[voiserPlayer]
“Entelektüeller ve Sosyalizm” adlı çalışmasında Hayek, entelektüellerin sınırlı bilgilerine rağmen toplumsal fikirleri rahatlıkla etkileyebileceğini anlatır.[1] Hayek’in makalesini yazma amacı, entelektüellerin neden sosyalizmi desteklediğini anlamaktır. Entelektüeller dürüst inançlara ve iyi niyete sahiptir. Bununla birlikte ütopik amaçlardan etkilenip yeni fikirleri kendi doğasına göre değil, “modern” ya da “gelişmiş’’ bir dünyanın izdüşümüne göre yorumlarlar. Bu bağlamda sosyalizm onlara çekici gelir.
Bu yazıda, Hayek’in entelektüellere yönelik bu fikirsel yaklaşımını, 2023 seçimine giden süreçte entelektüellerin etkisi üzerinden değerlendireceğim. 14-28 Mayıs 2023 seçimi sürecinde yanılanlar arasında entelektüeller önemli bir kesimi oluşturdu. Özellikle muhalif yayın organlarında Kılıçdaroğlu, gerek Obama’ya gerekse Zelenski’ye benzetildi. Altılı Masa ise demokrasinin kusursuza yakın timsaliydi. Seçim açık farkla kazanılacaktı. Peki, entelektüeller neden yanıldı? Daha popüler bir deyimle, “Yanlış giden neydi?”[2]
Entelektüellerin yanılmasının iki temel sebebi var. Bu iki sebep de Hayek’in makalesinde belirttiği mekanizmalardan besleniyor. Birincisi, entelektüellerin çoğulcu siyasetin büyüsüne kapılması; ikincisiyse siyasete yönelik tarihsel yaklaşımları. Bu iki sebebe entelektüellerin medyan seçmene mesafesi ve naif ampirisizm de eklenince entelektüeller yanılmış oldu.
Çoğulcu Siyasetin Büyüsü
Hayek’in entelektüellere atfettiği ütopik izdüşüm mekanizmasını örneklendirebiliriz. Örneğin, eşitlik iyi bir olgudur, mutlak eşitlilik ise çok iyi bir olgudur. Çoğulcu siyaset gelişmiş bir olguysa, daha fazla çoğulculuk daha iyi bir olgudur. Çoğulculuk siyasetinin nasıl oluştuğu ve siyaseti ortaya çıkaran ve sonuçlandıran kurallar birer nüanstan ibarettir. Çünkü çoğulcu siyaset normatif bir doğruyu ve ulaşılması gereken bir noktayı temsil eder. Değerlendirme eşiği ise siyasetin doğası değil, soyut kavramlardır.
Bir düşünce kuruluşu meşrebinde çalışan Altılı Masa yüzlerce sayfalık metin hazırlamıştı. Erdoğan’ın opak yönetim biçiminin ardından gelen bu irade, kuşkusuz entelektüelleri etkilemişti. Çünkü siyaset; demokratlarla otokratlar, iyiler ve kötüler arasında bir mücadele şeklinde ilerliyordu. Erdoğan çoktan şeytanlaştırılmışken HDP’yi de sürece katmış muhalefet iyiliğin timsali noktasına gelmişti. Akşener’in 3 Mart’ta Masa’daki erkeklerden gördüğü muamele veya Masa’nın bir üyesinin çocuk tecavüzüyle ilgili yaptığı ahlaksız çıkarım, entelektüellerin zihninde konuşmaya bile değmeyecek nüanslardan ibaretti.
Entelektüeller Masa’nın çoğulculuk illüzyonuna çoktan kapılmıştı. Üretilen metinler de Masa’nın erdemsel üstünlüğünün bir göstergesiydi. Bu üstünlük anlatısını pekiştiren başka bir faktörse çoğulcu siyasetin uluslararası kanallar vasıtasıyla sürekli övülmesiydi.[3] Nitekim muhalefetin “çoğulcu’’ siyaset üretmesi, uluslararası medyadan onay alabilmeleri için seçimleri kazanmalarından daha işlevseldi.
Çözüme yönelik siyaset üretmek, Trump’ın 2016 galibiyetinden bu yana görünür olarak kusurlanmıştı. Buna doğuya yönelik klişeler de eklenince Masa’nın siyaseti, oryantalist hayal dünyasındaki çölde bulunan bir vaha gibi sunuldu. Aykırı sesler ise çoğulcu karşıtı gözükmemek için susmayı tercih etti veya bu tek taraflı bilgi akışının parçası dahi olamadı. Seçimin metin hazırlanarak değil, siyaset yapılarak kazanılacağı gerçeği unutuldu.
