde içeriden gelecek herhangi bir muhalefet ise ‘devlet düşmanı’ olarak damgalanabiliyor, bu da toplum içerisinde hegemonik bir blok oluşmasına neden oluyor.
Yerelden Küresele, Dikotomilerin Ötesine
Sağ kanat popülizmin küresel bir fenomen olarak ele alınabilmesi için milliyetçi-küreselci dikotomisinin dışında düşünülmesi gerektiğini söyleyen Öniş ve Kutlay, sağ kanat popülistlerin “seçici küreselleşme karşıtları” olduğunu ve çoğu zaman “seçici küreselleşmeciler” olduklarına dikkat çekiyor.
Bu konudaki en önemli önerme ise sağ kanat popülistlerin farklı bir dünya vizyonu olduğu ve yeniden tanımlanmış bu dünyada ülkelerine alternatif bir rol biçtikleri. Erdoğan, Putin ve Modi gibi liderlerin batı merkezli uluslararası düzene alternatif bir “küresel yönetişim” modelini benimsemeleriyse bunun kanıtı niteliğinde.
Sağ kanat popülistlerin küreselleşmeden ziyade onun batı tarzı liberal yorumuna karşı oldukları, uluslararası kurumların aracılığı yerine hükûmetler arası ikili ilişkiler ağından oluşan bir “post-liberal” uluslararası düzeni benimsediklerine odaklanılıyor.
Bunun yanında ise küresel bir dalga olarak birbirlerinden beslenmeleri, birbirlerinin hatalarından öğrenmeleri ve uluslar ötesi ittifaklar kurmaları küreselleşme kavramıyla değil bunun yöntemi ile kavga içerisinde olduklarını gösteriyor.
Gelir Eşitsizliği
Elitler tarafından ezilenlere ve dışarıda bırakılanlara eşitlik vaadiyle iktidara gelen sağ popülist rejimler, gelir dağılımındaki eşitsizliği iyileştirebildiler mi?
Verilere bakıldığında bunun pek olmadığı hatta eleştirdikleri liberal rejimlerin olduğu ülkelerde bu eşitsizliğin daha az olduğu göze çarpıyor.
Öniş ve Kutlay ise eşitsizliğin devamına rağmen sağ kanat popülistlerin iktidarlarını korumalarını, yatay şekilde sosyal harcamaları toplumun büyük bir kısmını kapsayacak bir şekilde genişletirken aynı zamanda dikey olarak servetin üst tabakada yoğunlaşmasını başarmalarına bağlıyor.
Tam bu sırada Öniş ve Kutlay, “side quest” misali çalışmanın nedenselliğini tersine çevirerek, sağ kanat popülizmin kapitalizmin neden olduğu eşitsizlik ile baş edebilmek için ekonomik büyüme ve sosyal desteği kullanan etkili bir araç olabileceğine değiniyor.
Bundan yola çıkarak sağ kanat popülistlerin başarısının devamlılığı için gerekenin ekonomik büyüme ve gelirin “belirli miktarda” yeniden dağıtımı olduğunu söylüyorlar.
Farklı sosyo-ekonomik sınıflara ait kesimleri ise gelir ve servet eşitsizliğine rağmen dışlayıcı kimlik siyasetiyle bir araya getirebilmelerinin de seçimleri kazandıran “mükemmel formül” olduğunu belirtiyorlar.
Peki Sağ Kanat Popülizmi Yenebilir miyiz?
Makalenin sonuç kısmında, sağ kanat popülizmin büyük krizler (koronavirüs?) ve siyasi başarısızlıklar sonucu halkın gözündeki güvenilirliği yitirerek yıkılabileceği, kendi kutuplaştırıcı politikalarının tersine dönüp azınlıkta kalarak seçimleri kaybedebileceği gibi olması muhtemel sonuçlara değiniliyor.
Sonuç olaraksa Öniş ve Kutlay, iyimser bir şekilde, yerel bir zincirleme tepkinin küresel bir karşı hareket başlatabileceği ve yeni tarz siyaset anlayışlarının yeşererek ilerlemeci siyaseti tekrardan sahneye taşıyabileceğini söylüyorlar.
Fotoğraf: Skylor Powell
Kaynak: Ziya Öniş & Mustafa Kutlay (2020): The Global Political Economyof Right-wing Populism: Deconstructing the Paradox, The International Spectator
Tüm grafikler makalenin içerisinden alınmıştır.