9 Eylül 2025 günü İsrail, Katar’ın başkenti Doha’ya hava saldırısı düzenledi. Muhtemelen Ürdün ve Suudi Arabistan hava sahası üzerinden. Saldırı Hamas yetkililerini hedef alsa da, Katar’ın egemenliğinin açık bir ihlaliydi. Ürdün ve Suudi Arabistan’ın egemenliklerinin de, elbette İsrail’e hava sahalarını kullanma izni veremediler ise.
Saldırının mağduru Katar, Arap Devletleri Cemiyeti, veya daha bilinen adıyla Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı’na mensup ülkeleri olağanüstü toplantıya çağırdı. Daha önce Katar başbakanı İsrail söz konusu olduğunda verdiği güvenlik garantilerinin hiç bir öneminin olmadığı, sattığı milyarlarca dolarlık hava savunma sistemlerinin hiç bir işe yaramadığı açığa çıkan Amerika’yı ziyaret etti. Katar ayrıca Amerika’yla güvenlik işbirliğini gözden geçireceğini dair iddiaları alel acele yalanladı ve bilakis Amerika ile arasındaki güvenlik işbirliğini daha da güçlendireceğini açıkladı. Arap ve/veya Müslüman liderler 15 Eylül 2025 günü Katar Doha’da toplandı ve toplu olarak:
Bir. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısının ve soykırım, etnik temizlik, abluka ve benzeri politikalarının bölgede barışın ve birlikte yaşama imkanının altını oyduğunu teyid ettiler. Hiç kuşkusuz öyle. Ancak İsrailsiz bir bölgenin de barış ve birlikte yaşama timsali bir bölge olma ihtimali pek yok. Orta Doğu tarihi şiddetin tarihi. Özellikle son yüzyılın tarihi. Hamit Bozarslan’ın kitabına gönderme .
İki. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısını en güçlü şekilde kınadılar. Ümmetin bir konuda anlaşabildiğini görmek…
Üç. Katar ile mutlak dayanışma içinde olduklarını tekrar teyid ettiler. Katar’ın daha çok Amerika’nın mutlak dayanışmasına ihtiyacı var ama neyse hiç yoktan iyidir. Çekilen resim belki Amerika’ya durumun ciddiyetini izahta işine yarar. Katar’a yönelik saldırının bütün Arap ve İslam devletlerine karşı bir saldırı olarak gördüklerini ilan ettiler. Ümmetin ayağa kalkışı mı bu ya Rab! Ayrıca Katar’ın bu saldırıya karşı alacağı her türlü tedbirde Katar’ın yanında kararlı olarak duracaklarını ilan ettiler. Bu gösterinin Amerika’yı iknaya yeteceğine pek emin değilim.
Dört. İsrail’in Katar’a saldırısının, barışın yeniden tesisini baltaladığını ilan ettiler. Pardon, hangi barış?
Beş. Katar devletinin saldırıya karşı takındığı medeni, bilge ve sorumlu tutumu; uluslararası hukuka sıkı sıkıya bağlılığını, eğemenliğini, güvenliğini korumakta ve haklarını meşru yollarla savunmaktaki ısrarcı tavrını takdir ettiler. Orta Doğu’da siyasi mizah…
Altı. Gazze şeridine yönelik saldırganlığın sona ermesi için arabuluculuk çabalarına desteklerini açıkladılar, Katar’a bu ve benzer girişimlerinden ötürü takdirlerini ifade ettiler. Ben de ediyorum.
Yedi. Katar’a yönelik saldırıyı meşru göstermeye yönelik her türlü girişimi reddettiklerini ilan ettiler. Saldırının (Filistin’de) adil ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmak için yapılan ciddi çabaları baltaladığını vurguladılar. İsrail bu çabaların içinde değilse, ki değil gibi gözüküyor, bunun bir önemi var mı?
Sekiz. İsrail’in benzer saldırıları yapabileceğine dair tehditleri kesin biçimde reddettiler ve uluslararası toplumu bu tehditleri en güçlü şekilde kınamaya ve karşı tedbirler almaya çağırdılar. Bence daha etkin ordular kurmanız gerek ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.
Dokuz. Arap ve İslam devletleri arasında kollektif güvenlik ve ortak kader kavramının önemini vurguladılar. Amma uzun… kısa keseyim. kısaca hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, uzansalar sonsuza. ümmet birlik olsa, Orta Doğu’da barış olsa.
On. İsrail’in bölgede yeni bir oldu-bitti yaratma teşebbüslerinin bölgesel ve uluslararası istikrara ve güvenliğe doğrudan tehdit olduğunu ilan ederek, bu teşebbüslere karşı çıkmanın zorunlu olduğunu ifade ettiler. Bölgesel istikrara ve güvenliğe eyvallah. Ama uluslarası istikrar ve güvenliğe tehdit olması! El yükseltmişler.
