[voiserPlayer]
Fransa’da 10 ve 24 Nisan’da iki turlu bir şekilde cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. İkinci turda seçimi kazanan Emmanuel Macron tekrardan cumhurbaşkanı seçildi. Macron, 16 Mayıs 2022’de sola daha yakın olan Elisabeth Borne’u başbakan atadı. 20 Mayıs’ta hükümetin diğer üyeleri açıklandı. Atamalara hem soldan hem sağdan tepki geldi. Soldan Jean-Luc Mélenchon “bu atamalar Fransa’yı sosyal açıdan kötü günlerin beklediğinin habercisi” derken, sağdan Eric Zemmour “Fransa sola boyun eğiyor” dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra herkes gözünü meclis seçimlerine dikti. Fransa’da genel seçimler 12 ve 19 Haziran tarihlerinde yapılacak. Sol, nihayet ittifak kurarak seçime birlikte girme kararı alırken, sağda ittifak çağrıları yapıldı ama pek de sonuç alınamadı. Propaganda sürecinde her parti Macron’a karşı gerçek muhalefetin kendisinin olacağını iddia ediyor ve buna dayanarak seçmenin oyunu istiyordu. Ülkede, yarı başkanlık sistemi var yani cumhurbaşkanı devletin en yetkili kişisi ama bu sistemde meclis de önemini koruyor. Bu da genel seçimleri önemli hale getiriyor. Yani, Macron’a karşı gerçek muhalefet söylemi, içi boş bir söylem değil.
Ben de bu vesileyle Fransa genel seçimlerini anlatmak istedim. İlk olarak seçimin öneminden ve seçim sisteminden bahsedeceğim. Sonrasında partilere ve ittifaklara değineceğim. En sonda da güncel anket sonuçlarına göre bizi nasıl bir tablonun beklediğinden ve ileride neler olabileceğinden bahsedeceğim.
Genel Seçimler Neden Önemli?
Başbakanı ve hükümetin diğer üyelerini cumhurbaşkanı atıyor ama bu kişiler cumhurbaşkanına değil, meclise karşı sorumlu. Yani, meclis yürütmeyi denetleme yetkisine sahip. Ayrıca, mecliste salt çoğunluk sağlanırsa hükümet düşürülebilir. Hükümet düşerse, cumhurbaşkanı yeni başbakan ve bakanlar atamak zorunda kalacak. Meclis onları da düşürebilir. O zaman ne olacak?
Böyle bir döngüye girmemek için hem cumhurbaşkanının hem meclisin (ama daha çok meclisin) kabul edeceği isimlerin başbakan ve bakan olarak atanması gerekiyor ki meclis, hükümeti düşürmesin. Cumhurbaşkanı, kâğıt üzerinde istediği kişiyi başbakan atayabilir ki ilk etapta kendi partisinden birini atıyor. Meclis çoğunluğu muhalefete geçerse ve muhalefet hükümeti düşürürse başbakan muhtemelen cumhurbaşkanının partisinden biri olamayacak. Bu durumda da “kohabitasyon” (cohabitation) dediğimiz durum ortaya çıkıyor.
Kohabitasyon, yönetimde ikili bir durumun ortaya çıkması demek. Anayasaya göre, cumhurbaşkanı daha çok dış işlerine, başbakan iç işlerine bakıyor ancak iki isim de aynı partiden olunca cumhurbaşkanının iç işlerine çok daha fazla etkisi oluyor. Kohabitasyon olursa yani, başbakan başka partiden olursa cumhurbaşkanı iç işlerine nüfuz edemiyor, başbakan cumhurbaşkanından olabildiğince bağımsız oluyor.
Elbette meclisin başka fonksiyonları da var. Muhalefet çoğunluğu ele geçiremese bile muhalefetin mecliste güçlü bir şekilde bulunması, denetimde ve karar alma süreçlerinde etkili olması açısından önemli. Ancak, meclis seçimlerinin en büyük olayı kohabitasyon mevzusudur.
Seçim Sistemi
Genel seçim, yine cumhurbaşkanlığı seçimi gibi iki turdan oluşuyor. İlk tur 12 Haziran’da. İkinci tur bir hafta sonra yani 19 Haziran’da. Fransa’da 577 tane seçim bölgesi var. Her seçim bölgesinden bir kişi seçiliyor. Mecliste de haliyle 577 koltuk bulunuyor.
