Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi tarihi, kimi zaman büyük şehirlerde gerçekleşen yerel seçimlerde halkın seçim sandığında göstermiş olduğu tepki sonucunda yeniden yazılmaktadır. 1933 ile 1938 yılları arasında ABD’yi Büyük Buhran’dan kurtarmak için ABD Eski Başkanı Franklin D. Roosevelt tarafından yürürlüğe konulan “New Deal” politikalarının doğduğu şehir olan New York, 2025 yılında yeni bir dönüşümün sahnesi olarak ön plana çıktı. Küresel finansın kalbi konumunda olan kentte yerel seçimleri, 34 yaşında Uganda doğumlu, Müslüman ve kendisini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan Zohran Kwame Mamdani, yüzde 50,4’lük oy oranıyla kazandı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın çabasıyla oluşturulmaya çalışılan “komünist” damgasına rağmen eski ABD Başkanı Barack Obama, Açık Toplum Vakıfları’nın kurucusu ve yatırımcı George Soros, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Üyesi Alexandria Ocasio-Cortez ve Amerika Birleşik Devletleri Vermont Senatörü Bernie Sanders gibi isimler de Zohran Kwame Mamdani’yi destekledi.
Zohran Kwame Mamdani seçim kampanyası boyunca kira ve ulaşım pahalılığının da aralarında bulunduğu ABD’de giderek derinleşen sınıfsal meselelere işaret etti. Seçim sonuçları da kampanyanın halk nezdinde karşılık bulduğunu gösteriyor.
Özellikle seçimlerde Mamdani’ye en büyük destek 18-35 yaş arası gençlerden gelirken adaylık sürecinde Mamdani’nin “bizim mücadelemiz hayatta kalmak değil, birlikte yaşamak” cümlesi hem sokaklarda hem de sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
Mamdani, Queer New Yorkluların haklarını korumak için üç maddelik bir plan da açıkladı. Planları arasında şehir genelinde cinsiyet kimliğini onaylayan bakım hizmetlerinin genişletilmesi ve korunması, kamu hizmet sağlayıcılarına 65 milyon dolarlık yatırım yapılması, NYC’nin LGBTQIA+ için “Sığınak Şehir” haline getirilmesi ve LGBTQIA+ İşleri Ofisi kurulması yer almaktadır.
Ayrıca Mamdani, uzun süredir Filistin haklarının savunucusu olarak biliniyor. Kampanyası boyunca, New York siyasetinde “dokunulmaz” bir alan olarak görülen İsrail konusundaki eleştirilerini sürdürdü ve İsrail hükümetini Gazze’de soykırım yapmakla suçladı.
Kapitalist dünyanın merkezi ve simgesi olan New York’ta demokratik sosyalist bir adayın hem LGBTQ+ haklarının güçlü bir destekçisi, hem de Filistin yanlısı olarak ve bunları saklamayarak seçimi kazanması, ABD siyasetinde yeni bir sayfa açabilecek mi sorusunu akla getiriyor.
Öte taraftan New York’taki bu seçim zaferi ile birlikte Virginia ve New Jersey’de gerçekleşen valilik seçimlerinin ve de Kaliforniya’daki seçim haritası referandumunun Demokrat Parti’nin lehine olması banliyö seçmeninin Trumpizme geri dönmeyeceğine dair tartışmaları da beraberinde getirdi.
Bütün bu konular, Berlin’den Paris’e, Londra’dan İstanbul’a kadar sol siyaset çevrelerinde tartışılıyor. Peki Mamdani’nin bu seçim zaferi küresel alanda bir dönüşümün habercisi mi, yoksa yalnızca New York’a özgü bir politik anomali mi? Bu soruların yanıtlarını ve New York’taki yerel seçim sonuçlarını Daktilo2 için ABD’deki National War College’den Prof. Dr. Ömer Taşpınar ile konuştuk. Prof. Dr. Ömer Taşpınar’ın Daktilo2’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
ABD’nin New York kentinde yerel seçimleri 34 yaşında, Uganda doğumlu bir Müslüman ve kendini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan Zohran Kwame Mamdani 50,4’lük oyla kazandı. Rakibi demokrat Andrew Cuomo yüzde 41,6 oy alabilirken diğer aday Cumhuriyetçi Curtis Sliwa yüzde 7,1’de kaldı. Bu sonuç, Donald Trump sonrası Cumhuriyetçi Parti’nin büyük şehirlerdeki çöküşünün bir işareti mi, yoksa daha geniş bir “kent sosyalizmi” dalgasının başlangıcı mı?