On bir. İsrail’in Filistin halkını 1967’de işgal ettiği topraklardan zorla çıkarma girişimlerini yeniden kınadılar. Kastedilen topraklar Doğu Kudüs, Gazze şeridi ve Batı Şeria. 1947 BM Bölünme planında öngörülen topraklar değil. İsrail’in eylemlerin insanlığa karşı suç, uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukukun açık ihlali ve bir etnik temizlik politikası olduğunu ilan ettiler. Bence de. Ayrıca Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına mümkün olan en kısa sürede başlamak gerektiğini ilan ettiler ve uluslararası bağışçılardan gerekli desteği sağlamalarını ve ateşkes sağlandıktan sonra Kahire’de düzenlenecek Gazze Yeniden İnşa Konferansı’na katılmalarını teşvik ettiler. İyi olur tabii. Ama Filistin sorunu çözülür mü? İlk önce bugünü kurtaralım demişler!
On iki. İsrail’in eşi görülmemiş bir insani felakete yol açan politikalarını kınadılar. Bu kınamalar tek bir maddede derlenemez miydi? İsrail’in abluka, aç bırakma ve sivilleri gıda ve ilaçtan mahrum bırakma gibi Filistin halkına karşı savaş silahı olarak kullandığı politikaların uluslararası insani hukuk ve Cenevre Sözleşmelerini açıkça ihlali ve acil uluslararası müdahaleyi gerektiren savaş suçu olduğunu ilan ettiler. İsrail’in bu uygulamalarına son verilmesini ve işgal altındaki Filistin topraklarına insani yardımın derhal, güvenli ve engelsiz bir şekilde ulaştırılmasının sağlanması gerektiğini vurguladılar. İsrail’in keyfini bekleyeceksiniz artık.
On üç. İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarının herhangi bir bölümünü ilhak etme kararının felaketle sonuçlanacağı konusunda uyarıda bulundular.Böyle bir hamlenin Filistin halkının tarihi ve yasal haklarına açık bir saldırı, Birleşmiş Milletler sözleşmesine, uluslararası hukuk ilkelerine ve ilgili Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı ve bölgede adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması için yapılan tüm çabaları boşa çıkaracak bir hareket olarak reddettiler. İsrail: Pardon!
On dört. İsrail’in Katar, Gazze şeridi, Lübnan, Suriye ve İran’a yönelik saldırılarının ve Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim politikalarının uluslararası hukukun açık ihlali ve devlet egemenliğinin bariz ihlali olduğunu ilan ettiler ve İsrail’in devletlerin egemenliği, güvenliği ve istikrarına yönelik devam eden saldırı ve ihlallerinin uluslararası toplum tarafından sona erdirilmesinin gerekliliğini vurguladılar. Kim sona erdirecek? Uluslararası toplum. Ümmet uyuma…
On beş. Tüm devletlere, İsrail’in Filistin halkına yönelik eylemlerini sürdürmesini önlemek için mümkün olan tüm yasal ve etkili önlemleri almaları çağrısında bulundular. Ne gibi önlemler? İsrail’in dokunulmazlığını sona erdirmeye yönelik çabaları desteklemek, ihlallerinden ve suçlarından sorumlu tutmak, yaptırımlar uygulamak, silah, mühimmat ve askeri malzemelerin tedarikini, transferini veya transit geçişini askıya almak, İsrail ile diplomatik ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmek ve İsrail aleyhine yasal işlem başlatmak gibi. Çağrı daha çok Amerika ve bazı Avrupa ülkelerine olmalıydı. ve İsrail’le yoğun ticari ilişkileri olan bazıları teşkilat üyesi ülkelere.
On altı. İslam İşbirliği Teşkilatı üye devletlerine, İsrail’in Birleşmiş Milletler üyeliğinin askıya alınmasına yönelik çabaları koordine etmeleri çağrısında bulundular. güzel rüyalar..
On yedi. İsrail’in uluslararası hukuk ihlallerini ve politikalarını meşrulaştırmak için İslamofobiyi istismar eden ve teşvik eden söylemlerini reddettiler. Bu maddede şöyle bir iddia daha var. İsrail’in Arap ve İslami devletlerin imajına zarar veren çabalarını İslamofobi ile meşrulaştırdığı. Ne imajı pardon? Demokrasi? İnsan hakları? Azınlık hakları? Ekonomik kalkınma?… Ülkelerin İslami öğretilerle uyumluluğunu ölçtüğü iddiasında bulunan bir endeks var: IslamicityIndex. Endeksin 2024 yılı sıralamasına bakın. İlk 40 ülke arasında tek bir İslam ülkesi yok. 41. sırada Malezya var. Sonraki İslami öğretilerle en uyumlu sonraki İslam ülkesi BAE. O da 52. sırada.
On sekiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun iki devletli çözümün uygulanması ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına ilişkin “New York Bildirgesi”ni kabul etmesini memnuniyetle karşıladılar ve bu bildirgenin kabulüne katkıda bulunan Suudi Arabistan ve Fransa’nın çabalarını takdir ettiler. Bildirgenin kabulüne bir İslam ülkesinin katkı yapması sevindirici.
On dokuz. Suudi Arabistan ve Fransa’nın 22 Eylül 2025 tarihinde New York’ta İki Devletli Çözüm Konferansı’nın toplanmasını memnuniyetle karşıladılar ve uluslararası toplumdan bağımsız Filistin Devleti’nin geniş çapta tanınmasını sağlamak için çalışmasını talep ettiler. Aslında Filistin devletinin geniş çapta tanındığı iddia edilebilir. BM’ye üye 193 ülkenin 147’si. Çağrı ABD’ye yapılsa daha isabetli olurdu. Etkisi olur muydu? O ayrı bir konu.
Yirmi. Halen BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi üç İslam ülkesi, Cezayir, Somali ve Pakistan’ın konuya ilişkin çabalarını takdir ettiler. Bildirge bu gidişle bütün İslam ülkelerine teşekkür içerecek.
Yirmi bir. Ürdün kralı Abdullah’ın Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanları üzerindeki tarihi Haşimi vesayetini, al-Aksa Camii alanının tamamının müslümanlar için özel bir ibadet yeri olduğunu ve Ürdün Vakıf Bakanlığı’nın al-Aksa Camii’ni yönetmek, bakımını yapmak ve buraya girişi düzenlemek için münhasır yetkiye sahip tek meşru otorite olduğunu teyit ettiler. Ürdün kralı bu konuyu doğrudan İsrail’le konuşşa. Kendini İsrail için siper etti neredeyse.
Yirmi iki. Kudüs’teki Filistinlilerin topraklarında kalmalarını sağlamak için çabalayan Fas kralı VI. Muhammed’in başkanlık ettiği el-Kudüs Komitesini desteklemenin gerekliliğini tekrar teyid ettiler. Bir zarar görmüyorum.
Yirmi üç. Orta Doğu’da adil, kapsamlı ve kalıcı bir barışın, Filistin davası göz ardı edilerek, Filistin halkının hakları yok sayılarak veya şiddet uygulanarak ve arabulucular hedef alınarak değil, Arap Barış Girişimi ve ilgili uluslararası meşruiyet kararlarına bağlı kalarak sağlanabileceğini yeniden teyid ettiler. Uluslararası topluma, özellikle Güvenlik Konseyi’ne, İsrail işgalini sona erdirmek ve bu amaçla bağlayıcı bir zaman çizelgesi oluşturmak için yasal ve ahlaki sorumluluklarını üstlenmeleri çağrısında bulundular. Filistin sorunu çözülse çok iyi olur tabii. Ama bu Orta Doğu’ya adil, kapsamlı ve kalıcı bir barış getirir mi? Zor.
Yirmi dört. İslam İşbirliği Teşkilatı üye devletlerine … uygun olduğu hallerde, Filistin halkına karşı suç işleyenlere karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 21 Kasım 2024 tarihinde çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanmasını emrettiler. Ayrıca İİT üye devletlerini, işgalci güç olarak İsrail’in, Gazze Şeridi’nde soykırıma devam etmemesi için diplomatik, siyasi ve hukuki çabalar sarf etmeye çağırdılar. Uygun olduğu hallerde?
Yirmi beş. Katar Devleti’ne, Emir’ine, Hükümeti’ne ve halkına, özellikle de Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani’ye, toplantıyı bilgelik ve stratejik vizyonla düzenleyip ev sahipliği yapmak için gösterdikleri yorulmak bilmez çabalarından ve Zirve’nin başarısı için sağladıkları imkan ve kaynaklardan dolayı derin şükranlarını sundular. Katar’ın üye devletler arasında istişare ve uzlaşma ruhunu teşvik etmedeki aktif rolünü ve ortak eylemin seyrini desteklemedeki somut katkılarını, dayanışma ve birliği güçlendirmeye yönelik sürekli taahhüdünü yansıtan bu çabalarını takdir ettiler. Bir teşekkürü de o kadar yolu kateden diğer İslam ülkesi liderleri hak etmiyor mu?
Bu kadar. Tam 25 madde. Görülmemiş bir olay olsa gerek. İslam ülke liderlerinin tam tamına 25 maddede uzlaşabilmiş olmaları. Ümmetsel diyaloğun en çarpıcı hali. Ama sadece diyaloğun. İsrail bu görkemli birlik ve dayanışma gösterisi karşısında pek kaygılanmamamış olsa gerek ki ertesi günü Gazze’ye yeni bir kara harekatı başlattı.