Bir adayın, ilk turda seçilebilmek için bölgesindeki oyların yarısından fazlasını alması gerekiyor. Tabii bölgede seçime katılımın da en az yüzde 25 olması gerekiyor. Eğer bu şartlar sağlanamazsa seçimin ikinci turu düzenleniyor. İkinci tura, oyların en az yüzde 12,5’ini alanlar katılabiliyor. Eğer, bu şartı sağlayan üç ya da daha fazla aday yoksa en çok oyu almış iki isim ikinci turda yarışıyor. Her iki durumda da ikinci turda en çok oyu almış aday seçiliyor.
İkinci tur gerçekten önemli. Örneğin, bir önceki genel seçimlerde yani 2017’deki seçimlerde 577 koltuğun sadece 4 tanesinin sahibi ilk turda belli oldu. Geriye kalan 573 seçim bölgesinin nihai sonucu ikinci turda belli oldu.
Kimler Yarışıyor?
Cumhurbaşkanlığı seçiminden tanıdığımız kişilerin partileri genel seçimlerde yarışıyor. Macron, Le Pen, Zemmour ve Pécresse’in mensup olduğu partiler ile Mélenchon öncülüğündeki sol ittifak kamuoyunda en çok yeri olan parti ve ittifakları oluşturuyor. Burada vaatlerden çok bahsetmeyeceğim çünkü bu seçimdeki vaatler cumhurbaşkanlığı seçimindeki vaatlerle örtüşüyor.
Macron’un Partisi LREM
Kolay anlaşılsın diye Macron’un partisi yazdım ama partinin lideri Macron değil. Ayrıca partinin ismi de değişti. Partinin adı LREM’den (İlerleyen Cumhuriyet) Renaissance’a (Rönesans, yeniden doğuş) çevrildi. Değişiklik, “partinin yeniden inşa edilmesi” ve “partinin her zaman aydınlığı takip etmesi” ile açıklandı.
Renaissance tek başına yarışmıyor. Macron’un partisi, Ensemble (Birlik) ittifakı adı altında 8 parti ve bölgesel ittifaklarla seçime giriyor. 8 partinin de çoğu küçük partilerden oluşuyor. Bu partilerin arasında merkez sağ, merkez ve merkez sol partiler bulunuyor.
Nihai hedef mecliste çoğunluğu ele geçirerek hükümeti güvence altına alarak cumhurbaşkanının rahat bir şekilde ülkeyi yönetmesini sağlamak. Vaatler de Macron’un cumhurbaşkanlığı seçimlerinde öne sürdüğü vaatlerle aynı: hatalardan ders çıkartılarak sosyal ve ekolojik konularda daha iyi bir Fransa’nın inşa edilmesi. Zaten sola yakın bir isim olan Elisabeth Borne da bu yüzden başbakan atandı.
Büyük Sol İttifak (NUPES)
Daktilo1984 platformunda, Fransa solunun sorunlarıyla ilgili yazılar yazdım (1) (2). Değindiğim en temel mesele solun birleşememesi ve bu nedenle tam potansiyelini ortaya koyamayıp sağa karşı güçlü bir blok oluşturamamasıydı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de herkes tek başına yarıştı ve ikinci tura herhangi bir sol aday kalamadı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra nihayet herkesin aklı başına geldi ve genel seçimlere beraber girmeye karar verdiler.
Yazının girişinde de dediğim gibi cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra herkes gözünü vakit kaybetmeden genel seçimlere dikti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde en çok oyu almış sol aday olan Jean-Luc Mélenchon’un partisinin önderliğinde büyük bir sol ittifak kuruldu. İttifakta, cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkartıp kamuoyunda geniş yer bulmuş sol partilerden Sosyalist Parti, Komünist Parti ve Yeşiller dâhil olmak üzere irili ufaklı 20’ye yakın sol parti ve yerel hareketler yer alıyor. Amaç, mecliste, Emmanuel Macron’un karşısında güçlü bir sol muhalefet bloğu kurmak. Vaatler de cumhurbaşkanlığı seçimindeki vaatlerle aynı: sosyal konulara daha radikal bir şekilde eğilen bir Fransa’nın inşası
Le Pen’in Ulusal Cephesi
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalan ve 2017’ye göre oylarını artıran aşırı sağcı aday Marine Le Pen’in mensup olduğu parti Ulusal Cephe, diğer bir aşırı sağcı cumhurbaşkanı adayı Nicolas Dupont-Aignan’ın partisinden kopan bir hareketle ittifak yaparak seçime giriyor. Herkes gibi o da Macron karşısında muhalefetin tek ve gerçek ismi olmayı hedefliyor.