Bu soruya isabetli bir cevap vermek için 2026 Kasım ara seçimlerini beklemek gerekecek. Ancak genel olarak ABD’nin büyük şehirlerinde zaten Demokratların hep kazandığını söylemek mümkün. Şehir-kasaba ayrımı bu açıdan çok önemli Amerikan siyasetinde. Öte yandan bütün büyük şehirler ‘kent sosyalizmi’ gibi bir dalganın parçası değil. Mesela San Francisco ve Chicago şehirlerinde merkeze yakın belediye başkanı Demokratlar görev başında. Kanımca Trump ekonomiyi iyi yönetemiyor. Gümrük vergileri nedeniyle enflasyon halen yüksek ve işsizlik resmi rakamlardan çok daha yüksek. Bu nedenle bir Demokrat mavi dalga, 2026 yılında Temsilciler Meclisinde çoğunluğun değişmesine neden olacak gibi görünüyor.
Mamdani’nin seçimi kazanmasının etmenlerinden biri de New York’ta yaşanan kira krizi. New York’un yeni seçilmiş belediye başkanı Zohran Mamdani seçim kampanyasında “kira, ulaşım ve temel hizmetler lüks değil, yaşam hakkıdır” demişti. Seçim sonuçlarından yola çıkarsak bu ekonomik öfke, 1929 Büyük Buhranı’ndan bu yana görülen en net sınıf temelli yerel hareket olabilir mi?
Evet bence denebilir. 2007-2008 finansal krizi ve sonrasında COVID buhranı zaten küresel kapitalizmi ve neo-liberal uzlaşıyı kötü vurdu. Bernie Sanders ile ABD’de sol akım özellikle gençler arasında uzun süredir ivme kazanıyor. Karizmatik liderle buluşan sınıf temelli Marksist söylem, kanımca gelir dağılımı bu kadar bozuk bir Amerika’da daha çok iş görür.
Virginia ve New Jersey’de gerçekleşen valilik seçimlerini de Demokratlar büyük farkla kazandı. Yine Kaliforniya’da da seçim haritası referandumu yapıldı. Referandumda yüzde 64.7 “evet” oyuyla Demokrat Parti’nin lehine eyaletin kongre haritasını yeniden çizme planı onaylandı. Bu sonuçlar, banliyö seçmeninin Trumpizme geri dönmeyeceğinin göstergesi mi?
Banliyö şeçmeni karışık bir kavram ve eyaletler bazında değişiyor. Ama üst orta sınıfın, Trump’ın ekonomi politikalarından, alt orta sınıf ve dar gelirli kesimler kadar şikayetçi olmadığını düşünüyorum. O nedenle artık Trump’a dönmezler demek için henüz erken. Bakalım gelecek 3 yılda nasıl şekillenecek Amerikan ekonomisi. Bir de tabii ki kültürel konular var ki kürtaj, LGBT vesaire gibi, bunlar genelde Trump’ın tabanında halen güçlü.
Zohran Mamdani, Demokrat Parti içinde bir lider olarak yükselebilir mi? Ayrıca, Mamdani’nin seçim zaferi küresel alanda bir domino etkisi yaratır mı?
Zor bence. New York ABD’yi ve genel siyaseti okumak için yanlış şehir. Küresel domino ise bence fazla iddialı. Her ülkenin kendi siyasi ve ekonomik konteksti var. Avrupa’da sol pek kazanamıyor mesela…
Son olarak Mamdani, “Bizim mücadelemiz hayatta kalmak değil, birlikte yaşamak.” diyor. Bu, 1960’lardaki sivil haklar hareketinin söylemini hatırlatıyor. Türkiye’deki muhalefet, bu modeli kendi koşullarında nasıl okuyabilir?
Bence CHP zaten buna yakın bir söylem içinde olduğu için kültürel konulardan çok ekonomi ve demokrasiye ağırlık veriyor. Bence bu model ekonomi ağırlıklı ve mantıklı Türkiye için.