Nobel ödüllü iktisatçı James Buchanan, “Politics without Romance” (Romantizmi Olmayan Siyaset) başlıklı yazısıyla siyasetçilere yönelik temel bir yaklaşımı vurgulamıştı.[4] Nitekim siyasetçiler de her canlı gibi kendi çıkarları peşinde koşan, bu bağlamda gerektiğinde de ‘’mış’’ gibi yapabilen fanilerdi. Masa’daki liderlerin de öncelikli amacı konsensüs üretmek değil, kendi çıkarlarını savunmaktı.
Bu, kah adaylığını dayatmak (Kılıçdaroğlu), kah koltuk kapmak (dört minik parti) şeklinde olabilirdi. Ütopik amaçlara odaklanmış entelektüeller, Masa’nın çıkarcı ve problem çıkarmaya çok elverişli yapısını yok saydı. Bu durum seçmenle aralarındaki makası bir nebze daha derinleştirdi. 14 Mayıs’tan sonra yaşadıkları hayal kırıklıklarından sonra ise çoğu gerçeklerle yüzleşmek yerine, ‘’biz uyarmıştık’’ diyen bir avuç araştırmacıyı kusurlu bulmak, ya da daha geniş ifadeyle “ezmeye çalışmak” ile meşguldüler.
Siyasete Tarihselci Yaklaşım
Hayek, “mühendislik tekniklerinin’’ entelektüellerin sosyal olgulara yaklaşımına etkisi üzerine de yazar. Endüstrileşme ve buna bağlı olarak makineleşme, her şeyin tek ve rasyonel bir kanaldan organize edilebileceği fikri konusunda birçok entelektüeli ikna etmiştir. Entelektüellerin siyasete yaklaşım aracı, bir çok açıdan bir mühendisin pergelle ilişkisine benzer. Bu durumu entelektüellerin tarihle ilişkisi üzerinden değerlendirebiliriz.
Entelektüeller, Türkiye’de geçmişte muhtelif kesimlerin acılar yaşadıklarına, yani tarihin yanlış yönde gittiğine ikna olmuştur. Hatalı oldukları noktaysa bu düşünceden, tarihsel hataların bir şekilde onarılmasıyla seçimin kazanılacağına yönelik işlevsel bir çıkarım yapmalarıdır. Örneğin, Dersimli bir adayın “helalleşme’’ politikası, günümüzü yaşanması gereken ütopik tarihe daha da yakınlaştırmış ve seçimin kazanılacağına dair inançları pekiştirmiştir.
Buradaki temel noksanlıksa medyan seçmenin tarihe ve tarihle günümüz ilişkisine entelektüeller gibi yaklaşmamasıdır. Nitekim seçmen, geçmişi farklı hatırlayabilir, unutabilir; geçmişe entelektüellere göre daha sekteryen veya kuşkulu yaklaşabilir. Başörtüsü yasağıyla yüzleşmeye yönelik bir yaklaşım, muhalefete güveni arttırmak yerine geçmiş acıların hatırlanması sebebiyle güveni azaltabilir. Ancak siyasete usta bir mühendis gibi yaklaşan entelektüellere göre tarih ütopik noktaya çekilmelidir. Çünkü olgular kendi doğasına göre değil, ancak ideal referans noktalarına göre değerlendirilir.
Çoğulcu siyasetin büyüsü ve siyasete tarihselci yaklaşıma ek olarak, entelektüelleri yanıltan üçüncü faktörse naif ampirikçilik oldu. Burada anket endüstrisiyle entelektüellerin ilişkisi önemliydi. Masa başında veya zayıf metotlarla üretilen anketler, kusurları tartışılmadan piyasaya sunuldu ve muhalefetin kazanacağına dair inançları perçinledi. Metot bilgisi zayıf olan veya olası kusurları görmezden gelen entelektüellerin daha da görünür olması için de alan açtı.
Tüm kusurlarına rağmen entelektüeller 14-28 Mayıs süreci sonrasında hegemonyalarını korudu. Muhalefetin pusulasındaki manyetik iğne ise hâlâ bozuk. Muhalefet, pusulayı atıp kutup yıldızını referans almak yerine, pusulanın döner kapsülünü oynatarak sonuç alabileceğini düşünüyor.
[1] Hayek, F. A. (1949). The intellectuals and socialism. The University of Chicago Law Review, 16(3), 417-433.
[2] Lewis, B. (2002). What went wrong?: Western impact and Middle Eastern response. Oxford University Press.
[3] https://www.economist.com/leaders/2023/05/04/if-turkey-sacks-its-strongman-democrats-everywhere-should-take-heart
[4] Buchanan, J. M. (2003). Politics without romance. Policy, 19(3), 13-18.
Fotoğraf: Anne Nygård