Cumhuriyetçiler
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük bir çöküş yaşayan cumhurbaşkanı adaylarından Valerié Pécresse’in partisi Cumhuriyetçiler, kendi önderliklerinde oluşturulan merkez sağ bir ittifak ile seçime giriyor. Yerel ve ulusal partilerin yer aldığı ittifakın amacı cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan hezimeti telafi etmek.
Zemmour ve İttifakı
Le Pen’den de aşırı sağcı olan Eric Zemmour, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda Le Pen’i desteklemişti. Seçimden sonra da genel seçimler için sağ partilere ittifak çağrıları yapmıştı. Bu çağrı özellikle Le Pen’eydi. Ancak, Le Pen veya başka büyük bir parti bu çağrıya cevap vermedi. Zemmour’un partisi, ufak tefek bazı hareketlerle birlikte seçime giriyor.
Bu parti ve ittifaklar haricinde bazı küçük parti ve ittifaklar da seçimde yer alıyor Ayrıca, bağımsız adaylar da çeşitli seçim bölgelerinde yarışıyor.
Anketlere Göre Durum Ne?
Oy oranlarına göre Macron’un partisi ile Sol İttifak yüzde 26 oy oranıyla başa baş gidiyor. Onların ardından Le Pen’in partisi Ulusal Cephe yüzde 20 ile geliyor. Cumhuriyetçiler yüzde 11, Zemmour’un partisi yüzde 5 alıyor.
Seçim sisteminde anlattıklarımdan anlaşılacağı üzere oy oranları tek başına bir ölçüt değil. Örneğin, Macron’un partisi LREM bu oy oranıyla 275 ile 318 arası vekil kazanırken Sol İttifak 158 ile 196 arasında vekil kazanıyor. Bunun nedeni Sol İttifak’ın oyları LREM’in oylarına göre daha dağınık olması ve seçimin ikinci tura kalacağı bölgelerde LREM’in adaylarına yönelimin ikinci turda daha fazla olmasıdır. Evet, oy oranı önemli bir ölçüt ama seçim sisteminden dolayı tek ölçüt değil. Sistemden dolayı adaletsizlikler yaşanabilir.
Ulusal Cephe, yüzde 20 almasına rağmen 24 ile 48 arası vekil kazanıyor. Cumhuriyetçiler ise yüzde 11 oy oranıyla mecliste 42 ile 62 arasında koltuk elde ediyor. Zemmour’un partisiyse 5’ten daha az koltuk kazanıyor.
2017 genel seçimlerine göre Macron’un partisi ile Cumhuriyetçilerin oyları düşerken Ulusal Cephe’nin oyları artıyor. Sol İttifakı oluşturan partilerin oy oranı, 2017’de seçime ayrı ayrı giren partilerin toplam oy oranına göre çok da bir değişiklik göstermese de ittifaktan dolayı vekil sayısı inanılmaz derecede artış gösteriyor.
2017 genel seçimlerinde LREM 350 koltuk kazanarak mecliste çoğunluğu sağlamıştı ancak şu an çoğunluğu kaybetme riskiyle karşı karşıya. Cumhuriyetçilerin 136 koltuğu vardı ama bu da anketlere göre dramatik bir şekilde düşecek.
En büyük değişim solda. 2017’de, Sosyalist Parti’nin öncülük ettiği küçük bir sol ittifak 45 vekil kazanmıştı. Seçime ayrı giren Mélenchon’un partisi 17, Komünist Parti 10, Yeşiller 1 vekil kazanmıştı. Şimdiyse, solcular, meclisteki en büyük ikinci grup olma yolunda ilerliyorlar. Hatta o kadar güçleniyorlar ki Mélenchon, Macron’a “beni başbakan yapın” diye çağrıda bulunmuştu.
Çoğunluk Muhalefete Geçerse Ne Olur? Olası Senaryolar
İlk kısımlarda anlattığım gibi mecliste salt çoğunluk sağlanırsa başbakan ve hükümet düşürülebilir. Yani, meclis çoğunluğu muhalefete geçerse hükümet düşebilir. Ancak, burada sorulması gereken soru muhalefet kimlerden oluşacak ve muhalefet bu konuda birlikte hareket edecek mi?
Şu anki tabloya göre eğer meclis çoğunluğu muhalefetten oluşursa hükümeti düşürmek için meclisteki muhtemel en büyük muhalif grup Sol İttifak’ın, Cumhuriyetçilerle ve aşırı sağcılarla birlikte hareket etmesi gerekecek. Örneğin, sol veya merkez sağ partiler, aşırı sağcılarla birlikte hareket etmeyi kabul eder mi? Çünkü tüm partiler aşırı sağa karşı. Hatta cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda aşırı sağcılar haricinde neredeyse herkes açık açık ya da üstü kapalı bir şekilde aşırı sağı değil Macron’u destekleyin dedi. Belki de Sol İttifak’ın içinden mevcut hükümeti destekleyen partiler bile çıkabilir çünkü başbakan sola yakın bir isim ve hükümette de sola yakın isimler var. Hatta merkez sağın bile destekleyeceği isimler hükümette bulunuyor. Bu konuda, yani muhalefetin hükümeti düşürmek için ortak hareket edeceği ile ilgili, tüm bu nedenlerden dolayı bazı şüphelerim var.
Ayrıca, hükümeti düşürseler bile muhalif partilerin hepsinin kabul edeceği bir hükümetin oluşacağına inanmıyorum yani, solcular, merkez sağcılar ve aşırı sağcılar hepsi beraber hükümeti düşürecek. Peki, sonra? Aşırı sağcılar doğal olarak hükümette bakanlarının olmasını isteyecek. Diğer partiler bunu, yani aşırı sağı iktidar ortağı yapmayı kabul edecekler mi? Yine dediğim olaya çıkıyoruz: Muhalif partiler aşırı sağ ile ortak hareket etmeyi kabul edecek mi?
Benim beklentim şu şekilde: Eğer Macron’un partisi şu anki anketlere göre yani az bir farkla çoğunluğu kaybederse ve hükümetin düşürülmesi için aşırı sağ oylarına ihtiyaç duyulursa hükümet muhtemelen düşmeyecek çünkü muhalefetten bazı isimler mevcut hükümeti dediğim nedenlerden dolayı destekleyebilir. Hükümet düşse bile muhalefetteki partiler, ortak bir hükümette anlaşamayacak kadar birbirinden uzaklar.
Macron, bu durumda kendisine yakın gördüğü bazı isim veya partilerle ittifak yaparak (örneğin Cumhuriyetçilerle veya bazı merkez sol partilerle) yine istediğine yakın bir hükümet kurabilir. Hatta hükümet düşürülsün mü tartışmaları sürerken Macron, söz konusu partilerle anlaşarak birkaç bakanı, anlaştığı partinin lehine değiştirebilir ve hükümet düşmekten kurtulur. Tabii, hükümetin düşürülmesi için aşırı sağ oylarına ihtiyaç duyulmayacak bir sonuç ortaya çıkarsa muhalefet bu konuda daha rahat hareket edebilir ama yine de LREM’in belirttiğim partilerle ittifak yapması olası bir seçenek olarak karşımızda duracak. LREM, meclis çoğunluğunu sağlarsa böyle bir problem ortadan kalkmış olacak. Her şeye rağmen her ihtimalde de meclisteki muhalefet baskısı ve denetimi artacak ve Macron ilk dönemine göre daha zorlu bir cumhurbaşkanlığı geçirecek
Kaynakça:
- https://new.daktilo1984.com/forum/fransa-solu-ve-secimler/
- https://new.daktilo1984.com/forum/fransada-sosyalist-parti-neden-cokuste/
- https://www.politico.eu/europe-poll-of-polls/france/
Fotoğraf: Arnaud Jaegers